Atilla Yeşilada'dan kriz için üç öneri!

Atilla Yeşilada döviz karşısındaki reçetesini açıkladı: Batı ile kavgayı bırakmalıyız, hukuk güvencesi sağlamalıyız, yanlış ekonomi politikalarını terk etmeliyiz...

Abone ol

DUVAR - Ekonomist Atilla Yeşilada, döviz kurlarındaki hareketliliği yorumladı. Olası bir kriz yaşamamak adına üç öneride bulunan Yeşilada, "Batı ile kavgayı bırakmalıyız, hukuk güvencesi sağlamalıyız, yanlış ekonomi politikalarını terk etmeliyiz" dedi.

Sözcü'den Nil Soysal'a konuşan Yeşilada,  Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın'ın "Kriz küresel, dolarda yükseliş dönemsel" sözlerini de değerlendirdi. Dünyanın küresel bir kriz içerisinde olmadığının altını çizen Yeşilada, "Ayağını yorganına göre uzatan gelişmekte olan ülkeler var, bir de bunu beceremeyenler var. Dolayısıyla bunlar doğru değil. Bunun olacağı 2 yıldır biliniyordu. Türkiye çok uyarıldı. Tedbir almadı. Bu arada cari açık, milli gelirin yüzde 6'sına vardı. Bu şu demek: Harcadığımız 100 liranın 6'sı dışarıdan geliyor ve bu sürdürülebilir değil. Hükümet buna inanmadı. Hükümetin açıklamalarını dinlerseniz; dünyanın bize borcu var! Merkez Bankası raporlarında da yazıyor bu. Durum şu: Bir denize üç tane büyük nehir akıyordu. Bunlardan birisi kurudu. Birinin rezervi azaldı. Biri de her an kuruyabilir" dedi.

Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye'nin hedefi olarak gösterdiği 'muasır medeniyetler' seviyesini hatırlatan Yeşilada, döviz karşısındaki önerilerini de açıkladı: "Birincisi; Batı ile kavga etmeyi bırakmak lazım. OECD'nin, Dünya Bankası'nın, AB'nin makul önerileri var. Kredi derecelendirme kuruluşlarının da öyle. Bunlar en azından samimi olarak tartışılmalı. Bunlara üst akıl, yabancı komplosu demekle kendimize düşmanlık yapıyoruz. Bir kere bu bitecek. Çünkü para Batı'dan geliyor. Türkiye'ye para gelmemesinin en önemli sebeplerinden biri hukukun olmaması. Yani parasını getiren geri alacak mı, emin değil. Üçüncüsü; yüksek faiz yüksek enflasyona neden oluyor gibi zihni sinir ekonomi politikaları terk edilmeli ve kamuoyu önünde de itiraf edilmelidir. Çünkü bunların hiçbir geçerliliği yok."

Atilla Yeşilada'nın açıklamaları şöyle:

Faizler inerse ne olur?

Politika faizi 17.5 ama olması gereken 23'tür. Ülkede enflasyon 16 ve hızla artıyor ve Merkez Bankası'nın yarın ne yapacağı belli olmuyor. Merkez Bankası bugün faiz artırır, yarın Erdoğan emreder, düşürür anlayışı var. Sonuç olarak; Erdoğan'ın başka bir dünyada yaşadığı anlaşılıyor ve bu görüş değişmeden kimse gelmez Türkiye'ye. İhtiyacımız olan para da gelmez, kimse fabrika kurmaya da gelmez.

Dolar ve Euro ilk defa saniyeler içinde lira olarak arttı. Nasıl yorumluyorsunuz?

Türkiye'de değere göre fiyatlama ortadan kalktı. Artık siyasi haber akışına göre fiyatlama yapıyoruz. Tek adam rejiminin sonucu bu işte. Çünkü bu rejimde idarenin ne yapacağını bilmiyorsunuz. Parlamenter sistem içerisinde bunları öngörebiliyordu piyasalar. Bugün öngörü olmadığı için, o anda ne haber gelirse ona göre fiyatlandırıyorlar.

 Petrol rezervimizin yüzde 30'unu İran'dan karşılıyoruz… Peki İran'a yaptırımlar devreye girdiğinde Türkiye ne yapacak?

Türkiye İran'ın dünyaya açılan kapısı. Biz o kapıyı kilitlemezsek, bu yaptırımların hiçbir anlamı kalmaz. Bunu Reza Zarrab'da gördüler. Eğer sen bir finansal ambargo ile başa çıkabileceksen, tamam, işini Rusya ile İran ile yap. Ama başa çıkamayacaksın. Şirketlerin ve bankaların batacak. Bu ülkenin milli geliri yüzde 50 azalacak. Bunu göze alabiliyor musun? Bu soruya yanıt vermeden “Ben Amerika'ya istediğim gibi davranırım” diyorsan halkı aldatıyorsun, kendini aldatıyorsun. Şu anda bulunduğumuz nokta da bu.

Bir ekonomist olarak önümüzdeki süreç için öngörünüz nedir? Türkiye bu krizi aşabilecek mi?

