YAZARLAR

12 Eylül sonrasını aydınlatan albüm: 'Güneş Topla Benim İçin'

12 Eylül’ü yapanlar ve ondan yararlananlar unutulacak ama ‘Güneş Topla Benim İçin’ ve diğer şarkılar kuşaktan kuşağa aktarılacak, umudu pekiştirecek. Tam da bu yüzden, bugün bu albümü dinlemeliyiz: Mikis Theodorakis ve Ülkü Tamer’in anısına, onların sesini sesine katarak çoğaltan Zülfü Livaneli’ye selam çakarak…

Bugün 12 Eylül. Memleketin kara günlerinden biri. 41 yıl önce, Kenan Evren ve arkadaşları yönetime el koydu, Türkiye’nin tarihi değişti. Öncesinde iki darbe daha vardı: 27 Mayıs 1960’ta, kimilerince “devrim” olarak nitelendirilen darbe, dönemin başbakanı Adnan Menderes ve iki arkadaşının idamıyla sonuçlandı. Sonrasında özgürlükçü bir anayasa yapıldı ama asker varlığını her koşumda hissettirdi. 1971 yılının 12 Mart günü hükümete sunulan muhtıranın getirdikleri daha ağır oldu: Deniz Gezmiş ve iki arkadaşı, Yusuf Aslan ile Hüseyin İnan, rövanş alınırcasına asıldı; devrimci gençler öldürüldü, pek çok insan tutuklandı, dernekler ve sendikalar kapatıldı, kitaplar yakıldı, filmler ve şarkılar yasaklandı. 12 Mart sonrasında atanan başbakan Nihat Erim için yakılmış en güzel türkülerden biri, Âşık Mahzuni Şerif imzalı: ‘Erim Erim Eriyesin’.

12 Eylül’ün bilançosu çok daha ağır. Bugün kadar çok kez yazdım, burada rakamları tekrarlamayacağım ama özetle şunu söyleyebilirim: Memleket, derin bir karanlığa gömüldü ve öncesi unutturuldu. Bu anlamda, 12 Eylül, büyük bir kırılma noktası. Tam da bunun için, yaşadığım sürece, o gün gömüldüğümüz karanlığı anlatacak, öncesinde yapılanları ve sonrasında sebep olduklarını ısrarla hatırlatacağım.

Bugün, o güne ya da sonrasında yapılanlara başka bir yerden yaklaşmak istiyorum. Karanlığı aydınlatan kimi hamleler var. Bunlardan biri, 1986 tarihli bir albüm. Sadece ışık olmadı, Türk-Yunan dostluğu için de önemli bir adımdı. Zülfü Livaneli’nin Mikis Theodorakis’le yaptığı ‘Güneş Topla Benim İçin’den söz ediyorum.

Geçtiğimiz hafta, Theodorakis’in Türkçede yayımlanmış kitaplarından yola çıkmış, bir küçük anma yazısı yazmıştım. Yazının sonlarına doğru sözü bu albüme getirmiş, sözü uzatmamıştım. Bu yazı, o bahsi tamamlasın.

ÜÇ BÜYÜK USTA BİR ALBÜMDE: LİVANELİ, THEODORAKİS, TAMER

Albüm, 1986 yılında “Dostlukların Abdi İpekçisi’ne…” ithafıyla yayımlandı. İçinde on şarkı var; bunlardan beşi Theodorakis bestesi. Sözlerin (biri hariç) tamamı Ülkü Tamer’e ait. ‘Kırlangıç’ın sözlerini Livaneli yazmış: “Bir kırlangıç gökyüzünde / Sevincimin ortağı / Kanat çalar mavilere / Sıyırıp gider dağı…”

‘Güneş Topla Benim İçin’de Theodorakis imzalı bir sunuş var. Usta sanatçı, 24 Ocak 1986 tarihinde yazdığı bu küçük notta şöyle diyor: “Sevgili ve değerli meslektaşım Livaneli ile yaptığımız bu ortak çalışma, bunca hayran olduğum ve sevdiğim Türk halkıyla ilişki kurmamı sağladığı için çok kıvançlıyım. Dilerim, bu küçük ama sembolik Türk-Yunan işbirliği, halklarımız arasındaki ilişkilerde bir bahar kırlangıcı uçursun.”

