BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen: Grevler devam eder çünkü zamlar işçinin cebine girmeden eridi

Geçtiğimiz sonbahardan bu yana işçilerin hızla yoksullaştığına dikkat çeken BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen, yeni grevlerin kapıda olduğunu söylüyor.

Abone ol

DUVAR - Yılın ilk üç ayında yüzde 16,2 artışla 5 milyar 458 milyon dolar ihracat gerçekleştiren hazır giyim ve konfeksiyon sektörü, tüm zamanların ihracat rekorunu kırdı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre, tekstil sektöründe 1 milyon 167 bin 918 işçi çalışıyor. Ancak bu sayı yalnızca kayıtlı çalışan işçileri temsil ediyor. Yüz binlerce işçinin kayıt dışı ve düşük ücretlerle çalıştırıldığına dikkat çeken BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen, ihracat rekorunun işçileri teğet geçtiği görüşünde.

İki yıl boyunca DİSK/Tekstil Sendikası Gaziantep Bölge Temsilcisi olarak çalışan Mehmet Türkmen, geçtiğimiz yılın kasım ayında “çalışma anlayışındaki uyumsuzluk” gerekçesiyle görevden alındı. İşçilerin karar aldığı ve yönettiği bir sendika anlayışını savunduğunu belirten Türkmen, bürokrasiye karşı çıkan bu yaklaşımın sendika yöneticilerini rahatsız ettiği görüşünde. DİSK’teki görevinin sonlandırılmasının ardından her aşamasında işçilerin yer aldığı bir yapı için yola çıkan Türkmen, BİRTEK-SEN’i (Birleşik Tekstil, Deri ve Dokuma İşçileri Sendikası) kurdu. Türkmen’le, Antep'teki 1 Mayıs hazırlıklarını ve her ay yeni kâr rekorları açıklayan tekstil sektöründeki işçilerin durumunu konuştuk.

BİRTEK-SEN, profesyonel sendika çalışanları yerine sektörde aktif olarak çalışan işçilerin yönetimde olduğu bir yapıyı benimsiyor. Böyle bir yapıya neden ihtiyaç duyuldu? 

Geçtiğimiz yılın kasım ayında kurulan BİRTEK-SEN, dokuma ve tekstil iş kolundaki sendikaların kastlaşmış, çürümüş olan bürokratik yapısına karşı bir tepki olarak ortaya çıktı. Urfa ve Antep’te toplamda 21 fabrikadan işçi temsilcileri ve işçi grupları ile yaptığımız 2,5 aylık tartışmalar ve toplantılar sonucunda bu sendikayı kurma kararını aldık. Kuruluşta Antep’ten 13, Urfa’dan 14 fabrikanın işçi temsilcisi yer aldı. Bu sayı şu anda 20’ye ulaştı. Sendika, bir temsilci kurulu tarafından yönetiliyor. Bu yeni bir deneyim. Mesela, 96’da Antep’te Ünaldı bölgesindeki dokuma işçilerinin bir ay süren bir grevi var. Bu, aynı zamanda Antep’in ve Türkiye tarihinin en büyük işçi eylemlerinden biri. Ünaldı’da 96 direnişine öncülük eden ve şu anda hâlâ çalışan işçiler de sendikamızın kurucuları arasında. Bu yanıyla, Antep’te son 20-30 yılda yaşanan deneyimleri ve mücadeleleri de içinde barındıran bir sendika oldu. BİRTEK-SEN gerçek anlamda işçilerin kurduğu ve yönettiği bir sendika. Tüzüğünden, kuruluşuna kadar bütün kararları işçilerin iradesiyle sağlayan bir sendika. 

BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen

Resmi kuruluşunuzun üzerinden yalnızca 2 ay geçti ama yine de soralım, BİRTEK-SEN’e işçilerin ilgisi nasıl, şu anda kaç üyeniz var? 

Daha çok yeniyiz ama şimdiden başta Antep ve Urfa olmak üzere çok sayıda fabrikadan işçilerle buluşuyoruz. Üye sayımız da şimdiden 300 civarında. Antep’te ve Urfa’da 10’dan fazla fabrikada üyeliklere başladık. Adana Çukurova’dan ve Trakya bölgesinden de sendikamızla iletişime geçenler oldu. Saldırının ve sömürünün bu kadar arttığı bir dönemde, işçilerin insanca yaşamaya yetecek bir ücret talebi ve diğer talepleri için örgütlenmekten başka bir aracı yok biliyorsunuz. İşçilerin iradesini yok sayan bürokratik sendikal anlayışa karşı, her aşamasında işçilerin karar aldığı ve yönettiği bir sendika olma sevdasındayız. Bu işçilere büyük heyecan veriyor. Ama biliyorsunuz işyerinde yetkili sendika olabilmemiz için yüzde 1 barajını aşmamız gerekiyor. Bu da 13 binden fazla işçi demek. İşçilerin BİRTEK-SEN’in iddialarını sahiplendiğini görüyoruz ve kısa sürede bu duyguyla, bu enerjiyle barajı aşacak birikimin ortaya çıkacağını düşünüyoruz. Aslında bizim anlayışımız bütün işçilerin tek çatı altında birleşmesi. Sendikaların rekabete son verip işçilerin birlik olarak mücadele ettiği merkezler olması gerekiyor.

