Ankara hoşnutsuz, Suruç sanıksız, Antep sürgün!

Ankara Gar Davası katılımcıları, ısrarla “sadece piyonların cezalandırıldığını” ileri sürüyor ve temyize hazırlanıyor. Suruç Katliamı'nda 34 kişi hayatını kaybetmesine rağmen dava tek sanıkla devam ediyor. Antep Beybahçe kına gecesi saldırısı 'güvenlik' gerekçesiyle Kayseri’ye alındığı ve ailelere “kan parası” ödendiği için artık mağdur ailelerin çoğu tarafından takip edilmiyor...

Abone ol

GAZİANTEP - Ankara Gar katliamı mağdurları ve yakınlarını kaybedenler 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısı ile Ankara’da buluşacaklar. Ancak Türkiye’yi sarsan Suruç, Antep Beybahçe ve Ankara Garı Katliamları ile ilgili davalara bakıldığında hem mağdurlar, hem sanıklar adalete güvenmediklerini açık açık ortaya koyuyorlar. Hatta IŞİD operasyonlarında hayatını kaybeden polislerin aileleri bile davalara gelmiyor…

Bu kapsamda, Ankara Gar Davası katılımcıları, ısrarla “piyonların cezalandırıldığını” ileri sürüyor ve temyize hazırlanıyor. Suruç Katliamı'nda 34 kişi hayatını kaybetmesine rağmen dava tek sanıkla devam ediyor. Antep Beybahçe kına gecesi saldırısı 'güvenlik' gerekçesiyle Kayseri’ye alındığı ve ailelere “kan parası” ödendiği için artık mağdur ailelerin çoğu tarafından takip edilmiyor.

HER YOL ANTEP’E ÇIKIYOR

Türkiye, bir dönem IŞİD’in kanlı katliamlarına hedef oldu. Yunus Emre Alagöz ve Abdurrahman Alagöz, Yunus Durmaz, Halil İbrahim Durgun, Kadir Cabael, Erman Ekici, Deniz Büyükçelebi, Yakup Şahin, Metin Akaltın, Gaziantep Emniyet Müdürlüğü saldırısı gerçekleştiren İsmail Güneş, onun 'Suriye emiri' düzeyindeki amcasının oğlu Ahmet Güneş, Talha Güneş, Edremit Türe, eski El Kaide’ci Nusret Yılmaz, gibi ya canlı bomba saldırılarında ya da polis operasyonlarında kendilerini patlatarak ölen ya da halen Suriye’de olan IŞİD’in Türkiye emirlerinin ve eylemci militanlarının hepsinin yolu önce Suriye’de kesişti sonra Gaziantep hücrelerinde kanlı eylemlerin planlarını yaptılar ve hayata geçirdiler. Sadece Diyarbakır, Suruç, Antep Beybahçe, Antep Emniyet Müdürlüğü ve Ankara Gar katliamlarında 3’ü polis 198 kişi hayatını kaybederken, 985 kişi de yaralandı.

İLK EYLEMCİ 

IŞİD’in Türkiye’deki kanlı eylemleri 7 Haziran 2015 seçimleri öncesi başladı. İlk olarak 18 Mayıs’ta HDP’nin Adana ve Mersin il binalarında bombalar patladı. "Eski DHKP-C'li" olduğu belirtilen Savaş Yıldız, bu eylemleri gerçekleştirdikten sonra Suriye’ye kaçtı.

DİYARBAKIR-ANTEP HATTI

İkinci bomba 5 Haziran tarihinde HDP Diyarbakır mitinginde patladı. Saldırının faili Orhan Gönder'di. İşin ilginç yanı o da Savaş Yıldız gibi eski 'solcu' ve ayrıca Alevi idi. 5 kişinin öldüğü 400 kişinin yaralandığı Diyarbakır saldırısını gerçekleştiren Orhan Gönder, olaydan bir gün önce asker kaçağı olduğu gerekçesiyle polis tarafından sorgulanıp, bırakılmıştı. Orhan Gönder, 12 Temmuz 2015’de Suriye’ye geçmek için geldiği Gaziantep’te yakalandı.

