Akademiye eleştirel bir alternatif: Göçebe Düşünce Derneği

Göçebe Düşünce Derneği'nden İrem Sumru Müftüoğlu, akademide kendisini ifade etme imkânı bulamayanlarla bir araya gelerek farklı disiplinlerde özgür tartışma ortamı oluşturduklarını söyledi.

Google Haberlere Abone ol

Akanda Taştekin

DUVAR - Bir yılı aşkın süredir faaliyet yürüten Göçebe Düşünce Derneği, akademik özgürlük ve üniversite özerkliğinin giderek azalmasını dert edinen bir grup üniversite öğrencisinin alternatif bir akademik alan yaratmak için bir araya gelmesiyle kuruldu.

Yaklaşık 20 kişilik bir gönüllü ekip derneğin kemik kadrosunu oluşturuyor. Dernek, felsefe, sosyoloji, politika, edebiyat gibi birçok farklı disiplinde çalışmalar yürütüyor, çeşitli yaz kampları ve akademik temalı buluşmalar düzenliyor. Dernek gönüllüleri ders ve tartışmaların herhangi bir baskı ya da oto-sansüre uğramadan konuşulabildiği bir platform oluşturmayı ve bu alanda sansür, baskı ve ayrımcılığa uğramış genç ve akademisyenlere söz vermeyi önemsediklerini ifade ediyorlar.

Gazete Duvar, akademinin piyasalaşması, akademideki temel sorunlar, sansür ve alternatif akademi mecralarına olan ihtiyacı Göçebe Düşünce Derneği Üyesi İrem Sumru Müftüoğlu ile konuştu.

'ALTERNATİF AKADEMİK ALANLARA İHTİYACIMIZ VAR'

Bir grup genç olarak alternatif akademi için yola çıktınız, hikâyeniz neydi? Sizi bir araya getiren ne oldu?

Akademik özgürlük ve üniversite özerkliğinin kaybolması her zaman bizim ana problemimiz oldu. Akademi içi ayrımcılık, oto-sansür ve beyin göçü bununla beraber gelen diğer kaygılarımızı oluşturuyor. Buna çözüm olarak alternatif akademik alanlar yaratmak ihtiyacı ise tüm ekibi bir araya getiren temel motivasyon oldu.

Göçebe Düşünce Derneği gönüllüleri olarak biz, lisans ve lisansüstü eğitimini sürdürürken üniversitelerde akademik gelişim adına fiziksel, sosyal ve finansal kaynaklara ulaşmak açısından uygun koşulları yakalayamayan, türlü dezavantajları yaşamalarından ötürü bu sorunları beraber deneyimledikleri ülke çapındaki paydaşları için akademik bilgi, beceri, tutum ve yetkinliklerini geliştirmesine olanak sağlayacak öğrenci-katılımcı merkezli ortak öğrenme ve akademik paylaşım alanı kurmaya çalışan bir grup üniversite öğrencisiyiz. Dolayısıyla yakından bildiğimiz sorunları tabandan gelen ve yaratıcı biçimde çözmeye çalışıyoruz. Henüz çok genç bir oluşum olmamıza rağmen derneği oluşturan ekip arkadaşlarımız, aynı akademik kaygıları taşıyarak yıllarca Şirince Nesin Köylerinde benzer akademik kampları bireysel olarak düzenliyorlardı. Dernek, bu kaygıları taşıyan ve bu alanda faaliyetler gösteren biz öğrenciler için birleştirici bir çatı olarak yaklaşık bir buçuk sene önce ortaya çıktı.

Kaç kişilik bir çalışma ekibiniz var?

Bunun sabit bir cevabı olmamakla birlikte ortalama 20 kişilik bir ekip, etkinlik organizasyon sürecine ve sonrasına dair iş bölümlerinde yer alıyor. Etkinliklerimizde gönüllülüğün esas olması kesin sayımız hakkında bir şey söylemeyi zorlaştırıyor. Aramıza katılan gönüllü öğrenciler, katılımcılar ve eğitmenlerle birlikte her sene büyüyoruz.

'SANSÜRCÜ, HİYERARŞİK VE AYRIMCI KURUMLAR İÇERİSİNDE KENDİMİZİ İFADE ETME İMKÂNI BULAMIYORUZ'

Türkiye’de sizi alternatif bir mecra oluşturmaya iten akademinin koşullarından bahseder misiniz? Bu çerçevede derneğin temel gayesini nasıl tanımlıyorsunuz?

Göçebe Düşünce Derneği, üniversitenin içinde bulunduğu kriz ortamında, akademik özgürlüğün ve üniversite özerkliğinin gün geçtikçe azaldığı bu süreçte, alternatif bir akademik bilgi üretimi ve paylaşım alanı yaratmak için kuruldu. Sansürcü, hiyerarşik ve ayrımcı kurumların içerisinde kendisini ifade etme imkânı bulamayanların sadece merak saikiyle hareket edebileceği, sosyal bilimler üzerine çalışabileceği ve yaratıcı ilişkiler geliştirebileceği bir kültürü yaşatmaya ve yaygınlaştırmaya çalışıyoruz.

