Ahmet Mümtaz Taylan: Hiçbir şey eski düzeniyle yürümeyecek

Oyuncu, yönetmen Ahmet Mümtaz Taylan salgına dair açıklamalarda bulundu. Taylan, "Hiçbir şey eski düzeniyle yürümeyecek. Bu belli oldu. Birçok şeyi yeniden düşünmek zorundayız. Süreç o zaman başlayacak. Belirsizlik ve çok yoğun bir ödev listesi olacak herhalde önümüzde" dedi.

Abone ol

DUVAR - Son günlerde Kenan İmirzalıoğlu ile başrolü paylaştığı Alef adlı dizide rol alan Ahmet Mümtaz Taylan, pandemi dolayısıyla tüm dünyanın evine kapandığı sürece ilişkin konuştu. Taylan, "Bundan dersler çıkartırsak bundan sonraki süreç biraz daha az çileli veya sıkıntılı olabilir. Dersler çıkarmaz da eskiden yaptığımız ettiğimizle yeni sonuçlar beklemeye çalışırsak daha acılı bir süreç yaşayacağımız da ortada. Ben kendi payıma bunları düşünüyorum" dedi.

'ŞEKER PROBLEMİM VAR VE RİSKLİ GRUPTAYIM'

Taylan, salgından korunmak amacıyla evde geçirdiği günleri ve yapmayı planladığı işleri şu şekilde anlattı:

"Ben bir ay ya da 5-6 hafta öncesine kadar, Ardahan'da sınırda film çekiyordum. Onu bitirip, 5 hafta önce İstanbul'a döndüm. Gidişat aşağı yukarı belliydi. Şeker problemim var ve ben riskli gruptayım. Kendimi 5 hafta kadar önce karantinaya aldım, kıpırdamıyorum. Ben daha önce de çoğunlukla evde vakit geçiriyordum. Daha çok evcil biri olarak kendimi tanımlayabilirim. Ondan, bende aşırı bir baskı ve zorluk yaratmadı. Herkes gibi okuyor, yazıyor, seyrediyorum. Olup bitenleri düşünmeye bolca vakit ayırıyorum. Bugüne kadar neleri doğru veya yanlış yaptım, neleri söyledim, söylemedim, bunlar üzerine düşünüyorum. Kederleniyorum... Sere serpe kederleniyorum. Düşünecek çok şey var. Dışarı çıktığımızda bitecek bir süreç değil. Dışarı çıktığımızda başlayacak bir süreç aslında. O yeni başlangıçta neler yapılması gerektiği üzerine düşünerek vakit harcıyorum."

'KENDİMİ ORGANİZE EDEBİLEN BİRİYİM'

"Çok ötelediğim işler olduğunu söyleyemem ama her şeyi bir arada götürmeye çalışıyorum. Bizim Tuhaf Dergi var, popüler kültür ve edebiyat dergisi diyebileceğimiz bir dergi. Onun işlerini biraz aksatıyordum ve genç arkadaşlara yükleniyordum. Biraz onları paylaşmaya çalışıyorum. Yazılacak şeyler vardı. Vakitsizlikten yazamadığım için şikayet ettiğim şeylere, kaçamayacak hale geldiğimiz için önüme koydum o derslere çalışıyorum bir miktar. Ama oyunculuk, yönetmenlik biraz şöyle bir iştir, yürüttüğünüz bir iş varsa, 10-12, bazen 15 saat settesinizdir ya da benzer bir yerdesinizdir. Ama arada boş günler olur. Bazen boş birkaç gün olur" diyen Taylan şöyle devam etti:

"Genelde kendimi organize edebilen biriyim. Disiplinli, plan, programa bağlıyım. Başak burcuyum ve planlamaya inanırım. O bakımdan çok ertelediğim ve beni yiyip bitiren şeyler yoktu. Önümde bazı dosyalar var. Bir kitap, bir oyun taslağı var. Onlara biraz daha fazla vakit ayırabildiğimi söyleyebilirim. Ama bu vakitten daha çok, kafadaki boşluk ve dolulukla ile ilgili bir şeydir. Şimdi bu süreç, o tür şeylere biraz daha eğilmeye imkan tanıyor tabii, ne yalan söyleyeyim. 'Vaktim yok.' gibi şikayet edecek bir şey kalmadı. Var işte, hadi bakalım. 7-24 yalnızsın. Çalış çalışabiliyorsan. Onu değerlendirmeye, doğru sarf etmeye çalışıyorum."

