BaBa ZuLa'dan yeni bir renk: Kızıl Gözlüm

Nevi şahsına münhasır müzik grubu BaBa ZuLa, notalarındaki hünerlerini sunmaya devam ediyor. Şehirlerin renksizliğinden yakınan grup bu kez 'Kızıl Gözlüm' EP'si ile dinleyici karşısında. Tabii ki paletindeki özgün renkleriyle...

Abone ol

DUVAR - Geleneksel doğu kökenli enstrümanları elektronik ögelerle harmanlayan BaBa ZuLa, bu kez üç şarkılık 'Kızıl Gözlüm' EP'siyle müzikseverlerle buluştu. Tüm dünyada Glitterbeat Records etiketiyle yayınlanan EP, grubun yeni stüdyo albümü 'Derin Derin'in de müjdecisi niteliğinde. EP'ye adını veren Kızıl Gözlüm, grubun kurucusu Murat Ertel prodüktörlüğünde kaydedildi. Parça, grubun diğer kurucusu Levent Akman'ın bendir ve kaşık, Periklis Tsoukalas'ın da elektrik ud performanslarını içeriyor. Grup, Kervan Yolda isimli diğer şarkıda Alman müzisyen Schneider TM ve Arastaman‘ın remix’lerini dinleyiciyle buluşturdu. Eylül'de yayınlanması planlanan Derin Derin'de orijinal versiyonunun yayınlanacağı Kervan Yolda'nın Schneider TM remix'ine Cenk Kaptan yönetmenliğinde bir de klip çekildi. EP'nin kapağı, Esma ve Murat Ertel tarafından tasarlanarak, Murat Ertel'in babası uluslararası grafik sanatçısı olan Mengü Ertel'in eserlerinden oluşturuldu.

19 Haziran Çarşamba günü Zorlu PSM'de gerçekleşecek Franz Ferdinand konserinin de açılış grubu olarak sahne alacak grubun kurucuları Murat Ertel ve Levent Akman'la konuştuk.

Baba Zula

'SEVGİLİMİN GÖZLERİNDE BU RENGİ GÖRDÜM'

Kızıl Gözlüm'ün sözlerini eşinize yazdığınızı Instagram hesabınızdan belirttiniz. Kızıl Göz'ün sizde nasıl bir karşılığı var?

Murat Ertel: Sözleri çok açıklamanın doğru olmadığını düşünüyorum asında. Çünkü her şeyi söyleyince dinleyicinin algısı değişebiliyor. Ama bunun çağrıştırdığı çok şey var. Özellikle şehirlerde bazı renkler kayboluyor. Bir grilik hakim. Beton... İstanbul'da yeşillik oranı çok düşük. Köylerde ya da doğada bu tonlar birden açılıyor. Ağaçlar yeşil, çiçeklerde, hayvanlarda inanılmaz renkler var. Bu durum hayatımıza bir güzellik getiriyor. Ben de sevgilimin gözlerinde bu rengi görüp hissetmişim ve ifade etmişim.

Levent Akman: Biraz da otoriteyle alakalı. Benim askerdeyken çarşı iznim yoktu. Uzun bir süre içeride kaldım. Tezkereyi aldığım ilk gün belediye otobüsleri bile bana çok çekici gelmişti. O zamanlar kırmızıydı otobüsler. Askeriyede iki renk var. Gri ve haki. Başka renklere izin verilmiyor. Şehirler de biraz ona döndü sanki renklilik engelleniyor. İnsanların giyim tarzına bakarsak herkes çok aynı. Renkli giyindiğin zaman hayretler içinde bakıyorlar. Halbuki içimizde olan bir şey. Doğaya bakarsak görürüz.

BaBa ZuLa tarzı itibariyle rengi müziğinde bile yansıtıyor...

Murat Ertel: Enerjisi var değil mi? O enerjiyi hem almak hem de döndürmek insanları çok temizleyen, arındıran bir şey.

SANAT DİSİPLİNLERİNİ BİRLEŞTİRİYORUZ'

'Kervan Yolda' şarkısında biri Schneider TM biri Arastaman olmak üzere 2 remixle dinleyici karşısına çıktınız. Normalde önce orijinal okumaları tercih edilir. Sizin tercihiniz neden bu şekilde oldu?

