Arap dünyasında geçen hafta: Libya'daki çözüm Suriye'de mümkün mü?

Libya’da başkanlık meclisi ve hükümet kurma konusunda uzlaşmaya varılmasının ardından geçici yönetimin başkanlığına seçilen Muhammed El Menfi, kalıcı bir çözüm için Libyalı taraflarla görüşme turlarına başladı. Bazı köşe yazarları ise, daha önce çözümün imkânsız görüldüğü Libya’da uzlaşmaya varılmasından sonra, Suriye’de benzer bir uzlaşmanın mümkün olup olmadığını gündeme getirdi.

Abone ol

DUVAR - Arap dünyasında geçtiğimiz hafta öne çıkan başlıklar arasında Birleşik Arap Emirlikleri’nin uzaya gönderdiği Umut Sondası’nın Mars gezegeninin yörüngesine başarılı bir şekilde yerleşmesi vardı.

BAE ve Körfez Arap ülkeleri başta olmak üzere bütün Arap medyasında geniş bir şekilde yer alan bu gelişmeyle beraber BAE, Mars’a ulaşan beşinci ülke oldu. Söz konusu gelişme Arap basınında “Bütün Arapların başarısı” şeklinde yorumlandı.

ABD’nin yeni başkanı Joe Biden’in dış politikasının çizgilerinin netleşmeye başladığı bu günlerde, hangi ülke liderleriyle görüşüp görüşmediği bütün dünyada olduğu gibi Arap medyasının da yakın takibinde.

Biden’ın İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile halen görüşmemesi, bazı Arap gazetelerinde, Biden’ın Trump’ı destekleyen Netaenyahu’dan intikam aldığı ve kendisiyle görüşmeyi geciktirerek “aşağıladığı” şeklinde değerlendirildi.

Bu hafta Arap basınının önemli başlıklarından biri de, Suudi yönetiminin cezaevinde bulunan insan hakları aktivisti Luceyn el Hezlul’u serbest bırakmasıydı. İnsan hakları konusunda dünyada en fazla sicili bozuk ülkelerden biri olan Suudi Arabistan yönetimine uzun bir süredir insan hakları örgütlerinden el Hezlul ile ilgili tepkiler yağıyordu.

Aktivist el Hezlul, 2018 yılında "düzeni değiştirmeye çalışmak" suçlamasıyla tutuklanmıştı.

Libya’da başkanlık meclisi ve hükümet kurma konusunda uzlaşmaya varılmasının ardından geçici yönetimin başkanlığına seçilen Muhammed El Menfi, kalıcı bir çözüm için Libyalı taraflarla görüşme turlarına başladı. Bazı köşe yazarları ise, daha önce çözümün imkânsız görüldüğü Libya’da uzlaşmaya varılmasından sonra, Suriye’de benzer bir uzlaşmanın mümkün olup olmadığını gündeme getirdi.

'SUUDİ YÖNETİMİ LUCEYN EL HEZLUL’U İSTEYEREK BIRAKMADI'

Suudi insan hakları aktivisti Luceyn El Hezlul davası, Suudi yöneticileri ve onun gibilerinin gerçek yüzünü ortaya koydu. Suudi Arabistan yönetimi, 1001 günlük tutukluluğunun ardından Geçtiğimiz Çarşamba günü Luceyn el Hezlul’u serbest bıraktı. Ancak bunu isteyerek değil, uluslararası insan hakları örgütlerinin baskısına boyun eğerek yaptı. Bu da, ABD’nin eski başkanı Donald Trump’ın gidişi ve yerine insan haklarına daha fazla önem veren ve bu konuda farklı bir yol izleyen Joe Biden gelmeseydi pek mümkün olmazdı. Serbest bırakılan Luceyn El Hezlul'e seyahat yasağı kondu ve 2 yıl 8 aylık cezası ertelendi. 

31 yaşındaki Luceyn ilk defa 2014 yılında ülkeye BAE üzerinden kaçak bir şekilde geçmeye çalıştığı için hapse girdi ama sadece iki ay tutuklu kaldı. Cezaevine ikinci defa girmesi ise, 2018 yılında kadınlara araba kullanma izni çıkmasından birkaç hafta önce oldu. (Ali El Salih/Kuds El Arabi gazetesi)

'JOE BIDEN NETANYAHU’YU NEDEN AŞAĞILIYOR?'

“İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu son dönemlerde bir kaygı ve kafa karışıklığı hali yaşıyor. ABD’nin yeni başkanı Joe Biden tarafından aranmayarak göz ardı edildiği daha doğrusu hakarete maruz kaldığından dolayı bu kaygı durumu Netanyahu’nun yüzüne de yansıyor.

Netanyahu, ABD’nin yeni başkanı lütfedip onu arar umuduyla telefonu yanına koyup uyuyor. Zira bu durum onun açısından saygınlığını kazanma ve önümüzdeki ay yapılacak parlamento seçimlerinde işine yarayacağından önemli. Ancak öyle görünüyor ki yakın zamanda bu şerefe nail olamayacak. Çünkü Biden onu bekletmenin ve ihmal etmenin tadını çıkarıyor. Bunun da nedeni daha önce Netanyahu’dan şahsi olarak ve geçtiğimiz beş senede Demokrat Parti’nin Netanyahu tarafından arkadan yediği darbelerdir.

