Arap dünyasında geçen hafta: ABD Suriye'yi Rusya'ya bırakıyor

Arap basınında geçtiğimiz hafta en çok İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yerleştirdiği metal dedektörler, ABD'nin Suriye'deki ılımlı muhalifleri eğitme politikasını sonlandırması, Katar'ın diplomatik kazanımı ve 'etekli kadın' yer buldu.

Abone ol

Arap Dünyası’nda bu hafta gündeme damgasını vuran en önemli konu, İsrail’in Mescid-i Aksa’nın kapılarına metal dedektör yerleştirilmesiyle tırmanan gerginlik oldu.

İsrail yönetimi geçtiğimiz hafta iki İsrail polisinin ölümünü gerekçe göstererek Kudüs’teki güvenlik önlemlerini arttırmış ve Mescid-i Aksa’nın girişine metal dedektörler yerleştirmişti.

Filistinliler’in geçtiğimiz Cuma gününü “Öfke günü” olarak ilan etmesiyle düzenlenen gösterilerde İsrailli güvenlik güçlerinin sert müdahalesi sonucunda 3 Filistinli hayatını kaybetti. Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ise İsrail yönetimiyle diplomatik ilişkilerini kestiğini açıkladı.

Arap Basını, İsrail’in bu uygulamalarını ve Kudüs’te yaşananları “İsrail’in Kudüs’ü kontrol altına almak için, bölgede yaşanan istikrarsızlığı fırsata dönüştürme çabaları” olarak gördü. Bazı yazarlara göre ise, “İsrail daha sonraki adımları için nabız yokluyor.”

Arap dünyasının gündemini bir buçuk aydır meşgul eden Katar krizinde ise yeni gelişmeler oldu. Katar’a ambargo uygulayan ülkeler, krizin çözümü için öne sürdüğü şartlardan bazılarını geri çekti. Katar basını bu durumu, “ambargocu ülkelerin geri adımı” ve “Katar diplomasisinin zaferi” olarak yorumladı.

ABD’nin Suriyeli ılımlı muhaliflerin eğitilmesini öngören programa son verdiği yönündeki haberler de bu hafta Arap basınında en fazla işlenen konulardan biri oldu.

Suudi bir kadının, başkent Riyad’ta, kısa bir etekle dolaşmasının görüntüleri ülkede sosyal medyayı adeta salladı. Şeriatla yönetilen ülkede, görüntülerinin yayınlanmasının ardından gözaltına alınan kadın, daha sonra serbest bırakıldı.

'İSRAİL KUDÜS’Ü KONTROL ALTINA ALMAYA ÇALIŞIYOR'

Filistin El Eyyam gazetesi yazarlarından Eşref El Ecrami, Kudüs’te yaşananların bölgenin genel durumuyla ilgili olduğu mesajını vererek, “İsrail’in Kudüs’teki durumu değiştirmek için fırsatı kullandığını” belirtti.

Yazara göre, “İsrail daha sonraki adımları ve eylemleri için yerel, bölgesel ve uluslar arası kamuoyunun nabzını yoklamaktadır.”

'İSRAİL’E TEPKİLER YETERSİZ'

Filistin Online gazetesinde Yusuf El Zerka imzasıyla yayınlanan makalede, Arap ve İslam dünyasının Kudüs’te yaşananlara karşı tepkisinin yetersiz olduğuna dikkat çekildi:

“Arap ve İslam dünyası liderlerinden hiç kimse Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın durumunu dert edinmiyor. Veya kimse Kudüs’ün karşı karşıya kaldığı tehlikelerle ilgilenmiyor. Kıble’nin ehli, İsrail’in Kudüs’ü kontrol altına alabilmek için giriştiği eylemelerin Mescid-i Aksa’ya verdiği zarar karşısında hislerini yitirmiş durumda.

