Amerikan düzenine Çin zokası
ABD, Pekin’in Orta Doğu’da arabuluculuk becerisine hazırlıksız yakalandı. Çin’in İran ve Suudi Arabistan arasındaki soğuk savaşa mola verdiren arabuluculuğu Amerikan yönetiminin boğazına kılçık gibi saplandı. Bunun yanı sıra Avrupa’da Çin’le ilişkilerde efendinin istemediği sapmalar görülüyor.
ABD, Ukrayna savaşı ile Avrupa’da NATO zemininde hegemonyanın yeniden inşasında yakaladığı şansı öteki coğrafyalardaki ittifak düzenine taşıyamıyor.
Rusya'yı paryalaştırma hamleleri istediği ivmeyi yakalayamadığı gibi Çin'i çevreleme stratejisi tökezliyor. Finlandiya’nın NATO üyeliği Rusya’nın ABD'nin hesabına yazdırdığı en önemli olay sayılabilir. Temmuzda Vilnius zirvesine kadar İsveç’in önü açıldığında Atlantik İttifakı'nın Nordik çemberi için çifte zafer olacak.
Buna karşın ABD’nin Orta Doğu’daki geleneksel müttefikler üzerindeki yönlendirme kapasitesindeki aşınma bariz hale geliyor. Çin’in İran ve Suudi Arabistan arasındaki soğuk savaşa mola verdiren arabuluculuğu Amerikan yönetiminin boğazına kılçık gibi saplandı. Bunun yanı sıra Avrupa’da Çin’le ilişkilerde efendinin istemediği sapmalar görülüyor. Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’dan sonra "Rothschildlerin parlak çocuğu" Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Çin kapısını tıklatması önemli.
CIA ŞEFİYLE MESAJ: HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRADIK
Çin dış ilişkilerde ticaretin ağır bastığı basküle diplomasiyi çıkartıyor. Arabuluculukta Çin aklı ve yöntemi diye bir başlık açılabilir. Bu Amerikan hegemonyasına sessiz ve derinden gelen bir meydan okuma. ABD, Pekin’in Orta Doğu’da arabuluculuk becerisine hazırlıksız yakalandı. Pekin’de 10 Mart’ta sağlanan mutabakattan sonra İran ve Suudi Arabistan dışişleri bakanları 6 Nisan’da bir araya gelerek elçiliklerin açılması konusunda anlaştı. Suudi Arabistan'ın İran’la el sıkışmasının Suriye başta olmak üzere bölgedeki olası yansımaları ABD’nin İsrail’in güvenliğine ve Tahran’ın kollarının kesilmesine endeksli bölge siyasetinde kasılmalara yol açıyor. Sızlanmanın boyutu, geçen hafta CIA Direktörü William Burns’un Riyad ziyaretinde kendini ele verdi.
Wall Street Journal’a göre Suudi Arabistan’a sürpriz bir ziyarette bulunan CIA Direktörü Burns, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a Amerikan yönetiminin hayal kırıklığını aktardı. Burns "ABD, Riyad'ın Washington'un küresel rakiplerinin himayesinde İran ve Suriye ile -Batı tarafından ağır yaptırımlara maruz kalan ülkeler- yakınlaşması karşısında gafil avlandığını hissetti" dedi.
Suudi Arabistan güvenlik alanında ABD’yi müttefik olarak görmeye devam etse de ticarette Çin’le stratejik yol alıyor. Rusya ile OPEC+ ortaklığını korumakta kararlı.
Suud-İran yakınlaşması Yemen’deki savaşı bitirmeye yararsa Pekin’deki üçlü imza ışıldayabilir. Bu yakınlaşma Suriye, Irak ve Lübnan’daki restleşmeleri geriletme potansiyeli de taşıyor. Suud-İran uzlaşmasının ardından Riyad’ın davetiyle Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’ın dün Suudi Arabistan’ı gitmesi şaşırtıcı değil. Mayısta Suudi Arabistan’ın ev sahipliğindeki zirvede Suriye’nin Arap Birliği’ne dönüşü sağlanırsa ABD’nin bölgedeki kartlarını yeniden karması kaçınılmaz hale gelebilir.
