Aşkenaz Yahudilerinin hikayesi İran'da başlıyor

Yahudilerin kökenine ilişkin tartışmalara dair daha bilimsel yaklaşım için Yahudi bir etnik grup olan Aşkenaz Yahudileri’yle ilgili gerçekleştirilen son DNA incelemesi, anaerkil kökenin Avrupa’ya dayandığını ortaya çıkardı. Dahası Doğu Akdeniz ile (Ortadoğu olarak da anılan bölge) yani İsrail, Lübnan, Suriye’nin kimi bölgeleri ve batı Ürdün’le ilişkilendirilen DNA’larının yalnızca yüzde 3’ünün bu bölgeden olan antik atalarla ilişkili olduğu keşfedildi.

Abone ol

Eran Elhaik* 

Yahudi halkının kökenleri nereye dayanıyor? Bu, antropologların, tarihçilerin ve teologların binlerce yıl boyunca cevap aradığı bir soru.

Efsanelere göre, Yahudiler, güneybatı Şeria’da yer alan bir Filistin şehri ve dünya mirası olan Kudüs’ün güneyindeki Hebron’da bulunan Makpelah Mağarası’nda gömülü üç atanın, yani İbrahim, İshak ve Yakup’un soyundan geliyordu.

Söylendiğine göre, onlarla birlikte Adem ve Havva’nın yanı sıra dört ‘anahan’** gömülüdür; Sara, Rebeka, Leah ve Rakel. Mağara hiçbir zaman kazılmadı ama mağaranın üzerinde, Büyük Herod’un atalarını onurlandırmak amacıyla yapıldığı düşünülen, nispeten modern (birinci yüz yılın ortalarından kalma) bir bina bulunuyor.

Yahudilerin kökenine ilişkin tartışmalara dair daha bilimsel bir yaklaşım için, Yahudi bir etnik grup olan Aşkenaz Yahudileri’yle ilgili gerçekleştirilen son DNA incelemesi, anaerkil çizginin Avrupa’ya dayandığını ortaya çıkardı. Dahası, Doğu Akdeniz ile (Ortadoğu olarak da anılan bölge) yani İsrail, Lübnan, Suriye’nin kimi bölgeleri ve batı Ürdün’le ilişkilendirilen DNA’larının yalnızca yüzde 3’ünün bu bölgeden olan antik atalarla ilişkili olduğu keşfedildi. Bu bölge, Eski Ahit’e göre Yahudi halkının kökenlerinin geldiği söylenen dünyanın bir parçası. Ancak yüzde 3 oldukça küçük bir oran ve bu oran, ancak modern Avrupalıların Neandertallerle paylaştığı oran kadar. Bu durumda, genetik soy bağlantısı çok düşük olduğundan, Aşkenaz Yahudilerinin en yakın ataları başka bölgelerden olmalıydı.

BİR DEĞİL, BİRÇOK KABİLE SÖZ KONUSU

Bunun neden böyle olduğunu anlayabilmek için, diğer ataların nereden geldiğine bakmak amacıyla zamanda geriye gitmemiz gerekir. Hikâye, altıncı yüz yılda Pers devletinde (günümüz İran’ında) başlar. O zamanlar dünya üzerindeki Yahudilerin çoğunun yaşadığı yer burasıydı.

Perslerin gösterdiği hoşgörü, Yahudileri Farsça adları, kelimeleri, gelenekleri ve dini ritüelleri içselleştirmeye teşvik etti ve ticaret alanında tekelleşerek toplumsal basamaklarda yükseldiler. Bunun dışında, Karadeniz kıyısında yaşayan başka insanlara da Yahudi inancını kabul ettirdiler. Bu durum, küresel bağlantılarını genişletmelerine yardım etti.

Bu dinsel dönüşümleri yaşayanlar arasında, Karadeniz’in güney kıyılarında yaşayan Alanlar (İranlı göçebe bir halk), Yunanlılar ve Slavlar da bulunuyordu. Dönüşümün ardından, Eski Ahit’i Yunancaya çevirdiler, sinagoglar inşa ettiler ve Yahudi ticaret ağını genişletmeyi sürdürdüler.

