Avustralya'da yaratılan yapay embriyolar etik tartışma yarattı

Avustralya'da bir laboratuvarda üretilen yapay embriyolar etik tartışmalara yol açtı. Bilim insanlarının ‘iBlastoidler’ adını verdiği model embriyolar, insan gelişiminin en erken aşamalarını incelemek bağlamında bir fırsat sunsa da, bu durum şu an etik kısıtlamalar nedeniyle çok zor. Araştırmacılar, şu ana dek bu yapıların 11 günlük sınırı geçmelerine izin vermedi.

Abone ol

Liam Mannix

DUVAR - Avustralyalı araştırmacılar, dünyada bir ilk olan ve önemli etik soruları gündeme getiren bilimsel bir ilerlemede, bir yetişkinin kolundaki cilt hücrelerinden “model” insan embriyoları yarattılar. Melbourne Monash Üniversitesi’nden araştırmacılar tarafından bir laboratuvarda yaratılan model embriyolar, yumurta ya da spermleri değil, insan yaşamının ilk birkaç gününü taklit etmek amacıyla yeniden programlanan sıradan hücreleri kullanıyor.

Bir tabağa yerleştirildiği zaman model embriyolar -tıpkı rahimde yaptıkları gibi- birbirine bağlanıyor ve gelişmeye başlıyorlar. Bununla birlikte, doğal embriyolarla aynı değiller; birkaç temel özellikten yoksunlar ve normalde görülmeyen hücreler içeriyorlar.

EMBRİYO OLUP OLMADIĞI TARTIŞMALI

Bilim insanları bu bilgiye ve hayvanlardan elde edilen verilere baktıklarında, tam anlamıyla gelişebileceklerine inanmıyorlar ve bu nedenle çalışmalarının “yapay embriyolar” diye isimlendirilmesine şiddetle karşı çıkıyorlar. Keşfi yapan Monash ekibinin lideri Profesör Jose Polo, perşembe günü Nature dergisinde yayınlanan yazısında, “Hayatı yaratmış gibi hissetmiyorum” dedi.

“Temelde, yalnızca iyi bir model yarattık. Var olan bütün kanıtlara dayanarak, gelişimin sadece ilk aşamalarını modelleyebileceklerinden ve bu yüzden bir insana dönüşemeyeceklerinden yüzde 100 eminim.”

Araştırmalarının ortaya çıkardığı -mesela, bir model embriyonun gerçek bir embriyoyla aynı korumaya sahip olup olmayacağı gibi- büyük etik soruların farkında olan araştırmacılar, şu ana dek canlı yapıların 11 günlük sınırı geçmelerine izin vermediler.

Araştırmacılar ve diğer uzmanlar, bu yeni buluşun durumu, etik bağlamda üzerlerinde hangi araştırmaların yapılabileceği ve ne kadar gelişmelerine izin verilebileceği hususunda toplu bir müzakere yapılması gerektiğini ifade ediyorlar.

Örneğin, Katolik Kilisesi, hayatın döllenme yoluyla başladığını düşünür. Buna karşın, Profesör Polo’nun model embriyolarının döllenmeye ihtiyacı yok.

Profesör Polo, “Dürüst olmak gerekirse, dini liderlerin bunu nasıl karşılayacaklarını bilmiyorum” diyor. “Bunun bir örnek olduğunu hatırlamamız gerekiyor. Gelişim potansiyelleri yok. Bir bebek yapamazlar. Biyolojiyi modellemek amacıyla bu örnekleri nereye kadar kullanabiliriz? Bu durumu tartışmamız gerekiyor. ”

BAZI AVANTAJLAR SAĞLAYABİLİR

Bilim insanlarının ‘iBlastoidler’ adını verdiği model embriyolar, insan gelişiminin en erken aşamalarını incelemek bağlamında bir fırsat sunuyor; şu anda, doğal embriyoları incelemek, etik kısıtlamalar nedeniyle çok zor.

Kısırlık, düşük ve doğum kusurlarının sebeplerini ve embriyoların kimi zaman neden rahme tutunamadığını incelemek amacıyla kullanılabilirler.

IVF (yapay ortamda döllenme/ç.n.) uzmanları, bu teknolojiyi kullanma noktasında en istekli olanlar arasında yer alacak.

Araştırmada yer almayan ve Bond Üniversitesi Clem Jones Rejeneratif Tıp Merkezi araştırmacılarından olan Jason Limnios, “Bu çalışmalar iki dikkat çekici şeyi gözler önüne seriyor: insan gelişiminin ilk aşamalarının bir yumurtaya ihtiyaç duymaması ve bunun sadece cilt hücreleri, birkaç gen ve doğru kimyasal koşullar kullanılarak elde edilebilmesi” diyor.