ALAGÖZ KARDEŞLER

IŞİD’in Suruç’taki kanlı eylemi 20 Temmuz 2015’de gerçekleştirildi. Kobani’yi yeniden inşa etmek için İstanbul’dan otobüslerle yola çıkan ve çoğu Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi üyesi olan gençler Suruç’ta Amara Kültür Merkezi önünde basın açıklaması yaparken, patlama oldu ve 34 kişi hayatını kaybetti. Canlı bomba bu kez Şeyh Abdurrahman Alagöz idi. Alagöz, daha sonra Ankara Gar saldırısını gerçekleştirecek olan Adıyaman Dokumacılar Grubu’nun lideri Yunus Emre Alagöz’ün kardeşi idi ve hakkında “terör nitelikli şahıs” olarak arama kararı vardı. Bu durum Suruç Emniyet Amirliği’ne bildirilmesine rağmen gerekli önlemler alınmamıştı. Suruç Davası mağdurları halen duruşmalarda bunu ısrarla dile getiriyorlar.

Ancak, örgüt en kanlı saldırısını 10 Ekim’de Ankara’da gerçekleştirdi. Suruç’ta kendisini patlatan Abdurrahman Alagöz’ün ağabeyi Ankara’ya birlikte geldiği bir Arap militan ile birlikte Barış Mitingi için Türkiye’nin dört bir yanından başkente gelen kitlenin içerisinde kendilerini patlattı. 2’si çocuk 100 kişinin hayatını kaybettiği, 397 kişinin de yaralandığı saldırı Türkiye’nin gördüğü en kanlı eylem olarak tarihe geçti.

DEVLETE İLK KAFA TUTUŞ

IŞİD’in Türkiye’de, Ortadoğu ülkelerindeki benzerlerini aratmayan ve 'devlete kafa tuttuğu' ilk saldırısı ise 1 Mayıs 2016’da Gaziantep Emniyet Müdürlüğü'ne yapıldı. O ana kadar; Kürtleri, solcu ve sosyalistleri, yabancı turistleri hedef alan IŞİD ilk kez devlete saldırdı. Valilik, emniyet müdürlüğü, vergi dairesi başkanlığı ve büyükşehir belediyesi gibi kamu binalarının olduğu bölgeye yönelik eylemde IŞİD’li İsmail Güneş’in hedefi polisti. Kutlamalarda görev alacak polisin toplanma bölgesine aracı ile dalan militanın saldırısı sonucu 3 polis ölürken, 24 polis yaralandı. Can kaybı daha çok olabilirdi ancak ABD Dışişleri Bakanlığı'nın, bu saldırıyla ilgili verdiği istihbarat ile bir gece önce Türkiye’yi uyarmış, polisler toplanma bölgesine gelmeden doğrudan görev alacakları yerlere gitmişlerdi.

ANKARA’DA 'PİYON' TEMYİZİ

IŞİD’in kanlı eylemleri ile ilgili 3 dava Türkiye’de sembol oldu. Suruç, Antep ve Ankara Gar Katliamı. Bu davalardan Gar saldırısı davası Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafında 2 yıl görüldükten sonra karara bağlandı. 9 sanığa ‘anayasal düzeni ihlal’ suçundan birer kez, ‘kasten öldürme’ suçundan da 100’er kez olmak üzere toplam 101’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. 20’si çocuk 100 yurttaşın hayatını kaybettiği, 397 yurttaşın da yaralandığı saldırıyla ilgili mahkeme ayrıca ayrı ayrı 10 biner yılın üzerinde cezalara hükmetti, kimi sanıklar örgüt üyeliği suçlarından farklı cezalar aldılar.

Ancak, katliamda yakınlarını kaybedenler, asıl faillerin mahkeme tarafından yargılanmadığı ve “piyonların” cezalandırıldığı gerekçesi ile kararı temyiz etmeye hazırlanıyorlar.

