74 gündür açlık grevinde olan Kemal Gün: Bir mezar hakkım var, onu istiyorum

Oğlunun cenazesinin tespit edilip kendisine verilmesi için 74 gündür açlık grevi yapan 70 yaşındaki Kemal Gün'ün tek isteği var: "Hayatıma mal olsa da sonuna kadar direneceğim. Benim bir mezar hakkım var ve onu istiyorum."

Abone ol

DUVAR - Dersim koca dünyada küçücük bir yerdir... Türkiye’nin bu küçük yerleşim yeri, tarihi boyunca, bütün dünyaya yetecek kadar acıya mekan oldu. Olmaya da devam ediyor.

Dersim’in acıya mekan olma hali, şimdilerde Kemal Gün’de ifadesini buluyor. Kemal Gün, 74 gündür oğlunun kemiklerine alabilmek için açlık grevinde. Hikayesi hakkında bilgimiz ise, ne yazık ki, daha çok sosyal medyada rastladığımız fotoğraflarından ibaret.

Dersim’in Çet Deresi’nde, 7 Kasım 2016’da bir hava operasyonu düzenlendi. Bu operasyon sırasında Kemal Gün’ün oğlu Murat da hayatını kaybetti. Kemal Gün, oğlunun cenazesini alabilmek için yaptığı başvurulardan sonuç alamadı ve 74 gün önce, Seyit Rıza Anıtı’nın önünde, 'oğlunun cenazesini alıncaya kadar' açlık grevine başladığını duyurdu. Gün’ün hikayesi, açlık grevinin nedeni hakkında bilgimiz bununla sınırlı.

Kemal Gün’ün açlık grevini yakından izleyen hukukçular ve sağlıkçıların yanı sıra bireysel destek verenler de var elbette. Özlem Balkı da bunlardan biri. Özlem Balkı aslında yurtdışında yaşıyor ve, “Kemal babamızın haklı ve meşru direnişine destek olmak için buradayım” diyor. Balkı, Kemal Gün’ün yanında durmasının gerekçesini ise şöyle ifade ediyor: “Kemal baba ile herhangi bir akrabalığımız yoksa da, direniş vesilesiyle hem ailesi, hem de kendisiyle doğal olarak çok özel bir bağ oluştu. Yurtdışında yaşıyorum, ama Türkiye’deki gidişatın farkında olmanın sorumluluğu ile buradayım ve gitmeyi düşünmüyorum. Hepimizin haklılığı, hukuku, adaleti sahiplenmek zorunda olduğunu ve demokrasi dahilinde yapılan direnişlerin, direnenlerin yanında yer alarak, verilen mücadelelerde söz sahibi olunması gerektiğini düşünüyorum. Kendi adıma yaptığım da budur."

Özlem Balkı, Kemal Gün’ü açlık grevine götüren süreci ve 74. gündeki sağlık durumunu Duvar’a anlattı.

Bilgisi olanlar için tekrar olacak ama henüz Kemal Gün’ün neden açlık grevinde olduğunu bilmeyenler de var. Bilgisi olmayanlar için Kemal Gün’ün neden açıklık grevinde olduğunu anlatabilir misiniz?

Kemal baba oğlu için bir kabristan, bir mezar yapabilmek ve bu mezara gidebilmek, dua edebilmek, gözyaşı dökebilmek için açlık grevinde. Dünyanın en eski insan haklarından biri, ölülerine mezar hakkıdır. Bu öyle doğal bir haktır ki, ne yazılmaya, ne güvence altına alınmaya gerek görülmemiştir. En ilkel kabilelerden en modern toplumlara kadar mezar hakkı kabul edilmezlikle karşılaşmadan doğal haliyle korunmuştur. Bütün dinlerde de aynı şekilde mezar hakkı kendiliğinden korunmuş ve saygı ile karşılanmıştır. Savaşlar bile böyledir bu. Düşmanla karşılıklı olarak her iki tarafın da ölülerini alabilmesi imkanı sağlanır veya karşılıklı olarak ölüler iade edilirler. Savaşın da bir onuru vardır. Onur çiğnenmez, ölülere saygısızca işkence yapılmaz vs. vs.

Gelgelelim, Kemal babamızın oğlunu ve diğerlerini kimyasal silahlarla yakacak kadar bombalamak neyin nesidir? DNA testi ile yapılabilecek kimlik testleri de bu durumda olanaksız hale gelmiştir. Kemal babanın direnişe başlaması ile sığınağa gitme izni verildiğinde bulunan kemiklerin hali budur. Yine Kemal babanın avukatıyla gittiği sığınakta, kendi elleriyle toprağı kazıyarak toparladığı kemiklerin en büyük parçası 5-10 santimetre arası olup kömürleşmiştir ve bu kemikler torbaya doldurularak yetkililere teslim edilmiştir.

Yetkililere teslim edilen kemiklere DNA testi yapılamayacağı ve kimsesizler mezarlığına gömülme olasılığı söylenince de Kemal baba direnişine devam etmeye karar vermiştir. Orada bulunan bütün katledilmiş cesetleri kendi evlatlarıymışçasına benimsediğini söyleyen Kemal baba, sadece kendi oğlu için değil, oradaki bütün evlatların mezar hakkı için direndiğini de sık sık dile getirmiştir.

DNA yapılsın yapılmasın, kemiklerin kimlere ait olduğu bilinmektedir. Ve bu kemikleri alabilmek, insanlığın insana verdiği en eski insan hakkı olan mezar hakkını alabilmek için açlık grevindedir Kemal babamız.

.

Yetkililer Kemal Gün’ün talebi karşısında baştan beri nasıl bir tutum sergiledi?

