2. Uluslararası İzmir Mülteci Film Festivali'ni kaçıranlar için notlar

Halkların Köprüsü Derneği tarafından düzenlenen 2. Uluslararası İzmir Mülteci Film Festivali nisan ayında gerçekleştirildi. Festivalin koordinatörü Ufuk Tambaş ve yapımcı Malaz Usta ile konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

Zafer Kıraç* [email protected] 

2. Uluslararası İzmir Mülteci Film Festivali 12-16 Nisan tarihleri arasında Halkların Köprüsü Derneği tarafından düzenlendi. Fransa, Hindistan, Almanya ve İtalya gibi farklı ülkelerden 35’i kısa metraj, 14’ü uzun metraj kurmaca, belgesel ve animasyon film izleyici ile buluştu. Dernek üye ve gönüllülerinin amatör ruhla bir araya gelerek oluşturduğu Halkların Korosu da açılış gecesinde Anadolu topraklarının çok renkliliğini yansıtan Türkçe, Kürtçe, Zazaca, Yunanca ve Lazca parçalar seslendirdi.

Pandemi nedeniyle verilmiş olan iki yıl aranın ardından düzenlenen festivalde filmlerin yanı sıra film ekipleri ile söyleşiler, panel, atölye, sergi ve tiyatro gösterisi gibi etkinlikler de izleyici ile buluştu. Festival ekibi web sayfasında yayımladığı çağrı metninde şöyle diyordu:

“Zorunlu göç, her tür saldırıya, tacize, travmaya açık güvencesiz, geçmişsiz bir yolculuk demektir. Böylesi bir ortamda çoğu zaman bir nefret nesnesi, ucuz işgücü ama neredeyse her zaman 'görünmez' olan mültecileri görünür kılma çabamızın bir parçası olarak 2. İzmir Uluslararası Mülteci Film Festivalini gerçekleştireceğiz. Bugüne değin, Halkların Köprüsü Derneği olarak insan hakları mücadelesi dahilinde kamusal dostluğu yaymak için çalıştık ve bu çabamızı her daim dayanışmayla ördük. Sanat da bu çabamızın önemli bir unsuru olageldi. Sizleri, mültecilerin hikayelerinin tanığı olmaya ve dayanışmanın bir parçası olmaya davet ediyoruz.”

Bu çağrıyı görenler ve festivali izlemeye gelenler anlamlı bir hafta yaşadılar ve mülteci sorununu daha iyi anlamanın bir aracı olarak sinemayı deneyimlediler. İzlenen filmlerin ardından filme katkısı olanlar ve yönetmenleriyle sohbetler gerçekleştirildi. Kimi zaman bu sohbetler bir sinema dersi ya da insan hakları dersinde olduğum hissi yarattı bende. İzleyicilerin çoğunun soruları hem bir filmi analiz etmeye katkıda bulunuyor hem de insan haklarında geldiğimiz noktayı ve sorunlarımızı anlamamıza yol açıyordu.

Festivalde çok kıymetli etkinlikler gerçekleşti ve büyük bir kısmı medyada yer buldu. Benim de Festival Koordinatörü Ufuk Tambaş ve Film Yapımcısı Malaz Usta'ya kısa kısa sorularım oldu. İşte yanıtları:

'SURİYELİ GENÇ YÖNETMENLERİN FİLMLERİNE EV SAHİPLİĞİ YAPTIK'

2. İzmir Uluslararası Mülteci Film Festivali'ni geride bıraktık. Filmlerin sinemasal açıdan genel bir değerlendirmesini yapar mısınız?

Ufuk Tambaş: 2019 yılında ilkini gerçekleştirdiğimiz festivalin ikincisini pandemi ve kapanmalardan kaynaklı zorunlu bir ara sonrasında ancak bu yıl gerçekleştirebildik.

Bildiğiniz üzere festivalimiz her yıl nisan ayında gerçekleşiyor. Yani aslında 2020 Nisan ayında yapmayı planladığımız festival neredeyse hazırlıklarını tamamlamışken mart ayında kapanmalar ile birlikte ertelenmiş oldu. Filmlerin bir kısmını internet tabanlı online başvuru yoluyla seçmiştik. Bir kısmını ise ekibimizin çabaları ile bulduk ve seçtik. İlk festivalde 4 gün boyunca 21 film gösterimi ve 9 yönetmenin katılımı ile film sonrası söyleşiler gerçekleştirdik. Bu sene ilk festivale oranla daha fazla sayıda filmle izleyicileri ve yönetmenleri buluşturduk. Gösterimler 5 güne yayıldı ve 15'i uzun 35'i kısa metraj olmak üzere belgesel, kurmaca, animasyon ve deneysel film ile zengin bir program gerçekleşmiş oldu.

