3. havalimanı işçilerinin davası sürüyor

Üçüncü havalimanı işçilerinin yargılandığı davanın üçüncü duruşması bugün görülüyor. Duruşmanın yine küçük salonda görülmesi tepkilere neden oldu. Sanık durumundaki bazı işçiler duruşmaya ayakta katılmak zorunda kaldı. Avukatlar, "Bu şartlar altında adil yargılama yapılamaz" eleştirisinde bulundu.

Abone ol

DUVAR - İstanbul Havalimanı (3. havalimanı) inşaatı sırasındaki iş cinayetleri ve kötü çalışma koşullarına karşı eylem yaptıkları için haklarında dava açılan işçiler bugün Gaziosmanpaşa Adliyesi'nde bir kez daha hâkim karşısına çıktı.

Evrensel'den Can Deniz Eraldemir'in haberine göre, işçiler duruşmanın küçük bir salonda yapılmasına ve silahlı güvenlik görevlisine tepki gösterdi. Davada sanık durumundaki bazı işçiler, salonda yer olmadığı için duruşmaya ayakta katıldı. Duruşmayı takip eden CHP Milletvekili Ali Şeker "Dünyanın en büyük havaalanını yapanlara devlet büyük bir salon vermedi" eleştirisinde bulundu.

Avukat Yıldız İmrek de, "Bu şartlar altında adil bir yargılama yapılamaz" dedi. İmrek, daha büyük bir salona geçmeyi talep etti. Duruşmayı takip eden basın mensuplarının da yere oturmak zorunda kaldığı ifade edildi.

Avukat Mürsel Ünder tüm yargılama sürecinin usulen ve insan hakları bakımından AİHM kararlarına uygun olmadığını söylerken, 27 sanık dahil 67 kişinin salona sığmaya çalıştığını, yeni salona geçme talebi olduğunu belirtti. Ünder'in talebi reddedildi.

Yargılanan işçilerden İrfan Çelik, havalimanındaki Mola Kafe'de çalıştığını ifade ederken, "Çocuğum hasta olduğu için kendi şahsi arabamla çıkmaya çalışırken, beni darbettiler arabama zarar verdiler. Ben garibanım, aylar geçmiş saldıranları tanımıyorum. Darp raporu almadım, olaylar sakinleşince jandarmaya söyledim, kayıtların olduğunu söyledim" dedi. Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut "Garibanların hafızası iyi olur" diyerek yerinden itiraz ettikten sonra hakim duruşmanın akışını bozanlara zorlama hapsi verebileceği uyarısında bulundu.

Karabulut, "O gün gözaltına alınırken 20-30 kişilik otobüslere 80-90 kişi konulduk bugün de burada 27 sandalye olan yerde 67 işçi yargılanıyoruz. İnşaat işçisinin hayatı gibi yargılanmasının bile hiç önemi yok mu? Dünyanın en büyük havalimanını inşa eden siyasi iktidar havalimanı işçilerinin yargılanması için bir salon tahsis edemiyor mu?" dedi.

'TOPLAMA KAMPI GİBİ'

Şanlıurfa Siverek’ten çalışmak için İstanbul’a gelen  ve 14 Ağustos’ta İstanbul Havalimanı inşaatında çalışmaya başlayan Baran Kırgın, Ortaçağ koşullarında çalıştırıldıklarını; maaşını, ikramiyesini, fazla mesai ücretini alamayan birçok işçi olduğunu belirtti. Sık sık iş cinayetleri ile karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Kırgın, 14 Eylül günü yaptıkları direnişten iki gün önce iki otobüsün çarpıştığını; olay yerinde 4, hastanede 3 arkadaşlarının yaşamını yitirdiğini ama basına bunun 1 kişi olarak yansıtıldığını söyledi. Kırgın'ın açıklamaları şöyle:

 "Tıpkı bir toplama kampı gibi bir yer. Gazeteci giremiyor, milletvekili giremiyor, başka sivil toplum kuruluşları hiç kimse oraya giremiyor; bildiğin toplama kampı gibi bir şey. Kapılarımız açık olduğu halde koçbaşları ile kırıldı. Bütün işçileri gözaltına aldılar. Hem IGA personeli tarafından hem kolluk kuvvetleri tarafından arkadaşlarımız darbedildi, dudakları patlatıldı, hakaretler edildi. Milletvekilleri ile fotoğraflarımız olduğu için kadın milletvekillerine ağza alınmayacak biçimde çok cinsiyetçi küfürler ettiler.”

Kırgın 6 gün gözaltında kaldıklarını, bu süreçte avukat hakları tanınmadan 6 kere ifadeleri alındığını vurgularken, savcı karşısında dahi çıkarılmadan mahkemeye çıkarıldıklarını ve tutuklandıklarını anlattı. Katıldıkları eylemden dolayı hâlâ iş bulamadıklarını söyleyen Kırgın, “Bizi işsizlikle terbiye etmeye çalışıyorlar ama biz her zaman işçi sınıfı olarak haklarımızın bilincinde olacağız, sendikal hakkımızı genişleteceğiz, örgütlülüğümüzü büyüteceğiz, her zaman burjuvazinin karşısına dikileceğiz” diye konuştu.