YAZARLAR

'Başbakan geliyor koş, Cumhurbaşkanı geliyor koş'

Başbakan Binali Yıldırım daha birkaç gün önce gazetecilere, "Gündemde bir şey yok. Gidin biraz tatil yapın" demişti. Başbakanı dinleyip giden oldu mu bilemiyoruz ama biz iyi ki gitmemişiz. Bu sayede Sincan Yenikent-Temelli Yolu temel atma törenini izleme şansı bulduk.

Ağustos sıcağında, 35 derecede, Ankara’nın merkeze en uzak ilçelerinden Sincan’a gitmek için yola düşmek kolay olmadı. Enerji sarfiyatını en aza indirmek için ne kadar yavaş hareket etseniz de nemin de eşlik ettiği boğucu havadan etkilenmemek mümkün değil. Yolun gölge tarafından, bulduğumuz ağaçların altından yürüyerek hedefim tören alanına ulaştığımda şikayet de edemedim. Çünkü açık alanda, bu tören için 1 gün önce dökülmüş sıcak asfaltın üzerinde benden önce gelmiş, 2 saattir bekleyen vatandaşlar vardı.

Bu tür törenlere, mitinglere katılımın nasıl sağlandığıyla ilgili bugüne kadar pek çok şey yazıldı, çizildi. Buradaki durum da farklı değildi. Oğlunun düğün masraflarını ödemek için emekli olduktan sonra da belediyenin park bahçe işlerinde çalışan amcanın dediği gibi, "Taşeron işçiyiz. Gelmemek olmaz"dı. Amcanın dediği gibi “gelmemek olmaz” ama insanları 2 saat önce getirip güneş altında bırakmak niye? Ne yazık ki bu sorunun yanıtı da yıllardır yok.

'BARİ BİR ÇADIR YAPIN, BİR ŞEMSİYE VERİN'

Sincan için, "AK Parti'nin Ankara'daki oy deposu" demek yanlış olmaz. İktidar partisi de bunu ödüllendiriyor, Ankara'daki neredeyse tüm mitinglerini Sincan'da yapıyor. Tabii burada Sincan'da yapılacak bir yolun temel atma töreni var. İsteseniz de başka yerde yapamazsınız ama sıcaktan bunalmış bir işçi amca serzenişte bulunmadan edemiyor: "Başbakan gelecek koş, Cumhurbaşkanı gelecek koş. Bari bir çadır yapın. Bir şemsiye verin…"

"Olağanüstü güvenlik önlemleri" ifadesi bu tür etkinlikler için artık rutin oldu. Demir bariyerlerle çevrilmiş alan, giriş çıkışlarda detaylı arama tamam da, boş araziye hakim tepedeki zırhlı araç ilginç bir görüntü oluşturuyor. Törene katılanların da dikkatini çekti ki, aralarında en yakın askeri üssün ne kadar uzaklıkta olduğu, bir sıkıntı yaşansa nelerin olabileceği ve 15 Temmuz üzerine sohbetler yapılıyor. Diğer illeri bilmiyorum ama Ankara'nın 15 Temmuz travması hala sürüyor.

Biz yeniden törene dönelim. Bir inşaat işini en iyi ne anlatır? Tabii ki kamyonlar. Kasalarını yukarı kaldırmış onlarca kamyon tören alanında sıraya dizilmiş, yine yol yapımında kullanılacak iş makinaları her an çalışmaya hazır sıralanmış durumda. Tören alanının fonu kamyonlar. Konuşmalar da bu kamyonlar ve iş makinalarının önünde yapılıyor.

