Annelerin bağışıklık sistemi cinsel yönelimi etkileyebilir

Birden fazla erkek kardeş doğuran annelerin vücudunun ürettiği antikorlar, birden fazla erkek kardeşten birinin eşcinsel olma ihtimalini artırabiliyor. Yeni araştırma, annelerin bağışıklık sistemlerine odaklanıyor.

Abone ol

Michael Torrice *

Bir erkeğin sahip olduğu büyük erkek kardeşlerin sayısı ne kadar fazla olursa, eşcinsel olma ihtimali de o denli artabiliyor. Araştırmacılar, kardeşlerin doğum düzeninin, toplumlar arasında ve zaman içindeki etkisini gözlemlediler. Şimdiyse, bilim insanları bu duruma neden olan muhtemel biyolojik mekanizmayı tarif etmeye çalışıyorlar.

Araştırmacılar, büyük erkek kardeşleri olan eşcinsel erkeklerin annelerinin, erkeklere özgü bir beyin proteinine karşı yüksek seviyede antikor üretim seviyelerine sahip olduklarını tespit ettiler. Bilim insanları, bu bulguların, bir annenin bağışıklık tepkisinin cinsel yönelimle ilgili olarak erkek fetüslerin beyin yapılarını şekillendirebileceği teorisini desteklediğini söylüyorlar.

Çalışmaya katılmayan Londra King’s College’dan bilim insanı Qazi Rahman’a göre, cinsel yönelim araştırmasında açığa çıkan en kuvvetli bağlantılardan biri olan kardeş doğum sıralamasının etkisi ve bu yeni çalışma, etkinin ardında yatan biyolojik sistemi anlamak yolunda mühim bir ilk adım.

Brock Üniversitesi’nden Anthony F. Bogaert ve Toronto Üniversitesi’nden Ray Blanchard, ilk olarak 1996 yılında Kanada nüfusundaki bir olguyu fark etmişler. O yıldan bu yana, araştırmacılar bulguları dünyadaki diğer toplumlardaki bulgularla karşılaştırmışlar. İki psikolog, 1940’larda ve 1950’lerde İndiana Üniversitesi’nden Alfred Kinsey tarafından toplanan eski verilerle de karşılaştırmışlar. Sonuç olaraksa, böyle bir olgunun gerçekten de var olduğunu gözlemlemişler.

HER YERDE VAR AMA ORTALAMA DÜZEYDE

Bogaert, her yerde gözlemlenmesine karşın etkinin ortalama düzeyde olduğunun altını çiziyor. Büyük kardeşleri olmayan erkeklerin yaklaşık yüzde 2-3’ü eşcinsel. Dört ya da daha fazla büyük ağabeye sahip olmak, bu oranları yaklaşık yüzde 6’ya yükseltiyor. Göründüğü kadarıyla, büyük erkek kardeşlere sahip küçük kardeşlerin çok büyük bir çoğunluğu ise heteroseksüel.

Bogaert yaklaşık 10 yıl önce, bu olguyla bağlantılı toplumsal bir biyolojik temele işaret eden verileri bir rapor haline getirdi. Bulgular, daha büyük yaştaki üvey ya da evlat edinilen ağabeylerle büyümenin, daha küçük yaştaki erkek çocuğun eşcinsel olma ihtimalini arttırmadığını, ancak başka yerde yetişmiş olsa dahi, daha büyük öz ağabeylerin varlığının bu ihtimali arttırdığını gösteriyor. Bogaert, “Bulgular, doğumdan önceki bir etkinin varlığını ve çocukluğun ya da ergenliğin bu durumda bir rolü olmadığını ortaya koyuyor,” diyor.

O ve Blanchard, olgunun gerçekliğini güçlendiren biyoloji temelli bir hipotez de oluşturdular. Annelerin bağışıklık sistemlerinin, yabancı bir istilacı gibi gördüğü erkek fetüslerdeki spesifik (kendine has) bir proteine karşı tedbir alabileceğini düşünüyorlardı ve bu tedbir, aynı anneden doğan her erkek kardeşle birlikte daha da güçlenecekti. Netice olarak, bağışıklık tepkisi, daha büyük erkek kardeşlerin ardından doğan oğulun gelişim sürecinde olan beynini etkiliyor.