Mescid-i Aksa’nın açılması için İsrail’e karşı yükselen tek ses, Netenyahu’dan Mescid-i Aksa’nın kapılarını açmasını isteyen Ürdün Kralı Abdullah’ın sesiydi. İslam halkları mescidin kapatılmasına sessiz kaldı. Bu konuda Arap meydanları ve sokakları, Mescid-i Aksa’nın kapılarının kapatılmasına karşı kalabalık protesto gösterilerine sahne olmadı. Tabi Gazze dışında.”

'MESCİD-İ AKSA SADECE İLK KIBLE DEĞİL'

Rai Al Youm gazetesinde Saniye El Hüseyni tarafından kaleme alınan makalede ise, Mescid-i Aksa’nın sadece Müslümanların ilk kıblesi değil, aynı zamanda Filistinliler’i birleştiren ulusal bir simge olduğu belirtildi:

“2000 yılında, o dönemlerde İsrail Başbakanı olan Ariel Şaron’un Mescid-i Aksa’ya girmesiyle, Mescid-i Aksa’nın intifadanın kıvılcımı olması garip değil, aksine çok doğal bir durumdu. Ve şimdi de Mescid-i Aksa’nın Filistin topraklarında kıvılcımı ateşlemesi de muhtemel.

Mescid-i Aksa, Filistinliler açısından sadece ilk kıble değil, aksine Mescid-i Aksa, Hıristiyan veya Müslüman, Hama veya Fetih hareketi yanlısı, Yafa’dan El Halil’e kadar bütün Filistinliler’i etrafında toplayan ve birleştiren ulusal bir bir simgedir.

Bugün de Filistin halkı birbirine kenetlenerek yeni bir dönem başlattı. Halk, Mescid-i Aksa'nın yanında durarak, bütün enerjisiyle işgale karşı çıktı. Filistinliler’in bu ayaklanması, bugün işgalin devam etmesine dur demenin ilk adımı olabilir.”

'İSRAİL ATEŞLE OYNUYOR'

Mısır El Ahram gazetesi, Kudüs’te yaşananları “İsrail’in ateşle oynaması” olarak nitelendirdi:

“İsrail halen ateşle oynadığının farkında değil. İsrail bu uygulamalarıyla bütün bölgenin hatta bütün dünyanın alevlenmesine yol açabilir. Çünkü Mescid-i Aksa sadece Filistinliler’in değil, akisne dünyanın her tarafına yayılmış 1.5 milyar Müslüman’ı ilgilendirmektedir. Mescid-i Aksa, bütün bu Müslümanlar’ın ilk kıblesidir.”

Al Arab gazetesinden Alaa Ebu Amr ise, Filistin halkının İsrail’e geri adım attırmasının, Filistin davası için önemine dikkat çekti:

“Filistin halkı gösterdiği direnişiyle ve direnişin bütün yollarını kullanarak düşmanına geri adım attırabilmeyi ve Mescid-i Aksa’nın girişindeki kapılara yerleştirilen detektörlerin ve kameraların geçmiş zamanda kalmasını sağlayabilir. Eğer Filistin halkı bunu başarabilirse, yönetim ve halkın kenetlenmesiyle ABD gözetiminde, bazı Arap ülkeleri ve İsrail’in amaçladığı Filistin davasını bitirme planlarını da boşa çıkarabilir.”

'KATAR’IN DİPLOMATİK VİZYONUNUN BAŞARISI'

Katar El Raye gazetesi, Katar’a ambargo uygulayan ülkelerin bazı şartlarından vazgeçmesini, ‘bu ülkelerin geri adımı ve kendi ülkesinin diplomatik vizyonunun başarısı’ olduğunu yazdı:

“Katar ve Körfez ülkeleri arasındaki krizdeki son gelişmeler ve ambargocu ülkelerin daha önceki talep listesinin Kahire toplantısı sonrası kabul edilen 6 maddelik listeyle değiştirilmesi, bu ülkelerin, krizin çözümü için diyaloğa inanan Katar’ın gerçeklere dayanan diplomasi vizyonu karşısında nasıl geri çekildiğini gösteriyor.

