Akşener ne yapmaya çalışıyor?

Ya Akşener’in asıl derdi, güçlü pozisyon bile değilse… Ya Akşener, pazartesi Altılı Masa'nın toplantısına gitmez ve (hatta bugün) “Kılıçdaroğlu kazanacak aday değildir” derse?

Abone ol

Garip değil mi? Meral Akşener’in yaptığı!

Hiç kimse Altılı Masa'nın 12. toplantısının yarım kalacağını ve toplantıyı tamamlamak için dört gün ara verileceğini tahmin etmemişti. Nasıl tahmin edilebilirdi ki? Toplantı anına kadar her şey ince ince hazırlanmıştı. Yemek pişmiş hatta masaya servis bile edilmişti.

Her genel başkan (Akşener de dahil), partisinden tam yetki ile donatılmış olarak oturmuştu masaya. Toplantı öncesinde ikili görüşmeler yapılmış (Kılıçdaroğlu-Akşener) hatta Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını açıkça savunan Karamollaoğlu, bütün genel başkanları ayrı ayrı ziyaret etmişti. Hatta kamuoyuna bu toplantıda adayın konuşulacağı (yani belirleneceği) ancak (büyük ihtimalle) açıklanmayacağı duyurulmuştu bile. Akşener dışında bütün genel başkanlar, yani dört başkan da Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceklerini beyan etmişti. Lafı çok uzatmadan, hiçbir sürpriz yoktu ortada.[1] Yani Meral Akşener, toplantı masasına otururken “ne ile karşılaşacağını” çok açık ve net bir biçimde biliyordu ve “hazırlanmış” olması gerekirdi. Açıkçası Akşener’in toplantı sırasında bir sürpriz ile karşılaşması imkansızdı. Tek bir seçenek var geriye; Akşener’in zaten o toplantıya bu sonucu çıkarmak için gelmiş olduğu.

Ancak beklenen olmadı, toplantı yarım kaldı ve ertelendi. Nedenini sadece Meral Akşener ve onunla hareket eden “oyun kurucular” biliyor.

Kamuoyuna yansıtılan (aslında uzun zamandır), parti içinde bazı şahısların, tabanlarını gerekçe göstererek Kılıçdaroğlu’nun adaylığından rahatsız oldukları yönünde. Kılıçdaroğlu’nun adaylığında seçimin riske gireceği ve “kazanacak aday”ın gerekli olduğu iddiası sürekli gündemde tutuldu. Ve İmamoğlu ve Yavaş sürekli öne sürüldü. Bu durumun “anlaşılabilir” birkaç nedeni mevcut. Doğrudan/doğuştan CHP’li birine duyulan alerjinin yanı sıra İmamoğlu ve Yavaş’ın İYİP tarafından çok rahat bir biçimde yönetilebileceği düşüncesi. Ayrıca yaptırdıkları araştırmalarda, bu iki şahıstan herhangi birinin adaylığında İYİP’in daha çok oy alacağı ve daha çok vekil çıkaracağı yönünde sonuçların olması. Yine de not etmek gerekir ki “kazanacak aday” vurgusu parti tabanından ya da yöneticilerinden daha çok bizzat Akşener’in sürekli vurguladığı bir konu idi. Yani bu strateji bizzat Akşener’in.

Bu strateji kısa bir dönem önce aslında sonlanmıştı. İmamoğlu’na konulan siyasi yasak, Yavaş’ın iddiasını yükseltmemesi ve hepsinden önemlisi Kılıçdaroğlu’nun performansını yükseltmesi nedeni ile. Ve elbette diğer dört başkanın açık tercihi ile. Yani Akşener’in, masaya bir alternatif koyduğu için kalkması mümkün değildi.[2]

Kamuoyuna yansıyan bir başka gerekçe ise Akşener’in (pardon parti yöneticilerinin), İYİP’in diğer dört partiyle eşit tutulması ve pazarlıkta eşit pay almasına ilişkin muhalefet. Sonuçta İYİP’in oyu yüzde 15, Deva ile Gelecek ile, Saadet ile hatta DP ile aynı pay alınamaz. Akşener nezdinde İYİP’e daha güçlü bir pozisyon verilmesi dayatılmalı. Mesela en güçlü cumhurbaşkanlığı yardımcılığı gibi. Bunun bir “anlaşılabilirliği” var elbette. Sonuçta yüzde 15 ile (bu da abartılı ya) Başbakanlığa talip olan bir şahıs mevcut. Yani diğerleri ile eşit olunursa hatta daha etkili ve yetkili olunmazsa nasıl oy arttırılabilir. Üstelik cumhurbaşkanı yapacakları partinin genel başkanının oyu yüzde 25, yani iki katı bile değil. Bu orana göre paylaştırılmalı “iktidar”.

