Adalar’ın atlarına özgürlük!

Tekrarlamakta fayda var; Hayvan haklarında istenilen noktaya gelinmedikçe insan haklarında elde ettiklerimizi korumamız ve geliştirmemiz mümkün olmuyor.

Google Haberlere Abone ol

Zafer Kıraç*

Adalılar ve at sahipleri “Atlarla yaşamak istiyoruz. Can dostlarımıza bunu borçluyuz. At ahırları yıkılmasın, atlar için kendi adalarında yer gösterilsin” diyorlar.

Atların kalan hayatlarını sömürülmeden yaşayacağı bir rehabilitasyon programı ve projesine ihtiyaç var. Çok geç kalmadan.

Bu konuda örnek uygulamalar var.

Karar vermek ve başlamak gerekiyor.

Geçen haftaki Adalar’ın atları yazımı hatırlatmak için küçük bir özet yapayım.

Fayton karşıtı kampanyalar, faytondan sonra atlara ne olacağını sormadı, atlara kötü muamele edenlere ceza kesilmesini talep etmedi. Atlarla ilgili denetim görevlerini yerine getirmeyenler hesap vermediler. Hayvanseverlerin tepkisi özellikle yanlış yönlendirildi. Fayton bitince atların iyi olacağı algısı yaratıldı, böylece insanların atların akıbetini takip etmemesi sağlandı.

Hayvan haklarını savunmak için kurduğumuz ama insanı aşağılayan cümleleri ya da hayvanların yenebileceğini savunan insan hakları savunuculuğunu ya da ‘kedilere köpeklere yapılanlara daha çok üzülüyorsunuz’ diye kıyaslama yaparak eleştiren insan hakları savunucularını biliyoruz. Zor bir konu bu, çünkü insan türcü bir yerden bakmamayı beceremiyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Adalar Belediyesi yetkililerine sorular sordum, cevapları geldiğinde paylaşacağım. Bu yazımda at sahipleri ile yaptığım görüşmeleri ve bir çözüm önerisi var onu paylaşacağım.

Atlarından ayrılmak istemeyen, onlara gözü gibi bakan birkaç aile var Heybeli, Burgaz ve Büyükada’da. Hepsinin isteği ortak: Atlarının yaşam alanının yıkılmaması, bozulmaması. Sorun ahırların yeri ise, yaşadıkları adada gösterilecek başka bir yeri kiralamaya razılar (1).

Ahırlar yıllardır belediyelerin gösterdiği yerde bulunuyor. Ancak arazi, at sahiplerine ait değil. Atların insan aileleri uzun zamandır bu araziyi ya da aynı adada başka bir yeri kiralamak veya satın almak için talepte bulunuyor, ama karşılık alamıyorlar.

Atların tahliyesi ve ahır yıkımı için dayanak yok!

Adalar İlçesi Umumi Hıfzıssıhha Meclisi'nin 13.03.2020 tarih ve 2020/03 sayılı kararının 6. maddesi “…ruhsatsız, izinsiz ve yeterli yaşam ve barınma koşullarını sağlamayan ahırların, hastalık yayılmasına sebep olma ihtimali yüksek bulunmasından derhal yıkılmasını” öngörüyor.

Oysaki, Heybeliada ve Burgazada’daki atların hiçbirinde ruam hastalığı görülmediği gibi, Heybeliada ve Burgazada’daki ahırlar Temmuz 2020’de İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü yetkilileri tarafından teftiş edilerek insan, hayvan ve çevre sağlığı açısından herhangi bir olumsuzluk tespit edilmemiş.

Bu ahırlardaki atlar kayıt altında olan, sağlık sorunu bulunmayan, “sahipli” atlar. 5199 sayılı yasayla bu hayvanların sahipleri yanında yaşama ve barınma hakları devlet koruması altındadır. Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi de bunun böyle olması gerektiğini söyler.

Adalar İlçe Tarım Müdürlüğü’nün yazısıyla Adalar Belediyesi zabıtası, Heybeliada ahırlarındaki atların 26 Ekim’e kadar tahliyesini istemiş. Burgazada atları için de aynı tehlike söz konusu. Adalılar ve at sahipleri bu isteklerin neden dayanaksız ve yanlış olduğunu anlatmaya çalışıyorlar.

Heybeliadalı Çetin Erdem, beş ata bakıyor. Atlarına baktığı ahırın yıkılması için tebligat gelenlerden. 

Elif, Tombik, Şımarık ve Deli isimli atları ve bir bebeği var: Adı Polat. Çok utangaç bir minik. Çetin Erdem faytonunu ve atlarını satmadı. Satsaydı, fayton için 300 bin TL, at başına 4 bin TL yani toplam 320 bin lira alacaktı.

