Aaa öyle miymiş?

Peker’in anlattıkları hem bizim hem de diğer ülkelerin istihbarat örgütlerinin Suriye halkına karşı işledikleri günahların çok çok küçük bir kısmını oluşturuyor.

Musa Özuğurlu yazar@gazeteduvar.com.tr

Suriye’de olaylar ve buna paralel olarak (aslında hazırlığı önceden yapılan) çeşitli devletlerin müdahalesi ile başlayan süreç ülkenin birçok yerinde yıkıma yol açtı. Sadece maddi değil hasar. İnsan, toplum, eğitim, sağlık, tarih başta olmak üzere Suriye halkının birikiminin önemli bir kısmı harap ya da talan edildi.

Biz ve bizim gibi Suriye’de neler olup bittiğini saha tanıklığı, somut bilgiler ile anlatmaya çalışan gazeteciler, hükümet ve onun güdümündeki basın tarafından dışlandılar, mesleklerini yerine getirebilmeleri engellendi, kimisi çeşitli mesnetsiz suçlamalarla yargılandı. Kırk haramiler birbirine düşmeseydi Suriye’de neler çevirdiğimiz kitlelerin ilgisine mazhar olamayacak, sonsuza dek birkaç gazetecinin komplo teorileri olarak kalacaktı. Buna da şükür, aynı mekanizmanın kendi içinde yaşadığı kavga ile birlikte yıllardır şehit-vatan edebiyatının ardında hangi kirli işlerin çevrildiğinin itiraf edilmeye başlanması bir ilerleme sayılır.

Mafya lideri Sedat Peker’in anlattıkları yeni mi? Ana akım medyaya mahkûm olanlar için evet! Birtakım odaklar yıllardır Suriye’de operasyon yapıyor. Esad’ı devirmek uğruna gençler feda ediliyor, nereye gittiği denetlenemeyen lojistik destek Suriye’ye akıtılıyor. Bunun karşılığı nereden tahsil edilecek? Bizzat Suriye’den. Bedel Suriye halkına ödetiliyor: Yıllardır Suriye’nin petrolü, tarihî eserleri, fabrikaları, makinaları, hastaneleri, zeytini, zeytinyağı, patatesi, buğdayı “vatan uğruna” talan ediliyor.

Hükümetin ortağı MHP’nin genel başkanı Devlet Bahçeli 30 Mayıs 2015’te ne diyordu?

“AKP'li bir genel başkan yardımcısı bu silahların Özgür Suriye Ordusu'na gönderildiğini itiraf etmesine rağmen üzerinde kimseler durmamıştır. Erdoğan Türkiye'yi böyle bir açmaz ve çukura nasıl sürüklemiştir? Hükümet, komşu coğrafyalardaki kanlı boğuşmaya hangi yasal ve ahlakî mazeretlere dayanarak silah sevkiyatı yapmıştır?

2002'den önce piyade tüfeği yapamadığımız kuyruklu yalanını devamlı dillendiren Davutoğlu, kimlerin silahını, hangi mihraklar adına ve hangi terörist gruplara gönderilmesine suç ortaklığı yapmıştır? Komşu coğrafyalardaki iç savaşa taraf olan, teröristleri, isyancıları ahlaksızca silahlandıran Erdoğan ve Davutoğlu vatana, millete ve devlete ihanet etmiş olmayacak mıdır?

Demokratik ve medeni bir ülkede, MİT TIR’larıyla ilgili yaşanan benzeri bir felaket tablosundan sonra hiçbir hükümet ayakta kalamayacaktır. AKP mafyalaşmış, çeteleşmiş, meşruiyetini kaybetmiştir.” (1)

Tuğrul Türkeş katıldığı bir TV programında ne diyordu? “Bizi izleyenlerin huzurunda yemin ediyorum. Vallahi ve billahi o silahlar Türkmenlere gitmiyordu. Bilerek söylüyorum, iddia ederek söylüyorum. Bizim o bölgeyle irtibatımız var. Bayırbucak Türkmenleriyle, Halep’tekilerle irtibatımız var.”

