Alpay Azap: En kötü aşı en iyi korona hastalığından iyidir

TTB’nin, “Covid-19 Pandemisi 10. Ay Değerlendirmesi” raporuna ilişkin toplantıda konuşan Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, “Yapılması mümkün olan aşılar içerisinde en kötü aşı bile en iyi korona virüsü hastalığından daha iyidir. O yüzden de bu aşıları olmak gerekir” dedi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA -Türk Tabipleri Birliği (TTB), korona virüsünün Türkiye’de görüldüğü ilk tarihin üzerinden geçen on ayın ardından hazırladığı, “Covid-19 Pandemisi 10. Ay Değerlendirmesi” raporuna ilişkin online toplantı gerçekleştirdi.
Eğitimde yaşanan eşitsizlikler, pandemi ve kadın, acil servislerde Covid-19, birinci basamak koruyucu sağlık hizmetlerinin durumu ve aşılama başlıklarının olduğu rapora ilişkin toplantıya TTB Merkez Konsey üyeleri ve TTB Covid-19 İzleme Kurulu üyesi hekimler katıldı.

‘SÜREÇ ÇOCUKLARIN GELİŞİMİNDE DURAKLAMAYA HATTA GERİLEMEYE YOL AÇIYOR’

TTB’nin hazırladığı rapora ilişkin sunum gerçekleştiren TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, pandemi döneminde milyonlarca öğrencinin eğitimden uzak kaldığını, buna yönelik adım atılması gerektiğini belirterek, “Milli Eğitim Bakanlığı eğitime erişimle ilgili sadece tıklama sayısını verdi. Verileri yine paylaşmadılar. Elektrik Mühendisleri Odası’nın verilerine göre ne yazık ki çocukların yarısından fazlasının internet erişimi yok. Bu yasaklarla çocukları evlere kapattık ve çok ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşacaklarına dair veriler var. Bu süreç çocukların gelişiminde duraklamaya hatta gerilemeye yol açıyor. Biliyoruz ki okul yalnızca ders görülen bir yer değil. Eğitimin yeni öğretmen istihdamıyla, fiziksel mesafeye uygun dersliklerle, ücretsiz maske ve hijyen koşullarıyla devamlılığı sağlanabilirdi. Hala sağlanabilir” dedi.

‘120 MİLYON DOZ AŞI GEREKİYOR’

Pandemi döneminde kadınların ciddi sorunlar yaşadığını, başta üreme sağlığı açısından olmak üzere sağlık hizmetlerine erişimde sorun yaşadığını belirten Fincancı’nın ardından Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak, aşı çalışmalarına ilişkin bağışıklama konusunda sunum gerçekleştirdi.
Aşı bağışıklamanın önemli olduğunu fakat yeterli olmayacağını ifade eden Eskiocak, mevcut halk sağlığı önlemlerinin sıkılaştırılarak devam etmesi gerektiğini söyledi. Türkiye’ye gelen korona virüsü aşı sayısının 3 milyon olduğunun ifade edildiğini, 50 milyon dozluk anlaşmanın yeterli olmadığını belirten Eskiocak, “Gereksinim 120 milyon doz civarında. Salgınla baş edebilmek için bu tedarikin sürmesi ve aksamaması gerekiyor” dedi.

‘SAĞLIK ÇALIŞANLARININ COVID AŞILARI KONUSUNDA BİLGİLENDİRİLMESİ GEREKİYOR’

DSÖ’nün usulüne göre onayladığı iyi üretim koşullarıyla üretilen aşıların güvenli olduğunu, Türkiye’de bağışıklama hizmetlerinde yaşanan eşitsizliklerin giderilmesi gerektiğini belirten Eskiocak, aşılama sürecine dair önerilerini ise şu ifadelerle sıraladı:

YEREL DANIŞMA KURULLARI OLUŞTURULMALI: Planlama ve koordinasyonda, bağışıklama ve danışma kurulu sürece katılmalıdır. Yerel danışma kurulları oluşturulmalıdır. Aşı sağlamada güven inşa edilmeli, aşılamada hedef grupların temsilcilerini meslek örgütlerinin bilgilendirilmesini sağlanmalıdır. Tedarikte aksama olmayacağına dair güven sağlayın, mevzuatla ilgili açıklarınızı kapatın. Sürecin yönetiminde bilgileri, kanıtları kamuoyuyla paylaşın.