Satmadı atlarını ve faytonunu, “bu benim mesleğim” diyor. Ve evlatları gibi sevip baktığı atlarını İBB’nin çadırlarına ve oradan da bilinmeyen bir meçhule göndermiyor.

Heybeliada’da 8 Temmuz 2020 tarihinde Adalar Belediyesi’nden gelen ekipler Çetin Erdem’in atlarını vermesi yolunda çok çaba sarf etmişler ve atları barındıkları ahırdan alıp götürmesini istemişler.

KOAH hastası bir adam Çetin Erdem. 5 at bakıyor ve atlarından vazgeçmiyor. 5199 sayılı hayvanları koruma yasasına göre Çetin Erdem bu atların sahibi ve onları kimseye vermiyor.

At sahiplerinden Tolga Demir’e sordum.

Niye böyle oldu?

Atçılık ve faytonculuk Adalar’da bir ulaşım sistemi olarak çok âtıl bırakıldı, çok başıboş bırakıldı. 25-30 yıldır geldiği durum gerçekten içler acısı... Ondan önceki dönemlerde faytonculuk yine Adalar’da yapılıyordu, bu işi kötü yapanla iyi yapan belli oluyordu. İşini kötü yapan, atlarına kötü davranan faytoncular diğerleri tarafından eleştirilir, tavır alınırdı. Son yıllarda iyi yapan o kadar azaldı ve kötü yapanlar o kadar çoğaldı ki bu hale geldi. Faytonculukta turist akınıyla beraber atlara çok yüklenildi. Durum sadece para odaklı olunca işler bu hale geldi.

Niye çözülmedi?

Rant kapısı haline geldi fayton plakaları, taksi plakaları ile bir tutuldu. İstanbul’a satıldı plakalar. Son dönemde eğitimsiz insanlar bu işi yapmaya başladı. Mafya falan girdi işlerin içine, tuhaf bir hal aldı. Atların çoğu öldürüldü. Ben faytonculuk kaldırıldığı için mutlu oldum, atlar kurtuldu. Ama böyle mi olması gerekiyordu? Daha uygun bir süreç yaşanamaz mıydı?

Olmadı işte, yazık oldu. Atlar sahiplerinden uzaklaştırıldı. Çok fazla at öldü. Atlarım var onlara bakmak istiyorum. Ölünceye kadar benimle olmalarını istiyorum. Umarım bir çözüm bulunur. Atlarla yaşamak benim hayatımın bir parçası ve böyle devam etsin istiyorum.

Bir başka at sahibi Şahin Tuntel’e sordum:

Şu anda son durum nedir? Siz ve atlarınız neler yaşıyorsunuz?

Çok kötü günler geçiriyoruz; hem bizler hem de atlar. Bugünlerde ahırların yıkılması tebligatları geliyor. Biz atlarımıza kendi imkanlarımızla bakıyoruz. Adalar Kaymakamlığı “Adalar’da at kalmayacak” diyor. Buradaki 600 civarı at öldü ya da öldürüldü maalesef. Hayvanların günahına girildi yani. Bize “ölene kadar güzel bakacağız” demişlerdi. Hatta “faytonculuğu bırakıp atlarıyla yaşamak isteyenlere ahırlar ayıracağız” demişlerdi. Bunlar gerçekleşmedi. Sözler tutulmadı ne yazık ki. Atlar Anadolu’da birçok yere gönderildiler ve oralarda ne olduğu hiç takip edilmedi. Mesela Adana’ya giden atlar geri geldi. Onca yolculukta hayvanlar perişan oldular. Şu anda 126 at var. 

Şimdi tepemize biniyorlar. Çıkın buradan, gidin adadan diyorlar. Biz burada atlarımızla yaşıyoruz nereye gideceğiz?

Peki atlarınıza bakmak için herhangi bir destek var mı?

Yardımlar oluyor hayvanseverlerden. Ama belediye ya da kaymakamlıktan bir destek görmüyoruz. Sormuyorlar bile ne yerler ne içerler.  Ayrıca adanın içinde gezdirmek istiyoruz atları, ormanda falan yasak diyorlar izin vermiyorlar. Hapsoldu atlar yani. 

Ne yapılmalı, nasıl olmalı da bu zulüm bitmeli atlar için?

Devlet bu işi çözmeli. Faytonculuk kötüydü peki diyoruz ama şimdi hayvanlarımızı yaşatalım istiyoruz. Beraber yaşamak istiyoruz. Bu kadar. Çözüm bu. Bizi ve atlarımızı rahat bırakın istiyoruz. 

