Arap basınında bu hafta: Darbenin ateşiyle yanan Kürt Obama

Arap basını tutuklanan HDP'li vekillere geniş yer ayırdı. Musul operasyonu gündemdeki yerini korurken, Mısır'ın Suriye'ye asker göndereceği iddiaları da basında tartışıldı.

Abone ol

DUVAR - HDP’ye yönelik gerçekleştirilen operasyon ve eş genel başkanlar Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ'ında aralarında bulunduğu milletvekillerinin tutuklanması Arap basınında geniş yankı buldu. Faslı balıkçı Muhsin Fikri’nin çöp toplama aracında ezilerek can vermesi ve akabinde devam eden gösteriler, Arap medyasının bu haftaki en önemli gündem maddesi oldu. Devam eden Musul operasyonu ve Halep ise güncelliğini korumaya devam ediyor.

Mısır’ın Suriye’ye asker göndereceği yönündeki iddialar da basında geniş yer buldu. Mısır’daki bir diğer önemli gelişme ise, doların dalgalanmaya başlaması. Doların katlanması ve zamlar halkı iyice zora soktu.

'DEMİRTAŞ, HDP'Yİ EN BÜYÜK İKİNCİ MUHALEFET PARTİSİ YAPTI'

Rai al Youm gazetesi, HDP’ye yönelik operasyonlar kapsamında eş genel başkanlar ve milletvekillerinin tutuklanmasına geniş yer ayırdı. Gazete özellikle tutuklanan eş genel başkan Selahattin Demirtaş'la birlikte HDP’nin geldiği yere dikkat çekti:

"Kürt yanlısı HDP’nin başkanı Selahattin Demirtaş, liderliği zamanında partisinin kazandığı başarılardan sonra Erdoğan’ın rakibi olmayı başarabildi. Demirtaş, diğer eş başkan Figen Yüksekdağ ile beraber, 'terörle mücadele' adı altında, PKK ile bağlantısı oldukları gerekçesiyle tutuklandı.

Genç ve karizmatik bir avukat olan Demirtaş, HDP’yi çağdaş ve solcu bir çizgide Türkiye’nin en büyük ikinci muhalefet partisi konumuna taşımayı başardı. Ancak bu başarı, Demirtaş’ın kendisini 'Kandil’in emirlerini dinlemekle' itham ettiği Erdoğan tarafından sürekli hedef alınmasını da beraberinde getirdi.

'HEM ERDOĞAN’A HEM DARBEYE KARŞI'

Demirtaş, başarısız darbe girişiminden bu yana Erdoğan’ın diktatörlüğe sapması konusunda uyarılarda bulunarak, hükümetin getirmek istediği başkanlık sistemine sürekli olarak muhalefet etti.

Darbe girişiminden sonra AFP’ye verdiği bir mülakatta, darbeyi reddettiğini ancak hükümetin siyasetine de muhalefet ettiğini belirterek, hükümetin yaptığı hataların durumu buraya kadar getirdiğini ifade etmişti."

'KÜRT OBAMA'

Al ain internet sitesi de HDP’li vekillere yönelik operasyonla ilgili haberinde “Demirtaş… darbeye karşı duran ancak darbenin ateşiyle yanan Kürt Obama” ifadelerini kullandı.

Lübnan’da yayınlanan Al Akhbar gazetesi ise, “Erdoğan siyasi temizliğe başladı” başlıklı haberinde, bu gelişmelerin yaratabileceği tehlikelere dikkat çekti:

"HDP yöneticileri ve milletvekillerinin tutuklanmasıyla , başarısız darbe girişiminden sonra başlayan temizlik operasyonları zirveye ulaşmış oldu. Bu gelişme siyaset sahnesinde daha önce görülmeyen oranda bir gerginlik yaratabilir. Ayrıca güneydoğu bölgesinde silahlı çatışmaların şiddetlenmesine de neden olabilir."

Haberde yaşanan gelişmelerle ilgili "AKP hükümeti, HDP başkanları Demirtaş ve Yüksedağ ile bazı milletvekillerinin tutuklanmasıyla demokrasiye son verdi" şeklinde bir yorumda bulunuldu.

'ERDOĞAN DÜŞMANLARINDAN İNTİKAM ALMAYA DEVAM EDİYOR'

Mısır El Bedil gazetesi ise, Cumhuriyet gazetesi operasyonunu ele aldığı haberinde "Erdoğan düşmanlarından intikam almaya deva ediyor, en başta da basın var" ifadelerini kullandı. Gazete, Türkiye’de basına yönelik daha önce görülmemiş bir baskı olduğunu yazdı:

"Türkiye’de basın dünyası, başarısız darbe girişimi bahanesiyle Recep Tayyip Erdoğan tarafından daha önce görülmemiş bir baskıya maruz kalıyor.

Genel yayın yönetmeni tutuklanan Cumhuriyet gazetesi, Türkiye’nin en eski laik gazetesi olarak görülüyor. Gazete ayrıca, var olan birkaç muhalif yayın organından biri."