BIDEN’I GERİDE BIRAKAN HAMLELER
Çin’in ABD’ye "Küresel köyün tek delisi sen değilsin" diyen çalımlarının kıta Avrupa’sındaki karşılığı da çok önemli. Şi Cinping üçüncü başkanlık dönemine ABD Başkanı Joe Biden'a çelmeler takarak başladı sanki. Birkaç önemli gösterge sıralanabilir:
- Bir tarafta ABD’nin dünyayı dar etmeye çalıştığı Huawei, Riyad'ı Orta Doğu’daki merkez üssü yapmayı planlıyor. Şi’nin geçen yılki Suudi Arabistan ziyaretinde iki ülke arasında 50 milyar dolarlık yatırım anlaşmaları imzalanmıştı.
- Diğer tarafta martta başbakanlık koltuğuna geçen Li Qiang ile arası iyi olan Elon Musk güçlü batarya (Megapack) üretimini Tesla'nın ana üssü Nevada'da değil de Şanghay'da yapmaya karar verdi. Yılda 10 bin Megapack üretecek dev tesisle ilgili planını hafta sonu Çin ziyaretinde duyurdu.
- Li Qiang’ın yükselişi küresel devler için olumlu bir sinyal olarak değerlendiriliyor. Şi'nin 2025 vizyonu, Çin'in güneyinde alternatif Doğu Silikon Vadisi yaratmayı içeriyor.
- Beri tarafta ABD’nin adamı sayılan Malezya Başbakanı Enver İbrahim, ülkenin yeni Soğuk Savaş’taki ‘tarafsızlık’ politikasına şüphe konduracak şekilde Çin’e meyletti. İbrahim 31 Mart’taki ziyarette yenilenebilir enerji, elektrikli araç üretimi, dijitalleşme ve Kuşak ve Yol Girişimi projeleri konusunda Şi’den 39 milyar dolarlık yatırım sözü aldı.
- Avrupa kanadında ise Rusya ile hesaplaşmanın ağırlaşan bedeline bir de Çin’in eklenmesine karşı direnç gelişiyor. Macron 60 kişilik heyetle Çin’e gitti.
- Macron'a eşlik eden Airbus’ın CEO'su Guillaume Faury, Tiençin'de ikinci bir A320 montaj hattı kurulması için Çinlilerle anlaştı. İmzalar 6 Nisan'da Macron ve Şi’nin şahitliğinde atıldı. Airbus ayrıca Çin’e 160 yolcu uçağı satacak.
- Electricite de France (EDF), nükleer enerji santrallerinin tasarımı, inşası ve işletilmesi, açık deniz rüzgar enerjisi alanında iş birliğinin genişletilmesi ve Yünnan'da kara rüzgar enerjisinin geliştirilmesi konusunda üç farklı iş birliği anlaşmasına imza attı.
- Su ve atık yönetimi uzmanı Suez, Şantung'da deniz suyunu tuzdan arındırma tesisi inşa etmek üzere bir anlaşma imzaladı.
- Denizcilik şirketi CMA CGM, biyo-metanol ve e-metanol yakıtlarının tedariki için el sıkıştı.
- Demiryolu ekipmanları üreticisi Alstom, Çengdu Metrosu için elektrikli çekiş sistemleri sağlayacak anlaşmayı bağladı.
- Kozmetik devi L'Oréal, Alibaba ile üç yıllık bir pazarlama anlaşması yaptı.
- İki ülke öğrenciler için vize kolaylığı, Covid nedeniyle kesintiye uğrayan bilimsel projelere yeniden başlama ve diplomatik ilişkilerin 60. yıl dönümüne atfen kültür yılı düzenleme konusunda da anlaştı.
