Ağaçlarımızdan ellerinizi çekin

Muğla’da elektrik üretiminde aktif santral sayısı 30'dan fazla, 22’sini kömür ve HES’ler oluşturuyor. Diğer yandan bölgeye zarar veren diğer en önemli iki nokta mermer ocakları ve taş ocakları. Muğla ve ilçelerinde 100’den fazla mermer ocağı ve 70’ten fazla fabrikası bulunuyor. En az 450 tane taş ocağı olduğu biliniyor. Bunların kurulması için de elbette yine ormanlar yok ediliyor.

Abone ol

Eylem Vuranok

Muğla her geçen gün biraz daha karartılıyor. Termik santraller, mermer ve taş ocakları şehrin dört bir yanına yayılmış vaziyette. Hepsinin kapatılması gerekirken, hâlâ ağaçlar kesiliyor, tarım alanları, yaşam alanları yok ediliyor. Tüm dünya kömürü terk ederken, Türkiye’de kömüre bağlı elektrik üretimi bu bölgede, yoğun bir biçimde hâlâ geçerliliğini koruyor. Dahası yeni yerleşim birimleri kamulaştırılmaya çalışılıyor. Türkiye’nin en büyük termik santrallerinden olan, Muğla’nın Milas ilçesindeki Yeniköy-Kemerköy termik santralleri bulunduğu bölgeyi genişletme çalışıyor. Bölge halkı ve konuyla ilgili kuruluşlar direnişe geçmiş durumda. Yeniköy Kemerköy termik santralleri talan politikalarına yenisi ekleyip, Milas-Ören yolunda, binlerce ağaca kıyıp, bölge halkını yerinden edip, temel geçim kaynağını ortadan kaldırarak yeni köyleri kamulaştırma uğraşında.

Konuyla ilgili, Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Kömürsüz Muğla Çalışma Grubu üyesi ve MUÇEP bileşeni, Akdeniz Yeşilleri Derneği Yürütme Kurulu Üyesi olan Mustafa Tuncaelli’yle de görüştük. Tuncaelli durumun ne kadar kötü olduğunu birçok açıdan belirtti.

YENİKÖY-KEMERKÖY TERMİK SANTRALLERİ

Tuncaelli, Muğla’da üç büyük termik santral bulunduğunu söyledi. Bunlar 1982’de kurulan Yatağan, 1986’da kurulan Yeniköy ve 1993’te açılan Kemerköy’dür. Termik santrallerin yasal ömrü 25 yıl olmasına karşın, ismi geçen santrallerin hâlâ hepsi aktif. Yeniköy-Kemerköy termik santralleri 2014 yılında Limak-IC İçtaş şirketlerince özelleştirme yoluyla devralındı. Santraller, Milas-Ören yolunda Karaağaç ile Kayadere arasında, büyük bir alana yayıldı. Tuncaelli bunun için “Termik santrallerin tek başına kapladıkları alanlar çok önemli değil. Olayı kömür ocakları ile birlikte düşünmek gerekir. Google Earth üzerinden görünen ocakları ve Kemerköy ve Yeniköy Termik santralinin kapladığı alanı, şöyle yaklaşık hesaplasak bile en az 2 bin 500 hektar büyüklüğünde olduğunu görürsünüz” dedi. Kurulu olduğu geniş alana yöre halkı, Sandal Dağı diyor. Santraller Sandal Dağı'nı büyükçe bir oyuğa, çukura çevirdi. Bölgede yaşayan insanlardan, doğaya, yeraltı sularına, insan sağlığına kadar geniş ölçekli etkiler yarattı, yaratmaya da devam ediyor. En son Muğla Milas’a bağlı İkizköy’e kadar kamulaştırılmış olup, Milas’a 14 km. mesafede bulunan Çamköy’e de sıra geldi. Köyler boşaltılıyor, yüz yıllık zeytin ağaçları –ki köy halkının temel geçim kaynağı zeytindir–, çam ağaçları ve birçok canlının yaşam alanı son buluyor. Kömür ve kül aktiviteleri çevreyi büyük değişimlere itti.

.

