Aziz Patrick ve Newroz

Aziz Patrick’in kavmi, Aziz George koruması altındaki İngiliz toplumunu barışa ve onurlu bir arada varoluşa ikna etmeyi başarmıştı. Bir gün Demirci Kawa’nın kavmi de Türklük ve devlet mitleri altında korunduğunu düşünen Türkiye toplumunu barışa ikna edebilir.

Zafer Yörük yazar@gazeteduvar.com.tr

Newroz ve Aziz Patrick bayram kutlamaları bu yıl aynı güne denk geldi. Londra’nın özellikle kuzey-doğu semtlerinde İrlandalılar ve Kürtler, kutlama yöntemleri oldukça farklı olsa da yan yana geldiler. Türkiyeli Kürtler her yıl olduğu gibi Finsbury Park ve civarında renkli ulusal kıyafetleri, bayrakları, siyasi sloganları ve tabi ki halaylarıyla göründüler. Hava kararmaya yüz tuttuğunda Newroz alanından dağılmaya yöneldiklerinde Aziz Patrick kutlamaları da başlamış bulunuyordu. Yeşil şapkaları ve rengarenk giysileriyle İrlandalı gruplar, ulusal şarkıları eşliğinde semtin bIRAhanelerine doğru akmaya başlamıştı. İrlandalılar, kutlamaları Kürtlerin bıraktığı yerden devralarak gece boyunca sürdürdü.

Kuşkusuz bu, adlarının ‘sorun’ kelimesi ile tamamlanması adet olmuş iki halkın Londra’daki ilk ya da tek karşılaşması değil. Kuzey İrlandalılarla Kürtlerin, ‘sorun’ yarattıkları coğrafyalar uzak olsa da birbirlerini tanımaları ve temas halinde olmaları kaçınılmazdı. Çünkü iki halkın bayramları gibi kaderleri de oldukça benzeşiyor.

İki bayramın da ardında baharı karşılama fikrinin yattığı aşikâr. Öte yandan ikisi de tarihsel, efsanevi şahsiyetleri (Demirci Kawa ve Aziz Patrick) referans alıyor. Kawa’nın binlerce yıl önce gerçekleştiği rivayet olunan Dehak’a başkaldırma mitini biliyoruz. Aziz Patrick’in ise daha yakın tarihte (M.S. 4 ve 5’inci Yüzyıllar) gerçekleşmiş, oldukça çilekeş bir öyküsü var. İngiliz karşıtlığıyla namlı İrlanda ulusal kimliğinin kurucu ve koruyucu azizi Patrick, Roma İmparatorluğu’nun Britanyalı tebaasından ve tarihin ironisi o ki etnik olarak İngiliz olması kuvvetle muhtemel. Romalıların ‘barbar dinsizler’ olarak andığı İrlandalı korsanlar tarafından çocukken kaçırılıyor ve yıllarca çalıştırılıyor. Daha sonra bir şekilde Britanya’ya kaçmayı başararak dindar hayatına geri dönüyor. Ama İrlanda’yı sevmiş olmalı ki yetişkin bir misyoner olarak adaya geri dönüyor ve halka Hıristiyanlığı aşılıyor. 5’inci Yüzyıl sonları ya da 6’ncı Yüzyıl başlarında bir senenin 17 Mart günü öldüğü rivayet olunuyor. 7’nci Yüzyıl’da Papalık tarafından İrlanda’nın ‘koruyucu azizi’  ilan edilmiş.

Aziz Patrick’in ruhunun, ‘Keltik’ bir halk olan İrlandalıları özellikle komşu adanın İngilizlerinden korumadaki başarı derecesi tartışılır. Ama 19. Yüzyıl’da yine İngiliz marifetiyle gerçekleşen ‘patates kıtlığı’ felaketini takiben büyük İrlandalı göçü alan Amerika kıtası, ilk kez Aziz Patrick günü anmalarının kiliselerden sokaklara taşmasına sahne olmuş. Aziz Patrick pek koruyucu olamasa da, İngilizlerden hem etnik hem de dini farklılığın kurucu miti olarak modern zamanlarda yeniden keşfedilmiş. İngiliz monarkları 17. Yüzyıldan itibaren Protestan inancını ve Anglikan kilisesine bağlılığı İrlanda’da yaymak için çok uğraştılar ama hiç başarılı olamadılar; Katolik ve İrlandalı olmak, Aziz Patrick miti tarafından birbirine düğümlenerek İngilizlerden farklılığı vurgulayan bir modern kolektif kimliğe zemin oluşturuyor. Bu kimlik, İngiliz kraliyetinden kopuş talebi anlamında ‘cumhuriyetçi’ olarak da siyasi ifadeye sahiptir. 

