Afganistan-Türkiye: Göç trafiği nasıl işliyor?

Türkiye, Afgan göçmenlerin yaşadıklarını ve iki ülke arasındaki trafiğin nasıl işlediğini Hale Gönültaş ve Volkan Nakiboğlu'nun haberi ile öğrenmişti.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Afganistan'da Taliban'ın ülkenin önemli bölümünü kontrol altına almasıyla gündemin ilk sırasına yükselen 'Türkiye'ye göç' konusunu Gazete Duvar, Aralık 2020'de gündeme getirmişti. Hale Gönültaş ve Volkan Nakiboğlu'nun hazırladığı 'İran Sınırı' yazı dizisinden Afgan göçmenlerin Türkiye yolculuğunun nasıl yaşandığı ayrıntıları ile anlatılmıştı.

Bugün 295 kilometrelik duvar örüleceği açıklanan İran sınırı boyunca yükselen mevcut duvarların 7/24 termal kameralarla, insansız hava araçlarıyla, havadan ve karadan korunduğu belirtilen dizide Afrikalıların da İran sınırını kullandığı belirtiliyordu.

Medyada yeniden günden olan Hale Gönültaş ve Volkan Nakiboğlu'nun gazetecilik ödülleri de alan dizisinden öne çıkan başlıklar şöyle:

VAN GÖLÜ ÖLÜM ROTASI OLARAK KULLANILMAYA DEVAM EDİLİYOR: Mültecilerin İran sınırından geçişi Covid 19 salgını ve kış koşullarına karşın devam ediyor. Gazetecilerin çektiği göç yolunda donarak ölen mültecilerin fotoğrafları ajanslardan geçiyor. İnsan kaçakçıları, küçük balıkçı tekneleriyle Van Gölü üzerinden mültecileri Tatvan’a doğru adeta ölüm yolculuğuna çıkarıyor. Van Gölü mültecilerin ölüm rotası. Bu yolculuğu yaşamını yitirmeden tamamlayanlarla yaptığımız görüşmelerde anlatılanları daha sonraki bölümlerde paylaşacağız. Ama önce bu kadar şanslı olmayanların hikâyelerine bakalım.

Aralık 2019’da, Van Gölü’nün Bitlis kıyısındaki Adilcevaz’da, yeni bir yaşam umuduyla küçük balıkçı teknesinin ambarına kilitlenmeyi kabul eden 7 kişi öldü. Kötü hava koşullarında yola çıkan, onlarca kişinin “istiflendiği” tekne, gelen dalgaya dayanamayarak battı. Hayallerini yüklenip tekneye binen, Afganistan’dan, Pakistan’dan, İran’dan yola çıkıp, Van’a kadar gelebilmiş insanlar, yaşama karanlık bir tekne ambarında veda ettiler. İnsan kaçakçılığını meslek edinen bir kişi tutuklandı olayın ardından. Van Gölü’nde, 28 Haziran’da, kapasitesinin çok üzerinde yolcu alan, o yolcuların depoya kilitlendiği bir tekne battı. Tam 61 kişinin cesedi çıkarıldı küçücük tekneden. Kurtulanlar, 5-6 kadın olduğunu söylüyordu teknede ama tek bir kadın cesedi bile çıkartılmadı. Tekneyi kullanan insan kaçakçısının kuzeni bulunamadı. Dokuz kişinin tutuklandığı söylendi ancak soruşturmaya nedense gizlilik kararı getirildi, tek bir bilgi alınamadı aylardır. Tekneye, mülteciler bindirilirken görülen silahlı kişilerin kim olduğu, mültecileri gasp edip etmedikleri, hatta teknenin bilerek batırılmış olabileceği iddiaları araştırılıyor mu, bilinmiyor. 61 cesetten bazılarını hemen teşhis etmek mümkün olabildi. Ancak gölün dibine çöken teknenin depo bölümünde kilitli kalan cesetleri çıkartmak öyle kolay değildi. Bir bölümü günler sonra çıkartıldığında tanınmayacak haldeydi. 

Yaşamlarını yitiren mültecilerin cenazeleri ülkelerine gönderilemez ya da aileleri tarafından teslim alınmazsa Van’daki kimsesizler mezarlığına gömülüyor. İlde bu şekilde defnedilmiş 200’ü aşkın göçmen var.

GÖÇMEN KAÇAKÇILIĞI SİSTEMİ NASIL İŞLER? İran sınırında göçmen kaçakçılığı sistemi nasıl işliyor? 7/24 termal kameralarla, insansız hava araçlarıyla korunan sınırlar nasıl aşılıyor? Donarak ölmenin dışında vefat edenlerin ölüm şekli nedir? Özellikle yalnız kadın mültecileri bekleyen ve karşı karşıya kaldıkları cinsel şiddet, taciz, cinsel saldırılar nasıl gerçekleşiyor? Bu sorulara yanıt bulmak için sınıra sıfır köylere ulaşabilmemiz, güvenlik denetimlerinin olmadığı alternatif dağlık yollardan geçerek mümkün olacaktı. Coğrafyanın zorluğu dikkate alındığında da bu yolları en iyi bilen ve kullanan göçmen kaçakçıları ile ilerleyebilmemiz mümkündü.

