AİHM kararları ışığında avukatlar ve Baroların özgürlükleri
AİHM'nin avukatların demokratik toplumun işlemesindeki temel rollerini ve hukuk üstünlüğünün sağlanmasındaki işlevlerini değerlendirerek özel ve ayrıcalıklı bir statü öngördüğü görülmektedir.
Avukatların sistemin demokratikleşmesi, hukuk üstünlüğünün korunması çabalarında korunması gereken özgürlükler konusu, otoriter sistemlerin hakim olduğu toplumlarda çıkarılan ciddi engeller nedeniyle önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.
Tüm politik ve toplumsal alanın kontrol altına alındığı, kuvvetler ayrımının ortadan kalktığı, yüksek mahkeme kararlarının uygulanmadığı, yaşanan çatışma ve gerilimlerle sürekli hukuk ihlallerinin yaşandığı günümüzde, avukatlar ve meslek örgütlerinin kendilerinden beklenen işlevleri yerine getirebilmeleri ayrıca özgürlük alanı tanınmasını gerekli kılmaktadır. Ülkemizde avukatlara yönelik hak ihlalleri, mesleğin yürütülmesinde karşılaştıkları sınırlamalar, davaların görülme sürecinde yapılan savunmalara kadar uzanabilmekte, savunmaları nedeniyle avukatlar suçlanarak yargılanabilmektedir.
Bu bağlamda, ulusal ve uluslararası mevzuatın getirdiği güvenceler dikkate alınmaksızın İstanbul Barosu’nun hukukun üstünlüğünü gerçekleştirme çabalarının hukuk dışı işlemlerle engellenmesi savunma özgürlüğü ile bağdaşmamaktadır. İstanbul Barosu Yönetimi’nin görevine son verilmesi girişimi ve Yönetim Kurulu üyesi, Av. Fırat Epözdemir’in yıllar önce karara bağlanmış bir olay nedeniyle tutuklanması, ulusal mevzuat yanında ve AİHM kararları ışığında ağır hukuk ihlali olarak kaydedilmelidir.
AİHM’in avukatların özgürlüklerine ilişkin kararlarında, savunma görevini üstlenen avukatların demokratik toplumun işlemesindeki temel rollerini ve hukuk üstünlüğünün sağlanmasındaki işlevlerini değerlendirerek özel ve ayrıcalıklı bir statü öngördüğü görülmektedir.
AİHM, AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARLARI
AİHM kararlarında Avrupa Konseyi’nin “Avukatlık Mesleğinin Özgürce Yürütülmesine İlişkin Tavsiye Kararı” ile Avrupa Baroları ve Hukuk Birlikleri Konseyi’nin Hukuk Mesleği Temel İlkeleri’ne atıf yapılmakta, halen bu ilkeler bağlayıcı nitelikte bir sözleşme haline dönüşmemiş olsa da, AİHM kararları ile, yol gösterici ilkeler olarak Avrupa sisteminde kabul edilmiş olmaktadırlar. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Avukatlık Mesleğinin İcrasındaki Özgürlükler Hakkında 21 Numaralı Tavsiye Kararı’nda “özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddeleri ışığında, avukatlık mesleğinin icrasındaki özgürlüğe, ayrımcılık yapılmadan ve otoriterler veya kamudan gelebilecek yersiz müdahaleler olmadan saygı gösterilmesi, korunması ve teşvik edilmesi için gereken tüm tedbirler alınmalıdır.” ibaresi yer almaktadır.
AİHM kararlarında, avukatların insan haklarının korunmasındaki önemli rolüne işaret edilerek, baroların bağımsızlığının önemi vurgulanmaktadır. Hajibeyli ve Aliyev v. Azerbaycan, B. No: 6477/08 ve 10414/08, 19.4.2018. kararı bu konuda örnek verilebilir. ‘’… Bu çerçevede, Mahkeme, avukatların ifade özgürlüğünün hukuk mesleğinin bağımsızlığıyla ilgili olduğunu ve bunun da adaletin düzgün şekilde tecellisi için elzem olduğunu tekrarlar. Buna ek olarak, profesyonel avukat örgütleri insan haklarının korunmasında çok önemli bir rol oynar ve bu nedenle bağımsız kalabilmeyi başarmalıdır, nitekim meslekdaşlara ve hukuk mesleğinin özerkliğine saygı vazgeçilmezdir. (…) Mahkeme, Hükümet’in dikkatini, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin avukatların ifade özgürlüğüne ilişkin olan ve avukatların ifade özgürlüğünden faydalanması gerektiğini, mesleğe erişim kararlarını ise bağımsız ve tarafsız hukuki mercilerin vermesi gerektiğini belirten R (2000) 21 numaralı tavsiye kararına çekmeyi gerekli görmektedir.’’