Tuncaelli konuya dair “Termik santraller linyit kömürü ile çalışıyor. Linyit kömürü de köylerimizin, ormanlarımızın altında. Yeraltı madenciliği ile bu kalorisi düşük, külü ve kükürdü bol kalitesiz kömürü çıkarmak için büyük masraf yapacağımıza; yer üstündeki köyleri yok ederiz, ormanları yok ederiz, tarihi, kültürü, mezarları yok ederiz, deyip, açık ocak maden işletmesi yaptılar ve halen yapmaya devam ediyorlar. Devasa büyüklükte (yaklaşık 5 bin hektar) kömür ocağı var. Uzaydan bile bembeyaz bir leke olarak görülecek büyüklükte. Şu an kömür ruhsat alanları içerisinde 48 köy var ve bunlardan sekiz köy yok edilmiş vaziyette. Bu köylerin bazıları başka yerlere taşınarak devam ediyor, bazı köyler ise tamamen yok olmuş vaziyette. (Yeniköy-Kemerköy termik santralleri özelinde) Kömür ruhsat alanlarının bir ucu Çamköy’e ve Kayadere’ye dayanırken diğer ucu Kısırlar köyünde, bir ucu Türkevleri köyüne diğer ucu da Kultak’a kadar gitmekte. Bu ruhsat alanları içinde 21 köy var. İkizköy’den sonra ilk yer Çamköy. Zaten kamulaştırma listeleri köylere gitmeye başladı. (…) Ruhsat alanları içindeki tüm kömürü çıkarmaya kalkarlarsa sırada yok edilmeyi bekleyen 40 köy var” dedi.

Muğla Çevre Platformu'nun (MUÇEP) konuyla ilgili bir açıklamasında da, anıt ağaçların yok edildiği belirtilip, maden sahasının İkizköy’e 20 m. kadar yaklaştığı açıklandı. MUÇEP, TEMA ve işbirliği içinde olan birçok oluşum konuyla ilgilenmekle birlikte, köy muhtarlarınca da imza kampanyası başlatıldı. Çamköy’de kamulaştırmanın gerçekleştirilmesi ve ağaç kıyımına başlanması durumunda köyü, köyün devamındaki ormanlık alanı ve sonrasında gelen vadi ile dereyi de kapsayacak bir kıyım başlayacak. Aynı zamanda santraller Tuncaelli’nin anlattıkları bağlamında ve yeri ziyaret ettiğinizde görüleceği üzere Ören’e doğru da yayılmış vaziyette. Gökova koylarından olan Ören ve civarı her geçen gün bu santraller yüzünden geri dönülemeyecek olumsuz değişimlere gebe. Ören’le birlikte “yeryüzü cenneti” olarak adlandırılan tüm Gökova koyları da aynı tehdit altında bulunuyor.

DİĞER TEHLİKELER

Termik santrallerdeki üretim pek çok partikülü açığa çıkartıyor (azotoksit, kükürtdioksit gibi). Zehirli gazlar hem insanları hem hayvanları hem de doğayı tehdit ediyor. Santraller sebebiyle bölgede tarım, su kaynakları, orman zarar görüyor, verim sürekli düşüyor, flora ve fauna yapıları bozuluyor ayrıca yeraltı suları veya akarsular da etkileniyor. Santrallerde oluşan buharın soğutulması amacıyla bu su kaynakları kullanılıyor ve kullanılan soğuk su, sıcak su olarak geri bırakılıyor. Bu da tüm eko sisteme ayrıca zarar verip, bölgenin sularını zehirliyor.

Kömür ocaklarının yarattığı en büyük tehdidin yeraltı su kaynaklarını yok etmesi olduğunu belirten Tuncaelli yeraltı sularına ilişkin şunları aktardı: Şu an sadece yapılan sondaj kuyuları yüzünden Karacahisar’da Su Çıkan mevkiinde sular kayboldu. Çamköy de giderse Bodrum da dâhil bütün yöre önemli bir su kaynağını yitirmiş olacaktır”.

Diğer yandan kanser riski artıyor ve KOAH, astım gibi hastalıklarla insan sağlığını tehdit ediyor.