GÖÇMEN KAÇAKÇISI İLE ANLAŞTIK: Göçmen kaçakçıları ile temas kurduk. Beklediğim gibi çok sayıda kaçakçı sınıra birlikte ilerleme ve sistemi anlatma talebimizi geri çevirdi. Kimi kaçakçıların da güvenlik güçleri ile birlikte çalıştığımız yönünde endişe yaşadığını hissettik. Ancak göçmen kaçakçılığından ceza alan, kısa bir süre önce de hapisten çıkan bir kişi, uzun bir ikna sürecinden sonra ön görüşme yapmayı kabul etti. Kaçakçı Ali* ile Van'a bağlı bir kasabada bu ön görüşmeyi gerçekleştirdik. Ali, tanık olduğu pek çok olay nedeniyle de ağır vicdanı sorumluluk yaşadığını, göçmen kaçakçılığı işini bıraktığını söylüyordu. Ayrıca, Covid 19 salgını, sokağa çıkma kısıtlamaları ve son dönemde güvenlik güçlerinin havadan ve karadan mülteci geçişleri ve göçmen kaçakçılarına yönelik denetimleri sıkılaştırmasından dolayı da sınırdan geçişlerin azalarak devam ettiği bilgisini veriyordu.

GÖÇMEN KAÇAKÇISI: GÜVENLİĞİNİZDEN KAYGI DUYUYORUM, RİSKE GİREMEYECEĞİM... Ali, mültecilerin sınır köylerinden kaçak girişlerini çekmek, dağlık, ormanlık alanda yürüyüşlerine eşlik etmek için bölgeye gece gidilmesi gerektiğini ancak bizim can güvenliğimiz açısından kaygı duyduğunu, böylesi ciddi bir riski göze alamayacağını söyledi. Ali, bizlerin can güvenliği için kaygısını dile getiriyordu ama sınırı geçen ya da geçemeyen her mülteci için aynı riskler geçerliydi. Ali'ye riskleri tüm ayrıntıları ile öğrendikten sonra bir karar verebileceğimizi söyledik. O da karşı karşıya kalacağımız riskleri ardı ardına sıraladı: "İran sınır birlikleri asla mültecilere 'dur ihtarı' yapmıyor. İran askerleri kaçak mülteci geçişini fark ettiği anda Türkiye tarafına da ateş açıyor. Eğer mülteci Türkiye tarafına geçse bile kurşundan yaranabiliyor. Aynı şekilde mültecileri almaya gelen göçmen kaçakçılarına da ateş açıyor İran askerleri. Kaçakçılardan da ölen oluyor. Gece sınırda hava eksilerde. Sizi bölgeye götürdüğümde kamera ışığı fark edilirse direkt tararlar. Ha bir de dondurucu soğuk var. Bu bölgede kurt, tilki çok fazladır. Diyelim, İranlı kaçakçının getirdiği grup hiç İran askerine yakalanmadı ama her zaman kurtlarla karşılaşma olasılığı var. Yırtıcı hayvan saldırısı hem İran tarafı hem de Türkiye tarafına geçtikten sonra göç yolunda mülteciler için ölümcül risklerden biri. Bütün bu riskler sizin için de geçerli."

'GEÇEN HAFTA BANGLADEŞLİ BİR MÜLTECİ GRUBUNDAKİLERİ KURTLAR PARÇALADI': “Abla, geçen hafta sınırda bir olay yaşandı Yaşananları açık açık anlatayım. Bunu da bilin de kararınızı ona göre verin” diyor Ali. “Bizim köyden bir kaçakçı arkadaş Bangladeşli bir grubu almak üzere sınıra yakın bir köydeydi. Sabaha karşı atlarla iki kaçakçı sınıra gidiyor. Sekiz kişilik Bangladeşli kafile. Kaçakçılar adamları (Bangladeşli mültecileri) sınırdan alıyor. Tam o sırada İran askerleri ateş açıyor, gözleri kara, tarıyorlar. Kaçakçıların biri kurşunlardan ağır yaralanıyor. Diğer kaçakçı hemen yaralı akrabasını alıp atın üzerine atıyor hızla kaçırıyor. Ama mülteciler tam arada İran sınırının kenarında kalıyor. Ertesi gün öğrendik ki bazı Bangladeşlileri kurtlar parçalamış, yenmiş uzuvları ortalıktaymış.” Ali'nin bir diğer kaygısı da bölge korucularının ya da herhangi bir göçmen kaçakçısının gazetecilerin sınır bölgesine kadar ulaşabilmesi ve geçişlerin kayıt altına almasından ciddi rahatsızlık duyup tepki göstermesi. Bu tepkinin boyutunu da tam kestiremediğini söylüyor.

