YAZARLAR

Abdurrehman Salahaddin: Seküler, modern Türkiye'ye hayrandık

Türkiye-Mısır ilişkilerinin sarsıldığı dönemde Mısır'ın Ankara Büyükelçisi olan Abdurrehman Salahaddin, iki ülke ilişkilerini, Müslüman Kardeşler'e bakış açılarını ve Mısır'ın son dönemini anlattı.

Abdurrehman Salahaddin, Türkiye-Mısır ilişkilerinde art arda derin sarsıntıların yaşandığı 2010-2013 yılları arasında Mısır’ın Ankara büyükelçisiydi.

Mısır hariciyesinde yaklaşık 40 yılın ardından emekli olan Salahaddin, Türkiye’de yaşadıklarını anlattığı bir kitap da yazdı.

Malum Türkiye-Mısır ilişkileri derin ancak krizler de bir o kadar çok.

Peki Mısır Türkiye’yi nasıl görüyor, Libya’dan Akdeniz meselesine birçok konuda durum Mısır’dan nasıl görünüyor?

Mısırlılar ve devlet düzeyinde Mısır, Türkiye’yi nasıl görüyor?

Mısırlılar Türkleri 11'inci yüzyıldan beri tanıyor. Türkler Anadolu’ya yerleşmeden önce Mısır’a geldiler. Abbasilerle birlikte Memlûklüler olarak geldiler ve İbn Tulun, Baybars gibi bir kısmı Mısır’ı da yönetti.

Mısır Arapça diyalektiği klasik Arapça ve Türkçeden oluşur. Bu nedenle Mısırlılar birçok Türkçe kelimeye, kavrama, isime aşinadır. Araplar arasında sadece biz, köprüye kubri, şanta (çanta), kebabji, koftaji, arabaji deriz. Hepsi Türkçe kelimeler ve elbette Muhammed Ali (Kavalalı Mehmet Ali Paşa) etkisi var, ancak 19'uncu yüzyıldan çok önce etkileşim söz konusuydu ki, 11'inci yüzyıla kadar uzanır. Ve çok sayıda Türk kültürüne dair miras da var. Ekmeleddin İhsanoğlu, Mısır’daki Türk kültürünü oldukça detaylı bir araştırma kitabında toplamıştı ve o kitabı size ve okuyucularınıza şiddetle tavsiye ediyorum.

Bu nedenle, Mısırlılar Türklere oldukça aşina ancak ülkemi Ankara’da temsil ederken tespit ettiğim, Mısır’a dair Türkiye’de bazı yanlış anlayışlar var.

Türkler, özellikle dindar kesim ve AKP destekçileri, Mısırlıların Osmanlı Dönemi’ni özlediğini zannediyor. Bu doğru değil. Mısırlıların Osmanlı Dönemi’ne hayranlıkla baktığını düşünüyorlar, bu doğru değil. Aslında o dönem Mısır’ın oldukça geri kaldığı bir dönemdi. Mısırlıların Türkiye’ye dair kanılarının geçmişle alakası yok.

Ancak 2012’ye kadarki modern Türkiye’yi çok takdir ediyorduk. Mısırlılar seküler, modern, Avrupa Birliği’ne katılmaya çalışan, ekonomisi yükselişte olan, en iyi 20 ekonomi içinde olan, ekonomisi Kemal Derviş gibi işinin ehli insanlar tarafından idare edilen Türkiye’ye hayrandı.

Hatta AKP gibi muhafazakâr siyasi partilerin Türkiye Devleti’nin seküler anayasasına saygı gösterip uymasına hayrandık, tabii 2011, 2012’ye kadar.

Fakat yine de Türkiye bize göre AKP yönetiminin ilk 10 yılında da gerçekten model bir ülkeydi.

