Ahmet Şık'ın raporu: 16 gazeteciye yönelik suçlamalar mesleki faaliyetlerden ibaret

TİP Milletvekili Ahmet Şık, tutuklanan 16 gazeteciyle ilgili hazırladığı raporda gazetecilerin tutuklanmasına yol açan soruşturmadaki suçlamaları ve gazetecilere gözaltında sorulan soruları paylaştı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Ahmet Şık, Diyarbakır'da düzenlenen operasyonda 8 gün gözaltında kaldıktan sonra tutuklanan 16 gazeteci ile ilgili hazırladığı raporu paylaştı. "Gazetecilik Yine Suçlama Konusu" başlıklı raporda gazetecilerin tutuklanmasına neden olan soruşturmanın detaylarına yer verildi.

SAVCILAR 'YOĞUNLUKTAN' RANDEVU VERMEMİŞ

Şık'ın tutuklanan gazetecilerin avukatları, çalıştıkları kurumların yöneticileri/iş arkadaşları, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan gazetecilerle görüşerek hazırladığı raporda gazetecilere yöneltilen suçlama, "Sterk TV ve Medya Haber TV isimli televizyon kanalları ile JinNews Haber Ajansı’nın PKK/KCK güdümünde yayın yaptıklarını, TV kanallarında yayınlanan programlarda 'PKK propagandası yapmak' ve 'Silahlı terör örgütü üyeliği' suçlaması yöneltilen gazetecilerin de 'Basın Komitesi' adı altında oluşturulan birime bağlı çalıştığı polis ve savcılık kaynakları tarafından iddia edilmektedir" sözleriyle aktarıldı.

Şık ayrıca Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Çelenk ve soruşturma savcısı Nilgün Kürkaya'nın, “program yoğunluğu” bahanesiyle kendisine randevu vermediğini not düştü.

'MESLEKİ FAALİYETLERDEN İBARET'

Dosyada kısıtlama kararı bulunduğunu hatırlatan Şık, "15 Haziran 2022 tarihli soruşturma savcısı Nilgün Kürkaya imzalı, nöbetçi sulh ceza hakimliğine gönderilen tutuklamaya sevk talebi yazısına göre gazetecilere yönelik suçlamalar hakkındaki deliller yaptıkları programlar, haber ve söyleşilerden oluşan mesleki faaliyetlerden ibarettir" dedi.

SUSMA HAKKI 'ÖRGÜTSEL TAVIR' OLARAK NİTELENDİRİLDİ

Soruşturma dosyasındaki suçlamaların gizli tanıkların ve teslim olan PKK üyelerinin ifadelerine dayandığına dikkat çeken Şık, raporda söz konusu ifadelere de yer verdi. Polis sorgusunda susma hakkının kullanılmasının “örgütsel tavır” olarak nitelendirildiğini belirten Şık, gazetecilerin 'kopyala-yapıştır' gerekçelerle tutuklandığını söyledi. Raporda tutuklamaya neden olan gerekçe şöyle paylaşıldı:

"Üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedeninin bulunduğu, şüphelinin devletin birliğini ve ülkenin bütünlüğünü bozmak amacıyla PKK/KCK silahlı terör örgütünün ideolojisi, hedefleri ve talimatları doğrultusunda kurulan ajanslarda faaliyet yürüterek PKK/KCK silahlı terör örgütünün ulaşmaya çalıştığı amaç doğrultusunda dört ülke toprakları üzerinde sözde Kürdistan devletini kurmak, devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak, toplumsal ayrışmaya sebep olmak amacıyla halk kitlelerinin etkilemeye çalıştıkları, PKK/KCK silahlı terör örgütünün Kandil merkezli KCK yönetimi ile organik/hiyerarşik ilişki içerisinde olduğu anlaşılmıştır."

IRAK'A GİDİŞ GELİŞLER SUÇ UNSURU SAYILDI

Raporda gazetecilere sorguları sırasında sorulan konulardan bazıları şöyle sıralandı:

"Esmer Tunç ve Suat Doğuhan’ın pasaport kayıtlarından tespit edilen Irak’a gidiş gelişleri de 'PKK terör örgütünün üs yapılanmasının bulunduğu Irak ülkesine Şırnak Habur kara sınır kapısından giriş çıkış kayıtları bulunmaktadır' diye suçlama konusu edilmiştir.

