2000'ler şiir antolojisine neden girdiler?

Edebiyat, özellikle şiir, faillerini hayatta kalma mücadelesi verdikleri kanlı bir ortamdır. Bir şiir ne antolojiye alındığı için kalıcı olur ne de alınmadığı zaman unutulur. Bir şiirin tarihe kalması, yaşaması antolojilere bağlı değildir. Şiirin kalıp kalmayacağına ancak zaman karar verir.

Abone ol

Osman Çakmakçı

Ülkemizde ne zaman bir antoloji yayımlansa -özellikle de şiir antolojileri- büyük tartışmalar patlak verir. Çoğu zaman tartışmalar, boyutunu da aşıp sen-ben kavgalarına, çekişmelerine, bir çeşit iktidar mücadelelerine dönüşür. Neden şu var da ben yokum? Ya da şu var da neden ben yokum gibi çoğu zaman isimler üzerinden yapılan kişisel tartışmalardır bunlar. Antolojinin temsil gücü, hazırlanış kriteri, yöntemi, hazırlayanın yetkin olup olmadığı pek göz önüne alınmaz. Velhasıl toz duman olur her taraf...

Hazırlayan: Cenk Gündoğdu, 2000'ler şiiri antolojisi, Kırmızı Kedi Yayınları.

Cenk Gündoğdu tarafından hazırlanan ve Kırmızı Kedi Yayınları'nca yayımlanan 2000'ler Şiiri Antolojisi de aynı akıbete uğradı. Pek beklenmedik bir şey değildi bu ortalığı kan götüren, şiddetli tartışmalar yaşanıyor olması. Ama maalesef bunlar geleneğimizde olduğu gibi entelektüel tartışmalar değil kişisel çekişmeler. Kimse antolojinin niteliğini, yetkinliğini, temsil gücü ve hazırlanış kriterlerini, nasıl bir perspektifle yapıldığını konuşmuyor?

Bu tartışmalara değinmeden önce bir antolojinin gücü ve saygınlığı neye bağlıdır, bir bakalım. Birincisi, şuna bakmak lazım: Antolojiyi hazırlayan isim buna ehil midir? Yani böyle bir antolojiyi hazırlayacak ehliyete sahip midir? Söz konusu antolojiyi hazırlayan Cenk Gündoğdu, yayımlanmış olan iki şiir kitabı da iki önemli ödüle değer görülmüş, 2000'li yıllarda halen yayın hayatına devam etmekte olan ve dönemi yakından takip eden bir dergi yayımlayan, yöneten ve kendi de bizzat bu dönemde şiir ortamına ürünler veren bir isim.

Ayrıca uzun bir süre şiir yıllıkları hazırlayıp yayımlayarak dönemin şiir ortamını oluşturmuş imzalardan biri. Ve sadece şiir yazmakla kalmamış aynı zamanda şiir üzerine düşünmüş ve bu doğrultuda yazılar yazmış bir isim. Bu bakımdan bakıldığında Gündoğdu'nun böyle bir antoloji hazırlayacak ölçüde yeterince ehil ve temsil kudreti yüksek bir şair olduğu kuşku götürmez.

'2000'LERDE GÖZÜKMEK, TEMSİLİYET, ISRAR VE İSTİKRAR'

İkincisi, bu antolojinin hazırlanış kriterleri nedir, yeterince nesnel ve tarafsız mıdır, sorusunu göz önünde tutup tutulmadığıdır: Bu soruya Cenk Gündoğdu kitabın “hazırlayanın sunuşu” bölümünde şöyle değiniyor: “(...) ilerlediğim antoloji için doğum tarihini belirleyici kılmanın hatalı bir sonuca götüreceğini düşünerek 2000'li yıllarda yayınlarda gözükmüş, kitabını okurla buluşturmuş, herhangi bir yönelimi, eğilimi, hareketi yok saymadan ve kendine ait bir ses, söz oluşturmuş temsiliyete sahip şairleri geniş bir elekten geçirerek seçici kurula sundum.