MACRON’UN BIDEN’A ATTIĞI GOL
Evde başı dertte olan Macron, Rusya’ya desteğinden dolayı Çin’e gardını almış bazı Avrupalı ortaklarının kınayıcı bakışları altında temaslarında Ukrayna’yı merkeze almadan çantaya koyduğu anlaşmalarla gülümseyerek Paris’e döndü.
Çin’le ekonomik ilişkilere alan açan bu ziyaret ayrıca Fransız siyasetinin baskılanan “stratejik özerklik” arayışını dışa vuruyor. AB’deki ‘savaş partisi’ni temsil eden Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de gezide bir günlüğüne Macron’a eşlik etmişti. Macron kırmızı halıda devlet töreniyle karşılanırken AB’nin başbakanı konumundaki Ursula von der Leyen bürokrat muamelesi gördü ve uçaktan normal yolcu çıkışından alınıp aynı şekilde uğurlandı. Bu sıradan karşılanmanın nedeni Çin’in Ukrayna savaşından dolayı suçlanması ve Tayvan’daki kışkırtıcı politikalar. Ursula von der Leyen Ukrayna savaşında Rusya’ya desteği kesmesi ve Tayvan’da statükoyu güçle değiştirmeye kalkışmaması için Şi’yi uyarmaya çalıştı. “Çin’in Tayvan konusunda taviz vermesini bekleyen herkes kendi ayağına kurşun sıkıyor. Bunların hepsi boş hayaller” yanıtını aldı.
Politico gazetesine göre Macron, Ursula von der Leyen’in katıldığı üçlü görüşmede AB’nin çizgisinde dursa da basına açıklamalarında daha uzlaşmacı bir ton kullandı. Hatta Macron, Şii’nin hoşuna gidecek şekilde Avrupa’nın ABD karşısında stratejik özerkliğini kazanması gerektiğinden bahsetti. Macron gazeteye verdiği röportajda "Tayvan'da bir krizi hızlandırmak bizim çıkarımıza mı? Hayır... Avrupalılar olarak Ukrayna'daki krizi çözemezken Tayvan konusunda nasıl inandırıcı bir şekilde 'Dikkat edin, yanlış bir şey yaparsanız orada olacağız' diyebiliriz? Eğer gerilimi arttırmak istiyorsanız bunu yapmanın yolu budur" dedi. Macron silah ve enerji konusunda ABD'ye bağımlılığın artmasından yakındı. Avrupa’nın dolara bağımlılığını azaltması gerektiğini savunurken de "İki süper güç arasındaki gerilim tırmanırsa stratejik özerkliğimizi finanse edecek ne zamanımız ne de kaynağımız olacak ve vasallar haline geleceğiz" dedi. Üstelik bunlar, daha açık konuşulan bölümlerin Elysee Sarayı’nda sansürden geçirildikten sonra kalan ifadeler. Çin’in Avrupa’dan beklediği siyasi çizgi tam olarak Macron’un sözlerinde ifadesini buluyor. İngiliz medyası Macron’u aşağılarken New York Times bam teline dokunuyor: "Fransız diplomasisi ABD'nin Çin'i dizginleme babalarının altını oydu."
Ukrayna savaşı bir yere kadar ABD’nin Afganistan, Irak ve Suriye başta olmak üzere bölgeyi felç eden müdahalelerin küresel siyasete taşıdığı yüklerden kaçmasına hizmet etti. Fakat pek çok ülke ABD’nin körüklediği büyük güç rekabetine katılmak istemiyor. Kibre, dayatmalara ve yaptırımlara dayalı Amerikan stratejisinin tıkanma noktalarında Çin artık ‘sakin ve sabırlı güç’ olarak devreye giriyor. Şimdilik zayıf bir ihtimal ama ola ki bir gün Ukrayna’da düğümü çözen taraf Çin olursa diplomasinin ağırlık noktası doğuya kayabilir. ABD buna ya daha fazla agresifleşerek yanıt verecek ya da daha esnek ve akıllı manevralarla duruma ayak uyduracak.