Artık hiç kimse faizi konuşmuyor…

Evet, artık faiz konuşmuyoruz. Çünkü, artık iş işten geçti. Merkez Bankamızın siyasetten kopuk, asli görevine odaklandığı güne kadar faiz konuşmanın da bir anlamı yok.

Abone ol

İris Cibre*

Sn. Cumhurbaşkanı çok haklı, gerçekten de artık faizi hiçbirimiz neredeyse hiç konuşmuyoruz. Faiz “önemsizleştirildiğinden” beri konuşmanın da pek bir anlamı kalmadı.

Bir dönem 'faiz içsel midir dışsal mıdır' tartışmaları dahi yapılırken eksi yüzde 47 reel faizi dahi konuşmaz olduk.

Kısa bir süre önce Fed’in faiz artıramaz iddiaları geldi aklıma, nedenini açıklayalım.

Federal Hükümet çok borçlu, faiz arttırırsa borç da yükselir, bunu göze alamaz, piyasalar çöker, tüm ülkenin kefen parası borsada temettü bekler, Fed bunu yapamaz deniyordu.

Denenler olmadı, çünkü Fed’in asli görevi fiyat istikrarıdır, diğeri ise işsizlik dataları doğrultusunda araçlarını kullanarak işsizliği düşürmek. Başka bir görevi bulunmuyor, yok!

Dolayısıyla, Fed bağımsız bir Merkez Bankası olarak enflasyonun gidişatı ve işsizlik datalarına bakarak para politikası araçlarını kullanır. Hükümetin borçluluğu, borsanın çöküşü önceliği değildir.

FED'İN SÖZLÜ YÖNLENDİRME ARAÇLARI 

Borsaların çöküşünü engellemek için ise “forward guidance” yani sözlü yönlendirme aracını kullanır. Kredibilitesi doğrultusunda FOMC toplantılarında vereceği kararların ipuçlarını vererek piyasaları bu toplantılara hazırlar. Önce hademe çıkar, “enflasyon çok yüksekmiş, hmmm” der. Ardından tek tek FOMC’nin 12 üyesi ağızlarından bir şeyler kaçırır. Bazıları iyi polis, bazıları kötü polis, bazıları şahin bazıları ise güvercindir. Şahinler “her toplantı artıralım” diye başlar. Güvercinler “her toplantı artıralım ama 25 baz puan yeterli” der. Toplantıdan bir hafta öncesine yani “suskunluk süresi”ne kadar konuşurlar. Konuştukça piyasa netleşir ve karar verir. “Evet FOMC kararı Mayıs’da 50 bps artırım yapacak ve 95 Milyar USD’a kadar da her ay bilanço daraltacak”

Ve Voila; piyasalar hazır. Sürpriz pek az, toplantı sonucu beklentisi üç aşağı beş yukarı doğru çıkar ve piyasalar çökmez. 2013’de olanlardan ders alınmıştır.

TC MERKEZ BANKASI FAİZ POLİTİKASININ SONUÇLARI 

Peki, faizi önemsizleştirmiş, tam 12 senedir enflasyon hedefi yüzde 5 olan TCMB’miz hakkında neler söyleyebiliriz?

Aşağıdaki grafikte TCMB’nin enflasyon hedefi ile enflasyon arasındaki sapmayı görebilirsiniz. Bu sapma Merkez Bankasının para politikasını etkin kullanmadığının açık bir göstergesi. Bir hedef konuluyor, bu hedef ise enflasyonu düşürmek. Literatür der ki; eksi reel faiz enflasyonu yükseltir. Fakat, TCMB Eylül 2021’de faiz indirimlerine başlayarak parasal sıkılaşmanın global bazda ivmelendiği, emtia fiyatlarının yükseldiği, cari açık verdiğimiz ve yükselen trendde giden bir dönemde, enflasyonu körüklemeyi tercih etti. Bu tercih doğrultusunda da faizi önemsizleştirdiklerini beyan etmek zorunda kaldılar.

Bu tercihin birçok sonucu var.

Birincisi; öngörülebilirlik yok oldu, reel faizin eksi yüzde 47 olduğu ve daha da düşecek olduğu gerçeği ile piyasa her an şok bir faiz artırımı yaşanabileceğini düşünüyor. Bu yüzden artık cılız da olsa, “bu toplantıda arttırır, dayanamaz” sesleri duyuluyor. Fakat konunun ekonomik değil de siyasi olduğunu özümsemiş kitle arttırılamayacağını biliyor.

Diğer sonucu kredibilite; “faizi önemsizleştirdik” cümlesi artık TCMB’nin varlığının da bir önemi olmadığını ilan eder gibi. Bu yüzden herhangi bir sözlü yönlendirmenin işe yarar olmasını da engelliyor.

Üçüncüsü; bu boyutta eksi reel faiz ile uçurum düzeyinde gelir adaletsizliği yaratması kaçınılmaz olmasına, enflasyonu yüzde 61 seviyesine yükseltmesine rağmen MB’nin faizi indirmiş olması ve hatta şu an sabit tutuyor olması aslında TCMB’nin tek görevi olan fiyat istikrarını değil siyasi öncelikleri taşıdığını gösteriyor. Bu öncelikler dolayısıyla da çok yüksek enflasyon ve eksi çok yüksek reel faiz ile artan kuru durdurabilmek için piyasaya örtülü ya da direkt müdahale ile rezervleri eritiyor. Yine örtülü sermaye kontrolü benzeri kararlar, bilanço aktif tarafından zorunlu karşılıklarla kuru belli bir seviyede tutmaya çalışmak zorunda kalıyor. 

Sonuncu ve en önemlisi ise halkın Merkez Bankasının ana görevini yapmamış olduğunu iliklerine kadar hissediyor olması. Kur ve alım gücündeki düşüş yoluyla vatandaş köşeye sıkışmış durumda.

Peki, bugün Sn. Kavcıoğlu çıkıp “200 bps faiz arttırıyoruz” dese ne olur?

Hemen söyleyeyim; reel faiz eksi yüzde 45 olur, o kadar.

4700 baz puan arttırıyorum derse o zaman da derin bir resesyon olur. Mükemmel bir sarmalın içerisine itilmiş durumdayız.

TCMB asli görevine döndüğünde reel faizi artıya getirecek şekilde faiz arttırdığında bir süre bu resesyon mecburen yaşanacak. Hurma hikayesini hatırlayın…

Dolayısıyla evet, artık faiz konuşmuyoruz. Çünkü, artık iş işten geçti. Merkez Bankamızın siyasetten kopuk, asli görevine odaklandığı güne kadar faiz konuşmanın da bir anlamı yok.

*Finansal Piyasalar Uzmanı