TÜRKİYE VE İRAN’DAKİ KAÇAKÇI ORTAK: Peki, sistem nasıl işliyor? Ali anlatıyor: “Bu kaçakçıya göre değişir. Afrika’dan çıkan kaçak, rota olarak İran’a gelmek zorunda. Afganistan’dan İran’a, İran sınırındaki yerlere gelene kadar yerel halktan aracılar, kaçakçılar var. Afganistan’dan çıkarma ayağını İran’daki kaçakçı ayarlar ama Türkiye'deki kaçakçı da İran’daki kaçakçıyla ortak çalışır. Bazı durumlarda Türkiye'deki kaçakçı İran’a geçer, İran’daki kaçakçı ile yüz yüze anlaşma yapar. Ama gitmeden telefonla da anlaşma yapılabilir. İran-Van-İstanbul hattı 5 bin dolar. Bir Afgan mülteciyi düşün. Afganistan’dan çıkmadan önce İran’daki kaçakçı ile temas kuruyor. Mülteciler İran’a ulaştıklarında kaçakçı onları belirli bir noktadan alıp İran sınır köylerine kadar getiriyor. Mültecilerin İran sınırını geçmesi sağlandıktan sonra Türk güvenlik güçlerince yakalanmadan güvenli yerlere götürmek için Türkiye’deki kaçakçı devreye giriyor. Sadece sınırı geçirmek için İranlı kaçakçı mülteci başına 1000-1500 dolara kadar varan paralar alabiliyor. İranlı kaçakçı da diğer ülkelerden gelen mültecileri sınır köylerindeki evlerde günlerce bekletiyor. Yemeklerini veriyor. Kafileyi sınırdan geçirmek için en uygun zamanı kolluyor. Türkiye’deki kaçakçılar da tek başlarına çalışmıyor. Gelen grubun büyüklüğüne göre beş, bazen altı kişilik alt yardımcı ekipler oluyor. Mülteci Türkiye’ye geldiğinde de buradaki ana kaçakçıya parasını ödüyor. Türkiye’deki kaçakçının mülteciden aldığı para da farklılık gösteriyor. Ama bazen şöyle de oluyor: İran’daki kaçakçı mülteciyi sınıra yakın bir yere getiriyor. 'Şok' adı verilen evlere yerleştiriyor, sonra gidiyor. Kaçıyor yani. Bir daha o eve dönmüyor. Yani onları çaresizliğe, açlığa, ölüme terk ediyor. Mülteciler aç susuz evlerde günlerce kalıyor. Zaman zaman oluyor böyle olaylar. O zaman Türkiye’deki kaçakçının bir şekilde haberi oluyor. Telefonu olan bir mülteci Türkiye'deki kaçakçıyı arıyor ve İran'daki kaçakçının onları terk ettiğini, günlerdir evde beklediklerini anlatıyor. Mülteciler, yol iz bilmedikleri için, hangi bölgeden, hangi yollardan yakalanmadan nasıl geçeceklerini bilmedikleri için Türkiye'deki kaçakçı sınırı geçip mültecileri o evden alıp taksit taksit geçiriyor. Bazen de onlara telefonla yol anlatılıyor. Ya da Türkiye’deki kaçakçı İran’dan tanıdığı başka bir kaçakçıyı arıyor. Bu sefer o kaçakçı devreye giriyor. Tabii tüm bunlar mülteci için kaçakçılara ödenecek yeni paralar demek."

MÜLTECİLERİN TUTULDUKLARI 'ŞOK EVLERİ': Ali anlatmayı sürdürürken araya girip “Şok/lara yerleştiriyorlar” cümlesini biraz daha ayrıntılandırmasını istiyoruz: “Göçmenler sınırı geçmeden önce ya da sonra kaldıkları evlere, yani kaçakçıların ayarladığı evlere şok evleri diyoruz. Çünkü göçmen kampı gibi düşün abla. Ülkelerini, evlerini bırakmışlar. Günlerce yürümüşler, açlar. Sonra bir eve ya da ahırdan bozma bir yere topluca konuluyorlar. Adamlar (mülteciler) sanmasınlar ki hani gideceğiz de rahat edeceğiz. Bu nedenle 'şok evi' diyoruz. Topluca bir yerde kalıyorlar. Ama gerçekten de şok içinde oluyor mülteciler. Günlerce, aylarca yürümüşler ve belki ilk kez aylardan sonra bir evde kalacaklar. Bu evlerde halı ve minderler var. Anlaşmaya göre sıcak yemek, ya da ekmek/su veriliyor."