Bu Yahudiler kendilerine Aşkenaz ismini verdiler ve Aşkenaz Yahudilerinin DNA’sı, Türkiye’nin doğusundaki ticaret yollarının kesişme noktası olan “Eski Aşkenaz”a (günümüz Erzurum’unun kuzeydoğusuyla Ağrı arasında bulunan bölgeye) kadar uzanıyordu.

AŞİNA’NIN YÜKSELİŞİ

Günümüzde, artık bu Yahudilerin kendilerine “Aşkenaz” adını verdikleri dönemde, Y kromozomları üzerinde benzersiz Asya mutasyonları kazandıklarını biliyoruz. Burada, hikâyemizdeki diğer önemli insan topluluğu oyuna giriyor ve onlara Göktürkler adı veriliyor.

Altıncı yüzyılda, bu göçebe insanlar (Göktürkler) ‘Aşina’ adında Sibirya kökenli bir Türk kabilesi tarafından yönetiliyordu. O dönemde Çin’de egemen güç olan Çin Tang İmparatorluğu tarafından batıdaki Karadeniz’e doğru göç etmeye zorlanmışlardı.

Toplumsal örgütlenmeleri ve askeri yetenekleri sayesinde, Aşina bu bölgede yaşayan birçok kabileyi birleştirdi ve bu sayede “Hazar Kağanlığı” isimli yeni bir imparatorluk doğdu. İbadet ve ticari vergi serbestisi sunan bu insanlar, hızla iktidara yükseldiler.

Aşkenaz Yahudilerinde rastlanan DNA mutasyonlarının Asya kümesi, büyük olasılıkla Şamanizm’den Yahudiliğe dönen Aşina seçkinleri ve diğer Hazar kabilelerinden kaynaklanmıştı. Bu bulgu, Aşina ve çekirdek Hazar klanlarının, Aşkenaz Yahudileri tarafından içlerine alındığı (asimile edildiği) anlamına geliyor.

Aynı zamanda, bu dönemde Yahudi seçkinlerinin birçok Slav geleneğini kabul ettiği görülüyor. Bir önceki araştırmamı temel alarak, Yidiş lisanının, ticareti işleyişe yardımcı olmak amacıyla gizli bir dil olarak geliştirildiğini düşünüyorum.

SONRAKİ KISIM

Bundan sonra ne mi oldu? Yahudi imparatorluğu çökmeye başladı. Onuncu yüz yılda, Karadeniz’de yaşayan Yahudiler Ukrayna ve İtalya’ya doğru göç etti. Yidiş, bu Aşkenaz Yahudilerin evrensel dili (lat. lingua franca) haline geldi ve Slav gramerini korurken Almanca sözcükleri içine aldı. Zamanla küresel ticaret İtalyanların, Hollandalıların ve İngilizlerin hâkimiyetine geçtikçe Yahudiler bir kenara itildiler.

Tüm bunların bize gösterdiği şey, -bilim insanlarının günümüz insanlarının tarihsel izlerini sürmelerini mümkün kılan- modern genetik teknolojiyi kullanarak, Yahudi soylarına dair yeni değerlendirme yolları keşfedilebileceğidir.

Bu araştırma, bu insanların Avrupa’ya ulaşmak için yaptıkları yolculukların daha iyi anlaşılması anlamına geliyor. Dahası, araştırma, -aslında bazı gerçek Yahudi soylarını oluşturan- Aşina ve Hazar kabilelerinin mühim rolü hakkında bilgi dağarcığımızı da genişletiyor.

* Yazının aslı The Conversation sitesinden alınmıştır (Çeviren: Tarkan Tufan)

**Anahan; anaerkil toplumlarda soyun dayandırıldığı ve yönetici pozisyonunda olan kadınlar. Kavram, yazarımız Prof. Zeliha Etöz’ün önerisiyle, Prof. Dr.Ümit Hassan’dan ödünç alınmıştır. Kavram hakkındaki tartışma için bkz. “Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler” (Ümit Hassan / 2002 / Alan Yayıncılık)