Şahin Bey’e çok teşekkür ediyorum.

Adalıların ve hayvanseverlerin kalan atların nasıl bir yaşam sürmeleri gerektiğiyle ilgili bir proje öne çıkıyor. Umarım gerçekleşir.

‘İnsanlara Fısıldayan At’ isimli kitabın da yazarı olan ve atlarla insanların nasıl birlikte yaşamlar kurabileceğini deneyimlemiş, uluslararası birçok uygulamayı da bilen Aydın Soysal’dan dinleyelim. Merak edenler içinde bir web sitesi var (2).

Atları sömürmeden bu iş nasıl çözülür merak ediyorum aslında. Aydın Soysal’ın sitesinden aldığım şu cümle ümitlendiriyor beni açıkçası: “Sunumlar ve atlarla yapılan uygulama çalışmalarının karışımından oluşan deneysel öğrenim programlarımızla iç dünyamızdaki düşüncelerin, inançların, önyargıların, tecrübelerimizi nasıl etkilediğine odaklanıyor, kişisel etkimizi ve etkinliğimizi geliştirecek stratejilere yoğunlaşıyoruz.  At Destekli Öğrenim, kişisel gelişim araçları, psikoloji ve atçılığın direkt ve etkili bir bileşimidir. Atlarla birlikte, onlar özgürken, (yani ip ya da yular olmaksızın) yapılan yer çalışmalarıyla uygulanmaktadır.”

Adalar’ın atları hapsedilmiş durumda sınırlı bir hareket alanları içindeler. Var olan ahırların yıkılması gündemde ve bu sorun ‘atları faytona koşulmalarından kurtaralım’ derken başkaca büyük sorunlara neden oldu ve olmaya devam ediyor. Ölen ya da öldürülen atlar var, kayıp olan, nereye gittiklerini ve ne durumda olduklarını bilmediğimiz atlar var ve bir kısmı da hapis edilmiş durumda. Öncelikle şunu sormak gerekir: At hapsedilir mi? Bu nasıl bir sorun yaratır yaşamları ve sağlıkları açısından?

İnsan maalesef kendi ihtiyaçları ve gelişimi doğrultusunda etrafındaki her şeyi ve herkesi değiştirme hakkını kendinde gördüğü için hayvanlara artık normal doğalarında yaşayacak yer bırakmamış. Bu sadece bizim için geçerli değil dünyanın her yerinde böyle. Yollar, köprüler, barajlar vs... Ne oluyor, otlak alanlar ulaşılabilir olmuyor, su kaynakları da aynı şekilde. Dolayısıyla bir kısım hayvan, insanların kontrolünde yaşamaya mecbur kalıyor. Özellikle de atlar bir süreyi insanlarla geçirdikten sonra bu duruma alışıyorlar, yani insanlarla birlikte yaşadıkça davranışları buna göre şekillenmeye başlıyor. Yani yemlenmeye, tımar edilmeye, suyunun getirilmesine hatta binilmeye veya faytona koşmaya alışmaya başlıyorlar. Dolayısıyla bu alışkanlıklar yerleşiyor ve tekrar alıp doğaya salmak çok gerçekçi olmuyor, ama yaşam şartları bir şekilde iyileştirilerek alıştıkları bu yaşam biçiminin birdenbire ortadan kaldırılmaması gerekir. Bu nedenle atlar faytona koşmayacaklar artık, tamam ama insanlarla ilişkilerinin devam etmesi gerekiyor, bakımlarının ve ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyor. Soruya şöyle cevap vermiş olayım: Bu atları hapsedemeyiz, etmemeliyiz, doğaya da tamamen bırakamayız ama alıştıkları yaşam biçimlerini de barındıran bir ortamda ömürlerini tamamlamalarını sağlayabiliriz. Hapsedilir ve özellikle hareketsiz kalırlarsa ve psikolojik olarak da insanlardan koparıldığı için yaşayacağı travma ile ölümcül sonuçlar olması muhtemel.

İkinci sorum da sizin alanınızla ilgili. Hem atlara iyi bir ortam sağlayıp hem de insanlarla ilişkileri sürdürmek için ne yapılabilir?

Şimdi ahırlarda çok dar bir alandalar, bunun bir an önce çözülmesi gerekir. Atlar hareket etmeye alışkındırlar, çeşitli aktivitelerle hareket etmeliler ki aldıkları enerjiyi harcayabilsinler. Bir de atlar diğer atlarla birlikte yaşamak isterler, tek başına tutuldukları zaman çok telaşlanırlar, hırçınlaşırlar. Ayrıca başka hayvanların olması da onlara iyi gelir yani keçiler, koyunlar ve köpekler gibi diğer hayvanlar da onlara iyi gelir. Çok endişeli hayvanlardır, kendilerini diğer canlılarla güvende hissetmek isterler.