AİHM’in avukatların mesleki özgürlükleri konusuna da özel bir önem verdiği, bu özgürlüğü oldukça geniş yorumladığı görülmektedir. Yargılama sürecinde hakimlere hakaret ettiği iddiasıyla mahkûm edilen avukatın başvurusunda AİHM, yürüttükleri kamusal faaliyet nedeniyle hâkimlere karşı kullanılan ifadelerin diğer kişilere göre daha geniş bir eleştiri sınırı içinde olduğunu kabul etmektedir. “Avukatların ifade özgürlüğü meselesi, adil bir yargısal düzenin etkili biçimde yürütülmesi için çok önemli olan avukatların bağımsızlığıyla da ilgilidir. Demokratik bir toplumda savunma avukatının ifade özgürlüğünün –çok hafif bir ceza ile bile olsa sınırlandırılması sadece istisnai durumlarda gerekli olabilir”. (Morice v. Fransa, (Genel Kurul), B. No: 29369/10, 23.04.2015)
AİHM’in, duruşma sırasındaki ve dilekçelerdeki ifadeler ile mahkeme dışındaki ifadeler arasında bir ayrım yaptığı görülmektedir. AİHM, avukatın müvekkilinin savunmasını belirli şartlar altında mahkeme dışında, medya aracılığıyla da sürdürebileceğine hükmetmiş bulunmaktadır. AİHM’e göre bu şartlar; ifadelerin mahkemenin çalışmasını engellememesi, yorum ifadelerinin gerçek bir temele dayanması, kamu yararı tartışmasının bir parçası olarak yapılmış olması ve müvekkilin çıkarına yönelik olmasıdır. Bu değerlendirme sonrasında Mahkeme, avukatın ifadesinin özellikle jüriye ya da hâkime yönelik olmadığı, kişisel bir düşmanlığı da yansıtmadığını vurgulamıştır. Sonuç olarak, AİHM’e göre bu ifadeler, jüri ve mahkemeye yönelik hakaretten ziyade ceza adaleti sistemine ve sosyal ilişkilere yönelik bir eleştiridir. (Ottan v. Fransa, B. No: 41841/12, 19.04.2018.)
Diğer yandan, AİHM, bir avukata bir mahkeme yargıcı hakkında sarf ettiği sözlerden dolayı beş gün hapis cezası verilmesinin meslek üzerinde caydırıcı olabileceğine ve savunmayı kısıtlayabileceğine dikkat çekmiştir. AİHM, avukatların mahkemede özgürlüklerinin sınırsız olmadığına, ancak demokratik bir toplumda avukatın ifade özgürlüğünün hafif bir cezai yaptırım şeklinde olsa bile, sadece istisnai hallerde sınırlanmasının gerekli olabileceğine hükmetmiştir. Mahkeme, böyle bir cezanın avukatları sınırlayabileceğine, bunun da etkili savunmayı kısıtlayacağına dikkat çekmiştir. (Kyprianou v. Kıbrıs, B. No: 73797/01, 15.11.2005).
AİHM, diğer bir olayda; Moldova Anayasa Mahkemesi’nin, Moldova Baro Konseyi Kanunu’nu iptal etmesi üzerine, Moldova Barolar Birliği Başkanı’nın, telefonda bir gazeteciye “Anayasa Mahkemesi’nin kararının hukuk mesleğinde anarşiye yol açacağını ve kararı veren hâkimlerin AİHM’in otoritesine saygı duymadığını” söylemesi, Anayasa Mahkemesi’nin “anayasal” olup olmadığını iğneleyici bir şekilde sorgulaması ve bunun gazetede yayınlanması üzerine, Birlik Başkanı’nın Anayasa Mahkemesi’ne saygısızlıktan idari para cezasına çarptırılmasını Sözleşme’ye aykırı bulmuştur. Birtakım sınırlar öngörülebilir olsa da avukatların ifade özgürlüğünün, adalet yönetimini aleni bir şekilde eleştirmeye hakları olduğunu vurgulayan Mahkeme, bu kararda Başkan’ın sözlerinin “saygısızlık” olarak değerlendirilse de “hakaret / aşağılama” olarak değerlendirilemeyeceğine karar vermiştir. (Amihalachioaie v. Moldova, B. No: 60115/00, 20.07.2004, prg. 27-36.)