‘TEKSTİL PATRONLARI PANDEMİYİ FIRSATA ÇEVİRDİ’

Tekstil, hem güvencesizliğin hem de kayıt dışı çalışmanın yoğun olduğu bir sektör. İşçiler, bu sektörde hangi koşullar altında çalışıyor ve ne tür hak kayıpları yaşıyor?

Türkiye, dünyadaki tedarik zinciri bakımından dışarıya üretim yapan önemli merkezlerden biri. Tekstil, uluslararası firmaların üretim yaptığı ve fason çalışmaların çok yaygın olduğu bir işkolu. Ağır işlerde, kayıt dışı ve düşük ücretle çalıştırma var. Pandemi dönemi çalışma koşullarını ağırlaştıran başka yöntemlerin de hayata geçirildiği bir süreç oldu. Bu sürecin en çarpıcı yaşandığı yerlerin başında Antep geldi. Antep’te sokağa çıkma yasaklarında işçiler zorla çalıştırıldı, vaka ve ölüm yaşanan fabrikalarda üretime hiç ara verilmedi. Pandemi büyük bir felaketti. Milyonlarca insan işini, hayatını kaybetti. Ama tekstil patronları bu süreci çok büyük bir fırsat olarak değerlendirdiler. Pandeminin başından beri her ay ihracat ve büyüme rekorları açıkladılar. Mart ayında İhracatçılar Meclisi, yine tüm zamanların en yüksek ihracat rakamlarını açıkladılar.

Tamamı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan illerden oluşan 6. Bölge’ye gerçekleştirilen yatırımların tutarının, 2020’nin başından bu yana 3 milyar TL’yi aştığı belirtiliyor. Bu yatırımlardan elde edilen gelir, işçilere yansıyor mu?

Türkiye’de son birkaç yıldır hizmet iş kolundan sonra işçi sayısı en hızlı artan işkolu tekstil. Bu biraz dünyada pandemiyle birlikte değişen tedarik zinciriyle de alakalı. Pandemide Çin’den ve Doğu Asya ülkelerinden batıya olan ihracatın azalmasıyla, Türkiye sermayesi bunu fırsata çevirdi. O yüzden son iki yılda işçi sayısı 300 bin kadar arttı. Ama istihdamın artması, bu kişilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve haklarının verilmesi anlamına gelmiyor. Türkiye’nin diğer bölgelerinde fabrikaları olan tekstil patronları, buraları bir ucuz işgücü merkezi, sömürü cenneti olarak gördüğü için buralara ciddi yatırımlar yapıyorlar. Özellikle son 8-10 yılda Antep’in biraz daha doğusundaki bölgelere çok ciddi teşvikler verildi. Bu teşvikler sonucunda işçi sayısı Urfa’da, Batman’da 30 bini geçmiş durumda. Adıyaman’da 10 binden fazla işçi çalışıyor, bu sayı Malatya’da ise 30-35 bin, Van’da bile şimdiden 7 bin işçi var. Bu sayıların daha da artacağı söyleniyor. 

Tekstil sektöründeki yatırımcıların nasıl bir profili var? Daha çok küçük işletmeler mi bulunuyor yoksa büyük tekellerden bahsetmek mümkün mü?

Çalışan sayısı 10-100 arasında değişen ve büyük oranda işçilerin kayıt dışı çalıştığı konfeksiyon atölyeleri çok yaygın. Ama yüzlerce, binlerce işçinin çalıştığı büyük fabrikalar da oldukça yaygın. Antep iplik ve halı ağırlıklıdır, diğer bölgelerde ise daha çok konfeksiyon görürüz. Mesela sadece Antep OSB’de 230 bin işçi çalışıyor ve bu işçilerin en az 130-140 bini tekstil işkolunda. Halı ve iplik fabrikalarında ortalama işçi sayısı 400- 500 civarında ama bunların içerisinde 3 bin-4 bin işçinin çalıştığı fabrikalar da var.

‘BÜYÜK FİRMALAR, FASON ÜRETİMLE DOLAYLI OLARAK EMEK SÖMÜRÜSÜNE KATILIYOR’

Antep ve çevre illeri, Suriyeli mültecilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerden. Tekstil işkolu, mültecilerin kayıt dışı ve düşük ücretle çalışmak zorunda bırakıldığı sektörlerin başında geliyor. Bağımsız araştırmacılar tarafından hazırlanan uluslararası raporlarda, Türkiye’nin tekstil sektöründeki “başarısında” mültecilerin güvencesiz ve ucuz emeğinin etkili olduğu belirtiliyor. Sizce de böyle mi?