KAMU YÖNETİCİLERİNE ÖNERİLER: Kamu yöneticileri güvenli yaşama ve çalışma ortamı sağlama konusunda sorumlulukları olduğunu bilmeleri gerekiyor. Enfeksiyon zincirini kırmak için sosyal devlet ilkeleri çerçevesinde toplumun en kırılgan kesimlerinin desteklenmesi, herkese ücretsiz aşı gerekiyor. Sağlık çalışanlarının Covid-19 aşıları konusunda bilgilendirilmesi, savunuculuk kapasitesinin geliştirilmesi gerekiyor.

SAĞLIK ÇALIŞANLARINA ÖNERİLER: Enfeksiyondan korunma önlemlerine eksiksiz uymaları, bağışıklamanın etkili bir şekilde yürütülmesi için bilgilendirme ve savunuculuk yapmaları önem taşıyor. Halkımız için önerilerimiz. Onaylanmış aşıların güvende olduğu ve aşılanmalarının gerektiğini bizden duymuş olsunlar. Aşılamanın salgını durdurmaya yetmeyeceğini, maske, siperlik kullanımı, fiziksel mesafeye uyma gibi önlemlere devam etmeleri gerekiyor.

MEDYAYA ÖNERİLER: Dünya Sağlık Örgütü infodemide yanlış bilgi salgınını durdurmak için aşılar konusunda bir dizi ilke yayınladı. Sansasyondan kaçın, doğru bilgiyi net olarak verin. Anlaşılmazlık olmasın, terimler açıklansın.

‘DÜNYADA KULLANILAN AŞILARN TAMAMI GÜVENLİ’

Korona virüsü aşılarına ilişkin toplantıda konuşan TTB Covid-19 İzleme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Özlem Azap Kurt, şu anda dünyada kullanılmakta olan aşıların tamamının güvenli göründüğünü söyledi. Türkiye’de Covid-19 aşılarının tamamının ya da birden fazlasının bulundurulması gerektiğini belirten Azap, “Şu anda sadece Sinovac’ın aşısı var. Bu aşının da güvenlik verilerine ilişkin bir sıkıntının olmadığını biliyoruz. Endonezya’da bugün etkinliğine dair yüzde 63 olarak açıklandı. Türkiye’de yüzde 90’ın üzerinde, Brezilya’da yüzde 70’lerde. Bu oranlar güvenlikle ilgili değil, etkinlikle ilgili. Şu anda elimizdeki verilerde güvenliğe ilişkin bir sorun görünmüyor. En fazla çok etkili olmayabilir ama biz bunu tüm aşılar için biliyoruz” dedi.

Aşı tereddüdünü arttırmanın büyük sorumsuzluk olacağını belirten Azap, sağlık çalışanlarına ve medyaya sorumluluk düştüğünü belirterek sözlerini, “Keşke tek aşı üzerinden konuşuyor olmasak. Sinovac 60 yaş üzeri verisi olmayan bir aşı olduğuna göre, keşke 60 yaş üzerine başka bir aşı önerebilsek. Örneğin BioNTech’i önerebilsek. Niye öneremiyoruz, niye baştan bu planlamalar yapılmadı, bunları yöneticilerin açıklayabilmesi gerekiyor” ifadeleriyle sürdürdü.

‘MUTANT VİRÜSLERİN OLUŞMASINI ENGELLEMİŞ OLACAĞIZ’

Korona virüsü aşılarının güvenlikle ilgili büyük bir soruna neden olmadığını bu zamana kadar yapılan çalışmalar ışığında söyleyebildiklerini belirten Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi ve Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, aşıların birbirinden farkları olduğunu belirterek şunları kaydetti:

“Şu an ülkemize gelmemiş olan mRNA aşısı dediğimiz aşılar biraz daha fazla oranda antikor üretimine sebep oluyorlar. Bu bir avantaj gibi görünüyor. Özellikle çalışmalarına ileri yaş grubundaki kişileri de aldıkları için onlarda da etkili olduklarını biliyoruz. Bu aşılara bağlı alerjik yan etkilerin diğer aşılara göre daha fazla olduğunu da biliyoruz. Dünyada pek çok ülke mRNA aşılarını kullanmaya başladı. Hızlı bir aşılama kampanyası yürüyor ve çok sayıda kişi aşılandıkça nadir görülen yan etkilerle karşılaşmaya başladık. Bu biraz da Faz 3 çalışmalarında da belliydi. Lokal yan etkileri diğer aşılara göre biraz daha fazla. Tüm dünyada bu aşılara acil kullanım onayı verilmiş durumda. Bir pandemiyle karşı karşıya olduğumuz için, mutasyona uğradığı ve daha fazla kişiye bulaşma riski olduğu için uzun dönem güvenlik verilerini bekleyip aşıların kullanılması gibi bir şansımız yok. Faz 2, Faz 3 çalışmalarındaki verilere bakarak, kabaca ciddi bir yan etki olmadığı görüldükten sonra bu aşıların kullanılması bilimsel olarak tam da yapılması gereken şey. Biz hem insanlarımızı, hem toplumu hem de mutant virüslerin oluşmasını engellemiş olacağız. Dolayısıyla faydalar zarardan çok çok daha fazla olduğu için çok düşünecek bir şey yok. “