SURUÇ’UN TEK SANIĞI

28 Ağustos’ta görülen Suruç Katliamı Davası’nda ise Ankara Gar Davası sanıklarından Yakup Şahin tek sanık olduğu ve üzerinden 3 yıl geçtiği halde bir arpa boyu yol alınabilmiş değil. Mahkemenin olay gününe ilişkin detaylı güvenlik kamerası görüntülerini yeni istediği duruşmaya SEGBİS ile katılan Yakup Şahin, her defasında, “Türk yargısına güvenmediğini” dile getirerek suçlamaları kabul etmiyor. Ancak Yakup Şahin, Ankara Gar Saldırısı İddianamesi’nde şöyle diyordu: “Halil İbrahim Durgun (Gar saldırısını gerçekleştiren Yunus Emre Alagöz’ü Ankara’ya getiren. Daha sonra polis operasyonunda Antep’te kendisini patlatan örgüt emiri) ile tanıştıktan bir süre sonra ben kendisinin IŞİD’e çalıştığını anladım. Suruç’daki patlamadan 3-4 gün sonra Halil İbrahim Durgun araç kullanıyordu. Ben kendisine 'abi Suruç işi nasıl olmuş' diye sordum. Bana 'oğlum Suruç’u biz yaptık' dedi. PKK’lılar hak etti biz de yaptık dedi. Ben de kendisine 'nasıl yaptınız' diye sordum, bana 'Gaziantep Elbeyli’den bir kişi üstünde yeleği ile geçti, DENİZ BÜYÜKÇELEBİ canlı bombayı gönderdi. Biz, Gaziantep’de 1 gece misafir ettik. Daha sonra motosikletle Suruç’a gönderdik. Onlar da orada patlattı' dedi. Motosiklette kimin olduğunu bana söylemedi." (aynen iddianameden)

Suruç Davası’na 22 Kasım 2018’de Hilvan’da devam edilecek.

ÖLEN POLİS AİLELERİ DAVAYA MÜDAHİL DEĞİLLER

Antep'in Beybahçe Mahallesi’nde IŞİD’li canlı bombanın kendini patlatması sonucu çoğunluğu çocuk ve kadın 56 kişinin hayatını kaybettiği, 94 kişinin yaralandığı katliamın davası ise güvenlik gerekçesi ile Kayseri’de devam ediyor. 'Terör tazminatı' adı altında devletten para alan ve çoğunluğu gündelik yevmiye ile çalışan mağdur ailelerin çoğu Kayseri’ye giderek davayı takip edemiyorlar. Ailelerin dışında gönüllü avukatların da takip etmediği davayla ilgili büyük bir motivasyon kaybı yaşanıyor. Yargılanan 12 sanık ise tamamen 'inkar' üzerinden savunma yapmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Saldırıyı Barcelona forması giymiş bir çocuk gerçekleştirdi” şeklindeki değerlendirmesine ilişkin tek bir bilginin yer almadığı dosyada saldırganın kim olduğunun bilinmemesi Beybahçe’yi diğer saldırılardan ayırıyor. Ayrıca sanıkların tamamının emniyetteki ifadelerini kabul etmediği davada sorgu sırasında kendisine işkence yapıldığını ileri sürerek sorgu görüntülerinin mahkemeye getirilmesini isteyen sanıklar var. Bir başka ilginç durum ise IŞİD operasyonlarında hayatını kaybeden polislerin dosyasının da Beybahçe ile birleştirilmiş olması. Davayı takip eden avukat Mehmet Alagöz, bu durumu “alakasızlık” olarak değerlendiriyor. Öte yandan hayatını kaybeden polislerle ilgili ne İçişleri Bakanlığı ne de aileler davaya müdahil değiller.

Bu hali ile kendi içinde bir çok çelişkiyi barındıran Beybahçe Davası’na da 25 Eylül 2018’de Kayseri’de devam edilecek.