İhracat yapan büyük firmalarda mülteci işçilerin istihdamı çok sınırlı, buralarda sigortasız işçi çalıştırmak mümkün değil. Çünkü bu firmaların taahhütleri ve uluslararası denetimleri var. Buralarda çalışan Suriyeliler, çalışma izni alınarak sigortalı çalıştırılan işçiler. Sayıları oldukça az. Ama bunun dışında burada Ünaldı diye bir bölge var, buradaki konfeksiyonlarda 20 binden fazla kişi çalışıyor. Bunların yarısından çoğu Suriyeli işçiler, bunların tamamı günde en az 12 saat, sigortasız ve düşük ücretle çalıştırılıyor. Bununla beraber fason üretim yapan atölyeler de Suriyeli emeğini çok yaygın bir şekilde sömürüyorlar, hem ucuza hem de kayıtdışı çalıştırıyorlar. Böylelikle ihracat yapan firmaların da emek sömürüsüne dolaylı bir şekilde katıldığını söyleyebiliriz.

Mehmet Türkmen, Gaziantep OSB'de bulunan Şireci Cotton işçilerinin ücret artışı eyleminde.

2021’in sonunda başlayan işçi eylemleri 2022’nin ilk üç ayında hız kesmeden devam etti. Bu eylemlerin önemli bir kısmı da Antep’teydi. İşçiler, istedikleri ölçüde kazanım elde edebildi mi?

2 Şubat’tan başlayarak 30 Mart’a kadar devam eden işçi grevleri, ağırlıklı olarak Antep’teki 35 fabrikada yaşandı. Bunların tamamı zam talebiyle başladı. İşçiler, yılbaşında açıklanan zam oranını yetersiz buldu. Grevler Zafer Tekstil, Melike Tekstil gibi büyük fabrikalarda başlayıp iplik ve halı fabrikalarıyla devam etti. Bu işyerlerinin hiçbiri sendikalı değildi. Bu direnişler, işçilerin tepkisi ile ortaya çıkan fiili grevler şeklinde yaşandı. Türkiye genelinde yaşanan grevlerin büyük oranda böyle bir özelliği var, biliyorsunuz. Burada, işçilerin sendikalara güvenmediğini görüyoruz. Bu aynı zamanda sendikal bürokrasinin geldiği boyutu görmemiz açısından önemli bir fotoğraf sunuyor.

'GREVLER SÜRECEK'

Sizce işçi eylemleri sürecek mi?

Önümüzde 1 Mayıs var. Bu konuyla ilgili yaptığımız toplantılarda şu eğilimi çok rahatlıkla görebiliyoruz: Bu grevlere sebep olan durum sürüyor. Çünkü bu grevlerle kazanılan zamlar, daha işçilerin cebine girmeden eriyor. İşçilerin, emekçilerin günlük hayatta kullandığı temel ihtiyaçlarına zam yağmuru devam ediyor. Geçinememe halini, enflasyonun tırmanışını düşününce işçilerin bir yıl sonraki zam sürecini kesinlikle bekleyemeyeceğini görüyoruz. Önümüzdeki yaz grevler, eylemler devam edecektir.

1 Mayıs’a sayılı günler kala Antep’te hangi hazırlıklar yapılıyor?

Geçtiğimiz sonbahardan itibaren dövizdeki tırmanış, ekonomik gelişmeler ve enflasyondaki yükseklik nedeniyle işçiler hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde yoksullaştı. İşçiler, emekçiler çalıştığı halde yaşayamaz, geçinemez hale geldiler. O yüzden tüm bunları düşününce bu yılki 1 Mayıs vurgusu, yoksullaşma... Şu anda 1 Mayıs için kapsamlı hazırlık toplantıları yapıyoruz. Yılın başında grev yaşanan işyerlerinden işçilerle toplanıyoruz. Yine bu kapsamda 24 Nisan’da bir işçi kurultayı düzenleyeceğiz. Bu, fabrikalardan çok sayıda işçinin katılacağı bir kurultay olacak. Hem daha önce yaşanan grevlerin sonuçlarını hem de bir sonraki dalgaya nasıl hazırlanacağımızı konuşacağız.

Antep’te 1 Mayıs nerede kutlanacak?

Sendikalar ve emek örgütleri, Kırkayak Parkı için bir başvuru yaptılar. Aslında küçük bir alan orası ama özellikle pandemide çok kullanıldı. Oradaki kutlamadan ayrı olarak işçilerle bir yürüyüş yapmayı da planlıyoruz.