Artık ofise geri dönmemeliyiz

Korona virüsü kurumsal kültürü öldürdü. Artık evden çalışmaya alışın.

Abone ol

Juliette Kayyem

Şu anda Amerikan iş gücünün en az yarısı evden çalışıyor ve patronların karşı karşıya kaldığı soru, çalışanlarının ofise ne zaman dönebilecekleri değil, bunu yapmaları gerekip gerekmediği. ABD'de iki aydan uzun süredir karantina, korona virüsü testi, temas izleme ve tedavi protokolleri devam ediyor ve bir aşının bulunması için hala biraz zamana ihtiyaç var.

Tesadüf olmayan biçimde, işverenler öngörülen ofise dönüş tarihlerini ertelemeye devam ediyorlar. Ofislere geri dönüldüğünde de -devletin talimatları ya da çalışanların hastalanmasını önlemeye ilişkin kendi kaygıları yüzünden- kendilerini yalnızca yüzde 25 veya 30 doluluk oranıyla sınırlandırabilirler. Buna karşın, bu ikilemin dillendirilmeyen kısmının artık yüksek sesle söylenmesi gerekiyor: Ofise ne zaman geri dönmelisiniz? Aslında bunu yapmamalısınız!

GERÇEKTEN DE GİTMEK GEREKİYOR MU?

Çeşitli iş alanlarındaki çoğu insan -üretim, perakende satış, ulaşım, sağlık hizmetleri ve daha fazlası- tabii ki evden çalışamaz. Yine de salgın, kaç şirketin tüm çalışanlarını aynı ofise yerleştirmeden yeterli ve hatta başarılı bir şekilde çalışabileceğini bizlere gösterdi. Çalışanları işlerini şu ya da bu şekilde evden yürütmekte olan bir kuruluşu yönetiyorsanız, kafanızdaki o küçük sese kulak verin. Peki, şimdi ofise mi döneceksiniz? Bu, deli saçması bir fikir. Ben yalnızca zaten bildiğiniz bir şeyi söylüyorum.

Ofise gitmek birkaç avantaj sağlar: Ergonomik mobilyalar, iş ve hayatın geri kalan kısmı arasında zihinsel bir ayrım, bir yetişkin gibi giyinmek ve evden çıkmanızı sağlayan günlük motivasyon. Öte yandan, ofise gitmenin temel noktası, tüm iş arkadaşlarınızın da orada olmasıdır.

Bununla birlikte, bir aşı kullanıma girmeden önce çalışmak için herhangi bir şekilde ofislere dönülmesi, çalışanların muhtemelen fiziksel mesafeyi koruyarak maskeli biçimde çalışmasını gerektirir. Ofislerin büyük kısmı daha az doluluk oranıyla çalışacaktır. Normal koşullarda insanların bir araya geldiği yerler -toplantı salonları, mola odası, su sebilinin önü- yasak olabilir. Çoğu işverenin ödüllendirdiği şirket kültürü, bırakın iş gücünün yalnızca bir kısmıyla aynı binada olmayı, yalnızca aynı binada bulunarak yeniden kazanılamayacak bir etkileşim düzeyine dayanmaktadır. Korona virüsü aşısı bulunana kadar, bu şirket kültürü de sona erdi.

Tabii ki, ofis planlamacıları kesinlikle yeni bir iş yeri tasarlayabilirler: Yeni kabin tasarımları, temassız asansör düğmeleri, temiz hava sağlayabilen havalandırma sistemi güncellemeleri, ayrıntılı temizlik protokolleri, mesai saatlerinde değişiklikler ve ortak alanların kapatılması gibi yenilikler yapılabilir. İşverenler kendi test sistemlerine yatırım yapmak istiyorlar -bu, federal hükümetin kuramadığı veya kurmayı istemediği bir sistem- ve bu durumda tüm çalışanlar için giriş kapısında vücut ısısı kontrolleri gerekebilir. Kulağa çok tüyler ürpertici, zaman alıcı ve pahalı geliyor. Sabah rutininiz zaten yeterince uzun değilmiş gibi, bir de ısı ölçümü için alnınızın taranmasından önce sosyal mesafeyi gösteren çizgilerde beklemeye bayılacaksınız.

BİR İHTİMAL DAHA VAR

Uzaktan çalışan işçiler için diğer seçenek ise şudur: Ofise geri dönmeyin.

Google ve Facebook da dahil olmak üzere bazı işverenler, evden çalışma politikalarını sonbahar sonlarına ya da gelecek yılın başına kadar uzattı. Bu karar onlara, hükümetin yürüttüğü test ve izleme çabalarını gözlemlemek ve daha güçlü tedavilerin kullanılabilir hale gelmesini beklemek için zaman kazandırıyor. Twitter bir adım daha attı ve artık çalışanların ‘sonsuza kadar’ evden çalışmasına izin verdi. Bu, epey uzun bir süre demek. Ve insanların, liberal Batı Sahili (ing. West Coast / ABD’nin batıda bulunan kentlerini ifade eden bir terim/ç.n.) teknoloji şirketlerinin bu hamleleri yapan tek kesim olduğunu düşünmemesi için Fox News kendi evden çalışma yönergesini 15 Haziran’a kadar uzattı.