Türk dizileri Mısırlılar arasında çok popülerdi. İnsanlar İstanbul’a şehrin güzelliklerinin, tarihin keyfine varmak ve boğazda ezan dinlemek ancak Ayasofya’yı bir cami olarak değil bir müze olarak ziyaret etmek, Türkiye’nin ötekilerine karşı ne kadar hoşgörülü olduğunu görmek için gitmek isterlerdi. Hayranlığın sebebi buydu; biz nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan modern, seküler, batılı Türkiye’ye hayrandık.

Peki, şimdi?

Ne yazık ki, 2012’den itibaren Türkiye’den nefret etmemize sebep olan ilk şey -ki (Türkiye-Mısır arasında) gerginliklere de yol açan- Türkiye’nin yumuşak gücünü askerî müdahaleciliğe dönüştürmesi; Suriye’de, Irak’ta. Libya’daki bazı fraksiyonların onayıyla gerçekleştiğini iddia etseler de Libya’da. Ve bunu da İslami bir cihatmış gibi sundular.

Türkiye’de, Türkiye’nin Suriye’deki askeri müdahalesi sebebiyle ülkedeki bütün camilerden Cuma hutbesinde Kuran’daki Fetih Suresi’ni yayınladığında şok olmuştum, sanırım 2018’di. Bu ne? Bu bizim hayran olduğumuz seküler Türkiye değil. Bu, Orta Doğu’daki bütün uluslara ticareti, yatırımı, turizmi ikiye katlayan serbest ticaret anlaşmaları ile sonuçlanan açılma girişimleri yapan Türkiye değildi.

2012’den sonra ne yazık ki, askeri müdahaleler, diplomaside bile yumuşak güçten çok sert, daha fazla din ve politikaların dini yorumları ve tabii ki Müslüman Kardeşler’e destek…

Mısır, Mısırlılar Türkiye’yi düşman olarak görüyor mu?

Hayır, 84-85 milyon nüfuslu bir ülkeyi doğal düşman olarak adlandırmıyoruz, aksine potansiyel iyi müttefik olarak değerlendiriyoruz ve 10 yıldan fazladır mesele buydu.

Hatta (eski devlet başkanı Hüsnü) Mübarek döneminde bile, Mübarek-Erdoğan arasındaki farklılıklara rağmen dirsek temasının olduğu meseleler olduğunu görüyoruz; serbest ticaret, Filistin sorunu, nükleer silahlardan arındırma, bölgede istikrar.

Ancak bütün bunlar 2012’den sonra Müslüman Kardeşler’e destekle değişti. Çünkü orada Türkiye’nin Mısır’ın iç siyasetine ve diğer Arap ülkelerinin iç meselelerine müdahalesi başladı.

Türkiye kendini; kendi refahı, istikrarı, demokrasisi için endişelenmeyi bırakıp bizim işlerimize dahil etti. Bence bu, sadece Mısırlılar değil, birçok Türk tarafından da hoş karşılanmadı.

Mısır açısından Türkiye-Mısır arasındaki en önemli sorunlar neler?

Türkiye topraklarında on binlerce Müslüman Kardeşler üyesinin barındırılması, ki eğer onlar Türkiye’nin barışçıl misafirleriyse onları misafir etmek Türkiye’nin kararı ve buna da tamam; ancak ekonomimizi, güvenliğimizi sabote etmeyi hedefleyen ve zaman zaman terörist eylemleri bile finanse etmesini sağlayan propagandalara izin vermek ve finanse etmek; ve aynı zamanda haklarında Mısırlı sivilleri öldürme sebebiyle mahkemelerce kesin yargı hükümleri verilmiş kişileri Türkiye’de barındırmak… ki, İnterpol’de de liste var, Türkiye’de de. Bu insanlar sadece Türkiye’de barındırılmıyor, aynı zamanda iyi muamele ve destek de görüyorlar. Bu kabul edilemez bir şey.

