Anılar, şimdi uykumda canlandılar

Sinirbilimcilerden oluşan bir ekibe göre, uyuyan bir beyin yeni anılar oluşturabilir. Araştırmacılar, denekler uyurken onlara karmaşık sesler dinletti ve daha sonra denekler, bu sesleri hatırlayabildi.

Abone ol

Ben Guarino *

İnsanların uyurken yeni şeyler öğrenebileceği fikri, “hipnopedi” olarak adlandırılan bir kavramın uzun ve tuhaf tarihinin temelini oluşturur. New Yorklu bir mucit olan A. B. Saliger’ın “psiko-telefonu” icat ettiği 1927’den itibaren bu alandaki araştırmalar hızlandı. Salinger, cihazı bir “otomatik telkin makinesi” biçiminde tarif etmişti. Psiko-telefon, bir saate bağlı bir fonograf (ses iletim cihazı) idi. Cihaz, Saliger’ın üretip sattığı bir mum silindir üzerindeki kayıtları çalıyordu. Kayıtların “Hayat Terbiyesi”, “Normal Ağırlık” veya “Buluşma” gibi isimleri vardı. Sonuncusu: “Bir sevgili arıyorum. Etrafa sevgi saçıyorum... Buluşmam ilginç geçti. Birlikteliğimiz keyif verici. Güçlü bir cinsel arzum var.” şeklindeydi.

Saliger, 1933 yılında New Yorker dergisine insanların binlerce uyku cihazı satın aldığını açıkladı. (Hollywood aktörleri dahil, insanlar isimlerini vermek istememişlerdi.) Makineye duyduğu heyecana rağmen (Saliger cihazın uyku sırasında “ilham” ve sağlık” verdiğini öne sürüyordu), cihaz bir büstten ibaretti.

Öte yandan, bilinçaltımızı kullanarak yeni şeyler öğrenebileceğimiz fikri, Psiko-telefon adlı aygıttan daha fazla ilgiyi hak ediyor. Nature Communications adlı dergide yayınlanan yeni çalışmada, sinirbilimciler uyuyan insanlara akustik dersler vermenin mümkün olduğunu ortaya koydular.

UYKUDA ÖĞRENMEK MÜMKÜN

Çalışmanın bir yazarı ve PSL Araştırma Üniversitesi’nde bir sinirbilimci olan Thomas Andrillon, “Uyku esnasında öğrenebileceğimizi kanıtladık; bu teori, yıllardır üzerinde tartışılan bir konuydu,” diyor. Ancak, Andrillon’un deneylerine bakıp kimse Fransızcayı akıcı biçimde konuşmayı da hayal etmesin.

1950’lerde araştırmacılar “hipnopedi”nin daha gizemli yönlerine odaklandılar. Rand Corp. Enstitüsü araştırmacıları, uykudaki insanların yeni anlam ya da yeni gerçeklerle dolu bir beyinle uyanamayacaklarını açıkladılar. Aksine, geceleri önemsiz şeyler dinletilen denekler, bir “hatırlama” olmaksızın uyandılar. (Yine de Psiko-telefonlar, en azından hipnopedia yazılımının içerdiği yabancı diller, maddi zenginliklere ulaşma ve dövüş sanatları öğrenimini desteklediği iddia edilen uygulamalarıyla mağazalarda satılmaya devam ediliyor.)

Diğer yandan, sözlük tanımları veya kung-fu öğrenmeye çalışmıyorsanız başarılı olmanız mümkün. Son yıllarda, bilim insanları uyuyanları bilinçaltı öğrenimini uykuyla ilintilendirmek amacıyla eğittiler. 2014 yılında yapılan bir araştırmada, İsrailli sinirbilim uzmanları 66 kişinin uyku halindeyken sigara kokusu aldıklarını ve bu kokuya başka kötü kokuların eşlik ettiğini ifade ettiler. Denekler, deneyin ardından, iki hafta boyunca sigara içmekten kaçınmışlardı.

Yeni araştırmada, Andrillon ve meslektaşları, bu çalışmayı bilinçaltıyla ilintilendirmekten bir adım öteye geçerek, sürecin ayrıntıları üzerinde çalışmaya başladılar. Yirmi denekten oluşan bir grup uyurken, sinirbilimciler bir “beyaz gürültü” (tüm frekansları içereden ses dalgası) kaydı dinlettiler. Andrillon, sesin çoğunun “tamamen rastgele” olduğunu ifade ediyor. “Herhangi bir öngörümüz yok,” diye ekliyor. Fakat bu karmaşık gürültünün içine gömülü, tekrarlanan ses kalıpları da mevcuttu: Beyaz gürültünün tek bir kayıt dizisi, 200 milisaniye uzunluğunda ve beş defa tekrarlanarak dinletildi.

HATIRLAMAYI BAŞARDILAR

Denekler, tekrarlanan ses kalıplarını hatırlamayı başardı. Bilim insanının söylediği kadarıyla, uyuyan denekler, işittikleri seslere veya sesler arasında açık bağlantılar kurmaya odaklanamasalar da anlam eksikliği durumu, bekledikleri biçimde sonuçlandı. Bu sebeple, gece dinlenen dil öğrenimi kayıtları tam olarak işe yaramıyor; zira, beynimizin ses ve anlam öğelerini kaydetmesi gerekiyor. Fakat beyaz gürültü gibi ses kalıplarını ezberlemek, zihnimizde otomatik olarak gerçekleşen bir süreç. Andrillon, “Uyuyan beyin, dışarıda olup biten çok miktarda bilgiyi içeriyor,” diyor, “ve müthiş derecede bir karmaşıklığa sahip.”

