2021’de Türkiye ve dünya-2

Artık Türkiye, Batı içinde değil, insan hakları ihlallerinin sistematik hale geldiği, özgürlüklerin yok edildiği, yöneticilerin suça bulaştığı otoriter kamp içinde anılıyor. Acı gerçek bu.

Google Haberlere Abone ol

Bugün, dünkü yazımızın devamı olarak, 2021’deki uluslararası gelişmeleri değerlendireceğiz 

DÜNYA'DA 2021

ÇİN-ABD REKABETİ ŞİDDETLENİYOR

Dünya çatışmalı ve çekişmeli bir yılı geride bırakıyor. Dünyanın yeni ekseni artık Asya-Pasifik bölgesi. Burada saflar daha kalın çizgilerle çizilirken ABD- Çin ilişkileri ekonomik rekabetten soğuk savaşa doğru evriliyor. Çin ve ABD arasındaki ilk temas mart ayında Alaska’da adeta kılıçların çekildiği bir ortamda kameralar önünde karşılıklı suçlamalarla gerçekleşti. Daha sonra karşılıklı sert retorik ve diyalog eksikliği ilişkilere damgasını vurdu. ABD Çin’i en çok insan hakları ihlalleriyle ve Sincan’daki insanlık dışı uygulamalarla eleştiriyor. Çin ise ABD’nin başka ülkelere norm empoze edemeyeceğini öne sürüyor. Çin bir süredir ABD’yi inişe geçen bir dünya gücü olarak, kendisini de yükselen güç olarak görüyordu. ABD’nin Afganistan’dan utanç verici çekilmesi Çin yöneticilerinin bu kanısını pekiştirmiştir herhalde.

Çin henüz askeri bakımdan global bir güç olamadı ama Asya-Pasifik bölgesinde ABD ile askeri bakımdan boy ölçüşebiliyor. Pasifik ABD için rahatça hareket edebildiği sular olmaktan çoktan çıktı. On yıl içinde dünyanın en büyük gücü olması beklenen Çin’in kurduğu altyapı, serbest ticaret ve ekonomik işbirliği örgütleri ve bankacılık sistemiyle Dolar egemenliğindeki batı sistemine alternatif Yuan ve yerel para birimlerinin esas alındığı yeni bir sistemi hayata geçirmeye çalışıyor.

Pasifik’te karşılıklı tırmanan silahlanma, Avustralya’nın ABD ile imzaladığı nükleer denizaltı projesiyle yeni bir boyut kazandı. ABD’nin, İngiltere ve Avustralya ile beraber bu yıl içinde kurduğu AUKUS ittifakı, Çin’e karşı güçlendirilen Quad’ın yanı sıra, Hint-Pasifik bölgesinde ikinci çevreleme hattı oluşturdu.

Bu bölgede Tayvan ve Güney Çin Denizi kamplar arasında çatışma riskinin en yoğun olduğu alanlar. Önümüzdeki yıl söz konusu suların daha da ısınmasını bekleniyor.

KUZEY KORE ENDİŞE YARATIYOR, MYANMAR'DA DARBE CEZASIZ KALDI

Asya-Pasifik bölgesinin diğer çıbanbaşı Kuzey Kore. Uzak-Doğu’nun en fakir ve yalnız ülkesi elinde bulunduğu tahmin edilen 60 nükleer başlık ve kıtalararası balistik füzeler sayesinde Çin’in gölgesinde ABD’yi rahatça tehdit edebiliyor. ABD’nin Kuzey Kore’yi kontrol edebilme şansı ancak Çin’le işbirliği yapmasına bağlı. ABD’nin büyük resim içinde Çin’le uzlaşması zor gözüküyor. Bu sebeple Kuzey Kore kendine rahatça manevra alanı buluyor. Önümüzdeki yıl Güney Kore’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak ve muhtemelen şimdiki liberal demokrat yönetimin yerini sağ bir iktidar alacak. Bunun Kore Yarımadasında kurulmaya çalışılan diyalogu olumsuz etkilemesi olası.