Felsefe, sosyoloji, politika, edebiyat, sinema ve cinsiyet çalışmaları gibi farklı disiplinlerde eleştirel düşünceyi öne çıkarıp özgür tartışma ortamı oluşturarak üniversitelerde bulamadığımız özgür bir toplumun değerlerinin ve etik ilkelerinin peşinden gidiyoruz. Her gün tanıklık ettiğimiz sınırlı ve stresli koşullar, üniversitelerdeki akademik değerlerin çölleşmesini hızlandırıyor. Öncelikle, “hoca-öğrenci” ayrımı etrafında şekillenen güç ilişkileri ve cinsiyetçiliğe karşı net duruşumuzu etkinliklerimizde güç gözetmeyen paylaşım ortamları oluşturarak, alanında uzman eğitmenlerin yanı sıra yeni seslere de yer vererek ve farklı görülen kimlikleri kutlayarak gösteriyoruz. Derslerin ve tartışmaların herhangi bir baskıya ve oto-sansüre uğramadan ifade özgürlüğünün tahrip edilmediği farklı metotlarla gerçekleşmesini sağlıyoruz. Akademinin üniversitelere veya toplumdan yüzünü çevirmiş dersliklere kısıtlanamayacağını vurgulayarak katılımcı ve gönüllülerin özveriyle katkıda bulunduğu yaşam tarzları inşa ediyoruz.

'ÜNİVERSİTENİN İÇERİSİNE SÜRÜKLENDİĞİ AKADEMİK KRİZİN BİR SONUCU OLARAK ORTAYA ÇIKTIK'

Neden böyle bir ihtiyaç olduğunu düşündünüz?

Temel amacımız kendisine ifade alanı bulmakta zorlanan ve belli tipte ilgilere sahip olan kimseleri; düşünmenin, duyumsamanın, konuşmanın ve dinlemenin incelikli biçimleriyle karşılaşabilecekleri bir ortamda bir araya getirerek, düşünmenin zorunlu olarak birlikte düşünmek olduğunu yeniden hatırlamak ve hatırlatmak… İçinde bulunduğumuz mevcut durumda üniversitenin içerisine sürüklendiği akademik krizin bir sonucu olarak ortaya çıkan bir oluşum olduğumuzu söyleyebiliriz. Başka bir deyişle üniversite kurumunun karşılaması gereken akademik ihtiyaçtan doğmuş olmamız, bir arada kurulmuş bir düşünme ortaklığının yanı sıra yaşamın kendisini de yeniden örgütlemeye aracılık etmeye çalışmamıza bir sebep.

Düzenlediğimiz etkinliklerle yerel akademik hevesi ve bir aradalığı güçlendirmeye çalışıyoruz. Üniversitelerin özerklik krizi ve öğrenciler üzerindeki sosyoekonomik baskıların her zamankinden şiddetli hissedildiği bu dönemde hem eğitmenler hem öğrenciler hem de iş hayatında olmasına rağmen akademiye ilgisi devam eden katılımcılarımız için özellikle sosyal bilimlerin rahatça tartışıldığı ve kolektif üretime olanak sağlayan alanlar örmeyi önemsiyoruz. Akademik temellerimize ek olarak düzenlediğimiz etkinlikler çok yönlü karşılaşmalar sağlıyor ve buna dayanarak ürettiğimiz değeri kolektif özgür yaşam alanı olarak da tanımlıyoruz.

'KEMİKLEŞMİŞ VE EGEMEN ERİL ÇOKLUĞU KIRMAK İÇİN EŞİTLİK GÖZETİYORUZ'

Eğitimlere kimleri konuk ediyorsunuz? Neden bu kişiler?

Sansüre, baskıya, ayrımcılığa uğrayan gençler ve akademisyenler bizim hedef kitlemizi oluşturuyor. Üniversiteye, özellikle sosyal bilimler ve felsefe bölümlerinin araştırma faaliyetlerine verilen önem oldukça azaldı. Öğretim üyeleri ve öğrenciler maddi imkanların ve akademik özgürlüklerin daha fazla olduğu başka ülkelere göç ediyor. Her sene YÖK tarafından bölümlerin öğrenci kontenjanları arttırılsa da yeni öğretim elemanları için açılan kadrolar ya yetersiz ya da liyakate dayalı olmayan seçimlerle işliyor. Kişiye dayalı özel ilanların açılması ya da derslerde işlenen bir konunun “sakıncalı” bulunarak bir akademisyenin işine son verilmesi haber değeri bile taşımayan bir olay haline geldi.

