Ankara Katliamı'nı protesto 'Örgüt talimatı' sayıldı: 12 yıl ceza

Ankara'da 2015'te IŞİD saldırısında 102 kişinin öldüğü katliamı, bir gün sonra İzmir Menemen'de protesto eden 5 kişi hakkında açılan davada karar açıklandı. Mahkeme, protesto eylemini 'örgüt talimatı' sayarak 5 sanık hakkında toplam 12 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verdi.

Abone ol

DUVAR - Türkiye tarihinin en büyük terör saldırısı olan 2015 yılındaki Ankara Gar Katliamı'ndan bir gün sonra, yani 11 Ekim 2015'te İzmir'in Menemen ilçesine bağlı Asarlık mahallesinde yaşayan yaklaşık 450 kişi, vahşeti protesto etmek için toplandı. Toplanmalarına ve yürüyüşlerine izin verilen kitleye, kısa süre sonra "göstericilerden bazılarının devlet aleyhinde slogan attıkları" gerekçesiyle polis TOMA’lardan tazyikli su ile saldırdı.

Daha sonra Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığı, eyleme katılan 5 kişi hakkında iddianame hazırladı. Savcılık iddianamede, sanıklara 'Silahlı terör örgütüne üye olmamakla beraber örgüt adına suç işlemek", "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet", "Örgüt propagandası", "Birden fazla kişi tarafından silahla görevi yaptırmamak için etkin direnme", "Kamu malına zarar vermek" ve "Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret" gibi suçlamalarla ceza istedi.

'BİR KİŞİ YÜZÜNÜ KAPATTI, TERÖR EYLEMİ'

Savcılık ayrıca, kitleye yapılan saldırının ardından "Bir kişinin yüzünün kapattığını göz önünde bulundurarak" katliamı protesto eylemini, “PKK/KCK Terör Örgütü Gençlik Yapılanması YDG-H içerisinde terör örgütü adına bu eylemi gerçekleştirdiklerinin anlaşıldığı” ifadelerini kullandı.

Karşıyaka 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen iddianame davaya dönüştü. Mahkeme, “PKK terör örgütünün üyesi oldukları kanıtlanamamış ise de olay günü bu örgütün talimatı doğrultusunda sokağa çıkıp...” değerlendirmesi yaptı ve oy birliğiyle 5 sanığa toplam 12 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verdi.

AVUKATLAR İSTİNAF YOLUNA BAŞVURDU

Verilen bu hapis cezaları İstinaf'a taşındı. Davanın avukatlarından Türkan Aslan Ağaç, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi'ne sunduğu dilekçede katliamın birçok yerde protesto edildiğini ve basın açıklamasının da yasadışı bir örgütün talimatı olmadan yapıldığını söyledi. Ağaç, “Böylesi vahşi bir katliamı protesto etmek için hiç kimsenin talimat vermesine ya da açıklama yaparak protestolara teşvik etmesine ihtiyaç olmadığını, sadece insan olmanın yeterli olduğunu” söyledi.

Avukat Ağaç dilekçesinde 'Örgüt üyeliği' iddiasına ilişkin de şöyle dedi: “Yasadışı silahlı örgüt üyeliğine ve örgüt adına suç işlediğine dair herhangi bir delil dosyada mevcut değildir. Kaldı ki Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre yasadışı örgüte üye olmanın kıstasları içerisinde, sanıklar ile örgüt arasında organik bir bağ olması, süreklilik ve çeşitlilik arz eden eylemler olması, hiyerarşik yapı içerisinde emir ve talimat ilişkisinin olması, kod ismi kullanılması vb unsurların bulunması gerekir. Somut olayda bu ilişki ve verileri gösteren hiçbir delil bulunmamaktadır. Haber ajanslarından alınarak dosyaya sunulan örgüte ait açıklamalarda vurgusu yapılanın “demokratik mücadelenin yükseltilmesi gerektiği” yönünde görüş açıklandığı, bütünlük itibarıyla açıklamaların şiddetin teşvik edilmesine yönelik olmadığının altını çizmiş olmamıza rağmen mahkeme ülke genelinde üç gün yas ilan edilen vahşi katliamın protestosu için yapılmak istenen basın açıklamasını örgütsel talimat doğrultusunda yapıldığına karar vermiştir.”

Göstericilere sadece bir kere 'dağılın' anonsu yapıldığını, anons bitmeden polisin kitleye saldırdığını belirten Ağaç, toplantı ve gösteri yürüyüşünün Anayasa tarafından güvence atına alındığının da altını çizdi. Ayrıca Ağaç, bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin daha önce Türkiye'yi mahkum ettiği Gülcü/Türkiye kararı başta olmak üzere toplantı ve gösteri hakkına yönelik ihlaller içeren birçok kararları ile Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını da hatırlattı. Ağaç, "Kolluk güçlerinin göstericilerin toplantı ve gösteri hakkına şiddetli biçimde müdahale etmesi ve elindeki zor yetkisini hukuka aykırı kullanması sonucu yaşanan olaylardan müvekkili ve sanıkların sorumlu tutularak cezalandırması temel hakların kullanımının mahkeme güvencesinde olmadığını tekrar bizlere göstermiştir" dedi. 

EYLEM 'ÖRGÜT TALİMATI' SAYILARAK CEZALAR ONANDI

İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi de protesto eylemini 'örgütün talimatı doğrultusunda yapılan etkinlik' olarak değerlendirdi ve "Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek", "Propaganda", "Kamu malına zarar verme", "Kolluk güçlerine direnme" suçlarından her bir sanığa verilen toplam 12 yıl 7 ay 15 günlük cezayı onayladı.

Avukat Ağaç, istinaf kararından sonra şu açıklamayı yaptı: "Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına eylem yapmak suçlaması ve örgütün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşüne kimliğini gizlemek amacıyla yüzünü tamamen veya kısmen kapatarak katılmak suretiyle taş ve sopa gibi silahtan sayılan aletler ile cebir ve şiddete başvurmak suçundan temyiz kanun yolu açık olduğu için temyiz başvurusu tarafımızdan yapılacaktır. Ancak, kamu malına zarar verme, kolluk güçlerine direnme suçlarının TMK kapsamında işlendiği ve 3713 Sayılı Yasa’nın 5. Maddesi gereğince cezalar yarı oranında artırıldığı ve infazı ¾ kapsamında kaldığı halde istinaf aşamasında kesinleşmiştir. Yani bu iki suç açısından temyiz kanun yolu kapalıdır. Bu konudaki çarpıklık nedeniyle müvekkil ve diğer sanıklar büyük bir mağduriyet yaşayacaklar. Dosyada kesinleşen bu bölüm için Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkını kullanmak zorunda kalacağız. Dosyanın diğer yarısı ise temyiz başvurusu için Yargıtay’a gönderilecek. Yargıtay, eylemin örgüt talimatı ile yapılmadığı sonucuna vardığı takdirde diğer kesinleşen kamu malına zarar ve polise mukavemet suçlarının da TMK kapsamında olmadığı sonucu ortaya çıkacaktır. Mağduriyetler ortaya çıkmadan bu çarpıklıkların düzeltilmesi gerektiği kanaatindeyiz."