İstanbul’dan yayın yapan televizyon kanallarını barındırmak ve Müslüman Kardeşler tarafından yönetilen televizyon kanallarına destek sağlayıp finanse etmek ki, bu kanallar başka ülkeler tarafından da finanse ediliyor. Ve bu insanların Mısır turizmine, ekonomisine zarar verebilecek söylentiler yaymalarına izin vermek…

Türk dostlarımıza bunların listesini verdik. Dolayısıyla Türkiye tarafı bütün bilgiye sahip.

İki ülke arasında barış anlaşması yapıldığında ilk şartı kendi toprakları üzerinde diğer ülkenin refahına ve güvenliğine yönelik eylemlere izin vermemektir.

Mısır’daki mevcut yönetim Müslüman Kardeşler’i nasıl görüyor? Örgüt neden bu kadar önemli?

Müslüman Kardeşler yetkilileri 1 yıl boyunca Mısır’ı yönetti. Bu dönemde Müslüman Kardeşler herhangi bir parti gibi seçimlere katılmasına izin verilen diğer partiydi ve kazandılar.

Sadece kendi oyları ile kazanmadılar. Siyasi İslamcıların oy oranı yüzde 20-25’ten fazla değildi. Aynı zamanda, o dönemde Mübarek yönetiminin değişmesini isteyenlerin, hatta liberallerin bile tepki oylarını alarak kazandılar.

1 yıl içinde iyi yönetim konusunda başarısız olduktan sonra 2011’de Mübarek karşıtı devrim tekrar sokaklara çıkarak dönemin başkanı Muhammed Mursi’ye iki seçenekten birini seçmesini istediler; ya Mübarek’in yaptığı gibi görevden çekilmek ya da yeniden seçimlere gitmek. Ki, göstericiler Mübarek’ten de çekilmesini istemişti ve ordu müdahale ederek bunu sağladı.

Çünkü Muhammed Mursi tam olarak Mübarek gibi hareket etti ve bütün erkleri kendi elinde toplamaya çalıştı vs... Mursi ve Müslüman Kardeşler iki seçeneği de reddettiler ve destekçilerine sokağa inme çağrısı yaparak şiddeti körüklediler. Bir iç savaşın eşiğine gelmiştik eğer ordu müdahale etmeseydi.

Ordu müdahale etti, aynısını Mübarek’e de yaptı ve Mübarek’i çekilmesi için zorladı. Mübarek bunu kabul edecek kadar akıllıydı, Mursi değildi ve cihat çağrısı yaptı, destekçilerinden savaşmalarını istedi.

Bu, Mısır mahkemelerinde Müslüman Kardeşler’in terörist bir organizasyon olarak tanınmasına sebep olan hükümle sonuçlandı.

Bu karar kiliseleri hedef almalarının sonucuydu ki, nüfusun yüzde 10’unu oluşturan Hristiyanların düşman olduğunu düşünüyorlardı. Başsavcımızı havaya uçurdular. Müslüman Kardeşler üyeleri tamamen kendi liderliğinin talimatları doğrultusunda hareket ediyor.

Bu, PKK’dan çok daha büyük bir problem çünkü PKK, etnik bir grupla sınırlı. Müslüman Kardeşler çok daha kapsamlı bir gerekçe kullanıyor; İslam. Terörizmi meşru göstermek için İslam’ı kılıf olarak kullanıyorlar.

Eğer herhangi bir ülkenin kendi topraklarında Mısır Müslüman Kardeşler’ini ve eylemlerini desteklediğini tespit edersek bunu kesinlikle hasmane bir tavır olarak değerlendiririz.

Müslüman Kardeşler’in kendilerini askeri kanat olarak tanımlayan birimleri tarafından öldürülen binlerce sivil ve güvenlik görevlimiz var. Mısır polisini, askerini hedef aldılar ve bunları öldürülmesi gereken kafirler olarak adlandırıp meşru hedefler olarak gösterdiler. Hatta sivil kamu görevlileri için bile aynı şeyi yaptılar.

Müslüman Kardeşler Mısırlılar için yeni bir örgüt değil. Örgütün yerel desteği var. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?

