Ahmet Kaya ve Yusuf Hayaloğlu, ölüm yıldönümlerinde anıldı

Ahmet Kaya vefatının 24’üncü, şair Yusuf Hayaloğlu vefatının 15’inci yılında Maltepe’de düzenlenen gecede anıldı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Usta sanatçı Ahmet Kaya ve şair-yazar Yusuf Hayaloğlu ölüm yıldönümlerinde şiir ve türkülerden oluşan bir geceyle anıldı. Yönetmenliğini Ulaş Geroğlu’nun yaptığı Yusuf Hayaloğlu belgeseliyle başlayan “Ayrılığın Hediyesi, Ahmet Kaya&Yusuf Hayaloğlu” ismi verilen gecede Hayaloğlu’nun müziğinin gelişimine, Ahmet Kaya ile olan tanışmasına ve şiirlerinin dönüşümüyle birlikte Türkiye’de yaşanan 12 Eylül başta olmak üzere siyasi durum ve olaylara da değinildi.

 

'BABASINA AŞIK BÜYÜYEN BİR ÇOCUKTUM'

Belgeselin ardından sahneye çıkan Yusuf Hayaloğlu’nun ilk çocuğu Hazan Hayaloğlu babası ve Ahmet Kaya ile ilgili düşüncelerini ifade etti. Hayaloğlu şunları söyledi:

“Bu duygusal anda sahneye çıktım. Belgesel çok güzeldi, yapanların eline sağlık. Benim adım Hazan. Yusuf Hayaloğlu’nun üç çocuğundan en büyüğüyüm. Öncelikle bugün de, yani babamın 15’inci yılını anma töreninde burada bizimle bulunduğunuz ve enerjinizle ışık saçtığınız için gelen herkese çok teşekkür etmek istiyorum. Bugün burada olmak gerçekten benim ve ailem için çok gurur verici. Birkaç cümle söylemek istiyorum. Öncelikle kendi çocukluğumdan başlayayım. Ben her kız çocuğu gibi babasına aşık büyüyen bir çocuktum. Ondan çok şey öğrendim ve onunla da hep gurur duydum. Sonsuz bir yaratıcılığı vardı kendisinin. Bilgisi ve genel kültürü hayranlık uyandıracak dereceydi. Babamın belki de en mutlu olduğu anlar kırlarda koştuğu, sahilde doğayla buluştuğu anlardı. Sevgilim babacığım maalesef bir sahil kasabası, bir balıkçı kasabasına yerleşemeden 15 sene önce aramızdan ayrıldı.”

Şiir ve türkülerin ortaya nasıl çıktığını da sözlerinde ifade eden Hayaloğlu, “Babamın yarattığı karakterler; Suphi, Bahtiyar, içeriden çıkan adam, yorgun demokrat, yaşantıların dile gelişidir adeta. Bu öyle bir mirastır ki aradan 40 sene geçmesine rağmen bu eserleri yeni keşfeden yeni nesil insanlara en derinden dokunur. Dinleyenler savaşçı, eşitlikçi bir gelenek için hayatını ortaya koymuş, uğruna sevdiklerinden kopmak zorunda kalmış, hapsolmuş insanlar bu şarkılarda kendilerine ait bir şeyler bulur. Yusuf Hayaloğlu ve Ahmet amcamın dostluğunun meyveleri dillere marş olmuş şarkılar ve türküler bir zaman makinesi gibi bizi, o döneme geri götürür. Bu eserler artık toplumsal hafızamıza kalıcı bir şekilde işlenmiştir. ‘Hani Benim Gençliğim Nerde?’ şiirinden boşa giden gençlikleri, “Şu Dağlarda Kar Olsaydım” türküsünde sevgilinin kaybından ardından hissedilen sahipsizlik, “Nereden Bileceksiniz?”de dertlerimizin suskunluğunun tanığı vardır. Yani bu eserlerde insani her duygunun karşılığı vardır. Bizim iki odalı, küçük bir evimiz vardı, bu evin küçük, arka odası bu mucizevi şarkılarının pek çocuğunun ortaya çıktığı yerdir. Ahmet amcam bağlamada, halam Gülten Kaya yanı başında, babamın elinde defteri, kalemi tam bir konsantrasyon içerisinde ezgiler arasında gezerdik, bütün gece. Onu en doğru ve anlamlı sözlere dönüştürmeye çalıştıkları bol çaylı diyeyim, bazen rakılı diyeyim, bol kahkahalı geçen yüzlerce gecemiz, çok güzel anılarımız var. Bu çok ufak odada yazılan şarkılar adeta bir mum gibi, bana göre. Bunlar dinleyicilerin gönlünde filizlenerek zaman içinde koca çınarlara dönüşmüştür, muhteşem eserler olarak hala dillerdedir” dedi.