Avrupa’nın Erdoğan seçmeni

Uyum politikası adına yapılmış birçok şey Almanya’da işe yaramamış görünüyor... Avrupa’dan ve AB’den gittikçe uzaklaşan bir Türkiye ve buna Avrupa’da yaşadığı halde destek veren bir toplum var.

Abone ol

KÖLN - Geçen hafta Türkiye’de yapılan referandum sonrası Anayasa değişikliğine daha doğrusu, Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığına Avrupa genelinde “evet” diyenlerin oranının oldukça yüksek çıkmış olması, tüm Avrupa’da özellikle Almanya, Hollanda, Avusturya gibi ülkelerde ana gündemdeydi.

Almanya’da referanduma katılım yüzde 50 oranındaydı ve seçmenin yüzde 62,3’ü “evet” dedi. Hatta “evet” oranı Hollanda’da yüzde 71’di. Erdoğan ve AKP’nin Amanya, Hollanda ve İsviçre ile çıkardıkları toplantı krizi “Nazi” kavgası ve bunun üzerinden yaratılan mağduriyet işlerine oldukça yaramış görünüyor. Erdoğan’ın projesi buralarda yüksek oranda destek aldı. Ama aynı desteği ABD’deki Türkiyelilerden veya Arap ülkelerinde yaşayanlardan görmedi. New York, Boston, Los Angeles, ve Miami’de yüzde 80 oranında “hayır” çıktı. Birleşik Arap Emirlikleri'nde yüzde 81 hatta Bahreyn’de bu oran yüzde 86’daydı. Bu sonuçlarda elbette eğitim seviyesi önemli bir rol oynuyor. ABD’de yaşayan Türkler’in çoğunun eğitim seviyesi yüksek, eski elit sınıftanlar. Aynı şekilde Arap ülkelerinde yaşayanlar da orlardaki çalışma alanlarında genelde yönetici pozisyondalar.

'KURBAN VE MAĞDUR OLMA PSİKOLOJİSİ'

Almanya’da Türkiye Araştırmaları Enstitü’sünün yaptığı bir araştırmada çıkan sonuç oldukça ilginç: Almanya’da yaşayan üçüncü kuşak kendisini dedelerinden, yani birinci kuşaktan daha çok kurban rolünde ve dezavantajlı hissediyor. Mantık olarak oysa ki tersi olması gerekirdi. Babaları veya anneleri Almanya’da doğmuş, dedeleri burada yaşamış bu kuşağın, tarihsel olarak kendisini doğup büyüdükleri ülkeye daha bağlı hissetmeleri gerekirken araştırma bu durumun tam tersi olduğunu gösteriyor. Tam da bu üçüncü kuşak Erdoğan’ın projelerini hayata geçirebilmesi için bir verimlilik oluşturuyor. Bunun sebebi de kendilerini Alman toplumunda tam değerli hissetmedikleri için olabilir. Erdoğan’da bu insanlara aynı his üzerinden yaklaşıyor. Cumhurbaşkanı kendisinin bu noktaya gelebilmek için eski elitlere karşı nasıl bir savaş verdiğini her seferinde vurguluyor. Böylelikle bu insanlarla Erdoğan arasında aynı kurban ve mağdur olma psikolojisi üzerinden bağı kuruyor.

Recep Tayyip Erdoğan biraz da bu insanlara seçimlere katılıp Türkiye politikası hakkında söz sahibi olmalarını sağlayarak ya da burada doğum yapanlara annelik parası vererek bu insanlara yeniden birileri olduklarını, unutulmadıklarını hissettirdi. Erdoğan yüzde 51’e gururlu olma duygusunu hissettirdi belki ama bunu onun dışında kalanları ayrımcılığa uğratarak yaptı ama tabii bu durumu buradaki Erdoğan seçmeni fark edebilecek objektiflikte değil ve belki hiçbir zaman da olmayacak.

Ne yazık ki Almanya’da veya Avrupa’nın diğer ülkelerinde “Evet” diyenlerin çoğu değişecek olan anayasa maddelerini bildiğinden bu tercihte bulunmadı, Almanya’da veya Hollanda’da ‘mağdur edilmiş, hakarete uğramış’ cumhurbaşkanlarıyla dayanışmak için “evet” dediler.

UYUM POLİTİKALARININ BAŞARISIZLIĞI

Uyum politikası adına yapılmış birçok şey Almanya’da işe yaramamış görünüyor. Üstelik “seçim zaferler”inin ardından Berlin, Frankfurt gibi şehirlerde yapılan konvoylu kutlamalara bakılacak olursa durum gerçekten ürkütücü. Avrupa’dan ve AB’den gittikçe uzaklaşan bir Türkiye ve buna Avrupa’da yaşadığı halde destek veren bir toplum var. Erdoğan’ın seçim öncesi Avrupa ile yarattığı kriz sonrasında “Artık Avrupa’da kimse güvende olduğunu düşünmesin” cümlesinin seçimlerde buralardan aldığı desteğe bakacak olursak çok da blöf olduğunu düşünemiyoruz.

Almanya’da ve belki diğer Avrupa ülkelerinde de yaşayan Türkler kendilerini dışlanmış ve yaşadıkları ülkeye ait hissetmiyorlar bu gerçeği kabul ederek uyum politikaları yapmak gerekiyor.

Ama en önemlisi bu insanların dünyaya açık bireyler olabilmeleri ve çocuklarını da öyle yetiştirebilmeleri için tüm eğitim ve medya araçlarını pozitif bir psikoloji üzerinden seferber etmek gerekiyor. Bu sonucun ardından artık Alman politikacılarının da Almanya’da politika yapan Türkiye kökenli politikacıların da şikayet etmek yerine şapkalarını önlerine koyup düşünmelerinin, gerçekten işe yarayacak, toplumları birbirine kaynaştırAcak projeler üretmelerinin zamanı geldi. Bu referandum sonucu artık Avrupa’da uyum konusunun milliyetçi derneklerin ve camilerin insafına bırakılamayacak kadar önemli bir durum olduğunun da altını çizmiş oldu.