Livaneli, albümün yapım sürecini, anılarını yazdığı ‘Sevdalım Hayat’ta anlatmış. Uzun uzun alıntılamayayım ama işin eğlenceli kısımlarından birini, buraya alayım… Şarkı sözleri, yukarıda da söyledim, Ülkü Tamer’e emanet. Livaneli şarkılarında bir sorun yok; bir kısmı daha önceden yazılmış şarkılar ama Theodorakis şarkıları için çok özenilmiş. Sonrasını, eğlenceli kısmını da katarak, Livaneli anlatsın: “Müthiş bir şair olan Ülkü, prozodi konusunda hata yapmak istemiyor, onun için müziğe oturtacağı sözlerin vurgularını benden öğrenmek istiyordu. Ben de herhangi bir söz uydurarak onu etki altına almak istemiyordum. Sonunda bir orta yol bulduk. Nereden çıktığı belli olmayan bir ‘geceleyin karanlıkta’ uydurduk. Bu sözü her şarkıya uyarlayıp banda almaya başladık. Ülkü’nün çalışması için hazırlanan bu bantlar birilerinin, mesela Kürtçe türkü söylediğimden kuşkulanan savcıların eline geçse şöyle bir saçmalıkla karşılaşacaklar: ‘Geceleyin karanlıkta-lıkta gec-ta gec lı-yın ka ka ka’ falan filan. Ülkü bu teknik saçmalığı kullanarak çok güzel şiirler yazdı.” Kaldı ki o uydurulan “geceleyin karanlıkta”, bir Theodorakis bestesinin sözlerini ateşlemiş: “Geceleyin karanlıkta / Suya attım ben sesimi / Türkü oldu birdenbire / Denizinden geçen gemi // Geceleyin karanlıkta / Gülümsedim buluta ben / Saçlarına düşen yağmur / Gökkuşağı oldu birden // Geceleyin karanlıkta / Yıldız tuttum gökyüzünden / Işığını sana vurdu / Bir gül açtı yüreğinde…”

“PLAK ÇOK İYİ. EN KÖTÜ ŞEY BENİM SESİM." 

Ülkü Tamer, hikâyeyi şöyle anlatıyor: “Karacaoğlan’ın ‘çiçek topla’, Yunus Emre’nin de ‘selam olsun’ dizelerinden yola çıkarak ‘Güneş Topla Benim İçin’ ve ‘Selam Olsun’u yazdım. İkisinin de ne Karacaoğlan’ın ne Yunus’un yazdıklarıyla ilgisi vardı. Olsun. Kitabımda bunları yayımlarken, birini Karacaoğlan’a, birini Yunus’a adadım. Boynumun borcu. ‘Güneş Topla Benim İçin’ ilgiyle karşılandı. Theodorakis’in de katıldığı bir toplantıda şunları söyleyecekti Zülfü: ‘Herkes terziye bir insan götürür, ‘Bu insana bir elbise dik’ der. Biz Ülkü’ye bir elbise götürdük, ‘Bu elbiseye bir insan uydur,’ dedik.’ Elbiseye insan uydurmak çileli işmiş gerçi, ama çile de keyfe dönüşebiliyormuş. Yeter ki elbise güzel olsun.’”

Livaneli, Theodorakis’in iyi bir şarkıcı olmadığından dem vuruyor ama bu plakta sesiyle de olmasını istediği için ona hiç olmazsa bir şarkıyı birlikte söylemeleri için ısrar ediyor. Theodorakis çok seviniyor ve Atina’da buluşmak için sözleşiyorlar ama araya sağlık sorunları giriyor, kayıt erteleniyor. Geç de olsa stüdyoya giriliyor ve ‘O Günler / Tora Oktondaeksi’ adlı şarkıyı birlikte söylüyorlar: “Mikis’le stüdyo çalışmaları çok zevkliydi. (...) Akşamları sokak arası meyhanelerini keşfediyorduk. Buralarda tepeleme yığılmış fıçılardan, bakır maşrapalara doldurulmuş reçine şarapları sunuluyordu.” Anılara bakarsak, Theodorakis’in albümde en sevdiği şarkı, ‘Memik Oğlan’. Livaneli, arkadaşı Mikis’in albüm hakkında şu cümleyi kurduğunu da söylüyor: “Plak çok iyi. En kötü şey benim sesim.”

‘O Günler / Tora Oktondaeksi’, Livaneili’nin söylediği Türkçe bölümle açılıyor: “Yapayalnız bu dünyada / Düşlerinde o günler / Neye yarar hayal kurmak / O yıllar gitti gider…” Sonrasında Theodorakis’in Yunanca söylediği bölümün çevirisi şöyle: “Şimdi ‘86’larda / Evsiz barksız / Kimseye tek kelime etmeden / Ve her şeyden utanarak / Yalvarır meleklere / Bir kök salmaya / Ve ölümden kaçmak için / Süre kazanmaya…” Sözler, Manos Elefteriu’ya ait.

