2021 yazında ‘aşırı hava’ anlayışımız nasıl değişti?

Devasa yangınlar ve seller, bu yıl da artarak varlığını sürdürüyor. Dünya genelinde yaşanan ve iklimsel çöküşün tetiklediği aşırı iklim olayları gündelik hayatımızın bir parçası haline geliyor.

Google Haberlere Abone ol

Christopher J. White

Geçtiğimiz haftalarda rekor kıran doğal afetler dünyanın dört bir yanını kapladı. Çin ve Batı Avrupa’da şiddetli seller, Kuzey Amerika’da sıcak hava dalgaları ve kuraklık ve Kuzey Kutbu’nda orman yangınları yaşandı. İngiltere’nin hava durumunu gösteren yıllık bir rapor, ülkenin bir zamanlar ılıman olan ikliminde gerçekleşen aşırı hava olaylarının yaygınlaştığını gösteriyor. Ağustos 2020’de, sıcaklıklar, 20°C’nin üzerini gösterdiği beş aşırı nemli gece de dahil olmak üzere, güney İngiltere’de üst üste altı gün boyunca 34°C’ye ulaşan sıcaklıklar görüldü. Gelecekte, küresel ısınma 1.5°C ile sınırlı kalsa bile, İngiltere’de yaz dönemlerinde, düzenli biçimde 40°C’den daha yüksek sıcaklıklar görülecek.

Bu esnada, Kanada’daki ulusal sıcaklık rekoru Haziran 2021’de kırıldı ve birkaç gün sonra orman yangınları tarafından neredeyse yok olan bir şehir olan British Columbia’nın Lytton kentinde hava sıcaklığı 49.6°C olarak kaydedildi. Bu olayların büyük kısmı iklim bilimcileri şaşkınlığa sürükledi. Örneğin, Lytton’da kaydedilen rekor sıcaklık, bölgede daha önce görülen ısı dalgalarının kat be kat üzerindeydi. Kimi bilim insanları, iklimdeki bu aşırı hızlı değişimi hafife almış olabileceklerinden korkmaya başladılar. Yoksa aşırı hava olaylarını ve iklimsel ısınmanın bunları nasıl etkileyeceğini yanlış mı anladık?

HER ŞEY BİRBİRİYLE BAĞLANTILI

Seller ve orman yangınları birbirinden ayrı olaylar değildir: İklim sistemindeki pek çok bağlantı ve geri besleme döngüsünün sonuçlarıdır. Londra’da temmuz ayı ortasında yaşanan sel baskınlarını ele alalım. Bunlara, bir önceki sıcak hava dalgası sırasında oluşan ve Dünya yüzeyinden yükselen sıcak havanın sürüklediği ve peşinden gelecek olan sağanaklar için birikime neden olan yaz yağmuru fırtınaları sebep oldu. Aynı esnada, ABD’nin batısında yaşanan şiddetli orman yangınları, altyapısı uzun vadeli kuraklık tarafından hazırlanan bir felaketti.

Dünya’nın iklimi, kara, okyanus ve atmosfer arasındaki etkileşimleri ve enerji akışlarını da içeren karmaşık, hareketli ve kaotik bir yapıya sahiptir. Bilim insanlarının bu sistemin bir bölümünü nispi bir izolasyon altında inceleyebilecekleri fikri kimi hatalar içerir. Ancak bütün bu karmaşık unsurları modellemek ya da anlamak eskiden mümkün değildi; bu yüzden bilim insanları bunları doğrusal sistemlere ve modellere sığdırmak için kullanışlı parçalara ayırmak mecburiyetinde kaldılar. Bunlar çoğunlukla atmosferik bilimler, hidroloji, yer sistemleri bilimleri ya da mühendislik gibi büyük kısmımızın bugün hâlâ sınırlı olduğu bilimsel disiplinlere bölündü.

Netice itibariyle, her doğal afeti bir diğerinden bağımsız biçimde ele almaya alışkınız. Buna karşın, bir selin oluşması için yağmurdan ve bir orman yangını başlatmak için bir kıvılcımdan daha fazlasına ihtiyaç var. İklim sistemimizin bütün unsurları -ve oluşturduğu tehlikeler- şu veya bu şekilde birbirleriyle bağlantılı.

İKLİME BÜTÜNLÜKLÜ BİR BAKIŞ

Bu etkileşimler ve bağlantılar yeni değil, yalnızca, onları eskiden bu kadar birleşik bir biçimde düşünmüyorduk. Bir felaket diğerinin peşinden git gide daha hızlı bir şekilde geldiğinde, bu durum şok edici görünebilir. Bunun sebebi, iklimsel tehlikeleri tek başına değerlendirmek üzere eğitilmiş olmamız ve bir seferde tek bir türe (örneğin kuraklık ya da sel) odaklanmamız. Neredeyse bütün risk değerlendirmeleri, birbirine bağlı olaylarla ilişkili riskleri hafife alıyor.

Buna karşın, iklimimiz ısınmayı sürdürdükçe, ana hatları değişiyor. Bu risklerin ve sebeplerinin birbirleriyle etkileşime girme biçimleri de hızla değişiyor ve aşırı hava olaylarının tanımına meydan okuyor. Yakın zamana dek, aşırı hava olayları arasındaki bağlantılar bilimsel topluluk tarafından büyük ölçüde görmezden gelindi. Fakat artık bu karmaşık ilişkileri haritalama görevi yürüten uluslararası araştırmaların sayısı çoğalıyor.

İNSANLARIN YAŞAM BİÇİMİ DEĞİŞECEK

‘Bileşik olaylar’ -henüz 2012 yılında IPCC tarafından kabul edilen bir terim-, neticede altta yatan bir sistemin başa çıkma kapasitesini aşan nedenlerin bir karışımının sonuçlarını izah edebilir. Bunlar, orman yangını gibi bir tehlikenin, kuraklık gibi çevreyi felakete hazırlayan bir unsur tarafından daha da kötüleştiği olayları içerir.

Bu karmaşık olayların yarattığı teyakkuz hali, daha sıcak bir dünyada hayatımızı yaşama şeklimizi de etkileyecektir. Disiplinler arasında yürütülen daha fazla araştırmanın yanı sıra, hava koşullarıyla bağlantılı bütün tehlikelere ve bunların karmaşık ve değişken etkileşimlerini takip eden afet risk değerlendirmesi ve iklim değişikliğine uyum için, yeni yaklaşımlara ihtiyacımız var. İklim modellemesi alanında yaşanan gelişmeler, bu tür bir bilimde, daha fazlasını da yapabileceğimiz anlamına geliyor ve iklim krizi, bunu yapmamız gerektiğini gösteriyor.


Yazının orijinali The Conversation sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)