Körfez halklarının 45 gün boyunca maruz kaldığı farklı türdeki insan hakları ihlalleri, seyahat özgürlüğünün kısıtlanması ve ailelerin parçalanmasından sonra Körfez ülkeleri, Doha’nın krizin en başından beri savunduğu ve takındığı akıl ve mantık diline geri döndü.”

'KATAR DAHA DA GÜÇLENDİ'

Yine Katar El Şark gazetesi yazarlarından Rabia Bin Subah Elkuvari’ye göre, söz konusu ambargo Katar’ı daha da güçlendirdi:

“Katar kendisine yönelik bu ambargo karşısında eskisinden daha güçlü durumda. Başı dik ve gururlu bir şekilde durdu. Kimsenin önünde diz çökmedi. Allah onunla beraber kaldığı sürece de kimseye teslim olmadı.”

Yazar, Katar’ın krizin medya savaşı ayağında da zafer kazandığını savunarak, El Cezire televizyonunun rolüne dikkat çekti ve El Cezire’nin kazandığını, Suudi medyasının lokomotifi konumundaki El Arabiya televizyonunun kaybettiğini belirtti:

“Katar medyası, ambargocu ülkeleri büyük bir şoka uğrattı. Katar basını, bu medya savaşında her açıdan zafer kazandı. Krizin en başından itibaren medyamız her koldan harekete geçti.

Evet Katar medya savaşında zafer elde etti ve savaşı daha en başından beri kazandı. Kimse Katar’ın aldığı bu desteği ve medyada Katar’ın bu kadar savunulmasını beklemiyordu.”

'KATAR İÇİN TARİHİ FIRSAT'

Körfez ülkeleri ve Mısır basını ise Katar’a yönelik tutumunu devam ettirdi. BAE El Beyan gazetesinde yayımlanan bir makalede, Körfez ülkeleri ve Mısır’ın bazı taleplerden vazgeçmesi tarihi bir fırsat niteliğinde:

“Katar şu an, kısa sürede ve birden bire zenginleşen birçok küçük ülkenin yaşadığı ve izlediği siyaseti izlemektedir. Katar şu an, sahip olduğu servet sayesinde istediği her şeyi, siyasi, ekonomik, stratejik ve hatta sosyal ve toplumsal hiçbir kurala aldırmadan yapabileceğini zannetmeye başladı.

Körfez ülkeleri ve Mısır’ın krizle ilgili aldığı son kararlar, Katar’ın doğru olan yere geri dönmesi için tarihi bir fırsattır. Nitekim bu ambargonun hedeflerinden biri de Katar’ın rüyasından uyanmasını ve kabul etmek istemediği gerçeği görmesini sağlamaktır.”

Mısır El Ahram gazetesi ise Katar’ın kendisine sunulan şartları kabul etmemekte direttiğine dikkat çekerek, Katar’a sert eleştiriler yöneltti:

“Katar, krizin sona ermesi için Arap ülkelerinin şart koştuğu maddeleri kabul etme konusunda halen ayak sürüyor. Almanya, İngiltere ve ABD başta olmak üzere bazı ülkelerin dışişleri bakanlarının bölgeye yaptığı ziyaretlerden ötürü Katar, önünde halen zaman olduğunu düşünüyor.

Bütün bu ziyaretlere rağmen, Katar sorunu çözmekte başarısız olduğunu halen idrak edemedi. Zira, asıl sorun olduğu gibi ortada duruyor. Bu sorun da, Katar’ın terörü desteklemesi, başka ülkelerin içişlerine karışıması, kaos ve toplum arasına fitne sokulmasını tahrik etmesidir.”

