Ağaçkakan minareden dışarıya, köylü de gözünün içine bakıyor

Rize’de bir kara ağaçkakan minareye yuva yaptı. Kuş gözlemcisi Alper Tüydeş, geçtiğimiz hafta bu köyü ziyaret etti: "Kuşa bak, köyümüze kimleri getiriyor."

Fotoğraflar / Alper Tüydeş
Google Haberlere Abone ol

Alper Tüydeş

Yolumu Rize’ye düşüren kara ağaçkakan ve hikayesiyle tanışmam, Doğuş Otomotiv ile başladığımız “Doğaya Kanat Açtık” projesi ile oldu. Maddi ve manevi çeşitli sebepler nedeniyle gitmek isteyip de gidemediğim yerler vardı. Doğuş Otomotiv de bana bunlar için destek oldu. Bu sayede hem yaban hayatını fotoğraflayıp dokuman altına alıyorum, hem de göremediğim türleri yerinde görmeye çalışıyorum.

Bunun ilkini Van ile başlattık. Van’ın ardından Bolu ve Ankara’ya gittik. En son Rize’ye geldik. Aslında Rize’de yıllardır görmek istediğim bir dağ horozu vardı. Hatta geçen yıl fotoğrafını çekmeyi denemiş, başarısız olmuştum. Geçen yılın ardından bu yıl da Rize’ye gitmek istedim ve gitmeden önce yaptığım araştırmalarda bir kara ağaçkakan kaydı gördüm. Bu kuşun, Mehmet Aktepe tarafından bulunduğunu, kuşçu bir arkadaşım olan Birol Hatinoğlu tarafından da fotoğraflandığını fark ettim. Kuş, çok ilginç bir şekilde bir köyün cami minaresini yuva bellemiş ve her akşam oraya gidiyor. Arkadaşım da kuşun camiye giriş çıkış sırasındaki fotoğraflarını çekmiş. Bu, bir ağaçkakan için alışılmışın dışında bir örnek aslında. Çünkü kara ağaçkakan boyut olarak Türkiye’de yaşayanlar içerisinde en büyük olanı. Bu iri cüssesine karşılık çok ürkek ve saklanmayı çok seviyor. İnsanlara kolay kolay gözükmez. Bu nedenle de fotoğrafını çekmesi zor türlerden biri.

Alper Tüydeş, kara ağaçkakanının utangaç bir tür olduğunu ve yerleşimin olduğu bir yere yuva yapmasının olağandışı olduğunu anlattı. 

AĞAÇKAKANIN ADI OLDU ‘MİNAREKAKAN’

Böyle bir türün, şehir içinde ulaşımı çok kolay olan bir yerde yuvasının olması bizim için büyük bir nimetti. Artık Karadeniz’de görmek istediğim türler arasında dağ horozundan sonra kara ağaçkakan da vardı. Nitekim yola çıktık ve ilk gün dağ horozlarını gördükten sonra onun köyüne indik. Köyüne diyorum, çünkü Rize’nin Kurtuluş köyü çok yüksekte değil, şehre, merkeze de çok yakın. Gündüz dağ horozlarını görüp, hızlıca gözlemini yaptıktan sonra gün batımında da tam onun gelme saatlerine yakın köye ulaştık. Ulaşır ulaşmaz zaten yuvada bize bakıyordu. Tabii hemen fotoğrafladık. Gitti, tekrar geldi, her birini güzelce fotoğrafladık. Daha sonra caminin imamının oğlu Yusuf ile karşılaştım.

Yusuf, elindeki kuş kitabından ağaçkakanı gösteriyor.

Yusuf elinde kuş gözlem kitabıyla geldi, kara ağaçkakanı açtı ve bana gösterdi. Çok güzel bir duyguydu. Merak etmesi ve heyecanla gelenlere bunu göstermesi…  Bundan etkilenip daha sonra köylülerle sohbete başladım. Bu sohbetler sayesinde de çok harika insanlarla tanıştım. Köylülerin yorumları muazzamdı. Konuştuğum insanlar doğaya karşı, kuşlara karşı, hayvanlara karşı ve çocukların doğaya bakış açısına karşı çok hassastılar. Bizim geleceğimizi duyunca, gofretler, kurabiyeler almışlar, çay demlemişler. “Kuşa bak, köyümüze kimleri getiriyor” diyerek çok sevindiler. En büyük korkum, bu tarz ibadet hanelerde hayvanların 'pislik yaptığı' gerekçesiyle istenmemesi korkusuydu. Fakat öğrendim ki, zaten üç yıldır buradaymış ve herkes onu benimsemiş. Hatta cami imamı Zekeriya Hoca, ona ‘minarekakan’ ismini vermiş. Bunları duymak ülkesinin doğasını, ülkesinde yaşayan tüm hayvanları çok seven bir doğasever olarak çok mutlu etti beni.

KÖY DIŞINDAN KUŞU GÖRMEYE GELENLER OLUYOR

Bu sayede çok güzel bir insan-doğa ilişkisi çıktı ortaya. “İyi ki o köye gitmişim” dedim. Normalde bizim için zaman çok kıymetlidir. Gün ışığını en iyi şekilde değerlendirmek için çok hızlı ve oyalanmadan hareket etmemiz gerekir. Fakat köyden hava karardıktan sonra dönebildik, çünkü o kadar tatlı sohbetleri vardı ki… Köy dışından kuşu görmeye gelenler olduğunu anlattılar. Bunlar çok güzel şeyler doğa için ve orada yaşanalar için.

Benim de amacım bir doğa fotoğrafçısı olarak sadece hayvanın fotoğrafını çekip paylaşmak değil, o hayvanın hikayesini, o bölgeye etkisini, insanlarla varsa ilişkisini anlatmak. Rize’deki kara ağaçkakan, bu amacımı fazlasıyla karşıladı.

Hatta bu hikaye, yurt dışında da ses getirdi. Sosyal medyadan yaptığım paylaşımdan sonra çeşitli ajanslar konuyu ele alıp ulusal basına taşımıştı. En çok da The Guardian gibi uluslararası ve seçkin bir kuruluşun konuyu ele alması beni sevindirdi.