‘Basın Özgürlüğünün Türkiye Sorunu’ çalıştayı: Bilgi alma hakkının tabutuna son çivi çakılacak

Gazeteci Dayanışma Ağı’nın düzenlediği çalıştayda konuşan Ahmet Şık, “Sedat Peker konuşacak, iktidar değişecek beklentisi var” dedi.

Abone ol

DUVAR - Gazeteci Dayanışma Ağı, İstanbul’da ‘Basın Özgürlüğünün Türkiye Sorunu’ başlıklı bir çalıştay düzenledi. Şişli Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen çalıştayın ilk oturumunda, tepki çeken ‘sosyal medya yasası’nın doğuracağı sonuçlar tartışıldı.

Çalıştayın açılış konuşmasını yapan gazeteci Derya Kap, tutuklanan 16 Kürt gazetecilerden Safiye Alagaş, Neşe Toprak, Remziye Temel ve Elif Üngür’ün açlık grevine girdiğini hatırlattı.

Nurcan Çalışkan moderatörlüğünde başlayan çalıştayın ‘Sosyal Medya Yasası’ başlıklı bölümünde TİP İstanbul milletvekili ve gazeteci Ahmet Şık, gazeteci Can Ertuna ve avukat Veysel Ok konuştu.

‘NE YAPTIĞIMIZA DAİR SORULAR SORMAMIZ GEREKİYOR’

Ahmet Şık, ekim ayında Meclis gündemine gelecek olan sosyal medya yasasını değerlendirdi. “İyi bir şey gelmeyecek çünkü bu rejimden halk yararına bir şey çıkmayacak” ifadelerini kullanan Şık, “Meclis kapanmadan önce çok tartışıldı. Ne yaptığımıza dair sorular sormamız gerekiyor. Son haftaya kadar kimse ses çıkarmadı. Meslek örgütleri de öyle. Bir mücadele sonucu iktidar bunu ertelemedi. Kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyor. Bu yasa haber alma hakkının önüne geçmeyi önleyecek bir yasası tasarısı. Bu yurttaşları da ilgilendiriyor. Yurttaşın her türlü haber hakkını gasp ediyor. Buna benzer uygulamalar büyük bir sessizlikle karşılaşılıyor. İnsanların güveneceği bir odağı olmaması da sorun” dedi.

‘HERKES TUTUKLANIR’

Sosyal medya yasa tasarısının çıkması halimde 'iktidar yanlısı' haberler yapan medyanın da etiketleneceğini belirten Şık, şöyle devam etti: “Herkes tutuklanır. Buna rağmen niye ihtiyaç duyuluyor. Sosyal medyada bir dolu şey ortaya seriliyor ama bir şey olmuyor. 'Sedat Peker konuşacak iktidar değişecek' diye bir beklenti var. Sosyal medya yasasıyla, bu ifşaatları haberleştiren ya da buna ilişkin sosyal medyada yorum yapanlar gözaltına alınacak. Ne yaparız kısmını kendimize sormamız lazım. Basın meslek örgütleri son haftaya kadar ses çıkmadı. Türkiye’de bir mesele olup bittikten sonra refleks gösterme hali var. Mesele olana kadar sessizlik hali var. Artık haber yapma hakkı değil, yurttaşlar için artık haber olma hakkının kasvetli olacağı bir dönem başlıyor.”

‘TUĞLA TUĞLA ÖRÜLEN BİR DUVAR’

Can Ertuna ise iktidarın 'dezenformasyon yasası' olarak tanımlandığı yasanın dezenformasyonu artıracağına dikkat çekti. Ertuna şu ifadeleri kullandı: “Bunun bugünün olayı olmadığımı görmek gerekiyor. Tuğla tuğla tamamlamam bir duvar. Büyük bir paketin bir parçası. Dezenformasyon yasası seçimlerde engel teşkil edebilir ama bir noktadan sonra kontrol edilemez bir canavarı doğuracak. İnternetin fişini çekmek haberleştirmeyi engellemez, haberleşmenin şeklini değiştiriyor. Bilgi akışı yine olacak. Bilgi akmaya devam edecek. Bilgi yer altına inebilir ve bu daha tehlikeli. Bunları doğrulamak, editoryal biz süzgeçten geçirmek, kamu yararı haline getirmek zor olacak. Burada oturan herkes bu madde kapsamında soruşturmaya uğrar. Basın kartları meselesi önemli bir tartışma konusuydu. Bundan yetkili olan İletişim Başkanlığı Tuğrul Eryılmaz’ın basın kartını iptal etti.”

‘BİLGİ ALMA TABUTUNA SON ÇİVİ ÇAKILACAK’

Medya ve Hukuk Çalışmaları Eş Direktörü Veysel Ok, sosyal medya kullanıcılarının yasadan nasıl etkileneceğini şöyle anlattı: “Sadece gazeteciler için çıkan bir kanun değil. Ama sadece gazeteciler itiraz ediyor. MLSA olarak tüm ifade özgürlüğü davalarını izliyoruz ve raporluyoruz. Bu raporlar bile dezenformasyon kanununa tabi olacak. Adalet Bakanlığı bize 'siz yanlış bilgi veriyorsunuz, yargıyı aşağılıyorsunuz' diyebilir ve MLSA’yı kapatabilir. Türkiye İnsan Hakları Vakfı işkence raporları yayınlıyor. Bu da o kanun kapsamına girecek. Kılıçdaroğlu kendi Twitter’ında video yüklüyor. Bu videolar da bu kanun kapsamında olacak. Ama sadece gazeteciler buna karşı çıkıyor. Bilgi alma hakkının tabutuna son çivi çakılacak. Tasarıda iktidar ile sosyal medya şirketleri arasında muhataplık geliştirecek ve olağanüstü bir durumda ortak karar almayı planlayacak. Nedir bu. Bana göre iktidar aleyhi olan bir durumda ‘kapatın’ diyecek. Budur. Benim aklıma başka bir şey gelmiyor. Bu şirketlerle ortaklaşma sansürün bir parçası olmak demek. Türkiye’de çekilme durumu var ve umarım çekilirler. Bu kanun kurulursa burada olmanızın hiç bir anlamı yok.”

‘HEPİMİZİN DAMARI KESİLECEK’

“Tekzip meselesi var. Biz haber okuyamayacağız” diyen Ok, “Üç gün boyunca aynı sayfada kalacak. Artı Gerçek. Gazete Duvar bunlar hepsi tekziple dolacak. Seri tekzipler uygulanacak. Bu çok ciddi bir mesele. Bu kanun çıkarsa yolsuzluk videosu ya da dosyası yayınlayamayacak. Hepimizin damarı kesilecek. Akademi de bitecek çünkü tez yayınlanamaz. Basın İlan Kurumu büyük bir rant merkezi. Troll siteler olacak ve bu pastadan pay alacağını göreceğiz. Bir nevi rant paylaşma aracı olacak. BİK kimin gazeteci olduğuna kimin gazeteci olmadığına karar verecek. Herkesin gözü kılacağı açık olsun. Siyasi partilerin baskı yapması gerekiyor” ifadelerini kullandı.