Uyuyan denekler uyandığı zaman, bilim insanları “beyaz gürültü” kayıtlarını tekrar dinlettiler. Araştırmacılar, deneklerden gürültü içinde gizlenen ses kalıplarını tespit etmelerini istediler. Andrillon, “sizin ya da benim uğraşacağım türden, kolay bir iş değil. Tabi ki bir önceki gece uykuda dinlenen ses tekrarlarını hatırlamadığınız sürece... Denekler, ‘şans eseri’ bir başarıdan daha büyük bir isabetle, ses kalıplarını başarıyla tespit ettiler.” diyor.

Dahası, bilim insanları, beyaz gürültü modeline ilişkin anıların, uykunun sadece belirli aşamalarında oluştuğunu keşfettiler. Araştırmacılar, “REM” ve “hafif uyku” sırasında ses dinlettiklerinde, denekler ertesi sabah ses kalıbını hatırlayabiliyordu. Daha derin “REM dışı” uyku sırasında kayıt dinletilmesiyse hatırlamayı engelliyordu. Andrillon, “REM dışı uyku sırasında sunulan modeller, olumsuz bir öğrenme biçimiymiş gibi sonuçların olumsuz biçimde gerçekleşmesine neden oldu,” diyor.

Çalışmaya dahil olmayan, Almanya’daki Tübingen Üniversitesi’nden bir sinirbilimci olan Jan Born, “Bu çalışma, araştırmacıların ilk defa tamamen yeni anıların oluşumunda yer alan uyku aşamaları için kanıt bulduğunu göstermiştir,” diyor.

Andrillon'a göre, bu deney, yeni anıların oluşumunda uykunun rolü üzerine birbiriyle çatışmalı iki teoriyi uzlaştırmaya yardımcı olabilir: Görüşlerden biri, uyku esnasında beynimizin uyanık geçen yaşantımızdan edinilen anıları yeniden canlandırdığını öne sürüyor. Hatırlanan anılar zihindeki yerini güçlendirir, sinir hücrelerimize daha kalıcı biçimde işlenir. Diğer hipoteze göreyse, uyku daha eski, daha zayıf anılarla kesilir. Ancak, bir arada ama yalnız ağaçlar gibi duranlar dikkatimizi çeker.

Andrillon, araştırmanın, uyku esnasında beyinimizin her ikisini de yapabileceğini gösterdiğini söylüyor. Uyku döngüsünde ayrı anlarda ortaya çıkabilir, ardından anıları canlandırarak yeni anıları güçlendirirler.

Farklı bir sinirbilimci ekipse, iki hipotezin birbirini tamamlayıcı nitelikte olduğundan şüphe duyuyordu. Ancak şu ana dek fikirlerine dair deneysel bir destek bulamadılar. Hollanda’da bulunan Radboud Üniversitesi’nden bir sinirbilimci olan Lisa Genzel, “Bu işaretleri görmek sevindirici; çünkü birkaç yıldan beridir, farklı uyku evrelerindeki bellek üzerinde farklı bir etki yaratabiliyoruz ve şimdi bu fikir hakkında doğrudan kanıt sağlayan ilk kişiler bunlar,” diyor.

Tüm sinirbilimciler aynı biçimde ikna olmuş değiller. Jan Born, uykunun anıları güçlendirdiği ve kalıcılaştırdığı fikrinin ilk savunucusu olarak ortaya çıkan bu çalışmanın, uyurken hatıralar oluşturduğumuzda neler yaşandığını ortaya koyduğunu söylüyor. Born, ortalama bir hafızanın (uyanıkken yaşanan bir deneyimden dolayı hatırlama ile) aynı şekilde çalışmayabileceğini sözlerine ekliyor: “Bu tür bir yaklaşımın normal uykudaki süreçlerle ilgili iddialarına şüpheyle bakıyorum.”

Andrillon, araştırmacıların sinir ağlarını doğrudan ölçmedikleri bu araştırmaya ilişkin çekinceleri de kabul ediyor: “Sonuçları hücresel mekanizmalar bağlamında yorumluyoruz.” Bu, sinir bağlantılarının güçlenmesi ya da zayıflaması anlamına geliyor; “İnsanlarda uygulanamayan yaygın kayıt yöntemlerine ihtiyaç duyduğumuz için, doğrudan ölçüm gerçekleştiremedik,” diyor.

Andrillon uyku döngüleri ve hafızanın rollerini anlamanın, gelecekte uyku bölünmelerine sebep olup olmayacağı sorulduğunda, “Büyük bir bilinmezliğin içindeyiz,” diye yanıtlıyor. Ancak uyku yalnızca hafızayla bağlantılı değil. Bizlere önerilen günlük yedi saatlik uykuyu yerine getirememek, beynimizin normal fonksiyonlarına zarar verebilir. Şu halde, uyurken Fransızca öğrenseniz bile sonuçta size iyilikten ziyade zarar da verebilir. “Bu tür öğrenmeye dair ilgiden ötürü çok dikkatli yol alıyorum,” diyor Andrillon: Bunun, diğer uyku işlevlerine zarar verip vermediğini henüz bilmediklerini de belirtiyor.

* Makalenin aslı Washington Postt'da yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)