Harvard Üniversitesi’nde Halk Sağlığı Profesörü olan Joseph G. Allen’ın, Harvard Ticaret Fakültesi’nden Profesör John D. Macomber ile birlikte yazdığı yeni kitabında -‘Healthy Buildings’ (Sağlıklı Binalar) adlı kitapları yayıncılık tarihinin en iyi zamanlanmış eserlerinden biri olabilir- şirketlere nasıl güvenli bir şekilde ofislere geri dönebilecekleri konusunda tavsiyelerde bulunuyor. Eyaletler işletmelerin açılmalarına izin verse dahi, bu işletmeler seçilmiş yetkililerden daha temkinli davranabilir. Allen, “Hükümetler ne derse desin, şu anda henüz ‘evden çalışmanın’ işçilerin önceliği olduğu bir yerdeyiz. Bu, tehlikeyi azaltmanın en iyi yolu” diyor. “Şirketlerin, insanları güvenli bir şekilde geri getirmenin yolunu bulmaları gerektiği ortada. Ama bu, ne zaman olacağından farklı bir şey.”

O halde, bunun zamanı bugün değil ve evden çalışan milyonlarca Amerikalı evde kalmaya devam etmeli.

Çocuklar hâlâ tam zamanlı olarak evdeyken, işe dönmekten bahsetmek boş bir şaka gibi görünüyor. Eğer okullar çalışan ebeveynlere çocuklarıyla daha aylar boyunca evde kalmaları gerektiğini söylüyorsa, işverenler altı hafta içinde neden iş yerlerinde ayrıntılı değişiklikler için yatırım yapsın ki? Özellikle de birkaç büyük bölgenin sonbahar planlarını daha yeni açıkladığı göz önüne alındığında, beklemek makul bir seçenek gibi görünüyor. Tıpkı su ve elektrik gibi okullar da önemli bir altyapı alanı haline geliyor; eğer eğitim sistemi çökerse, buna karşı yapılabilecek pek bir şey olmaz.

DEVLET YOL GÖSTERMEDİĞİ İÇİN İŞLER KARIŞIYOR

Şirket avukatlarının farklı bir takım endişeleri var. ABD Başkanı Donald Trump, ulusal çapta karantina tedbirlerinin kaldırılmasını talep etse bile, yönetimi bunun nasıl yapılacağı hususunda net bir yol göstericilik sunmuyor. Bu tür bir yol göstericiliğin yokluğunda, işverenler, iyi niyetle hareket etseler bile, çalışanları iş yerinde ya da işe giderken bir zarara uğradığı bir durumda, şu an için ne olduğu bilinmeyen bir sorumlulukla karşı karşıya kalacaklar. İşte tam da bu nedenle, kurumsal Amerika, korona virüsüne maruz kalma sorumluluğuna karşı korunabilmek için umutsuzca çırpınıyor. Fakat henüz bu korumaya sahip değiller.

Ülkenin resmi sağlık danışmanları da mümkünse çalışanların evlerinde kalmalarını tavsiye ediyorlar. Yönetimin bu kurumdan verilen daha ayrıntılı tavsiyeleri engellediğine ilişkin basında çıkan haberlerin ardından, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), geçen haftanın sonlarında işverenler için ‘sulandırılmış’ bir kılavuz yayınladı. İşverenlere hijyeni daha da arttırılmış bir ortam yaratmalarını ve çalışma alanlarını daha sık dezenfekte etmelerini salık vermenin ötesinde, onları mümkün olduğunca uzaktan çalışmayı teşvik etmeye çağırdı.

Sigortacılar da pekala bunu talep edebilir. Çoğu zaman, işverenler büyük bir salgına karşı sigortalı değildir ve sigortacılar sık sık korona virüsüyle ilgili iddiaları reddediyorlar. Farklı biçimde söylersek, işverenler, riski daha fazla azaltma noktasında finansal bir baskıyla karşı karşıya kalacaklar. Nasıl mı? Bizzat sigorta sektörü tarafından kendilerine bir çözüm olanağı sunuldu. Nationwide şirketi, geçtiğimiz günlerde, sağlık ve güvenlik nedenleriyle yıl sonuna kadar dört tesisi dışındaki tüm faaliyet alanlarında kapsamını azaltarak kalıcı bir karma iş modelini benimseyeceğini duyurdu.

ÇALIŞANLAR EVDE KALMAK İSTİYOR

Çalışanlar bunu pek umursamıyor. Trump, ‘gerçek insanların’ işe geri dönmek ve hayatlarını karantina dışında sürdürmek için 'feryat ettiklerini' iddia etti. Ne var ki kamuoyu araştırmaları, bu ‘gerçek insanların’ sayısının söylendiği kadar büyük olmadığını gösteriyor. Sosyal mesafe önlemlerine destek güçlü biçimde devam ediyor.

Geçen ay Gallup tarafından gerçekleştirilen bir kamuoyu araştırması, şu anda evden çalışmakta olan birçok insanın krizden sonra da bunu yapmaya devam etmek istediğini ortaya koydu. Bu arada, işleri evden çıkmalarını gerektiren çalışanlar, bunu yapma konusundaki endişelerini açıkça ifade ediyorlar; yüzde 60’ı ailelerini Covid-19’a maruz bırakmaktan korkuyordu. Afrikan-Amerikan ve Latin Amerikalı işçilerin daha büyük bir kısmı bu tür endişelerini dile getirdi.

Korona virüsü, halihazırda devam eden eğilimleri hızlandırdı. Şirketler, ofis alanıyla ilgili harcamalarını kısmanın yollarını arıyorlardı; birçok çalışan daha sık evden çalışmaya istekliydi. Uzaktan çalışmanın üretkenliği veya çalışanların birliğini zedelediğini varsayarsak bile, çalışanları ofislere geri getirmek, şirket kültürü açısından ödenmesi gereken büyük bir bedel demektir. ABD hızla 100 bin ölü sınırına yaklaşıyor. Salgından önceki hayata geri dönemeyiz. Bunu atlatmalı ve uyum sağlamalıyız. Ve şimdilik, bu, daha fazla Zoom toplantısı anlamına geliyor.

Yazının aslı The Atlantic sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)