… Evet, Müslüman Kardeşler’in neredeyse 100 yıllık geçmişi var ancak hep muhalefetteydiler, asla hükümet olmadılar. 2004-2005’te seçimlere katıldılar, (eski devlet başkanı Hüsnü) Mübarek küçük bir kısmına izin vermişti. Daha önce de teröre başvurmaları, bombalamalar, yetkililere karşı eylemleri gibi sorunlarımız vardı. Ancak her bireylere yönelik bireysel eylemden sonra “Biz pişman olduk, af istiyoruz, sadece barışçıl yöntemler kullanacağız” diyorlardı. Sonra tekrar yapıyorlardı ta ki, birkaç yıl yasaklanana kadar.

Müslüman Kardeşler’in toplumsal desteğinin sosyo-ekonomik sebepleri var mı?

Elbette, aslında 1960’lara kadar gitmek gerek. (Mısır’ın eski Başkanı Cemal) Abdulnasır Müslüman Kardeşler’i hedef aldığında Körfez ülkelerine kaçtılar. (Radikal) Vahhabi hareketler Müslüman Kardeşlere çok para verdi ve onlar da bu parayı bizim köylerimizde kendilerine sadakat satın almak için kullandılar. İnsanlara “size İslam’a uygun krediler veriyoruz” diyerek İslami yaklaşımları kullandılar. “Faiz yok, geri ödemen de şart değil. Tek istediğimiz bu parayı kullandıktan sonra ihtiyacı olan başka birine vermen ve istediğimiz tek şey camiye gelip bizimle birlikte namaz kılman.”

Ve bu da camileri siyasi hücrelere dönüştürdü. Okullar, yardım kuruluşları, sağlık merkezleri açtılar.

Özellikle (1973-1974 yılları arasında devlet başkanlığı yapan) Enver Sedat döneminde sosyalist etkinin ve devletin sağlık ve eğitim yardımlarının azaltıldığı açık kapı politikasına, serbest pazar ekonomisine geçiş yaptık. Türkiye de Özal döneminde aynısını yaptı. Siz Türkler eğitimdeki devlet dahlini koruyacak kadar akıllı davrandınız, biz yapmadık. Sağlık ve eğitim sektörleri Sedat ve Mübarek dönemlerinde bozuldu. Müslüman Kardeşler bu açığı Vahhabi parası vasıtasıyla kullandı.

Bugün bu para hattı kesildi. Bugün Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn Müslüman Kardeşler’i terörist organizasyon olarak tanımlıyor. Kendi vatandaşlarının bile örgüte para aktarmasına izin vermiyorlar.

Müslüman Kardeşler Mısır’da bir değişim sağlayabilir miydi?

Müslüman Kardeşler seçildiğinde değişebilecekleri konusunda ümitliydik. Saadet Partisi ve daha önceki İslami partiler gibi, AKP’nin hükümet olduğu 2002 yılından 2012 yılına kadar yaptığı gibi devletin seküler yapısına saygı gösterecekleri, ekonomiye, kamu hizmetlerine, sağlığa, eğitime odaklanacakları konusunda ümitliydik. Ancak en ölümcül hata, Türkiye’nin de yaptığı gibi Mursi’nin Suriye’de cihat çağrısı yapması oldu.

Yarın:

  • -Mısır Türkiye ile ilişkileri düzeltmek istiyor mu?
  • -Libya meselesine neden dahil oldu?
  • -Mısır’ın penceresinden Akdeniz’deki Türkiye-Mısır çekişmesi.

Hediye Levent Kimdir?

Gazeteciliğe 2003 yılında başlayan Hediye Levent, 2008’den itibaren 13 yıl Suriye, Lübnan ve Irak’ta yaşadı. Bu süre boyunca çeşitli yerli-yabancı medya kuruluşlarında ve köşe yazarı olarak Evrensel Gazetesi’nde Ortadoğu’da olan biteni yerinden, sahadan aktardı; yazdığı analizlerle bölgedeki gelişmelerin aydınlatılmasına büyük katkı yaptı.