Bahtiyar Kaymak’tan ‘Sigara İçen Kadınlar’ın şarkısı

Bahtiyar Kaymak’ın lirik şiirin imkânları ekseninde kurgulanmış ve belli bir tema etrafında bir araya gelmiş şiirlerden oluşan üçüncü kitabı “Sigara İçen Kadınlar” Klaros Yayınları tarafından yayımlandı. Kaymak, topluma, tarihe mal olmuş, tanınan, seçilmiş kimlikteki kadınların şarkısını söylemiyor; zihninde oluşturduğu albümde, arka arkaya sıralanmış fotoğraflarına baktığı kadınların şarkısını söylüyor.

Abone ol

Şair dünya çölünde diktiği hayal ağacının gölgesinde oturduğu için suçlanamaz. Tersine, dünyaya ve hayata bakarak onun orada, o hayal ağacının gölgesinde olma nedenleri üzerine düşünmek gerekir.

Yazıldığı ortam, koşullar ne olursa olsun şiirin, şairin seçiminin ürünü olduğu gerçeği de değişmez. Bizce, şair şiir için seçimlerinde özgürleşebildiği kadarıyla şairdir, şiir de özgürleşmiş seçimlerle yazılabildiği kadarıyla şiirdir. Ayrıca eklemek isteriz ki şiir bize hem ne olduğumuzu hatırlatır hem de olmak istediğimizi olmaya davet eder.

Şuraya geliyoruz: Şaire seçimlerinde karışamayız, ama seçimlerinin sonucunu irdeleyebilir, tartışabilir, eleştirebiliriz. Fakat zaten bunlar da okuma ediminin olmazsa olmazları değil mi? Başka nedir ki okumaktan zevk almak; metinle tartışmıyorsak, ona sorular sormuyorsak, orasından burasından kurcalayıp didikleyip inclemiyorsak? Sesini, sözünü, dilini bilincimizin süzgecinden geçirmiyorsak? Metnin sözünü ya da iletisini, düşüncemizin, duygumuzun, duyarlılığımızın teknesinde yoğurmuyorsak, ama bir yandan da yoğrulmuyorsak…

Bahtiyar Kaymak; adını, şairliğini ve en çok da şiirini kalıcı biçimde 2002’de verilen Arkadaş Z. Özger Ödülü’nü alarak duyurdu. Kaymak’ın ödül alan Duman Kulübü adlı dosyası daha sonra Mayıs Yayınları tarafından kitap olarak yayımlandı. Bundan sonra değişik dergilerde yayımladığı şiirleriyle görülen Kaymak’ın ikinci kitabı Kara Delik de 2018 yılında Kaos Çocuk Parkı Yayınları’ndan çıktı.

Son olarak Klaros Yayınları şairin üçüncü kitabı Sigara İçen Kadınlar’ı okurla buluşturdu. Bu arada şairin dergilerde görünmesiyle ilgili “gizem”in üstünde de durmak gerekebilir. Çünkü şairin bir süre dergilerde yayımlanan şiirlerinde “baht” mahlasını kullandığı biliniyor. Kaymak, bir süre sonra tavır değişikliğine giderek şiirlerini gerçek ismiyle yayımlamaya başladı. Bu durum şairin görünmek, bilinmek ya da görünmemek, bilinmemekle ilgili bir süre ikilemde kalmış olduğunu düşündürüyor.

Sigara İçen Kadınlar, lirik şiirin imkânları ekseninde kurgulanmış ve belli bir tema etrafında bir araya gelmiş şiirlerden oluşuyor.

Sigara İçen Kadınlar, Bahtiyar Kaymak, 100 syf., Klaros Yayınları, 2020.