'EN KÖTÜ AŞI BİLE EN İYİ KORONA VİRÜSÜ HASTALIĞINDAN İYİDİR’

Türkiye’de uygulanmaya başlanacak olan aşının antikor oluşturma yeteneklerinin mRNA aşılarına göre yüksek olmadığını, buna rağmen iyi olduğunu belirten Alpay Azap, “Dünya Sağlık Örgütü 'yüzde elliden fazla koruma sağlaması aşının kullanıma girmesi için yeterlidir' demişti. Brezilya, Endonezya ve Türkiye verilerinde farklılıklar var. Ancak çalışmaların dizaynı da birbirinden farklı. Örneğin Brezilya’da hastalık tanısı için mutlaka PCR gözetilmiyor, klinik durumu olanları da Covid geçirmiş kabul ediyorlar. Bu da sonuçların yorumlanmasını bu verilerin bir araya getirilip daha fazla hastadan bir sonuç elde etmemizi zorlaştırıyor. Ama hiçbirinde başarı yüzde ellinin altında değil. Biz de Ankara Üniversitesi olarak çalışmalara katıldık ve ilk ara analizin sonuçları yüzde 91’in üzerinde bir başarısı olduğunu gösteriyor. Yapılması mümkün olan aşılar içerisinde en kötü aşı bile en iyi korona virüsü hastalığından daha iyidir. O yüzden de bu aşıları olmak gerekir” diye konuştu.

'AŞILARIN ETKİSİNİN ALTI AY MI DAHA UZUN MU OLDUĞUNU BİLMİYORUZ’

Bir basın mensubunun, “Korona virüsü aşılarının etkisi 6 ay mı? Altı ay sonra herkese aşı yapılabilecek mi?” sorusuna ise Alpay Azap şu ifadelerle yanıt verdi:

“Aşıların etkisinin altı ay mı daha uzun mu olduğunu şu anki bilgilerimizle bilmiyoruz. Biz aslında hastalığı geçirmenin en az altı ay koruduğu bilgisine sahibiz. Kişinin geçirdiği hastalığın ağırlığı, bağışıklığın kuvveti, virüsün değişime uğraması gibi faktörler var. Aşılarla ilgili şöyle bir avantajlı yan olduğunu düşünürüz. Şu an bu bilimsel bir veriye dayanmıyor ama bilimsel tahminlere dayandığını söyleyebilirim. O da hastalığı geçirmekten daha uzun süre koruyuculuk sağlayabilir. Virüsün kendisi vücutta hastalık yaparken, vücudun bağışıklık sistemini alt etmek üzere birtakım maddeleri kullanıyor. Kendi yapısındaki bazı proteinleri kullanarak vücudun bağışıklık sistemini baskılıyor. O yüzden de vücut çok kuvvetli bir bağışıklık yanıtı da oluşturamayabiliyor. Biz aşıyı verdiğimiz kişilerde virüsün bu proteinleri olmadığı için bağışıklık sistemini alt etmek üzere bir proteini taşımadığı için aşılar, daha kuvvetli bir bağışıklık yanıtı olacağı ve bunun daha uzun süreli olacağı bilimsel bir tahmin olarak yapılıyor. Belirleyici olacak olan aslında virüsün ne kadar değişikliğe uğrayacağı. Virüs çok değişime uğrarsa ancak o zaman aşılar yeterli hale gelmeyebilir. Burada da sevindirici haber, mutasyona uğramış kolay bulaşan virüsü de aşıların oluşturduğu antikorlar çok etkili bir şekilde durdurabiliyor. İşin özü, aşılardan hastalığın sağladığı bağışıklıktan daha uzun bir bağışıklık bekliyoruz. Ama bu bir yıl mı olacak iki yıl mı olacak onu şimdiden söyleyemiyoruz." (DUVAR)