AYM: Kişinin başka birimde 'keyfî' olarak çalıştırılması hak ihlali

Anayasa Mahkemesi, belediyede müdür olmaya hak kazanan fakat göreve getirilmeyen kişinin başvurusunu değerlendirdi: "Atama mercii 'keyfî' davrandı, 'özel hayata saygı' hakkı ihlal edildi."

Abone ol

DUVAR - Samsun'daki Ladik Belediyesi'nde memur olarak çalışan bir kişi, 2010 yılında görevde yükselme sınavına girdi. Belediye, müdür olmaya hak kazanan kişinin atamasını reddetti. Müdür olma hakkı kazanan kişi belediyeye karşı dava açtı ve 2012'de mahkeme tarafından haklı bulundu. Başvurucu daha sonra dava açtı ve imar ve şehircilik müdürlüğüne atandı.

Başvurucu müdür olduktan 6 gün sonra belediye tarafından başka bir birimde görevlendirildi. Şahıs bu işlemin iptali istemiyle açtığı davayı da kazandı fakat 2016'da ise "kademedeki büro başkan danışmanı" olarak çalışması için görevlendirildi. Başvurucu, bu kararı da iptal ettirmek için dava açtı, yerel mahkeme işlemin iptaline hükmetti ancak istinaf bu kararı bozdu. Bunun üzerine başvurucu, söz konusu atama işleminin kamu yararını gözetmediği ve kendisini cezalandırmaya yönelik olduğunu ileri sürerek "özel hayata saygı" hakkının ihlal edildiğini belirterek Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bireysel başvuru yaptı.

AYM, başvurucunun, Anayasa'nın 20. maddesine göre "özel hayata saygı" hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Karar Resmi Gazete'de yayınlandı.

KARARIN GEREKÇESİ

AYM'nin verdiği kararın gerekçesinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları referasn gösterilerek "mesleki hayatın özel hayat kavramının dışında tutulamayacağı" belirtildi. Kararda, belediye memurlarının atanması yetkisinin belediye başkanında olduğu anımsatıldı ve söz konusu görevlendirmenin başvurucunun özel hayatına müdahale anlamını taşıdığı ifade edildi. Kamuda atama konusunda takdir alanı bulunduğu ama bu durumda yetkinin keyfî bir şekilde kullanıldığı aktarıldı ve şöyle denildi: "İşlemin keyfilik içermediği konusunda idare ve yargısal makamlarca ilgili ve yeterli gerekçeler açıklanmalıdır. Keyfiliğe yol açan ve hiçbir gereklilik ortaya konulmadan tesis edilen işlemler, işlemin muhataplarının temel haklarına ağır bir müdahale olarak kabul edilebilir." 

Başvurucunun açtığı davanın yerel mahkemece kabul edildiği ancak istinaf mahkemesi tarafından reddedildiği anımsatılan kararda, şu tespite yer verildi:

"Dairenin (istinaf) kararında gerek ilk derece mahkemesi tarafından ortaya konulan gerekçeler gerekse başvurucunun ileri sürdüğü iddia ve itirazlar hakkında hiçbir değerlendirme yapılmaksızın salt idarenin takdir yetkisine atıf yapılarak karar verildiği anlaşılmıştır. Bu kapsamda yapılan değerlendirmelerde idarenin geniş takdir yetkisi içinde hareket ederek süre ve kapsamı açık şekilde belirlenmeksizin görevlendirme yapabileceğini kabul eden idari ve yargısal kararların müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı konusunda ikna edici nitelikte ilgili ve yeterli gerekçeleri içerdiği söylenemeyecektir. Neticede somut olaydaki müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşulunu sağlamamaktadır." (AA)