ŞOK EVLERİNDE GÜNLERCE TUTULUYORLAR: "Mülteciler bu evlerde ne kadar süreyle tutuluyor?" sorusunu yöneltiyoruz kaçakçıya: "Duruma göre değişir. Bazen üç gün, bazen bir hafta, bazen on gün, bazen bir ay. Ana kaçakçı diyelim üç ayrı kaçakçı grubu ile çalışıyor ve sınırın farklı noktalarından kafileleri alacaklar. Şöyle düşün: Üç gün içinde toplamda 200 kişilik bir mülteci grubu geçiş yapacak. Diyelim 50 kişi İran sınırının bir noktasından giriş yaptı, diğerleri farklı farklı gizli noktalardan. Diyelim 15 kişilik bir grup kaldı. Geçiş yapması beklenen ve diğer kaçakçı grup üç gün sonra geçiş yapacak diye düşün. Farklı farklı noktalardan geçiş yaptıkları için birbirlerine mümkün olan en yakın coğrafyalardaki evlere yerleştiriyorlar. Kalma süresini belirleyen pek çok faktör var. Yollarda çok sıkı güvenlik varsa, hava şartları çok kötüyse, güvenlik güçleri göçmen kaçakçılarına yönelik bir gözaltı süreci başlattıysa o zaman kalma süreleri uzuyor. Altı, yedi gün kaldıkları da oluyor, bir aya yakın kalan grup da oluyor. Hava karlı olursa, sonuçta bu insanlar kışın karlı yollardan yürüyecekler. Kaçakçılar güzergâhları kontrol ediyor. Dağların arasından farklı güzergâh belirliyor onları evden çıkarmak ve il merkezlerine, ilçelere götürmek için.” Bir yerden sonra yola araçtan inip yürüyerek devam ediyoruz...

İNTİHAR EDEN KADIN MÜLTECİLER VAR: Ali’ye, Ankara’da bire bir görüşme yaptığımız mültecilerin, özellikle mülteci kadınların sınır köylerindeki evlerde kalırken, çocuklarına süt istediğinde kaçakçının bir çay bardağı süt için 50 lira istediğini anımsatıyorum. Ali, “Her işin iyisi de var kötüsü de var. Vicdanlısı da var, vicdansızı da var. Biz bu işi yaparken, sıcak yemeklerini verirdik. Bebek, çocuk olursa dikkat ederiz. Bak abla, hamile kadın eğer şok evinde doğum yaparsa kaçakçı, bebek 40 günlük olana kadar bırakmaz. Kadın, çocuk, aile evde kalmaya devam eder” diyor.

Ali'ye, basında sık sık yer alan, kimi zaman dava konusu olarak yansıyan, en çok da Ankara ve ilçelerinde bulunan kadın mültecilerle yaptığımız görüşmelerde anlatılan "Kaçakçıların mülteci kadınlara cinsel saldırısı" konusunu da açıyoruz. "Bunu yapanlar var. Şahsen ben asla ve asla yapmam, yapmadım. Benim arkadaşlarım da yapmadı. Ama öyle olaylar oluyor tabii ki. Mesela diyelim zor durumda kaldı. Yalnız kaldı. O zaman kaçakçı ile kalmak istiyor. Bazen kaçakçı yanlış yapıyor" diyor.

Ali'den son cümlelerini biraz daha ayrıntılı açmasını istiyorum. "Diyelim kadının savaşta kocası ölüyor. Türkiye’ye geliyor, çocukları var. Van'da, Batman'da kalabileceği hiçbir yeri yok. Parası da yok. Çalışacak durumda da değil. Hakları da yok. Çaresiz durumda. İşte o zaman bazı adamlar kadınlara yanlış yapıyor. Kadın bazen adamların yanında kalıyor ya da çok çaresizlikten kendini öldürmek zorunda kalıyor. Öyle olaylar da var. İntihar edenler de var. "

'ADAMIN EŞİ OLUYOR O DA ONA BAKIYOR': “Peki, intihar edenler kadınların cenazeleri nereye defnediliyor? Güvenlik güçlerinin haberi oluyor mu? Çocukları ne oluyor. Ülkelerindeki aileleri kadınlardan haber alamayınca akıbetlerini araştırıyor mu?” diye soruyoruz. Ali, “Bilemem ki abla. Ben duyduklarımı anlatıyorum. Kimseye kötülük yapmadım ben. Gerisini de bilmiyorum” diyor. Ali’ye halen sınır köylerinde kaçakçıların yanında kalan mülteci kadınlar olup olmadığını soruyorum, “Zaman zaman oluyor. Köyde kalıyor. Adamın eşi oluyor. O da ona bakıyor” diyor. Burada aklımıza Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yer alan, 2017 yılında Cumhurbaşkanı kararnamesi ile isimleri ''güvenlik koruyucusu' olarak değiştirilen köy korucularının, sınır köylerinde yaşandığı iddia edilen kadın intiharlarını güvenlik güçlerine ne ölçüde bildirdiği sorusu geliyor.