'BU YAZI BÜYÜK İHTİMALLE EVDE GEÇİRECEĞİZ'

"Bu sürece ne kadar hazırlıksız yakalandıysak, belirsizlik de hazırlıksız olmak kadar zor tabii. Aslında çok da belirsiz değil. Bu yazı, büyük ihtimalle evde geçireceğiz. Sonbaharda toparlanır mı bilmiyorum. Yurt dışındaki önermeleri de mümkün olduğunca takip etmemeye çalışıyorum. Bilim adamları, ekonomistler ne diyor? En çok bilim adamları ne diyor, o önemli. Onlar 2021'in ortasına kadar bu işlerin tümden düzelmeyeceğini düşünüyor. Hem aşı meselesi var hem de her şey sokağa çıktığımız andan itibaren başlayacak. Hiçbir şey eski düzeniyle yürümeyecek. Bu belli oldu. Birçok şeyi yeniden düşünmek zorundayız. Süreç o zaman başlayacak. Belirsizlik ve çok yoğun bir ödev listesi olacak her halde önümüzde. Ben onu planlamak yerine, biraz daha kafaca hazırlıklı olmaya çalışıyorum. Dolayısıyla bu daha çok bir düşünme ve sindirme meselesi. Sokağa çıktığımız zaman anlayacağız, ne yapmamız gerektiğini" diyen Taylan, "Bu düşünme, tartma, muhasebe yapma süreci derken biraz da onu kastediyorum. Yani bu olumsuzluktan hayırlı bir şey çıkıp çıkmayacağı, genel olarak bizim hem bireysel hem toplum hem dünya olarak tutumumuza bağlı. Öngörmek şimdilik mümkün değil ama nelerin yürümediğine ilişkin, sistemin ve insan ilişkilerinin neresinde sorun olduğuna dair çok yoğun örnekler yaşıyoruz her gün. Bunları eğer kulağımıza küpe etmeyi ve nasıl çözeceğimizi, nasıl üstesinden gelebileceğimizi, eski usullerle yeni sonuçlar alamayacağımızın bilincine vararak tekrar tekrar düşünmek zorundayız. Bundan dersler çıkartırsak bundan sonraki süreç biraz daha az çileli veya sıkıntılı olabilir. Dersler çıkarmaz da eskiden yaptığımız ettiğimizle yeni sonuçlar beklemeye çalışırsak daha acılı bir süreç yaşayacağımız da ortada. Ben kendi payıma bunları düşünüyorum.

Hayırlı bir şey çıkar mı? Çıkar. En yakınlarımızdan başlayarak genel anlamda çevremizle kurduğumuz ilişki biçimleri ve büyük resimde toplum olarak neyi yapıyoruz neyi yapmıyoruz nerede eksiklerimiz var, bunları tespit etmek ve çözümler üzerinde düşünmek zorundayız. Yeni akıllar geliştirmek zorundayız diye düşünüyorum. İyi olan şeyler varsa onları tutup büyük oranda kendimizi çevremizi sistemimizi, davranış biçimimizi, düşünce yapımızı değiştirmemiz gerektiği ortada. Bu eski dünya değil. Yeni olmuş bir şey değil ama yeni bir farkındalık. Evet, zaman zaman fazla karbon ayak izi bırakmayalım, çevremizle daha uyumlu yaşayalım gibi önermeleri birazcık reklam spotu boyutunda dinleyip konuşmaktan vazgeçip esasen somut olarak ne yapılması gerektiğini hem bireysel olarak hem de genel anlamda insanlık olarak tekrar düşünmemiz, kendimizi dilimizin önüne yaprak koymadan açıkça eleştirmemiz ve bundan da ne sonuç çıkar bu konuda ödev yapmamız lazım" şeklinde konuştu.