Psikologlar, hipotezlerini test etmek için bazı immünologlarla (bağışıklık sistemini inceleyen bilim dalı) bir araya gelerek, eşcinsel oğullardan 54’ünün ve heteroseksüel (karşı cinse ilgi duyan) oğullardan 72’sinin annesinden, oğlu olmayan 16 kadından ve 12 erkekten kan örnekleri topladılar. Araştırmada, erkeklere özgü proteinleri hedef alan antikorları bulmayı amaçlıyorlardı.

Ekibin immünologlarından biri ve Brock Üniversitesi’nden bilim insanı Adam J. MacNeil’in aktardığı kadarıyla, bağışıklık sistemimizin yabancı proteinleri anımsama yollarından biri, kanımızda dolaşan antikorlar vasıtasıyla gerçekleşiyor. Bu antikorları saptamak, temelde, bize geçmişte bağışıklık sisteminin mücadele ettiği etkenleri de gösteriyor, diye ekliyor.

Ekip, “Y kromozom protocadherin 11 Y bağlantılı” ve “neuroligin 4 Y bağlantılı” olarak adlandırılan iki farklı protein üzerinde yoğunlaşıyordu. Her iki protein de fetüs evresindeki erkek çocukların beyninde üretilir ve her ikisinin de hücrelerin dışına yapışan parçaları bulunur; bu sebeple, (viral ya da bakteriyel hücreleri andırması sebebiyle) onları bir annenin bağışıklık sisteminin olası hedefleri haline getirir.

TERCİHTEN ZİYADE BİYOLOJİK OLABİLİR

Araştırmacılar, eşcinsel oğulların annelerinin neuroligin proteini açısından heteroseksüel oğulların annelerine kıyasla daha yüksek antikor seviyesine sahip olduğunu ve büyük erkek kardeşleri olan eşcinsel oğulların annelerinin daha da yüksek seviyelerde antikora sahip olduğunu keşfettiler. Protocadherin proteinini hedef alan antikorlara ilişkin herhangi bir eğilim gözlemlenmedi.

MacNeil, “neuroligin proteininin işleyiş ilkeleri hakkında pek bir şey bilinmiyor; ancak beyin hücreleri arasındaki bağlantının kurulmasına yardım ediyor ve aralarındaki iletişimi kolaylaştırıyor,” diyor.

Çalışmanın örnekleme boyutu küçük olduğundan ve gözlemlenen etki düşük olsa da Rahman, deney sonuçlarının teyit edilebilmesi için daha geniş bir ölçekte tekrarlanması gerektiğini ifade ediyor. Bogaert, farklı ekiplerin de bu çalışmayı gerçekleştirmeye çalışacağını umuyor: “Tek bir araştırma yeterli değil,” diyor.

Ayrıca Bogaert, bu mekanizmanın, bir annenin bağışıklık tepkisinin neden olduğu patolojik bir olay veya bir hastalık olarak ele alınmaması gerektiğinin altını çiziyor: “Farklı bir özellik meydana getiren alışılmadık bir biyolojik sürecin ürettiği özelliklerin mutlaka düzeltilmesi gerektiği anlamına gelmiyor,” diye ekliyor.

Genel bağlamda, cinsel yönelimlere ilişkin biyolojik bir temelin varlığını ortaya çıkarmaya yönelik çalışmaların, eşcinsel hakları mücadelesine yardımcı olduğunu söylüyor. Bogaert, “Cinsel yönelimin aslında bir tercih olmadığını düşündürüyor,” diyor. “Eşcinsellerin, hayatlarının erken dönemlerinde yaşadıkları tecrübelerle, kendilerini farklı hissettiklerini,” de tekrarlıyor.

* Yazının aslı Chemical Engineering News sitesinde yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)