'ABD SURİYE’Yİ RUSYA’YA BIRAKIYOR'

Rai Al Youm gazetesi genel yayın yönetmeni Abdulbari Atwan, ABD’nin artık Suriyeli muhaliflere destek vermeyeceği yönündeki haberleri köşesine taşıyarak, ABD’nin bu adımla Suriye’yi Rusya’ya teslim ettiğini iddia etti:

“ABD’nin Suriyeli siyasi ve askeri muhalefetine desteği kesmesi, Suriye’nin bir bütün olarak veya büyük bir bölümünün Ruslar’a teslim edilmesi anlamına gelmektedir.

ABD’nin böylesine bir kararı, siyasi önceliklerine, Trump’in yönetime gelmesinden sonra Rus-Amerikan uzlaşısına, Suriye muhalefetinin yönetimi devirmekte başarısız olması, IŞİD ve Ahrar’ul Şam (Nusra Cephesi) gibi örgütlerin ortaya çıkmasına bakıldığında bu durum hiç de şaşırtıcı değil.

ABD, Suriye muhalefetinden vazgeçerek onu kendi kaderine terk etti. Tıpkı Afgan cihatçılara ve Irak’taki Sahva güçlerine yaptığı gibi. Bunun nedenleri ise şöyle:

-Bütün hesaplarını Kürt savaşçılar, YPG ve SDG üzerinden yapmaya başlaması ve onları müttefikleri olarak görmesi.

-Kuzey Suriye’de kurduğu üslerle artık kendi gücüne dayanmaya başlaması.

-ABD ve Avrupalılar’da ‘Ruslar var oldukça Esad’ın düşmeyeceği’ yönünde bir kanaatin oluşması.

-Suriye muhalefetinin destekçilerinin Körfez’de kendi iç sorunlarına, Yemen’deki savaşa ve İran’a odaklanmış olmalarıdır.”

'ÖSO’NUN ÖLÜM FERMANI'

Mısır El Bedil gazetesi de bu gelişmeyi, “Moskova ile yakınlaşma ve ÖSO’nun bitişi” şeklinde yorumladı.

“Uzmanlara göre yeni Amerikan yönetimi, Suriyeli muhaliflere yönelik bu programın Obama liderliğindeki eski yönetimle irtibatlı olduğu için bırakıyor. Bazılarına göre de ABD’nin bu adımı, 'ılımlı' diye bilinen ve 'Özgür Suriye Ordusu' adı verilen silahlı grubun ölüm fermanının imzalanması anlamına gelmektedir. Bu programa ayrılan paranın ise başka bir tarafa (Suriye Demokratik Güçleri gibi) aktarılıp aktarılmayacağı ise henüz bilinmiyor.”

SUUDİ ARABİSTAN’IN 'ETEKLİ KADINI'

Suudi Arabistan’da, bir kadının etek ve kısa t-shirt giyerek başkent Riyad sokaklarında gezinirken çekilmiş bir videosunun sosyal medyada yayınlanması, Suudi Arabistan ve Arap dünyasında geniş yankı uyandırdı.

“Model Khulud” olarak bilinen genç kadının videosunun yayınlanmasından sonra, sosyal medya üzerinden kadının tutuklanması ve hesap sorulması için başlatılan kampanyalara karşı, “giyim özgürlüğüne saygı” şeklindeki destek çıkışları da dikkat çekti.

Katı şeriat kurallarıyla yönetilen ülkede, Model Khulud’un videosu, bazı medya organları tarafından görüntüler buzlanarak verildi.

Watanserb adlı haftalık gazetede yer alan habere göre, bazı aktivistler tarafından Khulud’la dayanışma için, Suudi genç kadınlara, bacaklarının görüntülerini çekip sosyal medya üzerinden paylaşma çağrıları yapıldı.

Aktivistler, twitter üzerinden bunun için  (#حملة_تصوير_السيقان) adlı (bacak görüntüsü kampanyası) hasthag oluşturdu.

Londra merkezli meşhur Al Arab gazetesi, konuyla ilgili haberi “Günün Hasthagi: Bir etek Suudi Arabistan’da twitter’ı allak bullak etti” başlığıyla verdi.