MÜLTECİLERİN GECİŞ GÜZERGÂHINDA YÜRÜYORUZ: Artık bir sapaktan döneceğiz. Ali ulaşmayı hedeflediğimiz güzergâh olan dağlık bölgelerde yürüyüşte olan mülteci grubu olup olmadığını öğrenmek için telefon açması gerektiğini söylüyor. Aracı sola çekiyoruz, Ali arka koltuğa, Volkan, direksiyona geçiyor. Ali’nin yönlendirmesiyle bir sapaktan dönüyoruz. Dağlık, karlı bir bölge. Dik yamaçta ilerliyoruz. Ali, telefon konuşmalarını bitiriyor. İlerlediğimiz dağ yolundan 15 dakika önce bir mülteci grubunun minibüs ile indirildiğini, onları kaçırdığımızı söylüyor. Ali'ye "minibüsün içindeki mültecilerin güzergâhları neresidir? Ne yapacaklar? Ne tarafa doğru gidiyorlar?" diye soruyoruz. Yanıtlıyor: "Minibüs sabah saatinde karayoluna çıkmaz. Bir yerde bekletilirler. Bazen arabada, bazen bir ahırda. Duruma göre minibüs yola çıkar yavaş yavaş Van’a, Van Denizi’ne kadar götürülürler."

KAÇAKÇILAR, YOĞUN GÜVENLİK ÖNLEMLERİNİ NASIL AŞIYOR? Ali’ye, Van merkezden çıkıp kendisi ile buluştuğumuz noktaya gelene kadar üç kontrol noktasından geçtiğimizi, aracın bagajının dahi jandarma tarafından arandığını söyleyip, içinde mültecilerin bulunduğu bir minibüsün bu denli güvenlik önlemleri altında karayolunda nasıl ilerleyebileceğini soruyoruz. “Gözcüler var" diyor. "Eğer minibüs ana yola çıkacaksa geceleri, jandarma/polis noktalarında nöbet değişimi yapılırken gözcüler bu değişim anını bekler. Bir tepeye yatar, oradan aşağıyı kontrol eder. Tam değişim sırasında da minibüs şoförünü arar. Şoför o sırada ana yola çıkmak üzere sapakta bekleme anındadır. Kontrol olmadığı sırada da yola çıkar geçişi yapar "

KAÇAKÇI DİĞER KAÇAKÇILARDAN BİLGİ ALIYOR: Ali, dağlık bölgede yürüyüş halinde olan mülteci grubu olup olmadığını öğrenmek için sınır bölgesinde olan bir kaçakçıyı arıyor, uzun sayılabilecek bir görüşme yapıyor. Telefonu kapattıktan sonra gece, (üç dört saat önce) sınırı geçmeye çalışan bir kafileyi İran askerlerinin taradığını, mültecilerden ölenler olduğunu, bazı mültecilerin de dağlık alanlara kaçıştıklarını söylüyor. Kaçakçılardan bazıları halen o alanda mültecileri aramayı sürdürüyormuş. Telefonuma bakıyorum hava durumu 1 dereceyi gösteriyor. Olay, üç dört saat önce olduğuna göre, dağlık alanda havanın eksilerde olduğunu söylemek mümkün.

'YARALI MÜLTECİ YA DONAR YA DA KURTLAR PARÇALAR': Ali’ye aslında yanıtını az çok tahmin ettiğimiz bir soru daha soruyoruz: “Kaçakçılar, kaçan mültecileri gerçekten arıyorlar mıdır?” “Arıyorlardır" diyor. “Paralarını almadıkları için arıyorlardır” diye soruyorum. “Tabii paralarını da alacaklar. Bir de dağlarda geceleri kurtlar oluyor. Kurtlar savunmasız gördüğü insanları parçalar. Onun için sizi sınıra götürmek istemedim. Tilkiler de eğer açsa insanı parçalar. Hava aydınlık şimdi. Hâlâ bulamamışlar ama eğer donmamışlarsa, kurt parçalamamışsa, tilki parçalamamışsa muhtemelen bir taşın arkasına falan saklanmışlardır. Saklanan mülteci yolu izi bilmediği için, dağlık alanda tek başına kalıyor. Bir de bunlar (mülteciler) çok çok korkak oluyor. Saklandıkları yerden çıkmıyorlar. En çok ölüm de o saklandığı yerde oluyor. Donuyorlar ya da yırtıcı hayvan geldiğinde parçalıyor. Yaz kış bu yollarda kemikler çok olur. Bilmeyenler yoldaki kemikleri hayvan kemiği zanneder ama hepsi kurtların parçaladığı insan kemikleri.”

'MÜLTECİLERİ SALMIYORLAR, ŞOKLARDA BEKLETİLİYORLAR': Araçla, dağlık yolda kıvrılarak ilerlemek zorlaşıyor. İnip, yola yürüyerek devam ediyoruz. Ali, dağın eteklerinden yukarı doğru ilerledikçe telefon şebekesinde sorun yaşanacağını söylüyor. Geçeceğimiz güzergâhta mülteci grubu olup olmadığını öğrenmek için farklı noktalardaki kaçakçı arkadaşlarını arıyor. Görüşmeleri bittikten sonra, “Birkaç farklı ekibi aradım. Ama şu anda dağ yoluna bıraktıkları mülteciler yok. Jandarma sıkı denetimdeymiş şoklarda (şok evleri) tutuyorlarmış. Salmamışlar yollara” diyor. Yürüyüşe devam ediyoruz.