Murat Ertel: Genelde öyle olur, doğru. Burada 3 tane farklı versiyon var. Albümde bunlar olmayacak. Biz genel mantığa göre hareket etmiyoruz. Tersine bir hareket yapalım diye bir inat durumu da yok. Bir EP çıkaralım gibi bir fikir geldi. Hatta 'Plak Dükkanı günü' için biz planladık bunu. Sonra yetişmeyince bitirmek istedik. Albümde olan parçalar olmasın diye düşündük. Yoksa bunun bir anlamı yok. Bir de sınırlı sayıda baskı durumu bize çekici geliyor. Sanat disiplinlerini birleştirmeye çalışan bir grup olduğumuz için bunun da belli bir sanatsal karşılığının olduğunu düşünüyoruz. Resimde gördüğümüz şeyler falan var.

Remixte duygusunun kaybolma ihtimalini düşündünüz mü?

Murat Ertel: Tabii bu her zaman oluyor. Hatta buradaki Arastaman remixle orijinalinden epey bir fark var. Bir akrabalık da var ama bence orijinalinden kopmuş bir remix. Orijinalinden kopunca bazen iyi bazen kötü olabiliyor. Ya da orijinalinden kopmuyor ama bir anlamı da olmuyor remix olmasının. Yeniden yorumlama durumu hoş bir şey. Özellikle dub dünyasını seviyoruz. Bir şarkıdan hem onu hatırlatacak hem de bambaşka bir şey çıkartma yolu. O da çok güzel gerçekten.

Bu arada Schneider TM remix'e bir de klip çekildi. Bu video klibi Cenk Kaptan çekti. Sheinder TM'den de bahsetmek isterim. Alman Berlinli bir müzisyen. Deneysel tekno dans akımının önemli bir temsilcilerinden. Çok güzel bir remix yaptı bence. Ve o remixin çok da güzel bir videosu oldu. Bu remix'in yine Cenk Kaptan tarafından yapılan 'Mixart' diye bir projesi var. Bu Mixart'ta çok yakında paylaşılacak. İzleyiciler burada Kervan Yolda parçasını kendileri mixleyebilecek. EP'nin böyle bir açılımı da var. Yalnızca sanatçıya değil izleyiciye de bu keyfi tatma fırsatı vermiş olacak.

'GELEN GEÇEN BİR ŞEYE DÖNÜŞTÜ YAŞAM'

Dijitalleşmenin müzik piyasasını neredeyse ele geçirdiği bu dönemde neden plak çıkarmayı seçtiniz?

Murat Ertel: Plak moda gibi bir durum yok. İyi ki plak moda, bu çok güzel bir şey. Ben insanları yıllara göre değil de teknolojik icatlara göre sınıflandırıyorum. Mesela benim eşim kaset kuşağı, biz plak kuşağıyız, şimdiki çocuklar akıllı telefon kuşağı. Müzik bizim için plaktı, biraz da radyo ve konserdi. Diğer formatlar daha sonra çıktı. Onun için gerçek müzik sanki plakta dinlenir gibi geliyor ve onun bir kültürü var. Elinizle tuttuğunuz zaman size bir sürü şey hatırlatıyor. Dedenizi, ninenizi, eski filmleri, taş plakları... Ve tutmak, bakmak fiziksel olarak bir ilişkiye geçebilmek, onun içinde bir müzik saklı olduğunu bilmek bizim çok hoşumuza giden şeyler. O yüzden plak olması bizim için bir ayrıcalık. Ve bu kaybolacak bir şey. Arjantin'de CD'leri yiyen bir bakteri çıkmış. CD'ler sonsuz diyorlardı. Sevinmiştim bir de kalmayacak diye (Gülüyor). Plakta da o çala çala gidiyor. O da hoşuma gidiyor.

Levent Akman: Her şeyin dijitale doğru gitmesi çok üzücü ve bu benim hiç hoşuma gitmiyor. Fotoğrafta bile aynı şey geçerli. Çok az kişi onu yeniden bastırıyor. Zaten kayboluyor. Gelen geçen bir şeye girdi yaşam. Plak gibi fiziki objeler de ona karşı dik duruş gibi. CD'de aynı şeyi hissetmiyorum ama. Oradan gelen frekansı da sevmedim.

.