Gazete haberinde, Cumhuriyet gazetesi eski genel yayın yönetmenin Can Dündar’ın, MİT TIR'ları Davası’ndan dolayı 5 yıl hapis cezasına çarptırıldığına da yer verdi.

FAS’A BAHAR MI GELİYOR?

Fas’ın El Huseyme kentinde genç bir balıkçının güvenlik görevlilerin el koyduğu balıklarını almak isterken çöp kamyonunun presleme sisteminde ezilerek can vermesinin ardından ülke kitlesel gösterilere sahne olmaya başladı. Aktivistlerin çağrısı üzerine insanlar birçok kentte sokağa çıkarken, başkentte toplanan kalabalıklar İçişleri Bakanının istifasını istedi. Kral 6'ncı Muhammed ise sorumluların cezalandırılması talimatını verdi.

Kuzey Afrika ülkesi olan Fas’ta yaşanan bu gelişmeler ve aktivistlerin gösteri çağrılarının kesilmemesi, Arap basınında “Arap Baharı Fas’a mı ulaştı” şeklinde yorumlara neden oldu. Arap Dünyası’nın en ünlü gazetecilerinden Mısırlı Fehmi Huveydi, Al Shorouk gazetesinde Fas’taki gelişmeleri değerlendirdi:

MUHSİN FİKRİ VE BUAZİZİ

“Muhsin Fikri adlı balıkçının çöp presleme makinesinde ezilerek can vermesi, akıllara Tunuslu seyyar satıcı Muhammed Buazizi’nin ölümünü getirdi. Ki Buazizi’nin Aralık 2010’daki ölümü* Arap Baharı’nın ateşini fitilleyen ilk kıvılcım oldu. Her iki olay da Cuma günü meydana geldi. Her iki olayın arkasında da polisin uygulamaları var. Tunus lideri Bin Ali o dönemde Buazizi’yi ölmeden önce ziyaret etti ancak yurt dışı ziyaretinde bulunan Fas Kralı Muhsizn Fikri’nin ailesinin yanına bir heyet gönderdi.

Muhsin Fikri adlı balıkçının ezilerek can verme olayı, Faslı sanatçı Saad Lamgharrad’ın Fransız bir kıza tecavüz ve zorla alıkoyma suçlamasıyla gözaltına alınmasından iki gün sonra gerçekleşti. Sanat camiasında çok ses getiren bu olayın ardından Kral, Fransız avukatlarını Faslı sanatçıyı savunmakla görevlendirdi. Bu durum da gergin bir ortamda bulunan Fas’ta öfkeye neden oldu. Hamid Mahdavi adlı Faslı yazar ‘Hepimiz Faslıyız Sayın Kral’ başlıklı yazısında, 'ülke ezilerek can veren balıkçıdan dolayı öfkeyle kaynarken ve diğer yandan yas tutarken bu haberi yaymak ülkeye ne çıkar sağladı? Lamgharrad için ödenen para kralın şahsi parasından mı yoksa milletin parasından mı? Kral ölen balıkçının ailesinin masraflarını bundan sonra karşılayacak mı? Kralın yurtdışında suç işleyen Faslılar’ın masraflarını üstlenmesi doğru mu? Kral bundan sonra Suudi Arabistan’da tutuklu olan Fas vatandaşlarına da sahip çıkacak mı?' ifadelerini kullandı.

Buazizi kendini yaktıktan iki gün sonra hayatını kaybetti ve ölümü bildiğimiz sonuçlara yol açtı. Ancak Muhsin Fikri hemen öldü ve ölümünün yaratacağı öfkenin nelere yol açacağını şimdiden bilemeyiz.”

MISIR’DA DEVALÜASYON VE EKONOMİK KRİZ’E DOĞRU

Uzun süredir ekonomik darboğazın içinde olan Mısır, IMF ile pazarlıklar yapıyordu. IMF’den kredi alabilmek için bazı uygulamaları kabul eden Mısır, dolar kurunu dalgalanmaya bıraktı. Mısır para birimi "cüneyh" giderek değer kaybetti ve art arda zamlar başladı. Dolar serbest piyasada 8-9 cüneyhten 18 cüneyhe kadar ulaştı. Ekonomideki bu sarsıntı Arap ve özellikle Mısır basınında en önemli gündem maddesi haline geldi.

DOLARDA DALGALANMA VE VATANDAŞI BATIRMAK

Doları dalgalanmaya bırakmanın vatandaşı batırma niteliğinde olduğunu yazan El Bedil gazetesi, hükümetin aldığı bu kararlardan sonra yaşanan zamlara dikkat çekti:

“Hükümet herhangi bir ön uyarı olmadan bir dizi karar aldı ve bu kararların başında ABD dolarının dalgalanmaya bırakılması geldi. Bunun yanı sıra hükümet akaryakıttaki sübvansiyonları keseceğini açıkladı bu da akaryakıt fiyatlarında yüzde 40-50 oranında bir artışa neden oldu. Bunun yanı sıra, şeker, yağ gibi temel gıda maddelerinde yüzde 30’a varan bir fiyat artışı oldu.”