Üniversitelerden KHK ile veya başka yöntemlerle uzaklaştırılan bir akademisyenin yıl boyu ders verebildiği öğrenci sayısından daha fazla öğrenciye ulaşmasına, akademide ve benzer alanlarda hala aktif bir şekilde kalmasına imkân veriyoruz. Ekonomik sıkıntılardan dolayı kariyer kaygısıyla istemediği bir bölümü seçmiş, sosyal bilimler alanında uzman kişilerden ders alamayan alan dışı öğrencilerin toplumsal cinsiyet ve eleştirel düşünce gibi konularda derslere katılmasına olanak sağlıyoruz. Nitelikli felsefe eğitimi Türkiye’de görece daha az önem görürken, her kesimden felsefecilere nitelikli eğitimi ulaştırmayı önemsiyoruz. Sosyal bilimler dallarında okumasına rağmen araştırmalarını akranlarına eleştirel ortamlarda sunmakta, verimli geri bildirim almakta zorlanan genç akademisyenlere uzman hocalarla yan yana ders verme ve farklı disiplinlerden onlarca katılımcıyla tanışma imkânı veriyoruz. Kadın+ akademisyenlere yer vererek kemikleşmiş, egemen eril çokluğu kırmak adına eşitlik gözetiyoruz.

'KAMP İŞLERİNİ GÖNÜLLÜLERİN EMEĞİ İLE İMECE USULÜ KARŞILIYORUZ'

Çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Yaz ve kış etkinlikleri çerçevesinde nitelediğimiz iki tip etkinlik düzenliyoruz. Yaz etkinliklerimiz ana bir akademik tema etrafında şekillenen, bir hafta süreli yoğun ve kapsayıcı kamplardan oluşuyor. Tek bir kamp süresince günde altı saat derse ek olarak üç saatlik akşam oturumları ve samimi tartışma ortamları ile eğitmen-katılımcı etkileşimini teşvik eden alanlar organize ediyoruz. Kışın ise farklı şehirlerde ve o şehirlerin çeşitli mekanlarında bu defa daha özelleşmiş̧ temalar altında 2-4 gün gibi kısa süreli etkinlikler düzenliyoruz. Yaşadığımız şehirlerde, hafta sonları katılabildiğimiz bu etkinlikler üniversite hayatı esnasında da bize akademinin heyecanını yeniliyor ve olasılıkları genişletiyor.

Kışın kamp usulü olmayan günübirlik etkinliklerimiz ücretsiz gerçekleşiyor. İzmir Fransız Kültür Enstitüsü’nde Feminist Tiyatro, Ankara Respublika’da Özgürlük ve Tahakküm ve İstanbul Müze Gazhane ’de Çocuklarla Felsefe gibi konaklamasız etkinlikler gerçekleştirdik. Temmuz ve Ağustos aylarında Gümüşlük Akademisi Vakfı’nda bir hafta boyunca devam eden Sosyoloji, Edebiyat, Çağdaş̧ Felsefe, Sanat Felsefesi gibi konularda farklı disiplinlerde yaz kamplarında bu yıl elliden fazla akademisyenle dört yüze yakın katılımcının geldiği on beş etkinlik gerçekleştirdik. Ayrıca ilk uluslararası etkinliğimiz olan Nesne Yönelimli Ontoloji Yaz Okulu da bu düşünce sisteminin kurucusu olan Graham Harman’ın katılımıyla birlikte Şirince’de gerçekleşti. Bu etkinlikte Hindistan, Kanada, Amerika ve Avrupa’dan farklı disiplin alt yapılarına sahip katılımcılarla bir araya geldik.

Tüm bunların yanı sıra belirtmemiz gerekir ki yaz kampları boyunca oranını yarı yarıya tutmaya çalıştığımız gönüllü ekibinden oluşan katılımcı kontenjanımız bulunuyor. Bu uygulama sayesinde kamp süresince ortaya çıkan mıntıka temizliği, bulaşık, yemek dağıtımı gibi işlerin gönüllü emeği ile imece usulü karşılandığı bir düzen yaratmaya çalışıyoruz. Böylece gönüllü ekibi yaz kamplarında takip etmek istediği tüm derslere katılım gösterirken aynı zamanda ortak hayatın örgütlenme sürecine önemli bir katkı sunmuş oluyor. Başka bir deyişle, gönüllüler olarak bu yeni yaşam pratiğinin sürdürülebilir kılınmasında hep beraber çalışıyoruz.

Gelecekteki olası projeleriniz neler?

Her sene kış ve yaz dönemlerinde düzenlediğimiz etkinlikler devam edecek. Etkinlikleri sosyal medya hesaplarımızdan takip etmeniz mümkün. Bu kış Ankara, İstanbul ve Mersin’de çeşitli temalarda etkinlikler yapmayı planlıyoruz.

Bunun dışında ekip arkadaşlarımızın bir kısmı Avrupa Birliği projelerine başvuruyor. Başarılı olması durumunda yaz kamplarımıza kabul ettiğimiz burslu öğrenci sayısında artış yakalamayı hedefliyoruz. Nitelikli eğitimin herkes için ulaşılabilir olması için çalışmaya devam edeceğiz.