10 Ocak: 'Çalışamayan Gazeteciler Günü'

Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Bir bayram olarak ortaya çıkan bugün 1971’den sonra hak arama günü olarak anıldı. Farklı şehirlerde çalışan üç gazeteciyle 10 Ocak'ı konuştuk. Gazeteci Pınar Gayip, "İktidar ben ne istersem onu yaz diyor aksi takdirde tutuklanırsınız, gözaltına alınırsınız, sürekli polis baskısına maruz kalırsınız. Yani çalışan değil çalışamayan gazetecilerin günü" dedi.

Google Haberlere Abone ol

Burcu Özkaya Günaydın

DUVAR - Gazeteciler, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde yaşadıkları baskılara dikkat çekerken, çok sayıda siyasetçi ve sivil toplum örgütü de Türkiye'de basın özgürlüğünün bulunmadığına vurgu yaptı. 1961-1971 arasında "Çalışan gazeteciler bayramı" adıyla kutlanan bugün, 1971 yılındaki muhtırasından sonra ülkede gazetecilerin bazı haklarının geri alınması üzerine kutlama gününün adı, "10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü" oldu. Farklı şehirlerde çalışan üç gazeteciyle bugünü konuştuk.

'GAZETECİLER KİMLİKLERİNDEN UZAKLAŞTIRILIYOR'

Antakya’da gazetecilik yapan Tamer Yazar, asgari ücretin coğrafyasında, insanların zaten zar zor geçindiği bir ekonomik tablo içinde gazetecilik yapmanın her anlamda zor olduğunu ifade ediyor.

tameryazar
Tamer Yazar

 

Yazar, sarı basın kartları yenilenmeyen, iptal edilen, yılların emekçisi olup da gazeteci kimliğinden uzaklaştırılan çok fazla gazeteci olduğuna dikkat çekerek, “Sanırım bu dönem, ‘Yandaş’ın Türkiye’sinde barınan, o yandaşlıktan ekmek yiyen gazeteciler asıl rahat olanlar, keyifle mesleklerini yapanlar” diyor.

KELİMELERİME OTOKONTROL GELİŞTİRİYORUM

Yerel gazetede köşe yazarlığı da yapan Tamer Yazar, “Her gün köşe yazan ve düşüncelerini paylaşanlar bilir… Kelimeleri noktasında otokontrolü fazlasıyla geliştirenlerden biriyim. Bu konuda en büyük şansınız, işvereniniz… Ki ben de bana bu konuda olabildiğince geniş bir hareket alanı sağlayan işverenlerim konusunda şanslıyım sanırım" diye konuşuyor.
Yazar, gazeteciliğin ekonomik olarak da yoğun hak kaybı yaşadığını, bunun yerelde çok daha büyük boyutta olduğunu, “Sigortalı çalışan ve gazetesinden ayrılan bir arkadaşımın kıdem tazminatı gazete sahibi tarafından tam olarak ödenmedi. İtiraz edince 'Ya bunu alırsın, ya hiçbir şey denildi. Bu bir örnek, sorun çok" diye anlatıyor.

'HEM GEÇİM HEM DE ÖDÜN VERMEME SAVAŞI VAR'

“Bir gazetecinin geçimin yanı sıra ilkelerden ödün vermeme gibi bir savaşı var. Birinin kalemi olmama savaşı. Buna kaçımız direnebiliyor, bilmiyorum! Çünkü gazete patronlarının manşet belirlediği bir ülkede, bağımsız olmak zor” diyor Tamer Yazar…
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü için açıklama yapan bazı siyasilerin "Gazetecilik mesleğinin etik değerlerini yerine getirerek..." sözüne atıf yapan Yazar, "Bunu yapanlar bizim nezdimizde daha değerli demeye getiriliyor. Bu kapsama girenler mi? Uygun soru seçenler, onaylı soru soranlar, rahatsız etmeyenler, sürpriz yapmayanlar…” diyerek eleştiriyor.

'ÇOK KAZANIP BASKI GÖRMEDEN YAŞAMAK MÜMKÜN'

Antep’te gazetecilik yapan Orhan Erkılıç, 3 yıl boyunca gece-gündüz emek vererek çalıştığı ajanstan tazminatsız ve işçilik hakları verilmeden çıkarılmış ve hakkını mahkeme yoluyla almak zorunda kalmış.

orhanerkilic
Orhan Erkılıç

 

Erkılıç, gazeteciliğe bakışını şu sözlerle anlatıyor: "Bana göre gazetecilik mesleği sevilmeden hatta tabiri caizse aşık olunmadan yapılabilecek bir meslek değil. Çünkü sosyal ve psikolojik baskının yanı sıra özellikle ülkemizde ekonomik anlamda da pek bir getirisi olmayan meslek grubundayız. Aslında bu meslek ‘adı altında’ çok paralar kazanıp baskı altında olmadan da yaşamak mümkün. Eğer gazeteciyim diyen biri onurundan, meslek etiğinden ve vicdanından vazgeçerse rahat edebilir, ama o zaman da ‘düşünebilen’ bir toplum nazarında gazeteci olmaktan çıkar.”

GAZETECİ EVDE KALAMIYOR

Şu an serbest gazetecilik yapan Erkılıç, pandemiden çok etkilenmediğini belirterek, “Ürettiğimiz kadar kazandığımızdan dolayı sürekli üretmek zorundayız. Bu da bu salgın sürecinde daha çok insanla bir arada olmak, iletişim kurmak demek. Ne kadar korunsam da geçtiğimiz ay ben de korona virüse yakalandım. 14 günlük bir karantina ve tedavi sürecinin ardından tekrar işimin başındayım. Gazeteci evde kalamıyor” diyor.

'YAPTIĞIM HABERLERDEN DOLAYI 23 YILLA YARGILANIYORUM'

İstanbul’da gazetecilik yapan Pınar Gayip, defalarca gözaltına alındı, baskıya maruz kaldı, 1,5 yıllık bir cezaevi sürecinden sonra yine sahalara döndü. Gayip, 23 yılla yargılanıyor.

pinargayip
Pınar Gayip

 

Bugünün bayram olması gerekirken bir hak mücadelesi gününe döndüğüne dikkat çekiyor Gayip: "Türkiye’de haber yapmak, gerçekleri yazmak çok zor. Yaptığım haberlerden dolayı 1,5 sene cezaevinde kaldım, 23 yılla yargılanıyorum. İktidar ben ne istersem onu yaz diyor aksi takdirde tutuklanırsınız, gözaltına alınırsınız, sürekli polis baskısına maruz kalırsınız. Geçtiğimiz günlerde Mezopotamya Ajansı muhabiri Mehmet Aslan tutuklandı. Neden gazetecilikten. Yani çalışan değil çalışamayan gazeteciler günümüz. Kutlu da olmuyor zaten.

'ANTERLERDEN, GÖKTEPELERDEN, BAĞDULARDAN GELEN GELENEK'

Gazetecilerin en yoğun yaşadığı sorunlardan biri de sansür ve otosansür. Pınar, sosyal medyada birçok gazetecinin kelimeleri seçmek zorunda kaldığını, bu durumu da anlayabildiğini aktarıyor: “Attığın bir tweet'ten cezaevi yolları görünüyor ama diğer yandan bu kadar haksızlık, yalan da var. Sözü de söylemek lazım. Özgür basın güçlü miras, onurlu bir davanın savunucusu. Musa Anterlerden, Metin Göktepelerden, Kadri Bağdulardan gelen bir gelenek.