Sanatçının Theodorakis’le dostluğu bir hayli eski. Ölümünün ardından yayımladığı bir mesajda, ilk buluşmalarını şöyle anlatıyor: “1983'te Atina'daki bir konserime gelip o iri gövdesiyle bir fırtına gibi soyunma odama dalmasından bu yana neler geçti neler. 1986'da ‘Güneş Topla Benim İçin’ albümünün Altın Plak töreni dolayısıyla ilk kez İstanbul'a gelişi, o günün akşamı Sarıyer'de Urcan lokantasında balık yer rakı içerken Türkiye Yunanistan Dostluk Derneği'ni kurmaya karar verişimiz, yüzlerce konser, Efes'te Hacidakis, Theodorakis ve otuz bin izleyiciyle yaşadığımız unutulmaz gece, yolculuklar, tatiller, hastalıklar...” Yaptıkları tek iş, ‘Güneş Topla Benim İçin’ değil. Birlikte konserler verdiler ve bu konserlerin son ayağı, 1997 yılında ‘Together’ adıyla bütün dünyada yayımlandı. Aynı yılın 4 Mayıs tarihinde Berlin’de verdikleri konser, bir turnenin açılış konseriydi ama Theodorakis’in rahatsızlığı yüzünden bu turne yapılamadı; şarkılarını son kez birlikte söyledikleri bu albüm hatıra kaldı.

Livaneli, mesajını şöyle bitiriyor: “İnsan ruhunun, acılardan, savaşlardan, sürgünlerden, aşktan ve ihanetten süzülmüş en has halini temsil eden, hayatta ve sanatta en büyük dostlarımdan birini Mikis Theodorakis'i kaybettim. Acısı çok derin."

Theodorakis, ardında doldurulmayacak bir boşluk bıraktı. Üç yıl önce aramızdan ayrılan Ülkü Tamer de öyle. Şanslıyım, ikisini de gördüm, dinledim. Onlarla ve Zülfü Livaneli’yle aynı zaman diliminde yaşamak, eserlerini ilk anda dinlemek ve okumak, bizim kuşağın şansı. Şanssızlıklarımız da çok elbette: İçinde bulunduğumuz dönem, 12 Eylül’den daha karanlık gibi görünüyor ama onun karanlığından beslendiği için böyle. Birileri bir dönem bunu yargılayacağını söyledi, temsili bir yargılama yapıldı ama hâlâ 12 Eylül döneminde yürürlüğe giren kanunlar kullanılıyor ve cuntanın kurumlarıyla işler yürütülüyor. 12 Eylül karanlığı bir şekilde sürüyor, sürdürülüyor ama umut her dem baki. Bir gün bu karanlık dağılacak, 12 Eylül’ü yapanlar ve ondan yararlananlar unutulacak ama ‘Güneş Topla Benim İçin’ ve diğer şarkılar kuşaktan kuşağa aktarılacak, umudu pekiştirecek. Tam da bu yüzden, bugün bu albümü dinlemeliyiz: Mikis Theodorakis ve Ülkü Tamer’in anısına, onların sesini sesine katarak çoğaltan Zülfü Livaneli’ye selam çakarak…


Murat Meriç Kimdir?

1972’de doğdu. Çanakkale ve İzmit’te okudu. Ankara’da kimya mühendisliği eğitimi alırken, dinlediği müziğin tarihine merak saldı ve oradan ilerledi. Kendini bildi bileli plak topluyor; okuyor, dinliyor, dinlediklerini yazıyor, sevdiklerini çalıyor. Kedi gibi meraklı. Rakı, roka, bamya, erik seviyor. Çanakkale - İstanbul arasında yaşıyor ama Ankaracı. 1996’da Müzük adlı dergiyi çıkartan ekipten. Sonrasında Roll mürettebatına katıldı. Mürekkep, Birikim, Milliyet Sanat, Virgül, Bant gibi dergilerde yazıları yayınlandı. Yeni Binyıl, Radikal ve BirGün'ün yazarlarındandı. Ankara’da Radyo Arkadaş’ın kuruluşuna katıldı, radyo programları başta TRT, pek çok radyoda yayımlandı; kimi televizyon programlarının danışmanlığını yaptı, metnini yazdı. 2002 - 2003 yıllarında TRT için Kırkbeşlik adlı televizyon programını hazırladı ve sundu. Kalan Müzik için bir Tülay German albümü (Burçak Tarlası 64 – 87, 2001) derledi, pek çok albüme yazar ve danışman olarak katkıda bulundu. Pop Dedik / Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği (İletişim Yayınları, 2006), 100 Şarkıda Memleket Tarihi (Ağaçkakan Yayınları, 2016), Yerli Müzik (bi'bak Berlin, 2018) ve Hayat Dudaklarda Mey / Memleketin Anason Kokan Şarkıları (Anason İşleri Kitapları, 2019) adlı dört kitabı, üzerinde çalıştığı pek çok projesi var. Üniversitelerde ve kültür merkezlerinde müzik tarihi üzerine seminerler verdi, veriyor. Düzenli olarak Gazete Duvar'da, arada bir Kafa’da yazıyor; Açık Radyo için hazırladığı Harici Bellek başlıklı program salı günleri 19.30'da yayımlanıyor.