Muğla’da elektrik üretiminde aktif santral sayısı 30'dan fazla, 22’sini kömür ve HES’ler oluşturuyor. Diğer yandan bölgeye zarar veren diğer en önemli iki nokta mermer ocakları ve taş ocakları. Muğla ve ilçelerinde 100’den fazla mermer ocağı ve 70’ten fazla fabrikası bulunuyor. En az 450 tane taş ocağı olduğu biliniyor. Bunların kurulması için de elbette yine ormanlar yok ediliyor. Bu ocaklar da tıpkı santraller gibi büyük tehlikeler içeriyor. Tuncaelli, “Bu (mermer ve taş ocakları) Muğla için önemli bir sorun. Muğla’nın yüzde 68’i ormanlık alandır. Taş ocakları ve mermer ocakları da hep ormanlık alanlarda, ormanlar yok edilerek kuruluyor. İlginçtir, Orman ve Su İşleri Bakanlığı bunlara karşı çıkacağına bu işi kolaylaştırıyor. Taş ve mermer ocaklarının yanı sıra feldspat gibi maden ocakları da ayrı bir tehdit. Hem orman alanlarını yok etmesi, hem tozu, hem taşları patlatırken yaşanan güvenlik riskleri, hem bunları taşıyan ağır tonajlı kamyonların yarattığı sorunlar halkın hep şikâyetine konu oluyor” diye özetliyor durumu.

Tüm ocakların, işletmelerin, santrallerin nihayetinde kullandıkları alanları tekrar ağaçlandırması gerekiyor. Ancak böyle bir çalışma hiç yapılmamış. Bütün mücadelelere rağmen hiçbir geri dönüş alınamamış. “Santrallerin üçü hakkında da zamanında mahkemeler tarafından verilmiş kapatma kararları var. Santraller mahkemelere rağmen çalıştırılmaya devam etti. Ama mücadeleler sonunda kükürt arıtma tesisleri kurmak zorunda kaldılar. Şu an her zaman verimli çalışmasa ve bazı dönemler kapatsalar da her üç termik santralin kükürt arıtma tesisi var. Bunlar çözüm mü? Değil. Santraller çalıştığı müddetçe hem dumanıyla hem külüyle, tozuyla hem de maden ocakları ve gizlenen radyasyonuyla hepimize zarar vermeye devam edecek. Santrallerin ve kömür ocaklarının kapatılması gerekiyor. Biz bunlar için yıllarca mücadele ettik, etmeye de devam edeceğiz” diye devam ediyor Tuncaelli.

Tüm dünyanın iklim değişikliği mücadelesinde kömür kilit noktada ve tüm termik santrallerin kapatılması gerekmekte. Ancak Türkiye’de “yağma-talan” politikasının temel direklerinden biri kömür. Dünya yenilenebilir enerjiye geçerken, AKP’nin “yerli-milli” enerji politikası kömüre dayanıyor. Açılan santraller için kredi veren kuruluşlar (yurt dışı), teminat olarak kömürlü santraller yapıyor ve bir engelle de karşılaşmıyor. Sonuç olarak da toplumuyla ve doğasıyla hiçe sayılan bir bölge ve zenginleşen iktidar yanlısı enerji şirketleri oluyor.

Son dönemde yaşanan orman yangınlarının sebepleri olarak da bölge halkı maden ocaklarını işaret ediyor. Ve bu süreçte halk direnişte ve desteğe ihtiyaçları var. Mevcut kömür ocaklarında kömür kalmaması, santrallerin talan politikasını genişletmesi için yeterli bir sebep.

Tuncaelli direnişi ise şu sözlerle özetliyor: “…Ruhsat alanları içinde kalan köylerimizde yaşayan halkımız kömür için köylerinin yok edilmesine karşı çıkarsa ki şu an hem Yatağan Turgut’ta hem Milas Çamköy-İkizköy ve Karacahisar köylerinde direniş var, santrallar kapanmak zorunda kalır ve Muğla’mız da temiz bir hava solumuş olur. Bizler Muğla Çevre Platformu –MUÇEP Kömürsüz Muğla Çalışma Grubu olarak direnen köylülerimizin yanındayız”.

Dört bir yanı ayrı ayrı talan politikasına konu olan Muğla’da ve elbette tüm ülkede termik santrallerin kapatılması gerekiyor.

Muğla halkı sesleniyor: Doğayı karartmayın! Muğla’yı karartmayın! Ellerinizi ağaçlarımızdan ve köylerimizden çekin!