20'nin üzerinde konuk filmlerden sonra izleyicilerle film yapım süreçleri ve film üzerine söyleşilere katıldı. Film seçkisinin, göçün evrensel boyutuna dikkat çekecek şekilde dünyanın çok değişik coğrafyalarından mülteci hikayelerinden oluşmasına özen gösterdik. Ayrıca, bu soruna yönelik genç sinemacıların ilgisini arttırmak perspektifi ile iki ayrı seansta sinema öğrencilerinin İzmir'de çektikleri kısa film seçkilerine yer verdik. Ayrıca Suriyeli genç yönetmenlerin çektiği iki ayrı filme de ev sahipliği yaptık. 5 gün boyunca yapılan gösterimlerde İzmirli sinemasever ve mülteci sorununa duyarlı insanların da mesai saatlerinde dahi yoğun ilgisi ile gösterimleri tamamlamış olduk.

Ufuk Tambaş (solda) ve Malaz Usta (sağda)

'BİR FİLMİN DÜNYAYI DEĞİŞTİRMESİ TABİİ Kİ MÜMKÜN DEĞİL'

Mültecilik günümüzün ciddi bir meselesi, sinemanın bu sorunun aşılmasına katkısı olabilir mi?

Ufuk Tambaş: Mülteci sorunu, son yıllarda hem ülkemizde hem de dünyada daha büyük ölçekli bir soruna dönüştü. Bu da aslında yaşanan toplumsal ve bireysel trajedilerin büyük ölçekli rakamlarla tanımlandığı istatistik verilere dönüşmesine yol açıyor. Bin, yüzbin, milyon gibi sözcükler konuya duyarlı insanlar tarafından dile getirilse dahi soruna nesnel ve mesafeli bir bakışı temsil etmeye başlıyor ve bu da bir tür yabancılaşmayı beraberinde getiriyor. Sinemanın gücü burada devreye giriyor ve sorunun öznelerini istatistiğin bir parçası olmaktan çıkarıp onları hikayeleri ve yaşadıkları ile beraber tanımayı, empati kurmayı sağlıyor. Mesafeli ve nesnel bir bakışın yerine daha yakın ve özdeşleşmeye açık bir bakışa taşıyabiliyor izleyiciyi.

Bu sorunun en önemli bağlamlarından bir tanesi de mültecilere karşı sığındıkları toplumlarda gelişen çoğu da etnik ya da ırkçı olmaktan çok kültürel önyargılar. Sinema kültürün evrensel paydaları üzerinden kendini inşa eden, herkesin anlayabileceği bir dile sahip. Bir filmin dünyayı değiştirmesi tabi ki mümkün değil ancak filmler insanlara dünyaya başka pencerelerden de bakılabileceğine dair çok büyük imkanlar sunuyor. Şüphesiz dünyada böyle bir sorun olmasa ve biz de bu festivali hiç yapmıyor olsak ya da buna ihtiyaç kalmasa ve yakın zamanda bunu sonlandırabilsek. Ancak maalesef bu bin yıllardır süren bir sorun ve insanlık kısa sürede ve kolaylıkla bunun üstesinden gelemeyecek gibi. Bu nedenle daha pek çok yönüyle bu sorunla ilgilenmek ve çözümün bir parçası olmak zorundayız. Filmler ve bu tema üzerine yapılan festivaller de bunun bir parçası.

Peki, festival boyunca izleyici ilgisi nasıldı?

Ufuk Tambaş: Öğle 12:00’de başlayan seanslarda bile umduğumuzdan fazla izleyici ilgisi ile karşılaştık. Burada şunu belirtmek gerekir ki izleyiciler film ekibinin ya da yönetmenlerin katıldığı seanslara ve sonrasındaki söyleşilere daha çok ilgi gösteriyor. Bu bağlamda özellikle yönetmenin dışında filmin konusunun öznelerinin de katıldığı söyleşiler daha da çok ilgi çekti. Seneye de programı oluştururken bunu dikkate alarak seçkiyi oluşturacağız ve bizi destekleyen başta İzmir Büyükşehir Belediyesi olmak üzere diğer kurumlardan özellikle daha çok konuk getirmek için daha iyi bir planlama için daha sıkı koordine olacağız.

'TAMAMEN GÖNÜLLÜ VE AMATÖR RUHLA İLERLEYEN BİR FESTİVAL'

Festival ile ilgili gördüğünüz temel eksiklikler ve çözüm önerileriniz neler?