Adalar’da fayton operasyonu bittikten sonra belediye atları satın aldı belirli bir para karşılığı, sonra bu atları Türkiye’nin birçok yerinde bakacağını söyleyenlere verildi bu atlar. Bir kısmını belediye atlı zabıta olarak kullanmayı planlıyor. Kalan bir kısmını da terapiye ihtiyacı olanlarla buluşturup insanlarla ilişkileri devam ettirilebilir mi diye çalışan bir oluşum var. Henüz planlama aşamasında, umarım gerçekleşir.

Biraz açar mısınız, nasıl bir süreç yaşanacak? Sürekli insanlarla oldular, şimdi kapalılar. Bu durumdan hızlıca çıkmak gerekiyor galiba. Nasıl bir çalışma bu at destekli eğitim ve öğrenim. Zaman çok kıymetli olsa gerek, geç mi kalınıyor?

Evet zaman çok kıymetli bir süre sonra atlar yeni durumlarına alışacaklar hali hazırdaki durum atlar için çok uygun değil. O yüzden benim yaptığım yıllardır yaptığım bir çalışma var ‘At destekli eğitim ve öğrenim’ diye. Bu atların uygun olan bir kısmıyla da bu çalışma başlayabilir ve alışık oldukları gibi insanlarla ömürlerini sağlıklı bir şekilde tamamlayabilirler.

Adalılar epeyce hızlı davranıyor bu konuda siz neler söylersiniz. Kaymakamlık ya da belediyenin elini çabuk tutması gerekmiyor mu?

Evet bir an önce karar verilmesi gerekiyor. Bu işin uzmanları var, bir araya gelip yapılacak alanın belirlenmesi ve atlara uygulanacak terapi programının oluşturulması gerekiyor. Biraz zaman alacak yine de. Bilgisi olan insanlarla alternatif çözümler üretilecek bir atölye çalışması öneriyorum ben.

At Destekli Öğrenim dünyada birçok ülkede kullanılıyor. Bu çalışma at destekli eğitim ve at destekli terapi diye ikiye ayrılıyor. Özel durumdaki insanlar için (örneğin otizm gibi) çok kullanılan bir yöntem. Yine travma yaşamış insanlar için çok fazla kullanılıyor.

Bu proje hayvanseverleri rahatsız edecek bir unsur barındırıyor mu diye sorsam.

Benim yaptığım işte ilke şudur: “Önce atlarımızın sonra katılımcılarımızın sağlığı gelir.” Yaptığım eğitimlerde atlara binilmiyor, sadece yan yana yürüyorsunuz. Çeşitli aktiviteler yapıyorsunuz ve oyunlar oynuyorsunuz. Adada yapacağımız böyle bir çalışma olabilir. Bu garanti edilebilir. Bu çalışmanın bütün kuralları belirlenir ve başlanır. Bu çalışma çok maliyetli olacak bir çalışma olmayacaktır. Şu ana kadar harcanan paranın içinde kalınarak bile bu çalışma yapılır.

Aydın Bey’e çok teşekkür ediyorum. Evet umarım bu çalışma gerçekleşir. Hayvanların yaşadığı bu travma son bulur. Adaların atları ya da daha doğrusu Adaların kalan atları alışık oldukları yerlerinde ve insanlarla birlikte yaşarlar.

Tekrarlamakta fayda var; Hayvan haklarında istenilen noktaya gelinmedikçe insan haklarında elde ettiklerimizi korumamız ve geliştirmemiz mümkün olmuyor.

Fazla söze gerek yok yapılacaklar belli. 

Vakit kaybetmeden...

Daha fazla at acı çekmeden...

Daha fazla at ölmeden!

Lütfen.

Not: Adaların Atları bölümünün 2. yazısı bir hafta gecikti. İzmir’de yaşıyorum, arayıp soranlara çok teşekkür ederim. İyiyim. Çok korktuk. İzmir depreminde yaşanan acılar var. Ölümler için çok üzgünüm. Huzur diliyorum ölenlere.  Yakınlarına sabır, yaralılara acil şifalar dilerim.

Çok acılıyız evet ama galiba acımız kadar da öfkeli olmalıyız...

Bu kadar kolay olmamalı, kimse hesap vermiyor. 

Yazık.

1- https://adalarinatlari.org/2020/10/23/atlar-evsiz-kalmasin/ 

2- https://4nal.com/hakkmzdaabout.html

*İnsan Hakları Çalışanı