Kemal babanın açlık grevini neden yaptığını anlatırken bu konuya da ister istemez değinmek zorunda kalıyoruz hep. İlk soruya verdiğim yanıtın büyük bir bölümü, bu sorunuzun da yanıtı aslında. İlave edebileceğim şey, yetkililerin mezar hakkı dediğimiz hakkı gasp ediyor olduklarını görmek istemeyişleri ve Kemal babanın haklı talebine kulaklarını tıkamayı yeğlemeleri. Kör, sağır ve dilsiz mercilerle karşı karşıyayız sanki. Halkın Hukuk Bürosu avukatları sürekli olarak yetkililerin kapısında ve çözüm arıyorlar.

Bombalanan sığınakta kemikler bulunmuş ve bunlar DNA testi için savcılığa teslim edilmişti. Bu konuda bir gelişme var mı?

DNA yapılabilen kemiklerden kimlik tespiti mümkün olanlardan iki kişinin cenazeleri ailelerine teslim edildi. Bu da tabii ki Kemal babanın direnişi ile mümkün oldu. Ancak halen dokuz kişinin kemikleri savcılığın kararını beklemekte. 'DNA testinin kesinlikle mümkün olmadığı kemikler ne olacak?' konusu var. Bu kemikler sahipsiz veya kimsesiz değil. Hepsinin anası, babası, kardeşi, akrabaları veya sevdikleri, sevildikleri insanları var. DNA yapılamazsa kimsesizler mezarına konması kararı, bu insanların mezar hakkını çiğnemektir.

Neden DNA yapılamamaktadır? Çünkü cesetler yakılmıştır. Asıl sorgulanması gereken, insanların cesetlerinin neden yakıldığı olmalıdır. Gerekli miydi gerçekten? Ölü oldukları halde tehlike mi teşkil etmiştir de böyle bir yola başvurmak ihtiyacı doğmuştur? Devlet tarafından mezar hakkına saygı temelinde çözülmesidir Kemal babanın talebi. Haklılığı ve meşruluğu ile gelişmeleri beklemektedir.

Dersim halkı Kemal Gün’ün eylemi hakkında ne düşünüyor? O’nu görmeye, sohbet etmeye gelenler oluyor mu?

.

Elbette ziyaret edenler, merak edenler, sohbet etmek isteyenler, desteklediklerini göstermek isteyenler çok. Dersim halkı her ne kadar yoğun bir baskı altında yaşamak zorunda ise de duyarlılığını yitirmemiş. Kemal baba, yanına gelen, hatırını soran Dersimli veya değil bütün insanlarımıza her zaman “güzel insanlar” diyerek dile getirir sevgisini, “sağ olun” diyerek belirtir teşekkürünü ve hali olduğunca sohbet eder, bıkmadan soruları yanıtlar. Gelmeyen, uğramayan ve hatta yanına yaklaşmaya korkan bir kesim de var elbette ama bu insanların korku ve endişelerini anlar, yargılamaz, onlar da güzel insanlarıdır Kemal babamızın.

Kemal Gün’ün sağlık durumu nasıl? Sağlıkçılar tarafından düzenli takip ediliyor mu?

Yetmiş yaşında ve açlık grevinin yetmiş dördüncü gününde olduğunu düşünürsek, bu direncin nereden geldiğini merak etmemek mümkün değil. Sabahları herkesten önce hazırdır, kimseye bırakmadığı bazı işleri vardır ve yardımsız yapar örneğin. Bunu nasıl başardığını sorarım bazen ve “irade ile” yanıtını alırım. Yetmiş dört gün... Sağlıkçılarımız sürekli tansiyonunu ölçüyor, şimdi kandaki şeker de kontrol altında, normal seyrinde şimdilik. Kilosunu da gözlüyoruz elbette. 74 kilo ile başladığı açlık grevinin 74’üncü gününde 58 kiloya düşmüş Kemal Baba. Yani 74 günde 16 kilo vermiş. Kilo verme hızlandı, bunu gözledik. Açlık grevinin sonucu olarak kas ağrıları da başladı. Bazı geceler ağrının şiddetiyle uyku sorunu yaşadı, yaşıyor hâlâ.

Kemal Gün için sivil toplum kuruluşları ne tür girişimlerde bulundu?

Sivil toplum kuruluşlarının şu ana kadar ne yaptıkları veya yapmadıkları değil, bundan sonra ne yapacakları önemli diye düşünüyorum. Kör, sağır ve dilsizi oynayan yetkili mercilerle aynı çizgide mi hareket edecekler, yoksa haklılığı ve meşruluğu ile direnen insanların yanında, halkın yanında mı yer alacaklar?  Halkın Hukuk Bürosu avukatlarımızın sivil veya resmi bütün kurum ve kuruluşlarla görüşme çalışmaları sürdüğü ve bu konu hakkında detayları avukatlarımız bildiği için, ancak bu kadar yanıtlayabiliyorum. Kesin ve net bildiğim bir şey varsa, o da Kemal Babamızın sözlerinde, “Oğlumun, o bir parça kalmış da olsa kemiğini alacağım. Hayatıma mal olsa da sonuna kadar direneceğim. Benim bir mezar hakkım var ve onu istiyorum. Kemiklerin hepsi verilmeli, hepsini örf ve adetlere göre, dinimize göre, ehli İslam olarak gömebilmeliyiz. Evlatlarının mezarına gitmek, dua etmek, ziyarette bulunmak, mezarları başında ağlamak her ana babanın hakkıdır. İşte ben bunu istiyorum. Almadan da hiçbir yere gitmiyorum.”