Hiç şüphesiz tüm nesnelliğe yaklaşma iddiasına karşın bu tür çalışmalar özneldir. Bu sebeple bir başka hazırlayıcı ve seçici kurul olsa sonuç farklı olabilirdi. İçinden geldiğim, takip etmeye özen gösterdiğim 2000'li yıllar şairlerinin tamamının yüzlerce kitabını tarayıp temsiliyet, ısrar, istikrar bakımından bir sonuca varmaya çalıştım.” Gündoğdu'nun bu sözlerinden antolojiyi hazırlarken gözettiği başlıca kriterlerin, “2000'lerde yayınlarda gözükmek, temsiliyet, ısrar, istikrar” olduğu açık bir şekilde anlaşılıyor.

Üçüncüsü ise hazırlanan antolojinin söz konusu dönemin “önemli” duraklarına uğrayıp uğramadığı, görülen eğilimleri nesnel bir biçimde yansıtıp yansıtmadığı, dönemin ruhunu ve karakteristik özelliklerini barındırıp barındırmadığı, bütün bunları yaparken azami ölçüde nesnel hakkaniyetçi olup olmadığıdır. Ben bu antolojinin bu üç kriteri de karşıladığını düşünüyorum.

'DENEYSEL ŞİİRE GÖZ KAPATILMIYOR'

Antolojiye baktığımızda Cenk Gündoğdu'nun titiz, özenli, dengeli davranmaya çalıştığını görüyorum. 2000'li yılların bütün eğilimlerine, hakkaniyetle birini bile ayırmadan yer vermeye çalıştığı görülüyor. Bunun için sadece estetik düzeye, temsil gücüne ve etkinliğine baktığı anlaşılıyor. Antolojinin bence sevindirici yanlarından biri de birçok çevre tarafından temkinle hatta şüpheyle yaklaşılan “deneysel şiir” gerçeğine gözünü kapatmamış oluşudur. Gündoğdu bu eğilimin önde gelen isimlerine antolojide yer vermekten çekinmemiş. Bu “ayrıksı” girişimin yanı sıra daha konvansiyonel diyebileceğimiz şiire de yer ayırmış. İslami kesime de uzak durmamış.

Onun bu “cesur” tavrında ben nesnel, sorumlu ve entelektüel ahlak çerçevesinde davranma çabasının etkili olduğunu düşünüyorum. Gözden ırak birkaç şairi (örneğin Onur Sakarya ile suskun Sinan Oruçoğlu'nu) görmekten memnun oldum. Burada tüm eğilimleri, yönelimleri yok saymayan Gündoğdu'nun nesnel çabası ve kuvvetli dikkatinin olduğu belli. Ayrıca farklı dönemlerden isimlerin seçici kurul, yazı, inceleme ve soruşturma yanıtlarıyla da bu nesnellik pekiştirilmiş.

Antolojiye daha çok neden bazı şairlerin alınmadığı yönünde eleştiriler yöneltildi. Ben aksine, Cenk Gündoğdu'nun (sanırım haksızlık yapma endişesiyle) geniş yürekli davranarak gereğinden fazla şaire yer verdiğini görüyorum. Örneğin bence şu isimler alınmasaydı antoloji bir şey kaybetmezdi ve şiire daha fazla ve saygılı yaklaşılmış olurdu: Betül Dünder, Derya Önder, Emel Güz, Ercan Yılmaz, Gökhan Arslan, Gülce Başer, Şakir Özüdoğru, Onur Caymaz, Veysi Erdoğan, Zeynep Arkan. Ben hazırlasam bu şairleri, antolojiye almazdım. Antolojide alınmadıkları gerekçesiyle “isyan eden”, sosyal medyada fütursuzca saldıran ortalama altındaki isimlerin ben de olmaması gerektiğini düşünüyorum.

Ve bizi gerçek şiire yaklaştıran bu tavrı destekliyorum. Bu düzeyde metin dışı tartışmaya girenler çoğu zaman çıkar ilişkilerini gözeten 5'inci sınıf isimlerdir. Zaman onları eleyecektir.

Edebiyat, özellikle şiir, faillerini hayatta kalma mücadelesi verdikleri kanlı bir ortamdır. Bir şiir ne antolojiye alındığı için kalıcı olur ne de alınmadığı zaman unutulur. Bir şiirin tarihe kalması, yaşaması antolojilere bağlı değildir. Şiirin kalıp kalmayacağına ancak zaman karar verir. Önceden yapılmış antolojilere bakıldığında alınan şairlerin çoğunun zamanımıza kalmadığı kolaylıkla görülebilir. Zaman en büyük yargıçtır. Şairler, antolojilere değil zamana güvenmelidir.