YUTKUNUŞ

Kitap şairin yutkunuşuyla başlıyor. Konuşmaya başlamadan önceki yutkunmak gibi. Ayrıca dokuz yutkunuş, sözün dokuz boğumdan geçmesiyle ilgili bir ima olarak yorumlanabilir. İlk yutkunuştan bir bölüm okuyalım:

gidenler bizim yağmurlarımızdır

herkes ölür

anne baba kardeş eş dost

ev hayvanları

çocuklar bile ölür

ama hiç bitmez

dünyanın en güzel sabahı

portakal kabuklarından

bir köprü kurar denize

akşam güneşi

KENDİNDEN BAŞKA KİMSESİ OLMAMIŞ KADINLARIN ŞARKISI

Valery, “lirizm bir haykırışın gelişimidir” diyor. Şair, Sigara İçen Kadınlar’da bir haykırışı duyurmayı deniyor. Okura, kendinden başka kimse olmamış, ama aynı zamanda kendinden başka kimsesi olmamış kadınların şarkısını şiirin kurgusu içinde sunuyor. Aktaracağımız betik “Sekizinci Yutkunuş”tan:

çok ayrılık bir ev gömer

rüzgar uçurur gidenin yas şalını

gece kederli bir yalnızlıktır

yıldızlar kadınların saçlarına iner

ama bilmez kimse

gün doğumu küçülürken ay

bacaklarıyla büyür kadınlar

böyle ve böyle

Şiirler elbette ki aynı zamanda, kadınlıklarını çapraz asan kadınları şairin algılayışının ve yorumunun da dışavurumu oluyor. Öte yandan topluma, tarihe mal olmuş, belli yönleriyle öne çıkmış, tanınan, bilinen, buna göre belirlenmiş, seçilmiş kimlikteki kadınların şarkısını söylemiyor Kaymak. Zihninde oluşturduğu albümde, arka arkaya sıralanmış fotoğraflarına baktığı kadınların şarkısını söylüyor.

NEFESLER

Kitabın ikinci bölümünde üfleme eylemi ya da “nefesler” yer alıyor. Zaman zaman şiir kişilerinin “of”lamasının dile getirildiği bu bölümde de dokuz üfleme ya da nefes bulunuyor. “İkinci Nefes”ten bir bölüm aktarıyoruz:

hastaların iyileşme olasılıklarını hesaplayan

evlilik mülkünü ben üç yaşındayken yakmış

altı çocuklu anneme hiç benzemeyen bir kadın

anne bağışla

iplerini söküyorum bana ördüğün kazağın

Şairin kadınları sigara içiyor, ama bu kadınlar ya da kadın figürleri aynı zamanda hayatın sigara gibi içtiği kadınları temsil etmeyi amaçlıyor. Hayatın içinde, sokakta, metroda, duraklarda, caddelerde, alanlarda, parklarda sıkça karşılaşacağımız, göz göze geleceğimiz tipler… Kaymak, isim vermiş onlara. Derya olmuş, güneş olmuş, efsun, derin, gurbet, melek, narin, neşe, nefise, cazibe, cevahir, arya, mihriban, dilzar, karaca, suzan, safinaz (safi’naz), sevda, freya, ıtır, fadime, havva, göksu, kader, ceren, ömür, ece cee olmuşlar… Küçük harfle yazılmış isimler, çünkü belli belirsizler…

Aktaracağımız bölüm “Beşinci Nefes”ten:

beni niye soyunurken giydiriyorsun

beni niye ağlatırken söyletiyorsun

buralarımdan geçiyor görmüyor musun

doğmamış çocukların ayak izleri

gitme diyorum gitme

kendini mülkün iştahına kurban etme

Bir zamanlar ucundaki ateşi ve külüyle iki dudağın arasında dünyayı yerinden oynatan mısra boyunda oluşuyla bilirdik sigarayı. Kaymak’ın şiirlerinde günümüz koşulları da gözetilerek yasadışılığın işareti, zorlamaya karşı çıkış, törel buyruklara meydan okuma, varoluşun çapraz asılışı olarak değerlendiriliyor. Sigara, zararları kanıtlanmış bir sağlık sorunu olmakla birlikte, bir tercih, bir irade sorunu olarak da düşünülebilir. Ne olursa olsun, gerçek şu ki bir zamanlar sinemada, filmlerde oyuncuların değişmez aksesuarı olan sigara artık görüldüğü yerde buzlanıyor. Bu sosyal, kültürel makas değişimine şairin ilgilisiz kalmaması doğal. Bu arada Kaymak’ın “aykırı kadınlar” (aykırı kadınlık mı demeli yoksa) temasını sigara simgesi üzerinden konu edinmesinin akla Attilâ İlhan’ı getirdiğini de belirtelim…

Bazı kitapların her şeyi metne dahil olur. Sigara İçen Kadınlar’ın içindekiler bölümü de metne daha iyi, daha derinlikli ve kolayca nüfuz etmek için ipucu oluşturabilir.

