Araştırma: Empatinin kökeni okyanuslara uzanıyor olabilir

Bilim insanlarının zebra balıkları üzerinde yaptığı bir araştırma, insanların sahip olduğu empati duygusunun sadece bizim türümüze ait olmadığını gösteriyor.

Abone ol

Mike McRae*

Romantik bir komedi izlerken aynı anda ağlayan ve gülen tek tür, insan olabilir; bununla birlikte, pek çok diğer hayvanın da akrabalarıyla duygularını paylaşma kapasitesine sahip olduğunu düşünmek için geçerli bir nedenimiz var.

Portekiz’de bulunan Instituto Gulbenkian de Ciência’da görevli araştırmacıların yaptığı yeni bir araştırma, insanlardaki empati yeteneğinin yüz milyonlarca yıl önce suda yaşayan atalarımızda ortaya çıkmış olabileceğine işaret ederek, zebra balıkları arasında korku duygusunun yayılmasının altında yatan kimyasal mekanizmalara dair kanıtlara ulaştı.

TANIK OLMAK DA MUTSUZ EDİYOR

Bir sosyal grubun diğer mensuplarının korku dolu bir tepki verdiğine tanık olmak, bir tehlikeyi öngörmek bağlamında kullanışlıdır. Etrafı izleyen pek çok göz varken, başka birinin panik yaşadığını tek bakışta fark edebiliyorsanız, kötü bir olaydan sağ kurtulma ihtimaliniz daha yüksek demektir.

Balıklar bu şekilde yaşar. Zebra balığı (Danio rerio) üzerinde yapılan daha eski araştırmalar, türün bireylerinde dengesizlik ve donma davranışı diye anılan alarma geçme yanıtlarının diğerlerine ‘bulaştırılması’ ve çevredeki gözlemcilerde kortizol düzeylerinin yükselmesi hususunda bir fikir verdi.

Belki de beklenmedik biçimde, tanık olanların hissettiği korku düzeyi, arkadaşlarının sıkıntıda mı yoksa tamamen ilgisiz mi göründüğüyle bağlantılıydı. Balıklar arasındaki tanışıklık ne kadar büyükse, bir sıkıntıya tanık olan bireyin stres tepkisi de o kadar büyüktür.

Bize benzeyen hayvanlarda, duygusal sinyalleşmenin odağında ‘peptit oksitosin’ yer alır. Genellikle ‘aşk hormonu’ diye bilinse de sosyal bağlılığı teşvik etmesi nedeniyle, hayvan biyolojisi üzerindeki hakimiyeti, sarılma isteğinden çok daha karmaşıktır.

Araştıramcılar, bu hormonun zebra balıkları arasında korkunun yayılması sürecinde oynayabileceği rolü daha doğru anlamak amacıyla, kimyasalın ve iki reseptörünün versiyonlarını barındıran değiştirilmiş (mutant )benzerlerini kullandılar.

AŞİNALIK TEPKİYİ ARTIRIYOR

Tıpkı diğerleri gibi zebra balığı da yaralandığı zaman derisinden kimyasal bir işaret salar, bu işaret etraftaki bireylerde bir tepkiye neden olduğundan, ekip, buradaki balıklara aşina olmayan balıkları, etrafta başka balıkların yüzdüğünü görebildikleri farklı tanklara yerleştirdi. Bu, kontrolleri değiştirmelerine, istedikleri zaman suya kimyasal işaretler eklemelerine ya da olduğu haliyle tutmalarına imkan tanıdı.

Sıkıntılı bir sürüyü uzaktan izledikleri esnada, işlevsel oksitosin hormonlarına ve reseptörlere sahip olan balıkların hepsi de beklendiği üzere donup kaldı. Diğer yandan, zebra balığının genetik değişime uğratılan versiyonları gümüş renkli küçük psikopatlar gibi yüzerken, korkudan altüst olan komşularına hiç aldırış etmiyordu.

Suya oksitosin eklemek ya da doğrudan seçilen mutantlara oksitosin enjekte etmek mizaçlarını değiştirdi ve sosyal hormonun, balıkların diğerlerindeki korkuyu sezmelerinden sorumlu olduğunu daha da açık bir şekilde ortaya koydu.

Balıklar üzerinde nöron aktivite göstergeleri kullanılarak gerçekleştirilen takip çalışmaları, beyinlerinin derinliklerinde verilen tepkileri gözlemleyerek, tepkilerinden sorumlu olan alanlar ile kemirgenlerdeki tepkilerden ve duygusal bulaşmalardan sorumlu alanlar arasında benzerlikler saptadı.

Bu bulgular temel alındığında, bir başkasının verdiği korku tepkilerini gördükten sonra yaşanan stresin biyolojisinin, ortak bir atadan evrimleşen omurgalıların hepsinde de benzer olduğu neticesine ulaşmak mümkün.

En yalın haliyle söylersek, oksitosin salımı, balıkların davranışlarında bir ayna etkisini de tetikleyebilir. Mesela, yüzücü bir arkadaşın sıkıntı yaşadığını görmek, diğerlerinde de aynı duygusal tepkiyi tetikleyebilir.

SORUN YAŞAYAN BİREYLER DAHA ÇOK İLGİ ÇEKİYOR

Araştırmacılar, meselenin bundan ibaret olup olmadığını anlamak amacıyla, bu balıkları kısa bir süre sonra başka balıklarla bir araya getirmeden önce, sıkıntı yaşayan ya da tepkisiz kalan diğer balıkların video kayıtlarını gösterdiler.

İlgi çekici biçimde, videoları izleyen balıklar daha önce sıkıntı yaşadığına tanık oldukları bireylere, tepkisiz kalan balıklardan daha fazla yaklaşmayı tercih etti ve bu durum keşfedilecek daha fazla şey olduğunu gösterdi.

Deneyi ne kadar derinlemesine anlayabileceğimizi söylemek güç. Bizim açımızdan, balıkların bizimkine benzer davranışlar sergilediğini gözlemlemek kolay olabilir; neticede, empati sistemlerimizi bir hiper-sürücü haline getiren ve milyonlarca yıl süren bir evrim geçirdik.

Kendi sosyal davranışlarımızdan sorumlu olan biyokimyasal mekanizmaların, balıklarda saptanan korkuyu bulaştırma mekanizmalarına aşırı benzer temeller üzerinde oluştuğunu düşünmek çekici görünebilir.

Araştırmanın yazarları, “Bununla birlikte, zebra balıklarında ve memelilerde gözlemlenen korkunun sosyal bulaşma sürecinin hangi düzeyde benzer olduğu ya da benzeşik bir evrim vakasının temsilcisi olduğu, yanıtlanmamış bir soru olmaya devam ediyor” itirafında bulundu.

Belki de zebra balıklarına yönelik bir romantik komedinin yayına başlaması için geç kalmışızdır.

Araştırma, Science adlı bilimsel dergide yayınlandı.

*Science Alert sitesinde yarı zamanlı gazeteci

Yazının orijinali Science Alert sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)