Hayatı ve ‘çileleri’ hakkında daha somut verilere sahip olduğumuz Aziz Patrick, Demirci Kawa miti ve Newroz anlatısının yakın tarihteki yeniden keşfinden bu yana özellikle Türkiye’de Kürt siyasi kimliğinin kuruluşundakine benzer bir işlev görüyor. Bu nedenle, iki bayramın aynı günlerde kutlanmasının zengin çağrışımları var. Bunlardan en önemlisi, seçim atmosferinde yeniden telaffuz edilmeye başlanan ‘barış süreciyle’ ilgili beklentilerdir ve İrlanda ‘sorununa’ ve çözüm sürecine bir kez daha değinmek için vesile oluşturmaktadır.

İrlanda sorunu, 1922’de adanın güneyinde bağımsız İrlanda’nın kuruluşuyla kısmen çözülmüştü. Kısmen, çünkü ‘Ulster’ adıyla anılan kuzeyde İngiltere egemenliği devam etti. 17’nci Yüzyılın başlarında Büyük Britanya adasından gelen çoğunluğu İskoç ve tamamı Protestan yerleşimciler, Kuzey İrlanda’yı kolonileştirmiş ve zaman içinde bölgeyi oluşturan altı eyalette önemli sayıda bir Protestan nüfus belirmişti. 1960’lara gelindiğinde, bağımsızlık talebiyle İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu (IRA) önderliğinde başlayan kitlesel protesto eylemlerinin karşısına kralcı Protestan çeteler çıkartıldı ve 1969’da İngiliz ordusu düzeni sağlamak bahanesiyle bölgeyi (yeniden) işgal etti. Böylelikle çözüm bekleyen bir sorun olarak Kuzey İrlanda meselesi de son halini kazanmış oldu. Bu sorun, toplam nüfusu 1,5 milyon olan bölgede binlerce yaralı ve sakat yanında toplam 3600 insanın hayatına mal oldu.

Barış talebi ilk olarak 1980’li yılların başlarında IRA’nın legal siyasi kanadı olan Sinn Fein partisi milletvekillerinden geldi. Aynı yıllarda eylemlerini İngiltere’ye taşıyan IRA, Londra ve diğer büyük kentlerde gerçekleştirdiği bombalama eylemleriyle Britanya adasında güvenliği sarsarak devleti barışa ikna etmeye uğraşıyordu. 1994’te ‘barış süreci’ resmen başladı ve 1998 yılında imzalanan ‘Paskalya Anlaşması’yla sonuçlandı. Bu anlaşma gereğince IRA, bir “Bağımsız Uluslararası Gözlem Komisyonu” denetiminde tamamen silah bıraktı. Karşılığında İrlandalı ‘terörist’ ve siyasi mahkûmlar serbest bırakıldı, Kuzey İrlanda parlamentosu kuruldu. 2007’de ilk koalisyon hükümetinin kurulmasıyla eşzamanlı olarak İngiltere ordusu, adadaki bütün operasyonları sonlandırdığını ilan edecekti.

1994’le 2007 yılları arasındaki 13 yıl boyunca devam eden çözüm süreci boyunca birçok pürüz ve çatışma da yaşandı. Ama tarafların kararlılığı sayesinde, her seferinde sorunların büyümesi engellendi. Paskalya anlaşması uyarınca 2030 yılından önce Kuzey İrlanda’da güneydeki İrlanda cumhuriyetiyle birleşme konulu bir referandum yapılması da bekleniyor.

Kuzey İrlanda barışı, yüzyıllarca işlenen İrlanda terörizmi ve bölücülük gibi korkutucu çağrışımları İngiltere kamuoyunun zihninden silmekte de başarılı oldu. Bir halkın kimliğini inkâr yerine varlığını ve haklarını tanımanın toplumlara zarar değil yarar sağladığını gösterdi. Aziz Patrick’in kavmi, Aziz George koruması altındaki İngiliz toplumunu barışa ve onurlu bir arada varoluşa ikna etmeyi başarmıştı. Bir gün Demirci Kawa’nın kavmi de Türklük ve devlet mitleri altında korunduğunu düşünen Türkiye toplumunu barışa ikna edebilir. Newroz ve Aziz Patrick bayramlarının çakışması, Kuzey Irak harekâtı gibi savaş sinyallerinin karşısında yeni bir çözüm süreci ihtimalinin de gündeme geldiği bir ortamda gerçekleşti. Bu anlamlı tesadüf, 2015’te bitirilen sürecin eleştirisi üzerinden bu kez doğru tercihlerin yapılması umudunu da barış için çarpan kalplerde yeniden canlandırıyor.

Tüm yazılarını göster