Ortaklık bozulunca eski ortaklara yönelik itiraflara Peker’den önce başlayan eski dışişleri bakanı ve başbakan Ahmet Davutoğlu Suriye’de atılan her adımın bizatihi mimarı ve pratikteki uygulayıcısıdır. Ve elbette o dönemde nelerin yapıldığını/yaşandığını en iyi o bilir. Şimdi bütün bu iddialara cevap vermek de ona düşer. O zamanlarda Davutoğlu Bahçeli’nin iddialarını şiddet ile reddediyor ve “MİT TIR'ları üzerinden MHP lideri Devlet Bahçeli de çıktı, açıkça Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni suçladı. İşte söylüyorum, Allah da şahit, bütün tarih de şahit, kayıtlar da biliyor ki, vallahi de diyerek, yemin ederek söylüyorum, o TIR'lar Bayırbucak Türkmenlerine gidiyordu, engellediler" diyordu. Davutoğlu bununla yetinmiyor ve Suriye’de dünyanın dört bir yanından getirilmiş binlerce cihatçıya karşı yürütülen savaşı iç savaşa döndürebilecek bir faaliyet içinde olduklarını teyit ediyordu: "Eğer Suriye halkına Türk desteği yoksa kendilerini nasıl savundular? Halep’i savunabilirler miydi? … Eğer bugün gerçek Suriye ılımlı muhalefeti varsa, bu Türkiye’nin sayesindedir. Eğer bugün rejim ülkenin tüm topraklarını kontrol edemiyorsa, Türkiye’nin ve diğer bazı devletlerin sayesindedir. Eğer geçen hafta Rusya’nın IŞİD’i hedef almadan Tel Rifat, Halep ve Azez’e 500 uçuşla yaptığı ağır bombardımana rağmen Suriye halkı hala orada ve topraklarını savunuyorsa, bizim desteğimiz sayesindedir. Bu desteğe devam edeceğiz."

O dönemde Davutoğlu’nun basın danışmanının tek tek arayarak hangi haberleri nasıl yazacaklarını dikte ettiği “gazeteciler” sayesinde Türkiye kamuoyu Suriye’de nelerin olup bittiğini, daha da önemlisi bizim neler yaptığımızı bilmiyordu, öğrenemiyordu. Davutoğlu’nun yukarıdaki sözleri aslında başka bir ülkenin topraklarında o ülkenin yönetimine karşı kanlı faaliyet içinde olunmasının itirafıydı. Demek ki bunların dikkate alınması için bir mafya liderinin itiraflarının beklenmesi gerekiyordu.

“Birileri” aynı mafya lideri ile işbirliği halinde Suriye’ye militan, silah soktular ve eşi benzeri görülmemiş kirli bir savaşa imza attılar.

Peker’in anlattıkları hem bizim hem de diğer ülkelerin istihbarat örgütlerinin Suriye halkına karşı işledikleri günahların çok çok küçük bir kısmını oluşturuyor.

Yukarıda Suriye’nin talan edilen zenginliklerinin kısa bir listesine yer verdik. Bu liste Davutoğlu’nun “Halep’i savunanlar” diye nitelendirdiği militanların silahlanmasının maliyetinin nasıl karşılandığının da cevaplarından biridir. Davutoğlu belki bir gün Halep Şeyh Neccar bölgesinde yer alan Ortadoğu’nun en büyük sanayi şehirlerinden birinden makine parçalarının nasıl sınır illerden verilen siparişler ile sökülüp Türkiye’ye geçirildiğini ya da İdlib’ten koskoca bir hastanenin çalınıp Gaziantep’e getirilmesinin ardındaki ideolojik saiki de anlatır. Yoksa bunlar da devlet sırrı olarak mı kalacak?

Suriyelileri muhacir kendilerinin de ensar olarak nitelendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan defaatle Suriyeliler için 40 milyar dolar harcandığını iddia ediyor. Böyle bir harcama yok. Tam tersi Suriyelilerin Türkiye’ye “aktarılan” yeraltı ve yer üstü zenginliklerinin üstüne gelen sermaye ve ucuz emek var ki, ekonomik kriz zamanlarında bu ucuz emek gücü düşük maliyeti sağlamak için kullanıldı ve halen kullanılıyor. Bu cihet de dahil olmak üzere Suriye’de yapılan Suriye’de birtakım oluşumların desteklenmesi, savaşın yıllardır sürmesine neden olunması ve bunların sağladığı “faydaların” içeride birtakım odaklarca kullanılmasından ibarettir.

Sedat Peker gazeteciliği bakalım daha neler keşfettirecek güzide basınımıza.

1- https://www.gazeteduvar.com.tr/suriyede-el-nusraya-silah-gonderildigi-iddiasi-kim-ne-demisti-haber-1523810 

Tüm yazılarını göster