ÖNCE VALİ SONRA GÖKÇEK

Televizyonlar bu tür tören ve mitinglerde sadece katılan liderin konuşmasını veriyor. Bu törende de Başbakan Binali Yıldırım’ın konuşması televizyon kanallarında canlı yayınlandı. Ama alanda bulunanlar ve biz gazeteciler için bir başka “protokol gerçeği” var. Protokol sırasının en altından konuşmalar başlıyor. İlk söz Ankara Valisi Ercan Topaca’nın. Vali konuşma sırasının uzunluğunun farkında, 2 dakikada söyleyeceklerini tamamlayıp kürsüden iniyor. Ardından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek mikrofonu alıyor. Yılların siyasetçisi Gökçek, 40 kilometrelik yol yapımı için gerçekleştirilen törende, son 1 yılda 1300 kilometre bulvar açtıklarını ve diğer ulaşım hizmetlerini anlatıp konuşmasını hızla bitiriyor.

Sırada Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan olmalı. Hayır değil. Çalışma Bakanı Jülide Sarıeroğlu kürsüye davet ediliyor. Protokolde 4 bakan ve başbakan olduğunu düşününce bir an endişe ediyorum. Ama Sarıeroğlu’nun Ankara milletvekili olduğunu hatırlayınca “normal” diyerek Kabine’nin çiçeği burnunda genç bakanını dinlemeye başlıyorum. Sarıeroğlu hazırlıklı gelmiş. Gür bir sesle yapıyor konuşmasını. Seçim bölgesi Ankara’ya yapılan yatırımları sıralıyor, temeli atılacak 40 kilometrelik yolu anlatırken, “Ankara’ya yeni bir eser daha kazandırıyoruz” diyor. Bakan kürsüden inerken neden yola, kaldırıma “eser” denir, diye bir kez daha düşünüyorum ama fırsat kalmıyor sonuca ulaşmaya. Kürsüde bu kez Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan var.

yildirim .

Bakan Arslan bürokrasiden geliyor ama siyasi vurguları da güçlü. “Önderimiz, liderimiz belli, Cumhurbaşkanı” diyor, vatandaşlara seslenirken, "Size hizmeti Cumhurbaşkanımızdan öğrendik” mesajı veriyor. Yol söz konusu olunca elbet Arslan’ın anlatacakları çok ama Başbakan’ı çok fazla bekletmiyor kısa sürede sözlerini toparlayarak kürsüden iniyor.

Ve 35 derece sıcakta beklenen o an geliyor, Başbakan Binali Yıldırım kürsüye çıkıyor. “Sıcakta sizleri bekletmek istemiyorum” sözleriyle konuşmasına başlayan Yıldırım, “Ama biraz dertleşmek de istiyorum” diye cümleyi tamamlayınca “dert çok demek ki” diyerek dinlemeye başlıyoruz. Sivas’ta daha yeni “60 eser” açtıklarını anlatan Yıldırım bu açılış ve temel atmalara yetişemedikleri için “toplu” açılış, temel atma yaptıklarını söylüyor. Sıcak havanın rehavetine hükümetin kapılmadığını, gelecek yılın planlaması için çalıştıklarını anlatıyor. 16 Nisan’da verilen sözleri yerine getireceklerini ifade ediyor. Başbakan’ın konuşmasına bakılırsa işler yolunda, “dert” ise ana muhalefet görünüyor.

Başbakan Binali Yıldırım, Adalet Yürüyüşü, kontrollü darbe söylemi, bir Alman dergisine verilen röportaj ve CHP Antalya Milletvekilinin 15 Temmuz’la ilgili sözleri üzerinden CHP liderini deyim yerindeyse “yerden yere vuruyor.” Yıldırım’ın sözlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarından alışık olduğumuz “Eyy Kılıçdaroğlu” seslenişi de eksik olmuyor.

Son günlerde, Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi ile gelen 50+1 baskısı, kongre sürecine giren partinin teşkilatlarında beklenen büyük tasfiye, darbe davalarında soru işareti yaratan savunmalar, eski bir parti yöneticisinin “Yeni bir devlet kuruldu” sözleri üzerine fiili koalisyonda çatırdama endişelerini konuşurken hedef tahtasına yeniden CHP’nin oturtulması çok da şaşırtıcı gelmiyor.

Gündüz saatlerinde havai fişek gösterisi ile biten temel atma töreninden siyasetteki gerilim dilinin yeniden tedavüle sokulduğu tespitiyle ayrılıyoruz.