Bayram sonrası İstanbul: Bizi kim kurtaracak?

Bayramda uygulanan sokağa çıkma yasağı kısıtlamasının ardından İstanbul sokakları hareketlenmeye başladı. Ancak hareketlilik işlere pek yansımadı. Durgunluktan şikayet eden esnaf, bu zor günleri dükkanlarını kapamadan nasıl atlatacağını düşünüyor.

Abone ol

DUVAR - Türkiye'de korona virüsü salgınının merkezi olan İstanbul normalleşme adımlarını atıyor. Bayramı evlerinde geçiren İstanbullular dört günlük sokağa çıkma yasağının ardından sokaklara çıktı. Kimi hava almak dışarı çıkarken kimi de aylardır kapalı olan iş yerlerine uğradı. Konuştuğumuz taksinin şoförü, "Bugün hareketlilik vardı" derken bir çiçek satıcı ise, "Ben bu süreçte neler gördüm neler..." diyerek hayıflandı. Aylardır kapalı olan işletmelerin çoğu da kapılarına, müşterilerini özlediklerini hissettiren yazılar yazmış...

.

'BU TABLOYA GÖRE NASIL NORMALLEŞEBİLİRİZ'

Hükümetin 'normalleşme'yle ilgili bayram sonrasını işaret etmesinin ardından İstanbul sokaklarını gezdik. İlk durağımız gün içerisinde en yoğun olan caddelerden Halaskargazi idi. Buradaki yoğunluk önceki günlere göre bir hayli artmış. Esnaf artık kapılarını açmak için son hazırlıklarını yapmış durumda. Bazı mekânların da kapılara "1 Haziran'da açıyoruz" yazılarını yazmaları önümüzdeki günlerde hareketliliğin artacağının göstergesi. Ancak herkes aynı fikirde değil.

Sadece birkaç saatliğine dışarı çıktığını söyleyen bir kişiyle sohbet ediyoruz: "Esnaf işe başlamak için haklı ama hızlı davranıyor. Daha dün 19 bin test yapıldı, bine yakın vaka çıktı. Bu tabloya göre nasıl olur da normalleşebiliriz? Acele etmeyelim. Bence salgın devam ediyor. Eğer normal hayata başlarsak bu tablo daha ağır olacak. Rakamlar hiç iyi değil. Kendi adıma konuşuyum: Kandırılıyor gibi hissediyorum. Önce can, sonra mal..."

Konuşmaya kulak misafiri olan mekan sahibi ise bu sözlerin üzerine araya girerek, "Peki bizi kim kurtaracak" diyor.

Taksim Meydanı.

'NELER GÖRDÜM NELER...'

Bu sohbetin ardından Taksim'e doğru yürüyoruz... Meydanda da önceki günlere göre yoğunluk var. Biz de Taksim'in sembolü olan çiçekçileriyle sohbet ediyoruz. Yıllardır burada çiçek satan Gülazer Yorgun'la tanışıyoruz. Salgın sürecinde birçok ana tanıklık etmiş... Başlıyor anlatmaya: "Bu sene iğrenç bir sene. Hayatta görmeyeceğim şeyler gördüm. Evi olmadığı için sokakta yatanlar, parası olmadığı için dükkânını kapatanlar... Eskiden deste deste güller alınırdı şimdi millet ekmek derdinde. Geçen bir müşteri geldi. 'Cebimde on lira var ama bir çiçek almak istiyorum' dedi. Seç dedim, hangisini istersen... Çok utandı. Anladım zaten. İnsanlar için artık bizim tezgah bir lüks olmaya başladı. Umarım kimse işsiz kalmaz da çiçek almaya gelirler. Onları çok özledim."

Gülazer Yorgun.

Bu sohbetin ardından taksiye binerek Beşıktaş'a iniyoruz. Şoföre hemen soruyoruz: "Kısa mesafe ama..." Aldığımız yanıt şöyle: "Abi kısa mesafesi mi kaldı! Biz günde üç müşteri alamıyoruz. Kısa mesafe, uzun mesafe... Fark etmez. Yeter ki hayat normale dönsün, bu salgın bitsin. Ben de hep kısa mesafe çalışıyım. Razıyım. Bugün de hareketlilik vardı. Allah'a şükür."

Beşiktaş'a vardığımızda Köyiçi Meydanındaki kalabalık dikkatimizi çekiyor. Küçük işletmelerin neredeyse hepsi açık bir yer hariç: Meyhane ve barlar.

Konuştuğumuz bu mekânların işletmecilerinin gözü kulağı yayımlanacak bir genelgede. Çünkü dediklerine göre kapıları kapalı kalmaya devam ederse çoğu iflas edecek duruma gelmiş.

Zeki Polat.

İKİ AY SONRA TEZGAHININ BAŞINA GEÇTİ

Son durağımız ise Üsküdar... Meydanda yıllardır simit aldığımız Zeki Polat'ın tezgahına doğru yürüyoruz. Buradaki çoğu esnaf kendisini tanıyor. Salgın başladığı günden beri Polat ilk kez simit tezgahının başına geçmiş. Kendisiyle konuşmaya başlayınca derdini anlatıyor: "Bugün hiç hareketlilik olmadı. Uzun bir süre sonra heyecanla simitlerimi satmayı düşünüyordum. Hiç düşündüğüm gibi olmadı. Normal günlerde 400 simit satıyordum. Memur, işçi herkes buradan simit alırdı. Bugün 50 simit satabildim. Kimse yok, iş yok..."

Polat simit satıcılarına uygulanan bir uygulamaya da tepki gösteriyor: "Bize çok büyük haksızlık yapılıyor. Bir simit tezgahını iki kişi işletebilir mi? Bugün ben buradayım, yarın başka birinin sırası. Biz milyarlar mı kazanıyoruz? Bari bu süreçte bu uygulamayı kaldırsınlar."