Bu seçimi Anket Partisi kaybedecek

Seçimlere ve seçim anketlerine tekrar bakacak olursak; 2018 genel seçimleri ve cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını büyük ölçüde değiştirecek bir beklenti içinde değilim. Seçmen büyük ölçüde aynı kimlikler üzerinden tercih yapacak. Yani muhafazakarlar, dindarlar, milliyetçiler aynı oy verme davranışını sergileyecekler, buna karşılık ulusalcılar, demokratlar, liberaller de genel seçimlerdeki oy verme davranışında olacaklar.

Abone ol

Ali Necati Koçak*

2019 yerel seçimlerine artık birkaç gün kaldı. Bakkalda, kasapta, pazarda, otobüste herkes seçim sonuçlarını konuşuyor. Herkesin bir fikri var ve bu fikrini bir anket sonucuna dayandırarak anlatıyor. Kendi fikrinden bahseden yok. Kime, niye oy vereceğini de söylemiyor. Ama falanca anketin sonucuna göre şu kazanıyor bu kaybediyor diyor.

ANKETLER BİR TAHMİN YÖNTEMİ MİDİR?

Hemen hemen herkesin bu konudaki fikri “evet, anket bir tahmin yöntemidir” yönünde. Hasbelkader ekonometri eğitimi görmüş ve geleceği tahmin yöntemleri üzerine birazcık çalışmış birisi olarak fikrim “anketler bir tahmin yöntemi değildir ya da olmamalıdır” yönünde. Sadece ben böyle düşünmüyorum. Böyle düşünen başka akademisyenler, siyaset bilimciler ve siyasetçiler de var. Örneğin Emre Erdoğan geçenlerde yazdığı bir yazıda tam da bu konuyu işledi.

Anketler tek başına bir tahmin aracı olamaz. Olursa, eksik olur. Sonucu da yanlış olur. Siyaset bilimi bu nedenle daha etkin ve daha karmaşık modellemeler kullanır. Bu modellemeler anket sonuçlarını “seçilmiş belirli yöntemlerle” işleyerek bir sonuca ulaşırlar.

KARARSIZLARIN EŞİT DAĞITILMASI YANLIŞ SONUÇ VERİYOR

Bu seçimlerin tahmininde kullanılan en tipik hata bence “kararsız seçmen”in değerlendirilmesinde yatıyor. Özellikle İstanbul ve Ankara için gözlediğim bu. Mesela Mansur Yavaş adı Ankara için CHP, İyi Parti ortak adayı olarak açıklandığında CHP ve İyi Parti tabanı bu konuda neredeyse tamamına yakını kime oy vereceği ya da vermeyeceği konusunda kararlıydı. Kararsız seçmen AKP, MHP tabanında çoğunluktaydı. Geçen seçimlerde de bu böyleydi. Bu kararsız seçmen de kararını son hafta veriyor ve genelde iktidara yakın kalarak karar veriyor.

Anketlerde ise kararsız seçmen eşit dağıtılarak sonuç alınıyor. Bu noktada kararsızların eşit dağıtılması yanlış sonuçlar elde ediyoruz.

O nedenle sayısal ve siyasal analizler, modellemeler ve seçmen davranışları konusundaki çalışmalara daha çok ihtiyaç var. Bu tür çalışmalar sonucu anlamamıza ve doğru sonuçlar almamıza daha çok yardımcı oluyor.

SEÇMEN KARARINI NEYE GÖRE VERİYOR?

Bu noktada seçmen davranışına yönelik çalışmalara daha alıcı gözle bakmakta fayda var.

Seçmen davranışına ilişkin üç temel noktayı asla gözardı edemeyiz.

1. Kimlik siyaseti: Türkiye’de seçimler artık büyük ölçüde kimlikler üzerinden yapılıyor. Kimlik siyaseti son noktada sandığa gidildiğinde etkisini çokça gösteriyor ve seçmen bunun üzerinden oy verme eğilimini sürdürüyor.

2. Siyasal kutuplaşma: AKP kurulduğundan itibaren siyasal kutuplaşmayı bir tercih olarak ön planda tuttu. Geriye dönüp baktığımızda başörtüsü meselesinden Gezi olaylarına kadar pek çok noktada siyasal kutuplaşmayı besledi, geliştirdi.

3. Ekonominin etkisi: Ekonomi hemen hemen her toplumsal kesimde birinci sıradaki sorundur. Seçmen davranışını da etkiler ve değiştirir. Fakat kimlik siyasetinin ön planda tutulduğu ve büyük ölçüde siyasal kutuplaşmanın toplum kesimlerini etkilediği ortamda ekonomi artık siyasi tercihleri büyük oranda etkilemiyor.

Şimdi buradan seçimlere ve seçim anketlerine tekrar bakacak olursak; 2018 genel seçimleri ve cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını büyük ölçüde değiştirecek bir beklenti içinde değilim. Seçmen büyük ölçüde aynı kimlikler üzerinden tercih yapacak. Yani muhafazakarlar, dindarlar, milliyetçiler aynı oy verme davranışını sergileyecekler, buna karşılık ulusalcılar, demokratlar, liberaller de genel seçimlerdeki oy verme davranışında olacaklar.

Türkiye artık siyaseten “bölünmüş toplum” özelliğindedir. Siyasal kutuplaşma ve bölünme bu tercih üzerindeki etkisini sürdürecektir ve ekonomik karar alma davranışı bir istisna olarak kalacaktır. Yılmaz Esmer bir röportajında özellikle yurt dışı seçmenlerin davranışlarına dayanarak bunun üzerine vurgu yapıyor. Türkiye’de ekonomik kriz varsa ve soğanın fiyatı nedeniyle oy verme eğilimini değiştiriyorsa Almanya’da ya da ABD’de yaşayan seçmen neden soğan fiyatı nedeniyle farklı partiye oy versin? Vermiyorlar, onlar da buradakiler gibi kimlikleri ve ideolojileri üzerinden oy veriyorlar. Şimdi de aynısı olacaktır.

Şimdi yazıyı okuyan herkes şunu soruyordur; İstanbul ve Ankara ne olacak?

2019 yerel seçimlerini Anket Partisi kaybedecek. Bu çok açık. Kazanacak olanlar ise Yılmaz Esmer, Emre Erdoğan gibi bu konuda modellerle düşünenler, siyasal analiz ve modelleme yapanlar olacaktır.

*Ekonometrist, Çankaya Belediyesi Meclis Üyesi