Gazeteci Elif Üngür’e Roger Waters’ın başlattığı Pete Townshend, Robert Plant, Peter Gabriel ve Brian May gibi ünlü kişilerin destek verdiği Kürt sanatçı Nûdem Durak için başlatılan özgürlük kampanyasına ilişkin program yapmasının nedeni sorulmuştur. Üngür’ün yaptığı bir programda, Suriye Kürtlerinin yaşadığı Kamışlı’nın görüntülerde görünmesi de 'YPG bölgesi' denilerek suç isnadı olarak yöneltilmiştir.

JinNews Editörü Gülşen Koçuk’a, ailelerin cezaevindeki hasta tutukluların durumuna dikkat çekmek amacıyla başlattığı Adalet Nöbeti eylemini takip edip etmediği sorulmuştur.

NEDEN JİTEM PROGRAMI YAPMAK İSTEDİĞİ SORULDU

Gazeteci Lezgin Akdeniz’e, haber kaynaklarıyla yaptığı telefon görüşmeleri ve 90’lı yıllarda JİTEM tarafından gözaltında kaybedilenlerle ilgili neden program yapmak istediği sorulmuştur.

Gazeteci Ömer Çelik’e, 'Amed’den Bakış' programında Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit, asimilasyon uygulamaları, Kürtçe diline yönelik engellemelerle ilgili konuları neden işlediği sorulmuştur.

Gazeteci Aziz Oruç’a, 'Sokağın Sesi' isimli sokak röportajlarından oluşan programıyla ilgili 'Neden bu konuyu seçtiniz?', 'Bu içeriği belirlerken kimseden talimat aldınız mı?' soruları sorulmuştur. Programda 'Kürt sorunu', 'savaş' gibi ifadeler kullanmasının nedeni, 'Kürt sorunundan kastınız nedir?', 'Savaştan kastınız nedir?', 'Örgüt ile devlet arasındaki sorunu savaş olarak değerlendiriyor musunuz?', 'Neden savaş diyorsunuz' soruları yöneltilmiştir."

'DEDİKODULAR ÜZERİNDEN SUÇLAMA YAPILMASI İFADE VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE AYKIRIDIR'

"Bir kez daha mesleki faaliyetler terör örgütü üyeliği kisvesiyle suçlama konusu ediliyor. Ve bir kez daha Kürt gazetecilerin sesi kısılmaya çalışılıyor" denilen raporun sonuç bölümünde şu ifadeler kullanıldı:

"Biz bu karanlık strateji biliyoruz, buna aşinayız. Kürt illerinin devletin, iktidarların karanlık stratejilerinin adeta 'pilot bölgesi' bölgesi olduğunu biliyoruz. Burada gerçekleşen her hukuksuzluğun yarın Türkiye’nin batısında da yapılacağını biliyoruz.

İktidarların, gücü eline geçirmenin kibriyle iddia ettiğinin aksine gazetecilik suç değildir. Mesleki faaliyetler herhangi bir suçlamanın gerekçesi olamaz. Hiçbir somut eylem göstermeden sadece çalışılan mecralarla ilgili birtakım dedikodular, söylentiler üzerinden suçlama yapılması ifade ve basın özgürlüğüne aykırıdır.

Bugün bu rapor kapsamında ele alınan tüm ihlaller, yarın iktidar yanlısı olmayan her yurttaş için de geçerli olacak. Yurttaşlar sosyal medya paylaşımları nedeniyle terör örgütüne üye oldukları suçlamalarıyla yargılanacaklar.

Sosyal medyaya düzenleme getireceği yalanıyla Meclis’ten geçirilmesi planlanan ve var olan sessizlik ortamını daha fazla genişletmeyi ve derinleştirmeyi amaçlayan Sansür Yasası ile bu durum bir kez daha kurumsal hale getirilecek.