EP'ye dönersek bu yine deneysel bir çalışma olmuş. Siz hem Türkiye'de hem dünyada farkınızı, tarzınızı kabul ettirebilmiş bir grupsunuz. Peki kendi içinizde özgün olmayı nasıl başarıyorsunuz?

Murat Ertel: Zor bir şey gerçekten. Hem beslenmeniz gerekiyor hem de bir takım şeylere çok fazla aldırmamak gerekiyor. Ben onun çaresini diğer sanatlardan beslenerek buluyorum. Kitap okumak, sergiye gitmek gibi. Artık eskisi kadar çok fazla müzik dinlemiyorum. Müzik dinlemek yerine müzik yapıyorum veya canlı müzik dinliyorum. Kayıt müziklerden bir şekilde uzaklaştım herhalde.

Son dönemde müzik dinlememenizin sebebi ne peki?

Murat Ertel: Çok etkilenmek istemiyorum herhalde. İçimizde olan müziği kaçırmamak diye de bir olay var. İnsanın içinde olan müziği dinlemek çok acayip bir şey. Çalarken onu çıkarmaya çalışmak da ilginç. Çok fazla dinlediğin zaman o müzikler sizi yönlendiriyor gibi.

Gelecek albüm olan Derin Derin'den de biraz bahsedelim. Bu EP albümü yansıtıyor mu? Nasıl bir albüm olacak?

Murat Ertel: İpucu veriyor kesinlikle. Görsel ipuçları var. Kapağından bölümler var. Kervan Yolda'nın yarısı Derin Derin'in kapağının 4'te 1'i. Kızıl Gözlüm'ün saç gibi olan yapraklar da albümden bir parça. Bir bulmacanın parçası gibi. Müzikal olarak bu iki parça zaten orada olacak. O yüzden Derin Derin'le epey ilişkili. Her ne kadar remix olsa da onun ipuçlarını veren bir şey.

'İLLA SÖZ OLMASI GEREKMİYOR, MÜZİK ZATEN GÜÇLÜ'

Sürprizler olacak mı peki albümde?

Murat Ertel: Evet. Görsel olarak da var. Çok güzel fotoğraflar çektiğimizi düşünüyorum. Grafik olarak da özenliyiz. Müzikal olarak da hem enstrümantal hem sözlü müziğin dengesi var. Yarısı enstrümantal yarısı sözlü. Bu da BaBa ZuLa'nın özelliklerinden biri bence. Çünkü insanlar genelde ya tamamen sözlü ya da tamamen enstrümantal yapıyorlar. Onun dengesi yok. Bu da ilginç aslında. Niye yok?

Levent Akman: O bizim ülkede çok fazla. Yeni gruplarda devamlı söz üstüne gidiliyor. Gerçekten enstrümantal parçalar o kadar az ki... Devamlı bir şey anlatma derdi var herhalde. İnsanlar bir açılma, dökülme istiyorlar. Özellikle yeni nesil gruplarda bunu görüyorum. Şiir yazıyorlar. Bu da herhalde memleketin geçtiği dönemle alakalı. Bakıyorum çocuklar 20 yaşında ve başka alternatif görmemişler. Öyle olunca da bir sıkıntı oluyor sanıyorum ve onu da sözle dışa vuruyorlar. Belki ileride alternatifler gelmeye başlayınca bir rahatlama olacak ve enstrümantal müziğe dönecekler. Ama bence o şekilde de birçok şey anlatılabilir. İlla söz olması gerekmiyor. Müzik çok güçlü. Umarım Türkiye'de de böyle enstrümantal müzik yapan gruplar olur. Hiç olmazsa albüme bir iki parça bir şey koy.

Bir de son dönemde cover çok fazla...

Levent Akman: O büyük bir dert gerçekten. Biz çaldığımız yüzlerce parça arasında sadece iki üç parçayı yeniden yorumladık. Onun dışında hep kendi parçalarımızı çaldık. Belki de biraz kolaycılık. Gerçi onda da bir çalışma var ama boşa çalışma bence. Enerjilerini kendi parçalarına yönlendirseler daha iyi olur. Biraz boşa enerji gibi geliyor. Bir de sıkılır insan sürekli aynı şeyle uğraşmaktan...

'COVER SAMAN ALEVİ OLUYOR'

Yeni çıkan müzisyenler bunu bir araç olarak görüyor olabilir mi?

