‘Allah verdi’ zenginler, yevmiye peşinde koşanlara karşı!

Çelikaslan fabrikası sahibi ve iktidar partisinin Gaziantep Milletvekili İrfan Çelikaslan’ı duyduk önce. Yüzde 30 zammı kabul etmeyip iş bırakan işçiler adına konuşan BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen’in, "Sen bu kadar para kazandın, zengin oldun, bu işçinin de hakkını ver demek edepsizlik mi? Sen zengin oldun. Olmadın mı abi?" sorusuna şöyle yanıt veriyordu: “Allah verdi... Ne kadar borcum olduğunu da biliyor musun?"

Sonra yine Başpınar’daki bir başka fabrikada, Canan Tekstil’deki iş bırakma eylemini gördük. Burada ‘Allah verdi de zengin olduk’ diyen biri yoktu. Onun yerine ‘işletme şefi’ almıştı sözü. Bu ‘şef’ de işçilerin iş yerinde hak aramasından rahatsızdı. Onlar adına söz söyleyen sendikacıdansa zaten çok rahatsızdı. “Sen kimsin?” diye kızıyordu: “Çık dışarı, dışarıda temsil et işçileri. Burası özel mülk, çık dışarı... Sen bir yevmiyenin peşinde koşan adamsın, bir yevmiyenin peşinde koşan adamsın..."   

Sendikacının işçinin yevmiyesinin peşinde koşması ‘ayıp’ şeydi demek, en azından şefin sözlüğünde öyleydi...

***

Antep Başpınar’da bulunan tekstil fabrikalarında işçiler ayakta. Peş peşe geliyor iş bırakma eylemleri. “Allah verdi zengin olduk ama borç çok” diyerek yüzde 30 zammın üstüne çıkmayan iş yeri sahiplerinin bu teklifi büyük çoğunluk için asgari ücretin biraz üzerine denk geliyor. 30-35 bin lira seviyelerine... Sektörün ‘iyi kazananları’ olan dokumacılar için de 50 bin lira civarına... Şehirde 2+1 ev kiralarının 20 bin lira dolayında olduğunu hatırlatarak sonrasını söyleyelim:

Bu parayla geçinemeyeceklerini söyleyen işçilerin tepkisinin ardından valilik kararıyla şehirde 15 gün boyunca her tür eylem yasaklandı, sendika başkanı Mehmet Türkmen dünü gözaltında geçirdi, şehirdeki Demokrasi Meydanı işçilere kapatıldı. ‘Şef’in derdine derman olacak şekilde ‘beklemek’ de dahildi bu eylem yasaklarına! Kararda yasaklandığı belirtilen eylemler arasında özellikle sayılıyordu çünkü o da:

“...protesto eylemi, miting, çadır kurma, bekleme eylemi...”

Antep tekstil işçilerinin dün bu ortamda güç bela da olsa yapabildikleri açıklamalarında söyledikleri üç şeyse şunlardı:

1- Yüzde 30 zamma karşı insanca yaşam istemi...

2- Başpınar’daki tüm işçilere birlikte hareket etme daveti...

3- Kamuoyuna, milletvekillerine ve sendikalara dayanışma çağrısı...

Çok şey mi ki bu istedikleri?

Bir koca şehri günlerdir yasaklarla izletecek kadar mı çok?

TÜSİAD’a soruşturmanın anlamı

İktidar, doğru bildiği yolda ödün vermeden ilerleyeceğini, hiç kimseye ve hiçbir kuruma iltimas göstermeyeceğini anlatmak için kime soruşturma açsa en net şekilde bu mesajı vermiş olurdu? TÜSİAD YİK Başkanı Ömer Aras’a açılan soruşturmanın anlamı herhalde burada aranmalı. Yoksa TÜSİAD ilk kez eleştirmiyor iktidarı. Aras’ın sözlerinden daha ağır açıklamaları da var hatta arşivlerde. Ancak işte bugün, bu ‘hassas dönem’de soruşturma konusu oluyor bir TÜSİAD yöneticisinin açıklaması...

Memlekette yaşananın "herkes işine baksın, siyasete biz bakarız dönemi" olduğuna işaret etmek için daha net bir mesaj verilemezdi, fırsat kaçırılmadı.

 Aman hijyene dikkat!

Yenidoğan ölümleri davası daha tazeyken, kalp krizi masasında muhasebeciyle stent pazarlığı izledik bir de. Stent takılacak hastaya, "10 bine de var 25 bine de, 35 bine kadar gidiyor. Hangisini istersiniz..." diye soruyor hastane muhasebecisi. Ama hijyene çok dikkat ediyor sorarken, hastaya fazla yaklaşmıyor! O sayede ‘pazarlık’ rahatlıkla duyuluyor... Hasta o an ne düşünüyor acaba? Kredi taksidini, zamlanan kirayı, çocuğun çok istediği ama biraz pahalı ayakkabıyı?

Kapatılmış söz konusu özel hastanenin ilgili birimi ve savcılık da soruşturma başlatmış.

Yenidoğan, kalp krizi...

İnsan sağlığının paraya tahvil edildiği yerde kaç özel hastanenin açık kalması mümkün olacak bakalım?

Hijyene biraz dikkat yetiyor çünkü!