Ali’nin telefon konuşmalarını yaptıktan sonra biraz tedirgin ve huzursuz olduğunu hissediyor ve nedenini soruyorum. Çok ayrıntı vermese de bazı kaçakçılar, Ali’nin sorduğu ayrıntılı sorulardan rahatsız olmuş. Ali, “Kaçakçılar haber uçurmuştur. Sınır köylerine köylüler bizi sokmazlar” diye endişesini dile getiriyor.

YÜRÜYÜŞ YOLUNDA UÇURUMDAN DÜŞEREK ÖLEN MÜLTECİLER: Ali ve ben önden yürüyoruz. Volkan çekim yapıyor. Yerler buzlu ve kaygan. Yolun sağ tarafı uçurum. Sık sık dönüp arkada kalan Volkan'ı kontrol ediyorum. Uçurumdan kaynaklı ölümleri soruyorum. “Çok kişi uçurumdan düşüp ölüyor” diyor.

KAÇAKÇI TATVAN KIYILARINA MÜLTECİLERİ BIRAKIYOR: Henüz dakikalar önce polis etrafta gördüğü mültecileri minibüslere doldurup götürmüş. Kaçabilenleri de metruk binaların önlerinde, Tatvan eski otogarında, sanayi sitesindeki terk edilmiş depolarda ve merdiven altlarında görüyoruz. Bazı mülteciler de yollarda, ara sokaklarda yürüyor. Eski otogarda bir grup mülteciyi gördüğümüzde konuşmak için onlara doğru yürüyoruz ama kaçışıyorlar. İçlerinden bir mülteci konuşmayı kabul ediyor. Pakistanlı mülteci aslında göçmen kaçakçısı ile İstanbul’a kadar götürmesi için anlaşmış. 300 kişilik bir kafileyle bir hafta önce İran sırından Türkiye’ye geçiş yapmış. Kaçakçı bir gece önce Van Gölü kıyısından bindirdiği mülteciyi Tatvan’a kıyısı olan bir köye bırakmış. Geri gönderilmekten çok korkuyor. Kimlikleri olmadığı için otobüsler almıyor. Yürüyerek de olsa Ankara’ya gideceğini söylüyor.

DEPODA SAKLANAN MÜLTECİLERİN TEDİRGİNLİĞİ: Eski otogarın arka tarafında terk edilmiş depolar bulunuyor. Bir Tatvanlı, eğer depolara girersek mültecilerin orada toplu olarak görebileceğimizi söylüyor. Depoların olduğu alana yöneliyorum. İçerisi çok karanlık, soğuk, kesif bir küf kokusu var. Covid 19 virüsü nedeniyle ben de ciddi bir kaygı yaşadığımı itiraf etmeliyim. Aylardır yollarda olan bir mülteci grubu ile kapalı bir mekândayım. Oturmak için izin istiyorum. Kimse tepki vermiyor. Ben de yavaşça yere oturuyorum. Hikâyelerini dinlemek istediğimi ve eğer izin verirlerse yüzlerini göstermemek kaydıyla dışarda bekleyen kameraman arkadaşımı içeri çağıracağımı söylüyorum. Sınır dışı edilmekten, ülkelerine geri gönderilmekten duydukları kaygı her şeyin önünde. Tepkisizler. Açlar, yorgunlar, belirsizliğin içindeler. Kaygıyla, öfkeyle, yorgunlukla bakan onlarca gözle göz gözeyim. Kimse konuşmuyor. Titriyorlar. Konuşmamak konusunda kararlılar. Sınırlara ulaşma ve geçme mücadelelerini nasıl görünmezlik çabası içinde sürdürüyorlarsa o depoda da görünmez olmak istiyorlar. Mekândan ayrılıyorum.

MERDİVEN ALTINA SAKLANAN MÜLTECİ ÇOCUKLAR: Depodan çıktığımda Volkan, bir grup Afgan mültecinin merdiven altında olduğunu söylüyor. Yaşları 15 ila 20 arasında değişen bir grup genç. Arkadaşlarını kısa bir süre önce polis ekipleri götürmüş. Merdiven altında saklanıyorlar. Hajmar anlatıyor: “Afganistan’dan İran’a gelmemiz 40 gün kadar sürdü. İran sınırında çok uzun süre bekledik. Hava çok soğuktu. Ölenler oldu. Bir de dağlık bölge. Birkaç kez sınırdan geçmek üzere gidip geldik. Yolda yürürken düşüp kolunu, bacağını kıranlar, yaralananlar oldu. Bizim başımıza bir şey gelmedi. Ama kadınlar ve çocuklar çok zor durumdaydı. Kaçakçılarla anlaşmıştık. Kişi başı bin dolar vermiştik. Ama sınırdan geçerken Türk askerine yakalandık. Askerler üç, dört kişiyiz diye görmezden geldi, sınırdan geçmemize izin verdi. Van’da bir evde birkaç gece kaldık. Kaçakçılar bizi Van’dan gemiye bindirdi. Gece üçte buraya denizin kıyısına (Tatvan kıyıları) bıraktı. O saatten beri sokaktayız. Arkadaşlarımızı polis yakaladı götürdü. Bizler kaçtık. Ama burada da her an gelip yakalayabilirler. Biz ülkemize geri gönderilmek istemiyoruz. Bizim köyümüz Taliban denetiminde. Taliban’ın adamları bizi askerleri yapmak istiyor. Ama biz istemiyoruz. Onlara karşı gelenleri de öldürüyorlar.” Ne yapacaklarını, geceyi nasıl geçireceklerini bilmiyorlar. Kayıtsız oldukları için seyahat etme hakları yok. Yürüyerek Ankara’ya gitmeyi hedefliyorlar.

