AK Partili Kürtlere dahi yasaklanan ateşten gömlek: Kürtçe medya

Kürtçe medya olsa ne değişir? Belki Kürt muhalif gazetecilerin statüsünde radikal bir değişim olmaz ama Kürtçe gazetecilik Türkiye’de yok edilme tehlikesini atlatmış olur.

Google Haberlere Abone ol

Murat Bayram*

Akşam uyumadan önce son bir defa giydiklerimi kontrol ediyorum. Gözaltına alındığımda giyinme fırsatı bulamam belki… Her akşam, geceyarısı polisin beni alma ihtimaliyle yatağa başımı koyuyorum.”

Abdurrahman Gök, bu sözleri, Kürt medyasından 24 meslektaşı gözaltına alındığında bir toplantıda sarfetmişti. Dün gözaltına alınan 11 Kürt medyası çalışanı arasında o da var. Ve korkarım onun anlattıkları Kürt gazeteciler için “normalleşti.”

22 Nisan ilk Kürtçe gazete olan Kürdistan Gazetesinin 125'inci yılıydı. Kürt gazeteciler bugünü “Kürtçe Gazetecilik Bayramı” olarak kutluyorlar.[1] 

Türkiye’de yaşayan her 5 kişiden biri Kürt olmasına rağmen basılan 2.071 gazeteden sadece biri Kürtçe. Haftalık basılan Xwebûn gazetesinin haber müdürü Ali Ertaş tutuklu, imtiyaz sahibi Kadri Esen dün gözaltına alındı.

Gazeteciliğimizin 125'inci yılında devletin Kürtçe gazeteciliğe çok net bir karşı tutumu var.

Devletin bu durumunun Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar düzeyinde izahı çok basit: “Onlar gazeteci değil”, “onlar terörist”, “akredite olmuş gazeteci değiller”, “onlar gazetecilik yapmıyorlar, propaganda yapıyorlar.”

Peki kapı kapı gezip AK Parti için Kürtçe propaganda yapan Kürtlerin neden bir Kürtçe medyası yok?

“Terörist olmayan”, “Makul Kürtler’e” neden yasak Kürtçe medya? TÜİK rakamlarına göre basılan 2.071 gazete arasında sadece bir Kürtçe günlük gazetenin olması normal mi?

Ak Partili Kürtlerin, Türkçe dilinde 2 binden fazla gazetenin olduğu ülkede kendi dillerinde bir gazete, hatta yüzlerce gazete istemediklerini iddia etmek akıldan uzak.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son Diyarbakır ve Urfa mitinglerini takip ettim. Erdoğan’ı çok radikal bir şekilde desteklediğini söyleyen Kürtler kendi dillerinde bizim kameralarımıza konuştular. Onların 20’den fazla yerel gazetesi olan Diyarbakır’da kendi dillerinde kendilerini ifade edebilecekleri bir gazeteleri yok.

RTÜK verilerine göre Türkiye’de ulusal çapta yayın yapan 477 televizyon var. Bunlardan Kürtçe bir haber programı bulunduran tek televizyon TRT Kürdi yani devlet televizyonu.

O da “makul” çizgiden çıkmamak için (veya buna zorlandığı için) bazı programları Türkçe altyazı ile yayınlıyor, sosyal medya hesaplarında Türkçe paylaşımlara yer veriyor. Öte yandan Türkçe, İngilizce, Arapça yayın yapan diğer TRT kanallarında başka dilde paylaşım veya altyazı hiç yok.

Peki muhalefet partilerinin bu söyleme karşı bir söylemi veya icraatı var mı?

Kayda değer hiçbir şey yok. CHP’yi destekleyen Kürtlerin de kendi dillerinde bir internet siteleri bile yok. Şimdi bu tutumu sergileyen muhalefet, geleceğe dair umut vermiyor.

Bu yazının yazıldığı saate kadar muhalefet, Kürt gazetecilerin gözaltına alınmasının karşısında bir tutum sergilemedi.

Akredite olmayan gazetecileri gazeteci olarak kabul etmeyen yönetim, tarihi boyunca devlet medyası dışındaki medyadan, Kürtçe gazetecilik yapan hiçbir gazeteciye akreditasyon vermedi. Hatta seçici kurulunda Kürtçe bilen uzmanının olmaması da muhtemel.

Peki AK Parti, CHP, DEVA… hatta MHP ve İYİ Parti'nin Kürtçe medyası olsa ne değişir? Kürtçe gazetecilik yapan muhalif medyanın statüsü Türkçe gazetecilik yapan medyanın statüsüne yükselir. Direkt dil bir terör faaliyeti olarak görülmez. Polis Kürtçe gazete görünce direkt el koymaz. Belki Kürt muhalif gazetecilerin statüsünde radikal bir değişim olmaz ama Kürtçe gazetecilik Türkiye’de yok edilme tehlikesini atlatmış olur.

[1] Irak Kürdistan Bölgesi’nde 22 Nisan 1973’te 22 Nisan günü “Kürt Gazeteciler Günü” olarak ilan edildi, Kürdistan Gazeteciler Sendikası aynı gün kuruldu.