Alanyaspor ne zaman yosun bağladı?

Alanyaspor oyunu, Gençlerbirliği maçında uzun süre deniz altında kalmış bir batığın yosun tutmuş halini andırıyordu. Doğrusu bu kadar pürüzlü bir oyun hiç beklemiyordum. Hele bu kadar kötü bir Bakasetas’ı hiç hayal bile etmemiştim.

Ali Fikri Işık polesar@hotmail.com

Maradona "futbol oyununun rakibi aldatmaktan ibaret olduğunu" söylüyordu. "Sola gidecekmiş gibi yapıp sağa doğru gitmektir bütün mesele." Futbol oyununun esasında rakibi aldatmak üzere tasarlanan bir oyun olduğu doğrudur ve rakibi aldatmayı planlamak da sistem, oyun tarzı ya da oyun örüntülerinin özünü oluşturur. Rakibi aldatmak için geliştirilen hileler, desiseler ve bulmacalar da başka bir ifadeyle oyun taktiği ve stratejisi olarak ifade edilebilir. Peki, eğer oyun esasından bu olgulardan oluşuyorsa, Türk futbolu, neden kumpaslardan, dolandırıcı düzeneklerden ve hileli aldatmacalardan yoksundur? 

Bu sezon Alanyaspor’un rakip aldatan bir planlama ile sahaya çıktığını gördüğümde içimde, iyimser umutların çan sesini duyar gibi olmuştum. Kaleci Marafona’dan başlayan açılış paslarının, esasen birinci bölgenin gerisinde geniş boş alanlar yaratmak olduğu ve bu alanı hücum girişimlerinin merkezi haline getirmeye çalışmalarını takdirle karşılaşmıştım. Cavelas, Caulker ve Juanfran paslaşmalarının esas nedeninin Siopis ya da Salih’i ikinci bölgede sorunsuz ve yüzü rakip kaleye dönüp olarak topla buluşturmak olduğunu göründe, 'hah' demiş ve işte bir şeyler oluyor diye sevinmiştim. 

Sözünü ettiğim açılış paslarının B planı da vardı. Eğer top istenilen zaman ve tempoda ikinci bölgeye taşınmamışsa, işte o zaman Cavelas’ın sihirli derin pasları devreye girerdi. Cavelas kime ve nereye derin pas atarsa atsın Efecan sağ koridorda koşuya başlardı. Bu koşular hem rakip defansın dengesini bozar hem de rakip savunmasını enlemesine geniş alana çekerdi. Sol tarafta Davidson ve her zaman yengeç gibi içe kat etmek isteyen Bakasetas, gerçek birer tehlikeye dönüşürdü.

Bu oyunda benim kusurlu bulduğum tek ilişki Caulker ve Salih arasında cereyan eden hantal ilişki olurdu. Caulker’in ayak içi temiz değildi, dolayısıyla yönü iyi tayin edilmiş paslarda isabet oranı düşüktü: Salih Uçan da bu oyunun talep ettiği kadar hızlı hareket etmiyordu. Bu iki oyuncunun yerine ikame edilecek iki hızlı ve enerjik oyuncunun Alanyaspor’a seviye atlatabileceğini düşünürdüm. 

Yukarıda özetlemeye çalıştığım Alanyaspor oyunu, Gençlerbirliği maçında uzun süre deniz altında kalmış bir batığın yosun tutmuş halini andırıyordu. Doğrusu bu kadar pürüzlü bir oyun hiç beklemiyordum. Hele bu kadar kötü bir Bakasetas’ı hiç hayal bile etmemiştim. Bütün bu lafları bir penaltı kaçırdığı için söylediğimi sanmayın. Penaltı kaçar ve penaltı kaçıran oyuncuya da beceriksiz derim. Bu ayrı bir şey. Bütün maç boyunca Bakasetas hiçbir top kontrolünü tek hamlede inisiyatifine alamadı. Vurduğu bütün şutlar arızalıydı. Alan kullanma becerisini adeta kaybetmişti. 

Babacar, sanki Alanyaspor’un bir hücum planı yokmuş, bütün hücum planı kendi yeteneklerine indirgenmiş gibi, her topu keyfince kullandı. Daha önceki maçlarda Alanyasporlu oyuncular yüzünü kaleye dönmek için ısrarla adam eksiltme yoluna başvurmazlardı. Bu maçta her oyuncu, her topla dripling yapmaya kalktı. Oysa Alanyaspor’u Alanyaspor yapan şey oyuncuların pas iade pas, verkaç ya da üçgenler yoluyla bir bütün olarak yüzlerini rakip kaleye dönme alışkanlıklarıydı. Üstelik bu alışkanlık hem akışkan bir oyun sağlıyordu hem de çoklu adamla birlikte alan kat etmeyi. 

Her takım gibi Alanyaspor da maç kaybedebilir, ama oyunu kaybetmek kabul edilemez. 

Tüm yazılarını göster