Levent Akman: Ama o saman alevi oluyor. Birkaç ay da unutulup gidiyor. Tamam evet güzel her yerde çalıyorlar ama bir sene sonra kim hatırlıyor ki? Gerçeği var zaten.

Murat Ertel: Meşhur olmak için konserlerde çalmak için hemen hemen her grup ya da sanatçı bir tane yorumladığı parça koyuyor. Ve bu da çok ticari bir şey bence.

Levent Akman: Belki yapımcılar da yönlendiriyor. Daha çok satar diye. Bu da iyi bir şey değil. Yapımcıların grubuna güvenmesi lazım bir kere. Uzun vadede çalışan bir şey değil bu bence.

'BİZİ FRANZ FERDINAND İSTEMİŞ'

Yarın Franz Ferdinand'tan önce sahne alacaksınız. Bu konser sizin için ne ifade ediyor? Dinleyiciyi nasıl bir sahne performansı bekliyor?

Levent Akman: Seveni var sevmeyi var. Ben seviyorum. Biz ilk yükselmeye başladıklarında yurt dışında bir festivalde dinlemiştik. Çok hoşumuza gitmişti. Epey etkilenmiştik. Sevdiğimiz bir grup. Biz öğrendik ki onlar istemişler BaBa ZuLa'yı ön grup olarak. Organizatörler bir takım grup önermiş. Onlar da inatla bizi istemişler. Bizi çok sevindirdi bu durum. Değer verdiğimiz, zamanında dinlediğimiz ve hala çaldığı zaman kapatmadığımız grupların bizi istemesi çok önemli. Heyecanlandık. Özlemişiz böyle şeyleri...

Eskiden bir dönem Rock'n Coke gibi festivaller vardı ama artık öyle büyük festivaller olamıyor ne yazık ki... Artık tek geliyorlar. Eskiden Franz Ferdinand gibi 3 - 4 grup geliyordu. Arka arkaya dinliyorduk. Bu biraz üzücü. Umarım yavaş yavaş bu değişir. Ama biz heyecanlıyız. Belki onlarla tanışacağız. Nasıl tiplermiş göreceğiz. Belki hiç sevmeyeceğiz (Gülüyor). Belli olmaz. Müzikle karakterler farklı olabiliyor.

Murat Ertel: Popüler olmak bizim için kötülenecek bir şey değil. O anlaşılıyor. Franz Ferdinand'ta yapmak istedikleri müziği yaptıkları çok belli oluyor. Canlı olması da çok önemli. Birçok grupta canlı dinlediğinizde albümü daha güzelmiş diyebiliyorsunuz.

.

'ELVİS'İN KAYIT YAPTIĞI STÜDYOYA GİRECEĞİZ'

Sonraki konserleriniz neler?

Levent Akman: 20'sinde Birleşmiş Milletler vasıtasıyla Suriyeli göçmenlerle alakalı bir etkinlik olacak. 2 Suriyeli grup bir de Kolektif İstanbul sahne alacak. Biz de o etkinliğin headline'ıyız. Sonra yurt dışına geçiyoruz. 27'sinde Portekiz var. Güneyinde çalacağız. İyi bir festival. Sonra iki tane Belçika var arka arkaya. Hemen o konserlerden sonra çok ilginç bir stüdyoda kayıt yapacağız. Elvis'in kayıt ettiği ekipmanlarla. Direkt olarak plağa kayıt yapma olanağı olan ve bizden önce Neil Young kayıt yapacak. Bizden sonra da Björk...

Kayıtları dinleyiciye sunacak mısınız peki?

Murat Ertel: Ne olacağını bilmiyoruz. Belki de olur. Öyle bir kayıt olanağımız olacak. Daha sonra ne olacağını konuşacağız ve yönlendireceğiz. Ama teknoloji bizim için önemli. Geçmişte kullanılan teknolojiler bizim için baya fetiş ve bir tutku, heyecan yaratıyor. 1950'lerin kayıt teknolojisinde kayıt yapabilmek bize göre muhteşem bir durum. Çünkü o teknoloji şu anki teknolojiden bize göre daha ileri ve daha kişisel. Şimdi hep fabrikasyon durumlara geçiliyor. O dönemlerde yapılan kayıtların geçerliliği hala var.