‘Bir zamanlar… Hollywood’da': Filmi bırak, yönetmen ve oyunculara bak

1969 yazında Los Angeles'da, hit bir dizide oynamış bir erkek TV aktörünün film sektörüne girmeye çalışmasının anlatıldığı film ‘Bir zamanlar… Hollywood’da' 72. Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yaptı. Uzunca girişinden sonra film, gösteriminin ardından altı dakika boyunca alkışlandı...

Abone ol

Ahmet Boyacıoğlu

DUVAR - Belli ki Cannes Film Festivali Tarantino’yu, Tarantino da Cannes’ı çok seviyor. Sezen Aksu’nun şarkısındaki gibi, Tarantino geldi, kentin havası değişti. Bir sürü papyonlu, siyah elbiseli insan ellerinde ‘Davetiye’ yazılı kağıtlarla Festival Sarayı’nın önünde filmi izlemek umuduyla bekleşip duruyorlar. Hiç böyle bir kalabalık görmemiştim. ‘Bir zamanlar… Hollywood’da’ (Once Upon a Time… In Hollywood) 2 saat, 41 dakika ile yarışmanın en uzun filmlerinden biri.

Salona girmeyi garanti edebilmek için bir saat önceden kuyruğa girdim. Cannes Film Festivali’nde herkesin değeri yaka kartının rengine göre ölçülüyor. Eğer yaka kartınız zayıf ise salona girememe riski yüksek. Ben mor renkli bir basın kartıyla iyi bir konuma sahibim. Sırada beklerken ‘Venice Days’in seçicisi ‘Senden nefret ediyorum’ dedi. Haklı. Ben de dakikalarca kuyrukta beklemek zorunda kalsaydım aynı duyguya kapılırdım.

'YAPIM KALİTESİ YÜKSEK BİR FİLM'

‘Bir Zamanlar… Hollywood’da’ 1969 yılında geçen, çok para harcanmış, yapım kalitesi yüksek bir film. İki tane de starı var: Leonardo Di Caprio ve Brad Pitt. Al Pacino ve Kurt Russell da küçük rollerle karşımıza çıkıyor. Sokaklarda o dönemin arabalarını görüyoruz ve 1960’ların en tanınmış şarkılarını dinliyoruz. Müzik için ne kadar telif ödendi acaba?

Tarantino’yu çok sevdiğimi söyleyemem. Bazı eleştirmenler ‘Şiddetin estetiği’ diye bir şeyden söz ediyorlar ama siz o estetiği bir de yüzündeki bütün kemikler kırılmış olan ve acı içinde acil serviste bekleyen bir insana sorun. Bakalım ne cevap verecek? Estetik ne demekse?

Biz filmimize dönelim. Leonardo DiCaprio televizyon dizilerinde oynayan bir oyuncu, Brad Pitt ise DiCaprio’nun hem dublörü, hem şoförü, hem de en iyi arkadaşı. Birlikte hoş bir ikili oluşturuyorlar. DiCaprio bir kriz içinde, eskisi kadar iyi roller bulamıyor ve unutulmaktan korkuyor. Üstelik kendi performansından da memnun değil, sürekli repliklerini unutuyor. Bu sahnelerde çok mutsuz ve sulu gözlü, sürekli ağlıyor. (Bence daha az ağlasa, daha iyi olurmuş.)

'HOLLYWOOD'UN 1960'LARININ BİR BELGESELİ GİBİ'

Filmin ilk bölümü Hollywood’un 1960’lu yıllarıyla ilgili bir belgesel gibi. Arada insanı gülümseten komik sahneler de var. Tarantino bir film çekim sürecinin ne kadar sıkıcı olabileceğini izleyiciye göstermek istemiş olabilir. Bir western çekiminde DiCaprio’yu bir barda, küçük bir kız oyuncu ile birlikte izliyoruz. Sekiz yaşındaki bu zeki yaratık DiCaprio’dan bayağı rol çalıyor ve çekimler sona erince onu kutluyor.

Oldukça uzun bir girişten sonra (film çekimleri, yeni projeler, İtalya’da Al Pacino’nun yardımıyla gerçekleştirilen spagetti westernler) Amerika’ya geri dönüyoruz.

'SENARYO GERÇEKLERİN ÖTESİNE GEÇİYOR'

Önemli bir ayrıntı. Yıl 1969 ve Leonardo DiCaprio’nun komşuları Roman Polanski ve hamileliğinin sekizinci ayındaki Sharon Tate. O dönemi yaşamamış olanlar için açıklayıcı bilgi: Sharon Tate o yıl evinde Manson çetesinin saldırısına uğramış ve öldürülmüştü. Tarantino’nun senaryosu burada gerçeklerin ötesine geçiyor ve sanıyorum filmi izlenir kılan da bu.

'Ne zaman gelecek?' diye beklediğimiz şiddet içeren sahne filmin sonlarına konmuş ve neyse ki çok uzun değil.

‘Bir Zamanlar… Hollywood’da’ gösteriminin ardından altı dakika boyunca alkışlandı, oldukça uzun bir süre. Filmin basın toplantısından sonra salondan dışarı çıkan DiCaprio ve Tarantino, alkışlarla ve genç kızların çığlıklarıyla karşılandılar. Ortalık birbirine girdi. Festival dediğin böyle olmalı.

'FASULYE SIRIĞI DA NEREDEN ÇIKTI?'

Referans mektupları Cannes Film Festivali’nde çok önemlidir. Kantemir Balagov’un da iyi referansları var. Her şeyden önce Rusya’nın en fakir bölgesi olan Kafkaslar’da doğmasına karşın üç yıl Alexander Sokurov’un öğrencisi olmayı başarmış. Ayrıca ‘Closeness’ adlı filmi 2017 yılında 'Belirli Bir Bakış Bölümü'ne seçilmiş ve Fipresci Ödülü almış. Balagov bu yıl ikinci filmi ‘Beanpole’ (Fasulye Sırığı) ile tekrar 'Belirli Bir Bakış Bölümü'nde yarışıyor. Allah’ın izniyle üçüncü filmi de ana yarışmaya seçilir. ‘Fasulye Sırığı da nereden çıktı?’ diye soracak olursanız: Filmin iki kadın başrol oyuncusundan biri çok uzun boylu.