NASİR: İRAN SINIRINDA MAFYA DÖVÜP PARAMIZI ALDI... Nasir ve arkadaşları ise inşaat halindeki bir binanın zemin katında battaniyeye sarılmış, bekliyorlar. Kaçakçılar Nasir ve arkadaşlarını iki gün önce Van Gölü üzerinden Tatvan kıyısına bırakıp kaçmış. Ses kaydı alınmasını, görüntü çekilmesini istemiyor. Elimde tuttuğum ses kayıt cihazını kapattığımı görmek istiyor. Kendisinden izin almadan asla kayıt cihazının kayıt düğmesine basmayacağımı ifade ediyorum. Nasir, “Ben kimseye güvenmiyorum” diyor. Yaşadığı, gördüğü onca şeyden sonra kaygılarında elbette haklı. Nasir’e ses kayıt cihazımın kapalı olduğunu gösterip çantamın içine atıyorum. Sohbete devam ediyoruz. Afganistan’ın Mezar-ı Şerif kentine bağlı bir köyden yola çıkmış arkadaşları ile. İran sınırına kaçakçılar aracılığıyla yürüyerek gelmiş. Nasir, İran sınırında İran sınır birlikleri ile çalışan bir mafya olduğunu iddia ediyor. Nasir’in iddiasına göre kaçakçılar da bu kişiler ile ortak çalışıyor. İran sınırına yakın kaldığı bir evde mafyanın adamları tarafından dövüldüklerini ve üzerlerindeki tüm paranın alındığını söylüyor.

'KOCASI OLMAYAN KADINLARA ÇOK KÖTÜ DAVRANIYORLAR': Kaçakçının İran sınır köyünde tuttukları evden onları zorla çıkarttığını, yol ve güzergâh bilmeden tam 14 saat yürüdüklerini anlatıyor: “İran sınırında askerler bizleri yakaladılar. Yine para istediler. Biz de soyulduğumuzu hiç paramızın kalmadığını anlattık. Afganistan’daki kaçakçıya da ulaşamadık. Telefonlarımıza da el konuldu. İran sınırında beklerken erkekler, kadınlara çok kötü davranıyorlardı. Kötülük yapıyorlardı. Bunlar mülteciler değildi. Sınırda mafya çok. Eğer kadının yanında erkek yoksa o zaman kötülükler yapıyorlar. İran askerlerine para veremeyince bizi geri gönderdiler. Altı saat kadar gerisin geri yürüdük. Biz dört arkadaştık. Sonra orada bir Türk kaçakçı ile karşılaştık. Ona dedik ki sen bizi geçir, biz sana para vereceğiz. Bizi sınırdan Türk kaçakçı geçirdi. Sınırı geçirdikten sonra bizi bir eve götürdü. Telefon verdi bize. Videolarımızı çekti. Ailelerimize gönderdik. Para istedik. Onlar da kuyumcularla para gönderdiler. Paranın gelmesi bir hafta sürdü. Kaçakçı bize ekmekle su verdi. O kadar. Bir dağın tepesinden aşağı doğru geceleri yürüdük. Başka bir kaçakçı iki gece önce bizi bir tekneye bindirdi denize açıldık (Van Gölü). Sabaha karşı bizi bıraktı. İki gündür burada bekliyoruz. Polise yakalanmadık ama buradan ayrılmamız gerekiyor. Benim yaşadığım yerde Taliban var. Taliban’ı biliyor musun? Onlar kadınları, insanları öldürüyorlar. Eğer orada Taliban’ın askeri olmazsan öldürüyorlar. Taliban’dan kaçtık. Ankara’ya ya da İstanbul’a gidersem iş bulacağım. Kimliklerimiz olmadığı için araçlar bizleri almıyor. Ankara’ya doğru yürümek istedik, hava çok soğuk yürüyemedik. Şimdi bir araba sahibi ile anlaşmayı bekliyorum. Belki o bizleri Tokat’a götürecek. Ama çok para istiyor. Ailemden haber bekliyorum."