Profesör Polo’nun laboratuvarınca yaratılan bu hücreler, sperm tarafından döllenmesinin ardından henüz rahim duvarına tutunmadan önceki günlerde ‘blastosist’ adı verilen yumurtalara çok benziyorlar.

Model embriyolara dönüşmeleri tamamen tesadüfiydi ve bunu ayrıntılı bilimsel çabalar izledi.

BEKLENMEDİK BİR GELİŞME

Profesör Polo’nun araştırma ekibi cilt hücreleriyle çalışıyor, onları küçük bir müdahale ile herhangi bir diğer hücre türüne dönüşebilen kök hücrelere dönüştürmek amacıyla genetik talimatlarını manipüle ediyordu.

Ne var ki, hücrelerin yaklaşık yüzde 2’si beklendiği gibi davranmıyordu. Kök hücrelere dönüşmektense, beklenmedik genlerden oluşan bir tombala torbasını açtılar; ilkel bir embriyo ile aynı olanlar, bir sperm tarafından döllendikten sonraki günlerde açılırdı.

Düz bir Petri kabına yayılmış olan bu tuhaf hücreler orada öylece duruyordu. Hücrelerin birbirine çok yakın bir mesafede neler yapabileceğini merak eden Profesör Polo’nun ekibi, onları ters çevrilmiş bir piramit şeklindeki küçük bir kavanoza yerleştirdi ve en dipte bir araya getirdi.

Beş-altı gün sonra, Profesör Polo’nun ekibi kavanozları kontrol etti ve hücrelerin artık orada öylece durmadıklarını fark etti. Bundan ziyade, kendi kendilerine küçük toplar halinde birbirlerine eklemlenmişlerdi. Bu topları incelediklerinde, her birinin içinde ikinci ve daha küçük bir top oluştuğunu keşfettiler; bunlar, gerçek bir embriyoda en nihayetinde bir insanı meydana getirecek olan ilkel ‘endoderm’ ve ‘embriyonik’ kök hücrelerdi.

O anda ne yaptığının farkına varan Profesör Polo deneyi durdurdu. Monash Üniversitesi etik kurulunun yanı sıra, federal hükümetin Embriyo Araştırma Lisanslama Komitesi ile iletişime geçti.

Profesör Polo, “Bu durumu tam olarak anlamaları aylar aldı. Nihayetinde, nasıl devam edeceğimize karar verene dek onları yaratmayı bırakmamızı istediklerini söylediler” diyor.

Düzenleyici kurum, çarşamba günü yaptığı açıklamada, bu hücrelerin “2002 İnsan Embriyolarını İçeren Araştırma Yasası’nda bir insan embriyosunun tanımını” karşıladığının görüldüğünü ve hücreleri bu şekilde sınıflandıracağını açıkladı; yani araştırmalar sürebilir ama şimdilik model embriyolar 14 günden fazla geliştirilemezdi.

Benzer bir aşamadaki insan embriyolarıyla kıyaslandığında, model embriyolar aynı hücrelerin büyük kısmını paylaşıyordu. Standart bir IVF embriyo kalitesi puanına karşı test edildiğinde, model embriyolar “iyi” seviyede derecelendirildi.

BİLİM DÜNYASI ŞİMDİLİK KARARSIZ

Buna karşın, araştırmacılar ve bağımsız bilim insanları, ne yaşamı ne de yaşabilir embriyoları yarattıklarına inanmadıklarını vurgulamak konusunda ısrarcılar.

Melbourne Üniversitesi’nde kök hücre bilimi alanında etik, eğitim ve politika profesörü olan Megan Munsie, “Embriyonik gelişim modellerinin bir kopya olduğunu ve hatta kopya bile olamayacağını düşünüyorum” diyor.

“Biyoloji o kadar karmaşık ki, son derece zorlayıcı ve hayvan çalışmalarında gördüğümüz şey de bu.”

Diğer yandan, önde gelen gelişimsel biyoloji uzmanları Yi Zheng ve Jianping Fu tarafından Nature dergisinde araştırmanın yanı sıra yayınlanan bir başyazı, bu karmaşanın çok yakında çözüleceğini belirtiyorlar.

“Protokoller daha kusursuz bir hale geldikçe, bu blastoidler insan blastosistlerini daha fazla taklit edecektir” diyorlar.

“Pek çok insan için, insan blastoidleri üzerinde çalışılması, etik açıdan, doğal insan blastosistlerinin üzerinde çalışılmasından daha az zorlayıcı olacaktır. Bununla birlikte, bazı kesimler, insan blastoid araştırmalarını insan embriyolarını yaratmaya giden bir yol olarak görebilir. Bu durum, kaçınılmaz olarak insan blastoidlerinin etik durumu ne olmalı ve nasıl düzenlenmeli gibi biyo-etik sorulara yol açacaktır.”

Makalenin orijinali, Sydney Morning Herald gazetesinde yayımlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)