Gazetecilerin haber yapma, yurttaşların haber alma ve haber olma hakları engellenecek. Saray’ın iddia ettikleri dışında gerçeğe erişimin önüne ket vurulacak. Son olarak, Sansür düzenlemesinin yasalaşması halinde basın özgürlüğün daha da kısıtlanmasıyla Kürt gazetecilerin özelinde gözlemlediğimiz benzer hak ihlallerinin daha da artacağını söylemek yanıltıcı olmaz."

'UZUNCA BİR YARGILAMA SÜRECİ OLACAK'

Tutuklanan gazeteciler için Diyarbakır’a gelen Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu ve tutuklu gazetecilerin avukatlarından Resul Temur ile beraber Diyarbakır Barosu Tahir Elçi Konferans Salonunda basın açıklamasına katıldı.

İktidar yanlısı olmayan ve hakikatin peşinde olan herkesin hedefte olduğunu söyleyen Ahmet Şık, “Kürt olunca ve gazeteci olunca daha çok hedef haline gelebiliyorsunuz. Eskiden muhalifler bombalarla, ölümlerle susturulurken şimdi ise diri diri hapishanelere gömülüyorlar. Basına yapılan bir darbe söz konusudur ve görülüyor ki uzunca bir yargılama süreci olacaktır. Dosya birçok hukuk ihlallerini içinde barındırıyor” dedi.

'DOSYAYA ULAŞMAMIZ BİLİNÇLİ OLARAK ENGELLENDİ'

Gözaltı sürecinden tutukluk sürecine kadar yaşanan hukuksuzluğa değinen Avukat Resul Temur ise şunları aktardı: “Biz avukatlara dosyada gizlilik kararı olduğu söylendi. Ancak biz savcının yanına gittiğimizde bize dosyaya henüz gizlilik kararı gelmediğini ve dosyanın şuan hakimin elinde olduğunu söyledi. Gizlilik kapsamında olmayan bir karar olmasına rağmen dosya bizlere gösterilmedi. Dosyaya ulaşmamız ilk anda bilinçli olarak engellendi. 8 günlük gözaltı sürecinden sonra gazetecilerin ifadesi alınması için adliyeye getirildiler ancak gazeteciler gözaltı otobüslerinde bekletildiler. Bizlerin ve gazetecilerin itirazları sonucu gözaltı otobüslerinden çıkarıldılar.”

‘MESLEKİ FAALİYETLERİ SORGULANDI’

Hukuki süreçte sürekli sakatlık yaşandığını vurgulayan Temur, “Soruşturma dosyasında bulunmayan sorular soruldu. İfade tutanaklarında bir kopukluk yaşandı. Tüm gazetecilere ortak olarak sorulan sorular soruşturmanın niyetini belirliyor. Gazetecilerin mesleki faaliyetleri sorgulandı. Sorgu hakimi yayın politikasına dair sorular sordu. Gazetecilerin verdiği yanıtlardan sonra ise tavrını değiştirip açık ve gizli tanık ifadelerini ifadelerin arasına sıkıştırdı. Bahsedilen tanıklar dosya dışıdır. Tüm gazetecilerin ifadeleri alındıktan sonra birkaç dakika içerisinde tutuklama kararı çıktı. Bu da bize öncesinde tutanakların hazırlandığını gösteriyor.”

‘SİYASİ BİR YARGILAMA SÖZ KONUSUDUR’

Yürütülen soruşturmanın siyasi bir yargılama olduğunu aktaran Temur, “Soruşturma savcısı İzmir’e tayin edildi. Bu savcı Diyarbakır savcısı değil, Bismil savcısıydı. Geçici yetkiyle mi geldi yoksa başka bir süreç mi var, bunu bilmiyoruz. Savcının soruşturmanın başlangıç aşamasından hemen sonra gelmesi, bu soruşturmanın Emniyet Müdürlüğüyle yürütüldüğü ve siyasi bir yargılama olduğunu bize gösteriyor” şeklinde konuştu.

Konuşmacılardan DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu ise dayanışma ve birlikte mücadele ederek demokratikleşmenin önünü açacaklarını ve tüm bu hukuksuzluğa karşı haykırmanın herkesin görevi olduğunu aktardı. (HABER MERKEZİ)

RAPORUN TAMAMI