Bu konu biraz tartışmalı sanırım. Bir konuda haklılar, sonuçta CHP bunca şeye rağmen bir türlü oyunu arttıramıyor. (Eşyanın doğasına aykırı ama neyse). Ancak CHP’nin olabilir ama Kılıçdaroğlu’nun oyu yüzde 25 değil. Buna eklenecek yüzde 15’e yakın (hadi siz yüzde 10 deyin) bir HDP oyu var.[3] Hatta yüzde 3 de sol oy var. Yani kılçıksız yüzde 40. Bu durumda Akşener ve onun üzerinden “oyun kuranların” şımarıklık yaptıkları rahatlıkla söylenebilir. (Tersten, devletin sahibi olduğunu düşünenlerin Kılıçdaroğlu’na böyle bir olanak açmasını da bu şımarıklığı “hak ettikleri” şeklinde yorumlamak da mümkün.)

Meral Akşener, gerçekten bunu mu yapmaya çalışıyor, yani diğer dört partinin önüne geçerek, olası bir geçiş sürecinde sağın birinci partisi haline gelmek için güçlü bir pozisyon mu elde etmeye çalışıyor? Sonuçta Akşener’in asıl rakibi CHP değil, AKP’nin yenildiği (dolayısıyla dağıldığı) bir dönemde sağın liderliğine soyunacak en güçlü şahsiyet (pardon asena). Şu ana kadar kamuoyuna pompalanan gerekçe bu; Akşener ve dolayısıyla İYİP, zaten Kılıçdaroğlu’na “evet” diyor ama daha güçlü bir pozisyon talep ediyor.[4]

Şu an kamuoyunun[5] bütün olumlu enerjileri bu yöne akmış durumda. “İnşallah” böyledir. Kılıçdaroğlu da versin, ne istiyorsa…

Ya öyle değilse… Yani Akşener’in asıl derdi, güçlü pozisyon bile değilse…

Ya Akşener, pazartesi Altılı Masa'nın toplantısına gitmez ve (hatta bugün) “Kılıçdaroğlu kazanacak aday değildir” derse? Kendisini ya da Mansur Yavaş’ı ya da başka birini “partimizin yetkili organları aday göstermeye karar verdi” derse?[6]

Bunu “asla ve asla” demeyeceğini garanti eden birileri var mı?

Sonuçta, Akşener’in kişisel siyasi tarihini biliyoruz![7]

Sonuçta, MHP geleneğinden gelenlerin siyasi “kıvraklığını” biliyoruz![8]

Bu ülkenin halklarının geleceği Akşener’in elinde!

Vay halimize mi diyeceğiz, iyi ki varmış mı?[9]

NOTLAR:

[1] Son bir gayret ile Mansur Yavaş’a bir açıklama daha yaptırıldı, tv100’e. Bu tv100 de bir garip! CHP’li Mansur Yavaş açıklamasında; “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve Sayın Meral Akşener'in iradesi dışında hiçbir harekete girmem.” İYİP’li olmamasına rağmen Akşener’in iradesini tanıması ilginç elbette.

[2] İddia odur ki “Meral Akşener 'Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş olsun, partim bana bu iki ismi öner yoksa çık gel dedi' demişmiş. Partisi demiş, Akşener de elçiymiş… Garip? Tam yetki almamış mıydı? Kılıçdaroğlu ile öncesinde görüştüğünde bunu halletmemişler miydi?

[3] Bu konuda altını kalın çizgilerle çizmek gerekir ki Kürt seçmenin oyunu alamayan muhalefetin hiçbir adayı bu seçimi ka-za-na-maz. Kürt seçmen için de HDP’nin parmağı ile göstermesi gerekir, o adayı.

[4] MAK Danışmanlık'ın sahibi Mehmet Ali Kulat, beşer dakika aralıkla bağlandığı her TV programında bunu dile getirmekte. Üstelik genel başkanlara verdiği taktiklerle birlikte; “Meclis’e şu taraftan şu kortejle yürüyün” v.s.

[5] Şu “kamuoyu”, nasıl bir mahlukatsa…

[6] Belki de Kılıçdaroğlu bu durumu gördüğü için, TİP ve SOL Parti’yle görüşecek. Belki de onlara; “çocuklar yol tıkandı, hadi biz de yeni bir yol yapalım” diyecek! Hayal bu ya…

[7] Abdullah Çatlı’dan akademisyenliğe, Tansu Çiller’den Mehmet Ağar’a, Devlet Bahçeli’den Fethullah Gülen’e, hatta AKP’nin kuruluşunda Tayyip Erdoğan’a kadar…

[8] Bahçeli’nin, Tayyip Erdoğan için dedikleri konusunda youtube’da kısa bir gezinti yapılabilir.

[9] Bu da solculara kapak olur mu?