'SANAT, TOPLUMDAN BAĞIMSIZ DÜŞÜNÜLMESİ GEREKEN BİR ŞEY DEĞİL'

Ahmet Mümtaz Taylan sözlerine, "Sürecin kendisi, işimizi neden yaptığımızla ilgili bazı gerçekleri yeniden düşünmek, fark etmek ve ona göre davranmak için bir sebeptir tabii. Ama esas olarak sanat toplum hayatından, toplumsal hayatta, ekonomiden falan tamamen bağımsız ve ayrıca düşünülmesi gereken bir şey değil. Onun içinde, onun kapsadığı bir şey. Bir değişim ve yeni bir akıl geliştirme sürecinde, sanat da kendi elindeki imkanlarla söyleme, okuma ve aktarma biçimleriyle yeni usuller, üsluplar üzerinde düşünmek zorunda. Bu süreç kendi ürünlerini çıkaracaktır daha sonra. Bunun için biraz zaman var önümüzde. Tarihi değerlendirmek, onunla ilgili bir şeyler yapabilmek için belli bir mesafeden ona bakmak lazım ya, o mesafe zamandır. O zamanı gereği gibi kullanırsak daha sonra bunun sanata yansıyışıyla ilgili yeni somut örnekler göreceğimizi düşünüyorum yakın gelecekte" diyerek devam etti.

'BİRLİKTE YAŞAMA KÜLTÜRÜNÜ NASIL GELİŞTİRİRİZ?'

Tavsiyelere inanmadığını belirten Ahmet Mümtaz Taylan sözlerini şu şekilde bitirdi:

"Ben çok tavsiyelere inanmıyorum ama şu ana kadar kendimle ilgili ne yaptığımla ilgili söylediğim şeyler aslında bir bakış açısı niteliği de taşıyor. Herkes kendi bahçesini önce düzenleyip sonra etrafına bakmaya, etrafı için ne yapması gerektiğini düşünmeye başlarsa iyi olur diye düşünüyorum. Bu çok uzun görünen kapalılık ve evde kalma, bu mücbir sebeplerle sokaktan uzak kalma meselesinin yeterli bile olmadığını düşünüyorum. Daha fazla zamana ihtiyacımız var çünkü bunca sene bize gelecek olursak onlarca yıl yapıp ettiklerimizle nereye vardığımız ve nereye varamadığımız ortada. Herkesin bunları düşünmesinde biraz fayda var. Siyaseti de ekonomiyi de bilimi de, her şeyi yeniden hayatın gerçeklerine uygun bir biçimde yeniden gözden geçirmek, revize etmek durumundayız.

Benim tavsiyem, sadece 'Şu vakti nasıl tüketiriz?' değil de 'Bu vakti yerli yerinde nasıl tüketiriz?' diye düşünmek. Benim tavsiyem budur. Herkes kendini ve etrafıyla ilişkisini yeniden şekillendirmeli, tanımlamalı. Bundan sonraki süreçte ne yapacağıyla ilgili kendi prodüksiyonunu, kendine yönelik prodüksiyonunu planlamak ve gerçekleştirmek zorunda. Ne yapmalı, nasıl yapmalıyız? Birlikte yaşama kültürünü nasıl geliştiririz? Nasıl birbirimizi daha iyi anlarız? Her konuda anlaşamasak bile birlikte yaşamayı nasıl becerebiliriz konusunda çok da Amerika'yı yeniden keşfedecek düzeyde değil, bu doğruları bellidir ama etkili biçimde kitlesel olarak bunları yapmaktan uzak düşmüşüz ki, bazı sıkıntıları gereğinden fazla yaşıyoruz. Herkes payına düşenden daha fazla acı yaşıyor. Payına düştüğü kadar acı ve sevinç yaşamanın yollarını aramalıyız. Bu da birlikte hareket etmek, birlikte düşünmek belli düzeyde, her zaman her yerde aynı şeyi düşünmeyi kastetmiyorum, çok sesli ve birbiriyle ilişkilenmekten kaçmadan yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Tavsiyem bu yöndedir." (İSTANBUL / AA)