YAZARLAR

Ağa takılan duygular

Illouz bize gösteriyor ki, ağ toplumunun temelinde ortak sırrımız ve hikayemiz yatmaktadır. Hepimiz aynı yerdeyiz: Romantik Ağlar içindeyiz. Sanal çöpçatanların elinde.

Hayat giderek ekranlara, sanal ortamlara hapsolurken duygu piyasalarında şimdiye dek görülmedik bir yoğunluk, hareketlilik yaşanıyor.

Herkes herkesin kalbini, gönlünü fethetmeye çalışıyor.

Herkes ekranlarda, sitelerde gece gündüz sörf yapıyor, hem aklına hem gönlüne hem ihtiyaçlarına karşılık verecek eşi, rehberi, kılavuzu… aşkı arıyor.

Eva Illouz’un deyişiyle Soğuk Yakınlıklar piyasasında dolaşıyoruz sürekli. Kimimiz müşteri, kimimiz satıcı. Bazen hem o, hem öteki. İkisi bir arada. Rasyonel ahmaklıklarımızdan kurtulmaya çabalıyoruz. Ortamlar sanal, duygular hakiki… diyeceğim, pek öyle de değil! İşler karışık. Baştan alalım.

Klişe ifadeyle, sanal ticaret, salgınla gelen büyük kapanmanın, bozgunun öncesinde almış başını gitmişti zaten. Kitap satış sitesi olarak doğan Amazon ya da arama motoru ortaya çıkan Google’ın ulaştığı konumu, etkinlik alanlarını, kazançlarını, piyasa değerlerini anmak yeterli. Salgın bunların ve ardından gelen türevlerin; alışveriş siteleri vb’nin misliyle katlanarak büyümesini getirdi.

Manuel Catelles, Ağ Toplumunun Yükselişi’ni 1996’da ilan etmişti. Öyleyse 20. yüzyıl sonlarından başlatabiliriz süreci. Ağ toplumu, evet sanal ticaret ve şu okuduğunuz satırların yer aldığı “sanal gazete” dahil daha birçok şeyi beraberinde getirdi. Belki de her şeyden önce gönüller sanallaştı.

Önce aşklar takıldı ağa, aşk arayanlar takıldı oraya.

BREK BREK… ARKADAŞ ARIYORUM

Yaşı yetenler anımsayacaktır: 1990’ların başında dünyanın batı yakasında ağ toplumu inşa edilirken henüz “telsiz” çağı yaşanıyordu buralarda. O telsizlerden eko yaparak yükselen ifade neredeyse standarttır: Brek brek, arkadaş arıyorum arkadaş.

Telsizlerin hemen ardından, PTT daha özelleştirilmeden “özel hat”lar geldi: 900’lü Hatlar… Özel mesaj servisi. Hülya Avşar’dan Sisi’ye, erotik hikayelerden çeşitli konularda danışma, ünlülerin sesini duyma, sevgiliye seslenmeye uzanan tuhaf bir dillenme, dinleme devri yaşandı. İlki “alo bilgi” adını taşıyan 900’lü hatların içinden memleketin ilk ve nitelikli özel üniversitelerinden biri bile çıktı! Ayrı bir hikaye.

Telsizde olduğu gibi bu yeni ağa takılanlar da yine arkadaş, aşk arayanlar, gönlü aç olanlardı. Çok geçmeden özel hatları “decoder”lı şifreli kanallar izledi. Geceleri renklendiren Playboy kanalları falan… 1990’ların sonlarına gelirken itiraf.com, siberalem.com vd birbirini izledi. Hasılı memleket insanı adım adım ağa dahil oldu.

O haller, durumlar çok eskilerde kalmış gibi görünse de, değil!

Bugün ekonomiden siyasete, günlük haberden yabancı dile, din bilgisinden sağlığa, dünya ahvalinden teknolojiye, mutfak ve ev işlerinin püf noktasından yapay zekaya, evrenin sırlarından ruhumuzun gıdası müziğe, hayatın her anı, her alanı için “brek brek” anonsu yapıyoruz bir bakıma.

Önümüzde evren kadar sonsuz kanaat önderi, vaiz, öğütçü, rehber, bilgin, eş, dost, yardımcı.

Çöpçatanımız -ağın kendisi- anında devreye giriyor.

Derinliklerine, arzularına, dertlerine tümüyle vakıf olduğu gönlümüze, profilimize uygun eş – rehber, kılavuz seçeneklerini seriyor önümüze.

Farkında olalım olmayalım, işle aşk çoktan karışmış vaziyette.

DUYGULAR ŞELALE DEĞİL, SERMAYE

Modern – postmodern ve küresel hallerden geçerek örülen ağ toplumu da iki yüzyılı aşkın zamandır dünyanın gidişatına yön veren burjuvazinin hükmünü taşıyor.

Onun hükmü, her tür duygudan uzak görünür. Manifesto’daki ünlü ifadeyle, “insanla insan arasında çıplak çıkardan, duygusuz ‘nakit para’ dışında bir bağ bırakmaz” burjuva. Dindarlığın cezbesini, şövalyece tutkuları, orta sınıf hüznünü, bencil hesapçılığın soğuk sularında boğmuştur. Geçerli tek bir değer vardır: Piyasa değeri.

Para konuşur. Bu da mal ve fiyatın, hesabın konuşması, her şeye o aklın yön vermesi demektir.

Akıl Çağı denen şey, bunları söyler.

Ve fakat, rasyonaliteyi insan eyleminin asli temeli haline getiren burjuvazi ve onun inşa ettiği kapitalizm duygusallığı silip atmış gibi görünürken, kapitalist kültüre duygusal yaşamın eşi benzeri görülmemiş yoğunlaşması eşlik ediyor.

Eva Illuoz bu meseleyi sorunsallaştırıyor 2006’da yayımlanan Soğuk Yakınlıklar’dan beri. Duygu Kapitalizminin Biçimlenişi’ni, boyutlarını tartışıyor. Soru şu: Nasıl giderek daha rasyonelleşerek daha da yoğun bir şekilde duygusal hale gelebildik?

Bunu öncelikle Homo Sentimentalis’in Yükselişi olarak değerlendiriyor. Piyasanın, psikoloji ve psikanalizin dilini devralıp insanların kalbine, ruhuna, gönlüne seslenmesidir homo sentimentalisin yükselişi. Bu, herkesin öyle ya da böyle terapiye tabi olmasını getirecektir: Kişisel gelişim şart. Kendini keşfet ve gerçekleştir. Sosyal şurada dursun, Duygusal Sermaye devrindeyiz!

O sermaye şahsınıza ait sanıyorsanız, şiddetle yanılıyorsunuz. Illouz bize gösteriyor ki, ağ toplumunun temelinde ortak sırrımız ve hikayemiz yatmaktadır. Hepimiz aynı yerdeyiz: Romantik Ağlar içindeyiz.

Sanal çöpçatanların elinde.

Ağın içine bakmaya devam edeceğiz.