2021 yılı Myanmar’a kan ve baskı getirdi. Darbeci askerler, uluslararası tepkilerin zayıflığından ve başta Çin olmak üzere bölge ülkelerinin tepkisizliğinden cesaret alarak, diktatörlüğe karşı mücadele eden halkın direnişini kırmak için her türlü baskı yöntemini kullanmaya devam edecek.

RUSYA-ABD ARASINDA FAY HATTI HER AN KIRILABİLİR

Asya-Pasifik bölgesinin yanı sıra ABD-Rusya arasındaki fay hatları da endişe yaratıyor. Rusya Ukrayna’ya verilen batı desteğinden dolayı her an Dombas üzerinden Ukrayna’yı işgal edebilir. Bu kriz birden fazla nedenle Türkiye’yi doğrudan ilgilendiriyor. Karadeniz’deki ABD ve İngiliz donanma gemilerinin varlığı Rusya’yı rahatsız ediyor. Rusya yakın zamanda Montrö Anlaşması çerçevesinde Karadeniz’e çıkan batılı gemileri taciz ederek kırmızı hatları konusunda kararlılığını gösterdi. Türkiye’nin Ukrayna’ya sattığı Bayraktar SİHA’ları da Rusya’yı rahatsız ediyor. Putin daha bu aralık ayında Erdoğan’a bu rahatsızlığını Soçi’de iletti. Öte yandan, Türkiye’nin de isteksiz şekilde dahil olduğu “Defender Europe” tatbikatı Baltıklardan başlamak üzere, Doğu Avrupa, Balkanlar ve en nihayet Ege Denizi’ne kadar Rusya’nın karadan kuşatılması için gerekli hazırlıkları içeriyor. ABD Dedeağaç’ta liman ve yığınak kolaylıkları elde etti. Dedeağaç’ta üs olarak tanımlanacak bir ABD konuşlanması yok ama yığınak var. ABD Türkiye’nin olumsuz tutumu nedeniyle bu yıl Yunanistan’la bir savunma işbirliği anlaşması da imzalayarak Yunanistan’la ilişkilerini güçlendirdi. Türkiye ise ne Rusya’yı ne ABD’yi memnun edemeyerek, adeta iki camii arasında binamaz kaldı.

BOSNA'DA SULAR ISINIYOR

Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren bir başka kriz ve çatışma alanı Bosna- Hersek. 1995’ten beri zaman zaman tüten, zaman zaman çevresinde yer sarsıntılarına yol açan bu yanardağ, yeniden lav püskürterek aktifleşmeye başladı. Bosna-Hersek devletinin iki kurucu unsurundan biri olan “Republika Srpska” bu yılın ortalarından çıkarılan “soykırım inkar yasasını” gerekçe göstererek, merkezi kurumlardan ayrılma ve kendi kurumlarını kurma kararı aldı. Bu zar zor yaşatılmaya çalışılan Bosna-Hersek devletinin temellerine dinamit koymak ve Srebrenitsa’da soykırım suçu işlemiş Bosna Sırp ordusunu yeniden kurmak anlamına geliyor. Bosnalı Sırpların ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinden sonra tavırlarını sertleştirmeleri tesadüf olarak görülmemeli.

Türkiye, kamuoyunun pek ilgilenmediği bu krizi yakından izliyor ve çözüm çabalarında bulunuyor. Benim dışarıdan izleyebildiğim kadarıyla dış politikada Ermenistan’la normalleşme çabalarıyla beraber, Türk dış politikasındaki en olumlu girişimler bunlar.

DEMOKRASİ CEPHESİ VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

Geçen yılki yazımda Biden’ın seçimlerde söz verdiği Demokrasi Zirvesi hakkında bilgi vermiş Türkiye’nin bu zirveye davet edilmemesinin yaratabileceği sakıncalara dikkat çekmiştim. Demokrasi Zirvesi fikri ortaya atılırken ABD’de Kongre baskını olmamıştı ve sanıyorum kimse böyle bir saldırının ABD’nin başına gelebileceğini hayal bile edemezdi. Demokrasi Zirvesi böyle bir zeminde gerçekleşince, etkisi zayıf oldu. Ancak ortada bir gerçek var. AK, NATO, G20 üyesi Türkiye, batı kampı tarafından Rusya, Çin ve İran gibi ülkelerle beraber aynı kategoriye alındı. Bunun uzun vadeli sonuçları olmasını beklemek gerekiyor. Artık Türkiye, Batı içinde değil, insan hakları ihlallerinin sistematik hale geldiği, özgürlüklerin yok edildiği, yöneticilerin suça bulaştığı otoriter kamp içinde anılıyor. Acı gerçek bu.