Son 24 Haziran 2018 seçimlerinden sonra aslında Türkiye için müthiş bir iyimserliğe kapıldım. Türkiye samimiyetle demokrasiye inanıyor ve bunu kimse elimizden alamaz. 24 Haziran'dan sonra Erdoğan artık tek başına iktidarda değildir. AKP'yi bu hale getiren de aslında yabancı yatırımcılardır. Her türlü şımarıklığı yapmasına izin verdiler. Hatasını cezalandırmadılar. Ama artık o dönem geride kaldı. Erdoğan'a ülkeyi böyle yönettirmezler. Yerçekimine karşı koyamazsınız. Piyasalar da yer çekimi kadar kuvvetlidir.

IMF'e borçlanacak mıyız sizce?

Erdoğan'ı çoğu zaman şans kurtardı. Ama bu sefer yolun sonuna geldi. Dolayısıyla ya yaptırımları kabul edecek, yapması gerekeni yapacak ya da 6 ay içinde IMF de gelecek. Ancak şunun altını çizelim. Aslında bizim şu anda paraya ihtiyacımız yok. Yani para değil buradaki mesele…

Bugün yaşanan krizi 2001 ve 2008 krizleriyle kıyaslarsanız aradaki fark nedir?

Kriz; Türkiye'de döviz bulamadığımız, banka kapılarında kuyrukların olduğu gün olur. İnşallah o günleri görmeyiz. Ama böyle devam edilirse önümüzdeki yıl o noktaya da geliriz. 2008 krizi bir dünya kriziydi. 2001 krizinin nedeni, yanlış yönetim ve kamu bankalarının devletin kasası olarak kullanılmasıydı. Bankaların batması olarak ortaya çıktı. Tedbir alınmazsa 2001'e benzer bir krize doğru gidiyoruz. Bugün özel sektörün 200 milyar dolardan fazla döviz borcu var. Yeniden yapılandırmalar, aslında borç ödeyememe durumu. Yani kriz özel sektörden bankalara sirayet ediyor. Bankalar özel sektörden ödeme alamadığı için kredi alamaz hale geliyor. Bir süre sonra bankalarımıza kredi veren yabancı bankalar kredi veremeyecek. O zaman bankalar batık duruma gelecek. Müdahale edilmez ise maalesef olacağı budur.

 Kamu bankalarına bir güvensizlik var. Mevduatlarını da geri çekiyor insanlar…

Büyük hata! 2001'i kimse hatırlamıyor. Bankaların yarısı battı. Kim tek kuruş para kaybetti? Bu devlet herkesin parasını kuruşu kuruşuna öder. Banka batar, halkın parası batmaz. Kimse merak etmesin.

 Bu ortamda dövize yatırım yapmayı önerir misiniz?

İyimser senaryo gerçekleşirse dolar 4.50'ye kadar geri döner. Yani rahip sorunu halledildi, ABD ile el sıkışıldı, bütçe konusunda adımlar atıldı. Ki böyle olacağını tahmin ediyorum. O zaman dolar 4.50'ye filan düşer. Olmadı! İşte o zaman sonu yok! Yani 7 mi olur, 8 mi olur bilemem ama döviz biter Türkiye'de.

Peki bu durumda kuru sabitlemek söz konusu olabilir mi?

Yapamazlar. Kuru sabitlediğinizde o aynı zamanda Özal öncesi günlere dönmek olur. Yani döviz tutan herkesi hapse atmanız lazım. Çünkü yaparsanız herkesi fakirliğe mahkûm edersiniz.

Küçük yatırımcı risk almaktan korkuyor. Vatandaşlar için en risksiz yatırım aracı hangisi şu an?

Şunu anlamak lazım; Türkiye'de insanlar kendilerini zeki zannediyorlar. Maalesef sosyal medyada saman alevi gibi yayılan sahte başarı hikayelerine inanıyorlar. BES'e 100 lira yatırmayanlar, devlete güvenmiyoruz diyenler Çiftlik Bank'ta 2.6 milyar lira kaybetti. Kimse yapmaya yeltenmesin lütfen. Bunlar kumardır.

En kârlı yatırım aracı hangisi bugün? Konut mesela cazibesini koruyor mu sizce? Konut alsın mı insanlar?

Konuttan yatırım olmaz. Bu hayali bıraksın insanlar. Konutun getirisi satarken alacağınız para değil, kiradan tasarruftur. Konut fiyatları önümüzdeki 5 yıl düşmeye mahkum. Bütün dünyada konut balonu bitmiştir. Konut fiyatlarında ben çok ciddi gerilemeler bekliyorum. Elindeki konutu yatırım olarak tutanlar derhal elden çıkartacaklar. Eğer bugün çıkarmazlarsa, yarın tıpkı ellerinde kalan 2 liralık domatesi akşam saatlerinde 1 liraya satan pazarcılar gibi yarı fiyatına, belki daha da altına satmak zorunda kalacaklar.

Altın fiyatı da çok yükseldi. Peki altın hâlâ iyi bir yatırım aracı mı?

Değil. Çünkü aslında sadece altın almıyorsunuz. Dolar da alıyorsunuz. Altında sorun şu: Altın aslında enflasyonun dostudur. Ya da enflasyon altının dostudur. Türkiye'de altın niye gidiyor diye sorabilirsiniz. Çünkü dolar gidiyor. Ama o zaman dolar alırım daha iyi. Yine de mesela ben hep altın tutarım. Çünkü riski azaltır. Bütün yumurtaları tek sepete koyma derler ya, ben de paramı öyle değerlendiririm.

Kaynak