Netanyahu’nun aşağılanması telefonla aranmamakla sınır değil elbette. Bu durum, Washington’a gönderdiği iki önemli yetkilisinin görüşmek için bekletilmesine kadar uzandı. Bunlardan ilki iki haftadır Washington’da İran’ın nükleer programını görüşmek için bir tarih belirlenmesini bekleyen Mossad Başkanı Yossi Kohen, diğeri de hem İran’ın nükleer mevzusu hem de Arap ülkeleriyle normalleşme dosyası için bekleyen Netanyahu’nun Ulusal Güvenlik Danışmanı Meir Ben Shabbat.

Biden'ın Netanyahu’nun ABD’deki Yahudiler üzerindeki etkisine ihtiyacı yok. Bunun da nedeni oldukça basit. Netanyahu seçimlerde Trump’ı desteklerken ve onun kazanması için dua ederken, Amerikalı Yahudilerin yüzde 40’ı oylarını Demokrat Parti’ye verdi. (Rai Al Youm gazetesi/Başyazı)

'LİBYA’DAKİ ÇÖZÜM SURİYE’DE MÜMKÜN MÜ?'

“Suriye Anayasa Komisyonu, geçtiğimiz ay sonunda Cenevre’de görüşmelerin beşinci turunu tamamlarken, Libya’da çekişen taraflar Birleşmiş Milletler çatısı altında bir araya geliyordu. İki toplantı arasındaki fark, Suriyeli taraflar uzun süren görüşmelerde bir uzlaşmaya varamazken, Libyalı taraflar bir başkanlık meclisi ve hükümet kurma konusunda anlaşmaya varmayı başardı. 

Libyalıların bir uzlaşmaya varması Suriyeli çevrelerce, ‘Libya ve Suriye arasındaki benzer durumlara rağmen neden Libyalılar başarılı oldu ve Suriyeli taraflar bu konuda başarı sağlayamadı?' sorusunu gündeme getirdi. 

Libya’da çözüm daha bir ay öncesine kadar imkânsızken, şimdi büyük oranda mümkün görünüyor. Bunun da birçok nedeni var. Bunlardan birincisi, Libya mevzusunun Suriye’den farklı olarak uluslararası alanda daha büyük bir önem arz etmesi. Gerek, Birleşmiş Milletler, gerekse de bölge ülkeleri, Avrupa Birliği ve Türkiye nezdinde. Suriye’ye verilmeyen bu önem, Libya’daki durumun daha geriye gitmesini imkânsız hale getirdi.” (Beşir El Bekir/El Arabi El Cedid) 

'BÜTÜN ARAPLARIN UMUDU'
Karikatür: Umut Sondası, Yaser Ahmed - El Arab gazetesi

BAE sondasının uzaya fırlatılması fikrinin oluşması ile bunun gerçekleştirilmesi arasında 7 yıllık bir süre var. Bu çerçevede ilk adım olan BAE Uzay Merkezi 2014 yılında kuruldu. 

Umut Sondası projesi her ne kadar Birleşik Arap Emirlikleri’nin bir başarısıysa da, bu bütün Arapların umududur. 

BAE’nin uzayı keşfetme yolundaki planları 2006 yılına kadar uzanmaktadır. Bu tarihte Güney Kore ile beraber Bilim ve Teknoloji Kurumu kuruldu. 2018’de de dünyayı gözlemlemek için uzaya Khalifa Sat gibi uydular fırlatıldı.

Araplar, BAE’nin bu cesur adımıyla beraber, adlarını uzaydaki astronotlar arasında tescillemiş oldu. Yine bununla beraber Arap ve İslam uygarlığının mirasının dışında bütün Arapları temsil eden ulusal bir başarı kaydetmiş oldu. (Muhammed Khalfan El Sevafi/El Arab gazetesi)

'KÜRESEL DÜZEYDE BİR ARAP BAŞARISI'

“Umut Sondası, küresel düzeyde bir Arap başarısıdır. Birleşik Arap Emirlikleri’nin gönderdiği sondanın geçtiğimiz Salı günü 493 milyon kilometre yol kat ettikten sonra Mars gezegenine ulaşması tarihe altın harflerle yazılacak. BAE böylece bunu gerçekleştiren beşinci ülke oldu. Bununla beraber Arap toplumunun yeni nesillerinin ‘hiçbir şey imkânsız değil, başarabiliriz’ şeklindeki mesajını da iletmiş oldu.

Umut Sondası projesi bütün dünyaya, teknolojiye katkılarının ve kültürel gelişmelerinin az olduğu gerekçesiyle bu yüzyılda bir yük oluşturdukları ithamlarıyla karşı karşıya kalan Arapların bilimsel ilerlemeyi yakalamaya çalıştıklarını gösterecektir.” (Ahmed El Tayeb/Mısır Youm 7 gazetesi)