ŞİİR, HER ZAMAN DAHA FAZLASINI ARAR

Bilindiği üzere halk ağzındaki söylenişinden farklı olarak sigaranın bir de “cigara” olanı vardır. Atlamış olmayalım. Kitabın adı bir an, acaba şair halkın ağzıyla cigara mı demek istiyor, yoksa külü uzadıkça uzayan başka bir cigarayı mı kastediyor diye düşünmeye yöneltmiyor değil. Ancak şairin öyle bir niyetinin olmadığını anlamak fazla sürmüyor. Kaymak’ın kadınları cigara içmiyor. Ama puro da içmiyor. Hatta pipo da içmiyor… Şair, kadınların çapraz oluşlarını, duruşlarını ifade etmek için dudaklarının arasına yerleştirilmiş sigarayı yeterli saymış. Daha fazlasını gerekli görmemiş olabilir mi, ama şiir her zaman daha fazlasıdır. Daha fazlasını arar.

Kitabın üçüncü bölümü “üçüncü sigara”. Sigaranın ucundaki küllerin uzayabildiği kadar uzadığı gibi sigaranın ucundaki külleri uzatan şiirler var bu bölümde. (Küllere karşın üçüncü sigarada da sigara olarak kalıyor…)

“İkinci Dökülüş” başlıklı şiirden bir bölüm okuyalım:

ağzında sigarası

gece mavisi

sabun şampuan buhar

köpük köpük kendimle

içeriye kapatılmış kendimi

silkeliyorum pencereden

lokomotifi gecikmiş

devrimin vagonları gibi

uzuyor bacaklarım

ah ne büyük lanet

ama ne büyük lanet

Kadın varlığına içkin doğurganlık ve anneliğe, karşı cinsten bir bakış denemesi Sigara İçen Kadınlar… Ancak öyle dumanaltı bir durum yok. Dudakların arasına yerleştirilen sigaraların çoğu yanmıyor. Nasıl söyleyelim; oraya ağzın kıyısına bir inat olarak yerleştirilmiş gibi. Müstehzi bir gülüş gibi… Çoğu zaman onların birer dize, betik, bazen de şiirin tamamı olduğunu söyleyebiliriz.

Sigara İçen Kadınlar’ın “Epilog” bölümünde yer alan ve aynı zamanda kitabın da son şiiri olan “İçeyazı”dan bir bölüm aktarıyoruz:

durup durup başa sarılan

filmden hiçbir farkı yok

giderken kalmayı arzulayanların

dönüp arkalarına bakarken ki hüznü

ama ağaçlar önemsemez yaprak dökmeyi

dalları ışıkların uçuşuna uzanır

kökleri suların akışına

böyle harflerini dökerken zamanın taneleri

taş daha da derin soğur durgun su çürür

her şey bir gün ölür her şey bir gün ölür

Octavio Paz, “Şiir bilinmeyene doğru atılır, yoksa bir hiçtir” diyor. Biz de okur olarak aslında şiirle birlikte bilinmeyene doğru atılırız, birtakım hiçliklerden kurtulamazsak da niyetimiz budur, denemiş oluruz.

Ne iyi ki şiir, düşünceyi zehir etmekle kalmayıp duyguları da buruşturup çöpe atmak isteyen dünyanın karanlık güçlerine karşı hâlâ en sivil uç. Ne iyi ki şiir var da; hâlâ başka açılardan bakabiliyoruz hayata. Ne iyi ki şiir var da; şiir dile meydan okur ve dile meydan okumak iktidara meydan okumaktır diyebiliyoruz.

Bahtiyar Kaymak’ın, varlıklarını ve varoluşlarını yaşama çapraz asan kadınların, kadınlık hallerinin şarkısına eşlik ettiği Sigara İçen Kadınlar’ını şiirsiz kalmayı “eksiklik” olarak gören okura havale ediyoruz.