AİHM, başka bir kararında, müebbet hapis cezası alan müvekkile, avukatının kitap ve süreli yayın göndermesi sonucunda paketin şüpheli bulunarak, müvekkilin avukatı ile görüşmelerinde bir görevlinin hazır bulunmasına süresiz karar verilmesinin AİHS’in 8. maddesindeki özel ve aile hayatına saygı hakkını, bu karara yapılan itirazların değerlendirilmesinin duruşmasız olarak yapılmasının AİHS’in 6. maddesindeki adil yargılanma hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir. AİHM, avukat müvekkil görüşmesinin, ancak demokratik bir toplumda gerekli olması durumunda ve orantılı bir şekilde ve önemli bir suçun engellenmesi, cezaevi güvenliğine karşı önemli bir tehdidin olması gibi istisnai durumlarda sınırlandırılabileceğini, yalnızca bir kişinin terör ile bağlantılı bir suçtan tutuklu bulunmasının haktan faydalanmasını engellemeyeceğini belirtmiştir. Mahkeme ayrıca, hukuka uygun sınırlandırmanın belirli koşullarla düzenlenmesi ve öngörülebilir olması gerektiğini de vurgulamıştır. (Altay v. Türkiye (No. 2), B. No: 11236/09, 09.04.2019)
AİHM, benzer bir olayda, müvekkil ile avukat arasındaki yazışmalara el konulmasının AİHS’in 8. maddesinin ihlali anlamına geldiğine ilişkin 2018 yılında verdiği Laurent v. Fransa kararında da (avukatın) müvekkiline polis gözetiminde, mahkeme girişindeyken verdiği belgeleri polis memurunun okumasının haberleşmenin gizliliğine bir müdahale niteliğinde olduğunu, hukuka aykırı bir eylem olmadığı bir halde bu tür bir müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olmadığını belirtmiştir. (Laurent v. Fransa, B. No: 28798/13, 24.5.2018.)
Diğer bir olayda, İsviçre’de olan Adalet ve Polis Dairesi Başkanı’nın kocası olan bir avukatın bürosunun telefon kayıtları, bir soruşturmada şüphelilerin telefon konuşmasında isminin geçmesi ve eşinin görevi nedeniyle dinlenilmiştir. Dinleme sonucunda ilgisi olmadığı anlaşılınca da herhangi bir soruşturmaya gidilmemiştir. AİHM, bir hukuk bürosundan yapılan telefon görüşmelerinin “özel yaşam” kavramları kapsamında olabileceğini ve avukat- müvekkil arasındaki özel ilişkiye saygı duyulması ve hukuk bürosunun tüm telefon görüşmelerinin meslekle ilgili olduğunun varsayılması gerektiğini belirtmiştir. AİHM kararında, iç hukukun bireye 8. maddede korunan haklarına yönelik olabilecek keyfi müdahaleye karşı hukuki korumanın açık bir şekilde sağlanmasının önemine işaret etmektedir. Sonuçta AİHM, savunma haklarıyla doğrudan ilişkili bu tür bir dinlemenin bağımsız bir yargıç tarafından denetlenmeden, bir görevli tarafından uygulanmasına itiraz ederek, söz konusu avukatın demokratik bir toplumda hukukun üstünlüğünün gerektirdiği asgari koruma derecesine sahip olmadığına ve 8. maddenin ihlal edildiğine karar vermiştir. (Kopp v. İsviçre, B. No: 23224/94, 25.3.1998, prg. 50-75.)
*Av. /Dr.
Aşağıdaki kaynaklardan faydalanılmıştır.
1- Dr. Osman Korkut Kanadoğlu, “Barolar ve Avukatların Meslek Özgürlükleri”, TBB Dergisi, Sayı 146, s. 77-122.
2- Dilşad Çiğdem Sever, “AİHM Kararlarında Hak Öznesi olarak Avukatlar”, Ankara Barosu Dergisi, 2018/4, s. 243-258.