Bu yılın sonlarında Glasgow’da yapılan COP26 İklim Değişikliği Zirvesi’ne Türkiye’nin ilgisi Paris Anlaşmasını onaylama karşılığında 3 milyar Euro uygun kredi almakla sınırlı kaldı. Devletin başı son anda, muhtemelen araç konvoyuna izin verilmediği için, Glasgow’a gitmekten vazgeçti. Oysa Türkiye yaz aylarında büyük doğal afetlerle karşılaşmıştı. Dünya gerçeklerinden kopma ve kendi paralel evreninde yaşama durumu burada da kendini gösterdi.

TÜRKİYE DOĞU AKDENİZ, SURİYE VE LİBYA'DA SESSİZLEŞTİ, ESKİ DÜŞMANLARLA İLİŞKİLERİ DÜZELTMEYE ÇALIŞIYOR

İçeride karşılaştığı sorunlarla köşeye sıkışan AKP iktidarı bu yıl geçen yıldan çok farklı bir tutum takınarak dışarıda sessizliğe büründü. Artık Doğu Akdeniz ve Ege sularında gövde gösterileri ve tartışmalı alanlarda sondaj yapılmaz oldu. İdlip ve Kuzey Suriye’de de çoğunlukla sükûnet hakim. İktidarın TBMM’den iki yıllık bir teskere geçirmiş olmasına ve atılan onca savaş çığlığına rağmen ne Münbiç’te, ne de başka bir yerde bir harekattan artık kimse söz etmiyor. Zira, Türkiye’nin Suriye’de bir askerî harekât yapmasına ne Rusya ne de ABD olumlu bakıyor. Libya’da da benzer bir durum var. Libya’da seçimler belirsiz bir tarihe ertelense de Türkiye’nin Libya’dan çekilmesi gerekecek.

Türkiye yıl içinde eski düşmanlarıyla ilişkilerini düzeltmeye çalıştı. Türkiye’nin Mısır ve İsrail nezdindeki çabalarında henüz somut sonuca varılmasa da 15 Temmuz’un finansörü olarak ilan edilen BAE ile kurulan köprüler ibretlikti. Bu tür dönüşler Arap aleminde çok görülür. Dünkü kanlı düşmanlar bir bakmışsınız can ciğer kuzu sarması olmuşlar. Demek ki bizde de böyle şeyler oluyormuş. Suudi Arabistan’la da aramızdaki buzlar eriyor. Cemal Kaşıkçı’nın ruhu şad olsun. Bakalım asıl adım Suriye’de gelecek mi?

ERMENİSTAN'LA NORMALLEŞME

Gazete Duvar’da bu konuyla ve soykırım meselesiyle ilgili olarak bir dizi yazı yazmış bulunuyorum. Ermenistan’la normalleşme sadece siyasi bir gelişme olarak görülemez. Mesele diplomatik ilişkilerin kurulmasının, karşılıklı Büyükelçilikler açılmasının çok ötesinde önem taşıyor. Bu, sevgili Hrant’ın arzuladığı gibi toplumların yeniden sağlığına kavuşmaları için çok değerli bir adım olacak. O yüzden ne Türkiye’nin ne de Ermenistan’ın normalleşme görüşmelerini başarısızlığa uğratma hakları var. İki taraf da ön koşullardan ve maksimalist taleplerden uzak durmalı. Soykırım konusu tarihçileri konusu değil toplumların konusudur. Bırakalım toplumun temsilcileri her alanda kendi aralarında özgürce konuşup “helalleşsinler”. Eğer ortada “helalleşilecek” bir konu varsa bu öncelikle 1915 olaylarıdır. Türkiye ve Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi herkese iyi gelecek. Bu zor görevi üstlenenlere başarılar diliyorum.

2022 herkese güzellikler getirsin.

* Emekli Büyükelçi