VAN İL GÖÇ İDARESİ DE KAYIT ALMIYOR: İran sınırı üzerinden Van'a giriş yapan mülteciler güvenlik güçlerine yakalanmadan göç yolunu aşabilirse İl Göç İdareleri’ne başvuruda bulunma hakkına sahip. Ancak özellikle son bir yıldır başvuruculara “kayıt almadıkları” yönünde yanıt verilip bir başka il göç idaresine yönlendiriliyorlar. Van İl Göç İdaresi’nde 'kayıtların kapalı olduğunu' öğreniyoruz. Van ve çevre illerde kayıt yaptıramayan mültecilerin diğer illerdeki göç idarelerinden de benzer yanıtlar almaları ise genel bir uygulama halini almış. Öte yandan maddi olanağı, barınma imkânı olmayan mültecilerin bir ilden başka bir ile gitmeleri “kayıtlı” olmadıkları için legal yollardan mümkün olmuyor. “Kayıtsız” sayılmaları nedeniyle yurt içinde dolaşım serbestlikleri bulunmuyor. Şöyle ki, kaydı olmayan bir Afgan ya da Iraklı mülteci kayıt yaptırabileceği herhangi bir il bulabilmek için şehirlerarası otobüsü kullanamıyor. Terminallerde bilet satışında “kimlik ve kayıt” belgeleri soruluyor. Kimlik kartı, yol izin belgesi olmayanlar kimi zaman çok fahiş ücretler karşılığında otobüslerin bagaj bölümlerinde yolculuk ederek ulaşmak istedikleri kente gidebiliyor. Ya da taksiciler, şehirlerarası ulaşımda denetimlerin olmadığı farklı otoyolları kullanarak mültecileri taşıyor. Ancak mültecilerden talep edilen rakamlar 200 kilometrelik mesafe için 3 bin liraya kadar yükselebiliyor. Eğer sığınmacı yüksek rakamları ödeyebilirse binbir zorlukla ulaştığı yeni ildeki Göç İdaresi’ne başvuruyor. Kayıt yaptırabilirse “geçici kimlik kartı” alıyor. Ancak uygulama, mülteciye “geçici kimlik kartı aldığı kentte barınma” zorunluluğu getiriyor. Kayıtlı olduğu ilde iş bulma imkânı bulamayan mülteciler ise çalışıp, çocuklarına yeni bir yaşam kurma umuduyla büyük kentlere gitmek zorunda kalıyor. Güvenlik güçleri tarafından kayıtlı olduğu ilin dışında bulundukları fark edilirse ya yeniden kayıtlı oldukları illere ya da sınır dışı edilmek üzere bulundukları ildeki geri gönderme merkezine gönderiliyor.

GÖÇMEN KAÇAKÇILARI RUANDALI KADINA TECAVÜZ ETTİ: Van’da geçen yıl İran sınırından kaçak yollarla Türkiye’ye giren Ruandalı bir kadın, Çaldıran yakınlarında üç göçmen kaçakçısının tecavüzüne uğradı. Olay yargıya intikal etti. Ruandalı göçmen kadının verdiği ifade doğrultusunda bir göçmen kaçakçısı tutuklandı. Diğeri ise halen firari. Göçmen kaçakçısı hakkında yakalama kararı var. Van Barosu, yetkili kurumlardan Ruandalı kadının kimlik bilgilerinin yanı sıra bulunduğu yerin bilgisini istedi. Resmi talebe verilen yanıtta “Bu isimde bir kişiye ulaşılamadı” denildi. Avukat Mahmut Kaçan, Ruandalı göçmen kadına dair bilgilere ulaşılamamasına ilişkin “kuvvetle muhtemel sınır dışı edildiğini düşünüyoruz” yorumunda bulundu.

MÜLTECİ KADINLARA INSTAGRAM ÜZERİNDEN TEHDİT VE ŞANTAJ: Avukat Mahmut Kaçan mülteci kadınlara yönelik şiddet ve istismara ilişkin son günlerde Van Barosu’na kadın avukatlar aracılığıyla ulaştırılan bir bilgiyi de paylaşıyor. Kaçan “Bir erkek şahıs, Instagram'dan oluşturduğu hesap üzerinden mülteci kadınları hedef alarak şantaj yapıyor. Cinsel isteklerine yanıt vermemeleri durumunda sınır dışı ettireceği yönünde tehditte bulunuyor. Bu konuda mağdur birkaç kadın var. Kadın avukat arkadaşlarımız kendileri ile konuşmuşlar. Ama mülteci kadınlar şikâyet etmek istemedikleri yönünde beyanda bulunmuşlar. Bu konuda bir çalışma yapıyoruz. Eğer kadınları ikna edebilirsek olayın ayrıntılarını şikâyet dilekçesine dönüştürüp Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurmayı düşürüyoruz” diyor. S Kaçan, mülteci kadınlara yönelik cinsel şiddet ve tehdit vakaları ile sık karşılaştıklarını, ancak kadınların her zaman yaşadıklarını anlatma ya da seslerini duyurma imkânı bulamadığını söylüyor.