Ufuk Tambaş: Bu tamamen gönüllülerin katılımı ve desteği ile organize edilen bir festival. Ekibin neredeyse tamamı Halkların Köprüsü Derneği üye ve gönüllülerinden oluşuyor. Aslında hiç kimsenin böyle bir organizasyona dair bir deneyimi de uzmanlığı da yok. Bu anlamda işbölümü tamamen gönüllülük temelinde yürüdü. Çok kesin ayrımlar olmadan hemen herkes her işe koşturdu. Bu nedenle bazen organizasyonda aksadığımız zamanlar oldu. Bir iki filmde gösterim esnasında altyazı ile ilgili teknik aksaklıklar yaşadık. Ancak sağolsun konuklarımız da bu işin arkasındaki gönüllü ve amatör ruh ile çalışıldığını bildiğinden bunları anlayışla karşıladılar. Zaman içerisinde ekibimizde de bu konu hakkında bir deneyim birikiyor. Sanırım daha sonraki festivallerde daha az sorunla karşılaşacağız ancak belirttiğim gibi bu tamamen gönüllü ve amatör bir ruh ile ilerleyen bir festival. Açıkçası burada sadece sonuç değil süreç de önemli. Herkes bu ekibin parçası olmaktan mutlu ve bazen yorucu da olsa emeğimizin karşılığını festivale yönelik yoğun ilgi ile aldığımız düşünüyoruz.

'FARKLI BİR DİL KONUŞAN FARKLI KÜLTÜRDEN İNSANLARLA ÇEVRİLİYDİM'

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Malaz Usta: Şam’da doğdum. Film yapımcısı, tasarımcı ve sanatçıyım; Türkiye ve Hollanda’da da yaşıyorum. Marmara Üniversitesi’nde iletişim okudum.

‘Sürgünde bir yıl’ isimli filminiz festivalde gösterildi. Filmin gerçekleşme hikayesini anlatır mısınız?

Malaz Usta: Suriye’den ayrıldıktan sonra Türkiye’deki ilk yılımdı. Tamamen yeni bir ortamdaydım, farklı bir dil konuşan farklı kültürden insanlarla çevriliydim. Yalnızdım ve kameram tek iletişim yolumdu. Video günlüğü tutmak gibi bir fikrim vardı; bütün bir yıl boyunca her gün video çekmek. Bu videoları izolasyon, belirsizlik ve kafa karışıklığı içindeki duygularımı ve yıl boyunca yaşadığım şeyleri yansıtacak şekilde kurguladım.

'TÜRKİYE’DE HERKESİN ANLATACAK BİR HİKAYESİ VAR'

Türkiye’de film yapmak zor, belirli bir bütçesi de var ki bu az olmuyor. Siz bu konuda nasıl bir yol izliyorsunuz, gerekli desteği görüyor musunuz?

Festival ekibi

Malaz Usta: Türkiye’de film yapmak, bir belgesel çekmek bence zor ama aynı zamanda çok mümkün. Türkiye son derece zengin bir kültüre ve sınırsız sosyo-politik durumları kapsayan bir tarihe sahip. Türkiye’de herkes çok şey yaşadı ve herkesin anlatacak önemli bir hikayesi var. İnsanların günlük yaşamlarında yaşadıkları zorluklar, gelecek vadeden birçok proje için ilham kaynağı olabilir. Bununla birlikte, ekonomik zorlukların çok önemli projeleri kısıtlayan önemli bir faktör olduğu yadsınamaz. Bağımsız bir film yapımcısı olarak, proaktif bir yaklaşım benimsiyorum ve olumlu bir tavırla kısıtlılıklara bakarak sahip olduklarımdan ve eriştiklerimden başlamaya çalışıyorum.

Festivallere katılmanızın yaratıcılığınıza katkısı oluyor mu?

Malaz Usta: Festivallerde, daha çok, farklı film yapımcılarıyla tanışmaktan keyif alıyorum. Farklı filmler izlemeyi, film yapımcılarıyla yaklaşımları ve hikayeleri hakkında konuşmayı seviyorum. Diğer yaratıcı kişilerin işlerini nasıl yaptığını görmek çok yararlı. İşlerin değişik şekillerde nasıl yapılabileceğini gösteriyor ve beni biçim ve süreçle ilgili olarak daha farklı şeyler denemeye teşvik ediyor.

Festivalde izlediğiniz filmlerin genel olarak değerlendirmesini yapar mısınız?

Malaz Usta: Filmlerin hepsini izleyemedim ama izlediğim filmlere bakarak buradaki yönetmenlerin kimlik, göç gibi konuları incelemelerinin çok güzel ve önemli olduğunu söyleyebilirim. Bence bu çalışmalar yüzeyin ötesine geçmeli, “kendilik”ten başlamalı, dürüst olmalı ve kışkırtıcılıktan uzak durmalıdır. Filmlerin, insanların yaşadığı sorunları iletmek için harika bir yol ve bunları değiştirmek için güçlü bir araç olduğuna inanıyorum.

***

Bugünlerde sığınmacı, mülteci karşıtlığının ırkçılık boyutuna ulaşması ve bir büyük tehlikenin adım adım yaklaştığı duygusu içimi acıtıyor... Umarım daha önce çok fazla deneyimlediğimiz, acılarla yüklü ve korktuğumuz şeyleri yaşamayız.

Başta festivale emek verenlere, filmlerini bizimle paylaşan ve festival süresince bizimle birlikte olan yönetmenlere ve film ekiplerine teşekkür etmek isterim.

Ve alkışlar Halkların Köprüsü Derneği’ne...

*İnsan hakları çalışanı