SURİYE VE MISIR ARASINDA ASKERİ İŞBİRLİĞİ Mİ?

İranlı Tasnim haber ajansının, Mısır’ın Suriye’ye asker gönderdiği yönündeki iddialar, uzun süre Arap basınında tartışılacağa benziyor. Zira, geçtiğimiz haftalarda Suriye İstihbarat Şefi Ali Memluk’un Mısır’a yaptığı ziyaret ve Mısır’ın bölgesel tutumları, bu iddiaların sürekli gündeme gelmesine yol açıyor. Konu Rai Al Youm gazetesinin başyazısında yer aldı:

“Bu tarz haberlere gerçeklik payı kazandıran gelişmelerin başında, Suriye İstihbarat Şefi Ali Memluk’un iki hafta önce Mısır’a yaptığı ziyaret ve iki ülke arasındaki temasların artmasıdır.

Ancak bunlardan daha da önemlisi Mısır ve Suudi Arabistan arasında giderek bozulmakta olan ilişkiler ve iki ülkenin Suriye konusunda farklı tutum takınmasıdır. Suudi Arabistan Suriye rejiminin devrilmesini isterken, Mısır ise rejimin iskeletinin ve devletin kurumlarının korunması adı altında aksini istiyor. Mısır, daha önce rejim değişikliğine uğrayan Irak, Libya ve Yemen’de olduğu gibi olumsuz sonuçların hesaba katılmasından yana.

Perde arkasından Mısır’ı yöneten ordu, Mısır’da stratejik konularda en son sözü söyleyecek olan taraftır. Suriye ile askeri koordinasyon ve işbirliğini arttırma gibi bir karar almış olsa da, Suriye’ye asker gönderme konusu daha fazla araştırma gerektiren bir durum. Özellikle Mısır’ın ‘ülke dışına asker göndermeme yönündeki stratejik kararını’ da hesaba katarsak bekleyip görmekten başka yapacak bir şey yok.”

RUSYA VE HALEP

Ünlü gazeteci Abdulbari Atvan, Ruslar’ın ABD seçimleri dolayısıyla oluşacak boşluktan faydalanıp Halep’teki durumu net bir şekilde kendisi ve müttefiki Esad’ın lehine çevirmeye çalışacağına dikkat çekti:

"Büyük güçler basın organlarıyla beraber Musul’u IŞİD'ten kurtarma operasyonuna odaklanmışken Rusya ve Suriye, Halep’i tamamıyla geri almak için hazırlıklarına devam ediyor. Bu gelişmeyi destekleyen iki önemli huşu var. Bunlardan ilki Suriye Cumhurbaşkanı Esad’ın 'en az 2021’e kadar görevde kalmayı düşündüğünü' söylemesi ve BM’nin kaldıkları otelin saldırıya uğramasından sonra görevlilerini Halep kentinden çekmesi.

Batılı istihbarat raporlarına göre Rusya lideri Putin, ABD başkanlık seçimleri esnasında doğacak boşluğu kullanarak, bu durumu müttefiki Esad’ın lehine çevirme niyetinde olduğu yönünde. Rusya’nın son olarak Suriye’ye sahillerine yaptığı askeri yığınak da bunu kanıtlar nitelikte.

Suriye'deki iç savaşın önemli noktalarından Halep'te çatışmalar nedeniyle binlerce kişi mahsur kalmış durumda. (Fotoğraf: Reuters)

'SAVAŞIN DA BARIŞINDA BAŞLIĞI HALEP'

Halep Savaşı halen en önemli unsur olarak karşımızda durmaktadır. Çünkü bu savaşta kazanan taraf, bölgenin tekrar yapılanması ve kimliğinin çizilmesinde en önemli rolü oynayacaktır. Bölgedeki güç dengeleri arasında da en önemli yeri alacaktır. Bu yüzden Ruslar sene sonuna kadar buradaki durumu kendi lehine netleştirmeye çalışıyor.

Dolayısıyla Musul’u ve oradaki savaşı takip etmeye devam edin. Ancak gözünüzü ve kulağınızı Halep’e tamamen kapamayın. Zira bölgenin bütün hassas damarları burada toplanmış. Savaşın da barışın da başlığı Halep olacak. Önümüzdeki gümler bu çerçevede çok önemli gelişmelere sahne olacak."

*Mısırlı gazeteci Fehmi Huveydi, Al Shorouk'daki yazısında Buazizi’nin ölümüne ilişkin tarihleri karıştırıyor. Buazizi, yazıda söylendiği gibi Aralık 2010'da ölmedi. 17 Aralık 2010'da kendini yaktı. Ölümü de kendini yaktıktan '2 gün sonra' değil, bir yılı biraz aşkın bir süre sonra, 4 Ocak 2011'deydi.

'Türkiye Suriye'de bir maceraya sürükleniyor'

IŞİD yeni cepheler mi açıyor?

'Suriye'dekinden daha büyük savaş kapıda'